kubikubiii
New member
- Katılım
- 22 Haz 2007
- Mesajlar
- 75
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Yeter Artık Beyler (Londra Mektubu)
Dünyanın sonu geldi galiba. Burada bir İngiliz ekonomisti tutmuş, "Yabancı sermaye bizi sömürüyor, bütün Avrupa'yı Amerikan sermayesi ele geçirdi" diye bir yazı yazmış.
Bakın siz adamın yediği naneye!.. Büyük dostumuz, mahremi esrarımız, koruyucu meleğimiz, ağababamız Amerika'ya karşı bu ne küstahlık, bu ne cüret!..
Amerika, Avrupa'yı sömürüyormuş. Laf efendim, laf, iftira, aşırı cereyan, zehirli fikir. Bunlar bir merkezden idare ediliyorlar. Başları ezilmeli, içeri atılmalı...
Size bu tescilli komünisti tanıtalım. Adı, Nicholas Harman, The Economist dergisi yazarlarından. Yazdıklarını bir okuyun da komünistlerin nerelere kadar sızdıklarını anlayın. Bakın ne diyor bu hain solcu:
"... Bugün Avrupa ekonomisine Avrupalılar sahip değildir. Amerikan sermayesi, şirket payları yoluyla Avrupa şirketlerini de ele geçirmiştir. Petrol endüstrisinin yüzde 30'u, uçak endüstrisinin yüzde 50'si, otomobil endüstrisinin yüzde 30'u, elektrikli hesap makineleri endüstrisinin yüzde 66'sı Amerikalılarındır. Bu sömürüden kurtulmak için savaşmak, teknik gücünüzü artırmak zorundayız..."
Şaka bir yana, uluslararası sermaye artık bu aşamaya gelmiştir. Bütün bunlar gerek dünyada, gerek Türkiye'de rakam rakam açıklanmış bilimsel gerçeklerdir. Amerikan sermayesi, ahtapotun kolları gibi, yoksul ekonomilerden başka, gelişmiş ekonomileri de kıskıvrak yakalamıştır. Temel endüstrisini bir yüzyıl önce kurmuş, zengin ve sömürücü Avrupa bile, kıtalararası bu soyguna karşı isyan etmektedir. Ya bütün bunlar gün ışığına çıkmışken, bizler ne yapıyoruz?..
Aman efendim ortanın bir adım sağında mı solunda mı; Anayasamız sosyalizme açık mı kapalı mı; işçiler iktidara gelsin mi gelmesin mi diye nane şekeri kandırmacıları ile uğraşıp duruyoruz. Sevsinler çok partili cici demokrasimizi...
Ey devletli, şevketli koca göbekli komprador burjuvalarımız!.. Ey kafasında seçim sandığı taşıyan meydan çığırtkanları!.. Ey vicdanını seçim sandığında satışa çıkaran profesör eskisi!.. Ey küflü kalemler!.. Amerikan yardakçılığı yapmaktan rotatifi aşınan gazete patronları!..
Şöyle dünyanın gidişine bakın. Bir de türlü yalanlarla, soygunlarla yirminci yüzyılın dışında tuttuğunuz yoksul Türk halkının düzeyine.
Anladık milliyetçisiniz. Bu memlekette ezan sesleri kesilmeyecek. Haklısınız. Alçak kızılların başını ezeceksiniz. Yaparsınız. Komünizmle mücadele için kanınızın son damlasına kadar savaşırsınız. Ona ne şüphe!..
Affedersiniz, zahmet olacak; rahatsız ediyoruz ama, bakınız, dünyanın en geri uluslarından biriyiz. Biraz da bunları düşünün. Türkiye bugün dünyanın en yoksul ülkelerinden biriyse, sizin hiç mi sorumluluğunuz yok, hiç mi?!.. Bütün bu yoksullukları hain solcular mı icat etti?!
Evet, Amerikan sermayesi bizi komünizme karşı koruyacak. Ne kadar doğal zenginliklerimiz varsa verelim onlara:
- Petroller sizindir, istediğiniz gibi kullanın.
- Madenler ha sizin, ha bizim.
- Kanunlarımızı size uygulamayız, kendi eviniz gibi rahat edin.
- Casusluk raporlarınızın da bir önemi yok, örtbas ederiz.
Bu mu, bunlar mı Türkiye'nin kurtuluş yolları?!.. Koca koca siyasilerimiz bunları salık verdiler yıllarca.
- Petroller bizimdir.
- Bir önemi yok, onlar bizi komünizme karşı koruyorlar.
- Madenlerimiz yağma ediliyor.
- Sus, hain.
- Milli bağımsızlığımızı yitiriyoruz.
- Moskova'ya, Moskova'ya...
Türkiye'de çok partili düzenin temel özellikleri ile batı kapitalizmi casusluğu birbirine karıştırılmaktadır. Solculuk dünya işçi ihtilalciliği, kapitalizm çok partili demokratik düzen demek değildir. Artık bilimsel gerçeklerin ışığında muhafazakârlığın da, Amerikan kârlarının muhafazacılığı demek olmadığı biraz daha anlaşılmaktadır.
Türkiye'nin kurtuluş yolu, çağdışı kalmış korkularda değil, bilimsel nedenlerin gözleminde saklıdır.
Yirminci yüzyılda Türk milliyetçiliği, Türk halkının alınterini yabancı çıkarlara karşı korumak demektir. Geri kalan boş laf, kuru gürültüdür, kendimizi kandırmayalım.
Bakın yine zehirlendik. Bir merkezden idare ediliyoruz. İngiliz ekonomistinin yazısını okuyup büyük dostumuza karşı neler yazdık. Ayıp çok ayıp.
Anayasamız sosyalizme kapalı, memleketimiz yabancı sermayeye açıktır. Amerika bizim canımız, feda olsun kanımız...
Dünyanın sonu geldi galiba. Burada bir İngiliz ekonomisti tutmuş, "Yabancı sermaye bizi sömürüyor, bütün Avrupa'yı Amerikan sermayesi ele geçirdi" diye bir yazı yazmış.
Bakın siz adamın yediği naneye!.. Büyük dostumuz, mahremi esrarımız, koruyucu meleğimiz, ağababamız Amerika'ya karşı bu ne küstahlık, bu ne cüret!..
Amerika, Avrupa'yı sömürüyormuş. Laf efendim, laf, iftira, aşırı cereyan, zehirli fikir. Bunlar bir merkezden idare ediliyorlar. Başları ezilmeli, içeri atılmalı...
Size bu tescilli komünisti tanıtalım. Adı, Nicholas Harman, The Economist dergisi yazarlarından. Yazdıklarını bir okuyun da komünistlerin nerelere kadar sızdıklarını anlayın. Bakın ne diyor bu hain solcu:
"... Bugün Avrupa ekonomisine Avrupalılar sahip değildir. Amerikan sermayesi, şirket payları yoluyla Avrupa şirketlerini de ele geçirmiştir. Petrol endüstrisinin yüzde 30'u, uçak endüstrisinin yüzde 50'si, otomobil endüstrisinin yüzde 30'u, elektrikli hesap makineleri endüstrisinin yüzde 66'sı Amerikalılarındır. Bu sömürüden kurtulmak için savaşmak, teknik gücünüzü artırmak zorundayız..."
Şaka bir yana, uluslararası sermaye artık bu aşamaya gelmiştir. Bütün bunlar gerek dünyada, gerek Türkiye'de rakam rakam açıklanmış bilimsel gerçeklerdir. Amerikan sermayesi, ahtapotun kolları gibi, yoksul ekonomilerden başka, gelişmiş ekonomileri de kıskıvrak yakalamıştır. Temel endüstrisini bir yüzyıl önce kurmuş, zengin ve sömürücü Avrupa bile, kıtalararası bu soyguna karşı isyan etmektedir. Ya bütün bunlar gün ışığına çıkmışken, bizler ne yapıyoruz?..
Aman efendim ortanın bir adım sağında mı solunda mı; Anayasamız sosyalizme açık mı kapalı mı; işçiler iktidara gelsin mi gelmesin mi diye nane şekeri kandırmacıları ile uğraşıp duruyoruz. Sevsinler çok partili cici demokrasimizi...
Ey devletli, şevketli koca göbekli komprador burjuvalarımız!.. Ey kafasında seçim sandığı taşıyan meydan çığırtkanları!.. Ey vicdanını seçim sandığında satışa çıkaran profesör eskisi!.. Ey küflü kalemler!.. Amerikan yardakçılığı yapmaktan rotatifi aşınan gazete patronları!..
Şöyle dünyanın gidişine bakın. Bir de türlü yalanlarla, soygunlarla yirminci yüzyılın dışında tuttuğunuz yoksul Türk halkının düzeyine.
Anladık milliyetçisiniz. Bu memlekette ezan sesleri kesilmeyecek. Haklısınız. Alçak kızılların başını ezeceksiniz. Yaparsınız. Komünizmle mücadele için kanınızın son damlasına kadar savaşırsınız. Ona ne şüphe!..
Affedersiniz, zahmet olacak; rahatsız ediyoruz ama, bakınız, dünyanın en geri uluslarından biriyiz. Biraz da bunları düşünün. Türkiye bugün dünyanın en yoksul ülkelerinden biriyse, sizin hiç mi sorumluluğunuz yok, hiç mi?!.. Bütün bu yoksullukları hain solcular mı icat etti?!
Evet, Amerikan sermayesi bizi komünizme karşı koruyacak. Ne kadar doğal zenginliklerimiz varsa verelim onlara:
- Petroller sizindir, istediğiniz gibi kullanın.
- Madenler ha sizin, ha bizim.
- Kanunlarımızı size uygulamayız, kendi eviniz gibi rahat edin.
- Casusluk raporlarınızın da bir önemi yok, örtbas ederiz.
Bu mu, bunlar mı Türkiye'nin kurtuluş yolları?!.. Koca koca siyasilerimiz bunları salık verdiler yıllarca.
- Petroller bizimdir.
- Bir önemi yok, onlar bizi komünizme karşı koruyorlar.
- Madenlerimiz yağma ediliyor.
- Sus, hain.
- Milli bağımsızlığımızı yitiriyoruz.
- Moskova'ya, Moskova'ya...
Türkiye'de çok partili düzenin temel özellikleri ile batı kapitalizmi casusluğu birbirine karıştırılmaktadır. Solculuk dünya işçi ihtilalciliği, kapitalizm çok partili demokratik düzen demek değildir. Artık bilimsel gerçeklerin ışığında muhafazakârlığın da, Amerikan kârlarının muhafazacılığı demek olmadığı biraz daha anlaşılmaktadır.
Türkiye'nin kurtuluş yolu, çağdışı kalmış korkularda değil, bilimsel nedenlerin gözleminde saklıdır.
Yirminci yüzyılda Türk milliyetçiliği, Türk halkının alınterini yabancı çıkarlara karşı korumak demektir. Geri kalan boş laf, kuru gürültüdür, kendimizi kandırmayalım.
Bakın yine zehirlendik. Bir merkezden idare ediliyoruz. İngiliz ekonomistinin yazısını okuyup büyük dostumuza karşı neler yazdık. Ayıp çok ayıp.
Anayasamız sosyalizme kapalı, memleketimiz yabancı sermayeye açıktır. Amerika bizim canımız, feda olsun kanımız...