Şimdi konuyu okuyan veya okumayan görür görmez,anti dinci anti peygamberci olarak saldiracak biliyorum,ama inadinada soluyorum.
Eger bir Turk,kendıne Turk'um dıyebılıyorsa,muslumanlıgı sevmek benımsemek zorundadir......Degilse kendi bilir.
Yoksa hıc kusura bakmasın kendine baska bır ırk bulsun.Benım topraklarım 1000 yıldır bole yonetildi ,boylede yonetılcek.
Kimse benim Peygamberime,dinime,ırkıma..hatta ve hatta Ataturk'ume laf atamaz.
Asagida diyorki Turklerle carpışmadan Kıyamet kopmıcak,evet bu kesin olucak,ama kimle carpıscagımızı bılen yok,umuyorumkı ınsallah kendi icimizdeki ilk basta yok ederiz,ilk basta onların kafalarini keseriz.
Atatürk Hz. Muhammed için neler dedi? Diyanet dergisi ortaya çıkardı.
Allah ve Peygamber konuları ulu orta Atatürk'ün yanında tartışma konusu yapılamazdı. Bir gece sofrada sohbet sırasında Peygamberi tenkit ederek Atatürk'e yaranacağını zanneden birisinin konuşmasını kızgın bir şekilde elini masaya vurarak, keser ve 'bu konuyu kapatın... Peygamberi küçültmek isterseniz, kendiniz küçülürsünüz!' der.''
İslam dininin dünya insanlığı için büyük bir inkılap olduğunu ifade eden Atatürk'ün, Hazreti Muhammed'in vefatının yıldönümü dolayısıyla 1930 yılında yaptığı bir konuşmada da İslam dininin insanlık için bir inkılap oluşunu ve korunması gerektiğini şu cümlelerle açıkladığı kaydediliyor:
''Büyük bir inkılap yaratan Muhammed'e karşı beslenilen sevgi, ancak onun ortaya koyduğu fikirleri, esasları korumakla tecelli etmek gerekti. Peygamber ölür ölmez düşünülecek şey, bir an evvel onu toprağa tevdi etmek değil yaratmış olduğu inkılâbı emniyet altına almaktı...''
ALACAGIZ RAHMETLI ATATURK,EMNIYET ALTINADA ALACAGIZ,BUNLARIN KAFALARINI KOLTUK ALTINADA ALACAGIZ,SEN RAHAT UYU..
HE BIDE BAKIN BIZIM ATATURK'UMUZ NEDIYOR?SIZIN ARKASINA SIGINIP LAF ATTIGINIZ ATATURK DEGIL
"Bütün dünyanın Müslümanları Allah'ın son peygamberi Hz. Muhammed'in gösterdiği yolu takip etmeli ve verdiği talimatları tam olarak tatbik etmeli. Tüm Müslümanlar Hz. Muhammed'i örnek almalı ve kendisi gibi hareket etmeli; İslamiyet'in hükümlerini olduğu gibi yerine getirmeli. Zira ancak bu şekilde insanlar kurtulabilir ve kalkınabilirler." (Atatürk, Nedim Senbai, A.Ü. Dil, Tarih, Coğrafya Yay., s. 102, 1979)
Hz. Muhammed’in (s.a.v) Türkleri Değerlendirdiği Sözleri
/Ali Akkoç
Değerli okurlarım Hazreti Muhammed Türkleri değerlendiren yani Türkleri tanıtan sözlerde söylemiştir. Bu onun Türkler İslam olmadan önce söylediği sözleri olduğuna göre Hz. Muhammed Türkleri tanrı vergisi bilgilerine göre değerlendirmiştir. Bu sözlü hadisler hakkında en kestirme bilgileri Türk Tarihi Dergisinde Doç. Dr. Zekeriye Kitapçı’nın yazısında görebiliriz. Bu yazıda verilen ifadeler şöyledir:
Kaşgari hadislerin değerlendirilmesi
Bu alimler arasında Türk alimi Mahmud el-Kaşgari’ye yer vermemiz gerekmektedir. Kaşgari’nin rivayet ettiği ve Türklerin haşmet ve ikballerini çok heyecanlı bir şekilde dile getiren bu hadisler ve yorumlarını bir çırpıda silip atmaktansa, bu açıdan değerlendirmemiz konuya herhalde daha gerçekçi bir yoldan yaklaşmak olacaktır.
Bu cümleden olmak üzere Ulu Önder Atatürk gibi Türk olmanın gurur ve şuurunu iliklerine kadar duyan ve hisseden Kaşgari, meşhur eseri “Divan-i Lügat’i Türk’de Türklerle ilgili olan hadislerden iki tanesini belirtmiştir. Hatta bunlardan biri hadis literatüründe “kudsi hadis” dediğimiz manası Allah’tan ve sözü Hz. Peygamberden gelen hadisler cinsindedir. Söz konusu hadisi kudsinin muttasıl bir senedle rivayet ettiği metni şöyledir:
“Hz. Peygamber’den rivayet edildiğine göre; aziz ve celil olan Allah buyurur ki, benim bir ordum vardır, adını Türk koydum ve onları doğu ülkelerine yerleştirdim. Herhangi bir kavme öfkelendiğim zaman Türkleri onların başına musallat ederim.”
Kaşgari’nin Türklerle ilgili naklettiği bir diğer hadisin metni ise şudur:
“Hz. Peygamber kıyamet alametlerinin ve ahir zaman kargaşalıklarını ve Oğuz Türklerinin ortaya çıkışlarını anlattıktan sonra demiştir ki, Türk dilini (mutlaka) öğreniniz. Zira mülk ve saltanat uzun zaman onların elinde kalacaktır.”
Kaşgari’nin rivayet ettiği bu hadislerin isnad ve metinleri hakkında Usulü Hadis İlminin ortaya koyduğu kriterler açısından daha fazla münakaşa ve tenkid etmenin yeri herhalde burası değildir. Fakat şu kadarı da bir gerçektir ki, söz konusu doğruluğu hala münakaşa konusu ise de, zaman ve siyasi gelişmeler onların muhteva ve metinlerinin bir başka ifade ile müdafaa ettiği fikirlerin kesinlikle doğru olduğuna, batıya İslam dünyasına yönelmiştir. Cihangir Asya ordularının bir başka öncüleri olan Selçuklular, çok geçmeden Bağdat önlerinde, İslamın taht ve baht şehrinde görülmüşlerdir. Selçuklu Türkleri, İslam dünyasının üstüne kara bulutlar gibi çöken Şii Büvehi saltanatına son vermekle kalmadıkları gibi, başta Bağdat olmak üzere, İmparatorluğun daha ziyade Şii ağırlıklı şehirlerine Nizamiye Medreseleri’ni kurarak onların fikri manada da belini ve Sünni doktrinini de ihya etmişlerdir.
Buhari’nin Türkler hakkındaki hadisleri
Amr b. Tağlib’in müstakil senedle Hz. Peygamberden rivayet ettiği hadisin metni şudur:
“Amr b. Tağlib’den rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber buyurmuştur ki; Kıyamet kopmasının şartlarından (biri de, sizlerin kıldan çarıklar giyen bir kavim olan (Türkler)le harbetmemizdir. Yine kıyamet kopmasının şartlarından bir (diğeri de) sizlerin yuvarlak yüzlü öyle ki, yüzleri (örs üstünde döğülmüş ve) üzeri derilerle kaplanmış (sağlam) kalkanlar gibi bir kavim (olan Türklerle) çarpışmanızdır.”
Buhari’nin Türklerle ilgili bir hadisi de yine muttasıl bir senedle büyük sahabe tarafından nakledilmiştir. Bu hadis de şudur;
“Ebu Hüreyre’den rivayet edildiğine göre, Hz. Hz. Peygamber buyurmuştur ki; Sizler küçük çekik gözlü, kırmızı benizli, yatık burunlu, çehreleri sanki (örs üstünde döğülmüş ve ) üzeri derilerle kaplanmış (sağlam) kalkanlar gibi bir kavim olan Türklerle çarpışmadıkça kıyamet kopmayacaktır. Yine sizler, kıldan çarık (ve çoraplar) giyen bir kavimle (Türk) çarpışmadıkça kıyamet kopmayacaktır.”
Müslim’in Türkler hakkındaki hadisleri
Türklerle ilgili hadisler, sadece Buhari değil, hadis ilminin Buhari’den sonra en büyük otoritelerinden İmamı Müslim tarafından da açıklanmıştır. Asıl adı, Müslim b. el-Haccac el-Kuşeyri olan bu değerli alim Nişabur’da dünyaya gelmiştir. (Doğ. 817-Öl. 875) İmamı Buhari’ye karşı aşırı derecede saygı ve bağlılığı ile tanınmıştır.
Büyük İmam daha ziyade “Sahihu Müslim” adı ile İsllam dünyasında hürmet ve itibar gören meşhur eserinde, Türkler hakkındaki hadisleri “Kargaşalıklar ve Kıyametler Alametleri Kitabı” adını verdiği çok geniş ve genel bir bölümde toplamıştır. Daha ziyade Ebu Hüreyre kanalı ile bize kadar ulaşan bu hadislerin sayısı beş kadardır. Hadisler gerek söz gerekse muhteva itibarı ile birbirlerine çok yakın ifadelerle nakledilmiştir. Müslim’in naklettiği bu hadislerin Buhari’deki hadislerle metin bakımından çok benzer olduğu gözden kaçmamaktadır. Demek oluyor ki, her iki imam da bu hadisleri bir ömür boyu çok büyük bir titizlik hatta meşakatle hazırladıkları kitaplarında tam bir gönül rahatlığı ile kaydetmiştir..(*)
Biz burada bu beş hadisten bir fikir vermek üzere sadece iki tanesini belitmek istiyoruz. Bu hadislerden biri aynen şöyledir;
“Ebu Hüreyre’den rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber buyurmuştur ki, müslümanlar kıldan elbiseler giyen ve kıldan çoraplar çarıklarla yürüyen çehreleri (sanki örs üstünde döğülmüş ve) üzeri derilerle kaplanmış kalkanlar gibi kuvvetli bir kavim olan Türklerle çarpışmadıkça kıyamet kopmayacaktır.”(35)
İmamı Müslim’in Türklerle ilgili buraya kaydetmek istediğimiz bir diğer hadisi de aynen şöyledir;
“Ebu Hüreyre’den rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber, buyurmuştur ki; Sizler kıldan çarıklar giyen bir kavim (Türklerle) çarpışmadıkça kıyamet kopmayacaktır. Yine sizler çekik gözlü, ince ve yassı burunlu, ‘kırmızı benizli’ bir kavimle çarpışmadıkça kıyamet kopmayacaktır.(35)
Eger bir Turk,kendıne Turk'um dıyebılıyorsa,muslumanlıgı sevmek benımsemek zorundadir......Degilse kendi bilir.
Yoksa hıc kusura bakmasın kendine baska bır ırk bulsun.Benım topraklarım 1000 yıldır bole yonetildi ,boylede yonetılcek.
Kimse benim Peygamberime,dinime,ırkıma..hatta ve hatta Ataturk'ume laf atamaz.
Asagida diyorki Turklerle carpışmadan Kıyamet kopmıcak,evet bu kesin olucak,ama kimle carpıscagımızı bılen yok,umuyorumkı ınsallah kendi icimizdeki ilk basta yok ederiz,ilk basta onların kafalarini keseriz.
Atatürk Hz. Muhammed için neler dedi? Diyanet dergisi ortaya çıkardı.
Allah ve Peygamber konuları ulu orta Atatürk'ün yanında tartışma konusu yapılamazdı. Bir gece sofrada sohbet sırasında Peygamberi tenkit ederek Atatürk'e yaranacağını zanneden birisinin konuşmasını kızgın bir şekilde elini masaya vurarak, keser ve 'bu konuyu kapatın... Peygamberi küçültmek isterseniz, kendiniz küçülürsünüz!' der.''
İslam dininin dünya insanlığı için büyük bir inkılap olduğunu ifade eden Atatürk'ün, Hazreti Muhammed'in vefatının yıldönümü dolayısıyla 1930 yılında yaptığı bir konuşmada da İslam dininin insanlık için bir inkılap oluşunu ve korunması gerektiğini şu cümlelerle açıkladığı kaydediliyor:
''Büyük bir inkılap yaratan Muhammed'e karşı beslenilen sevgi, ancak onun ortaya koyduğu fikirleri, esasları korumakla tecelli etmek gerekti. Peygamber ölür ölmez düşünülecek şey, bir an evvel onu toprağa tevdi etmek değil yaratmış olduğu inkılâbı emniyet altına almaktı...''
ALACAGIZ RAHMETLI ATATURK,EMNIYET ALTINADA ALACAGIZ,BUNLARIN KAFALARINI KOLTUK ALTINADA ALACAGIZ,SEN RAHAT UYU..
HE BIDE BAKIN BIZIM ATATURK'UMUZ NEDIYOR?SIZIN ARKASINA SIGINIP LAF ATTIGINIZ ATATURK DEGIL
"Bütün dünyanın Müslümanları Allah'ın son peygamberi Hz. Muhammed'in gösterdiği yolu takip etmeli ve verdiği talimatları tam olarak tatbik etmeli. Tüm Müslümanlar Hz. Muhammed'i örnek almalı ve kendisi gibi hareket etmeli; İslamiyet'in hükümlerini olduğu gibi yerine getirmeli. Zira ancak bu şekilde insanlar kurtulabilir ve kalkınabilirler." (Atatürk, Nedim Senbai, A.Ü. Dil, Tarih, Coğrafya Yay., s. 102, 1979)
Hz. Muhammed’in (s.a.v) Türkleri Değerlendirdiği Sözleri
/Ali Akkoç
Değerli okurlarım Hazreti Muhammed Türkleri değerlendiren yani Türkleri tanıtan sözlerde söylemiştir. Bu onun Türkler İslam olmadan önce söylediği sözleri olduğuna göre Hz. Muhammed Türkleri tanrı vergisi bilgilerine göre değerlendirmiştir. Bu sözlü hadisler hakkında en kestirme bilgileri Türk Tarihi Dergisinde Doç. Dr. Zekeriye Kitapçı’nın yazısında görebiliriz. Bu yazıda verilen ifadeler şöyledir:
Kaşgari hadislerin değerlendirilmesi
Bu alimler arasında Türk alimi Mahmud el-Kaşgari’ye yer vermemiz gerekmektedir. Kaşgari’nin rivayet ettiği ve Türklerin haşmet ve ikballerini çok heyecanlı bir şekilde dile getiren bu hadisler ve yorumlarını bir çırpıda silip atmaktansa, bu açıdan değerlendirmemiz konuya herhalde daha gerçekçi bir yoldan yaklaşmak olacaktır.
Bu cümleden olmak üzere Ulu Önder Atatürk gibi Türk olmanın gurur ve şuurunu iliklerine kadar duyan ve hisseden Kaşgari, meşhur eseri “Divan-i Lügat’i Türk’de Türklerle ilgili olan hadislerden iki tanesini belirtmiştir. Hatta bunlardan biri hadis literatüründe “kudsi hadis” dediğimiz manası Allah’tan ve sözü Hz. Peygamberden gelen hadisler cinsindedir. Söz konusu hadisi kudsinin muttasıl bir senedle rivayet ettiği metni şöyledir:
“Hz. Peygamber’den rivayet edildiğine göre; aziz ve celil olan Allah buyurur ki, benim bir ordum vardır, adını Türk koydum ve onları doğu ülkelerine yerleştirdim. Herhangi bir kavme öfkelendiğim zaman Türkleri onların başına musallat ederim.”
Kaşgari’nin Türklerle ilgili naklettiği bir diğer hadisin metni ise şudur:
“Hz. Peygamber kıyamet alametlerinin ve ahir zaman kargaşalıklarını ve Oğuz Türklerinin ortaya çıkışlarını anlattıktan sonra demiştir ki, Türk dilini (mutlaka) öğreniniz. Zira mülk ve saltanat uzun zaman onların elinde kalacaktır.”
Kaşgari’nin rivayet ettiği bu hadislerin isnad ve metinleri hakkında Usulü Hadis İlminin ortaya koyduğu kriterler açısından daha fazla münakaşa ve tenkid etmenin yeri herhalde burası değildir. Fakat şu kadarı da bir gerçektir ki, söz konusu doğruluğu hala münakaşa konusu ise de, zaman ve siyasi gelişmeler onların muhteva ve metinlerinin bir başka ifade ile müdafaa ettiği fikirlerin kesinlikle doğru olduğuna, batıya İslam dünyasına yönelmiştir. Cihangir Asya ordularının bir başka öncüleri olan Selçuklular, çok geçmeden Bağdat önlerinde, İslamın taht ve baht şehrinde görülmüşlerdir. Selçuklu Türkleri, İslam dünyasının üstüne kara bulutlar gibi çöken Şii Büvehi saltanatına son vermekle kalmadıkları gibi, başta Bağdat olmak üzere, İmparatorluğun daha ziyade Şii ağırlıklı şehirlerine Nizamiye Medreseleri’ni kurarak onların fikri manada da belini ve Sünni doktrinini de ihya etmişlerdir.
Buhari’nin Türkler hakkındaki hadisleri
Amr b. Tağlib’in müstakil senedle Hz. Peygamberden rivayet ettiği hadisin metni şudur:
“Amr b. Tağlib’den rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber buyurmuştur ki; Kıyamet kopmasının şartlarından (biri de, sizlerin kıldan çarıklar giyen bir kavim olan (Türkler)le harbetmemizdir. Yine kıyamet kopmasının şartlarından bir (diğeri de) sizlerin yuvarlak yüzlü öyle ki, yüzleri (örs üstünde döğülmüş ve) üzeri derilerle kaplanmış (sağlam) kalkanlar gibi bir kavim (olan Türklerle) çarpışmanızdır.”
Buhari’nin Türklerle ilgili bir hadisi de yine muttasıl bir senedle büyük sahabe tarafından nakledilmiştir. Bu hadis de şudur;
“Ebu Hüreyre’den rivayet edildiğine göre, Hz. Hz. Peygamber buyurmuştur ki; Sizler küçük çekik gözlü, kırmızı benizli, yatık burunlu, çehreleri sanki (örs üstünde döğülmüş ve ) üzeri derilerle kaplanmış (sağlam) kalkanlar gibi bir kavim olan Türklerle çarpışmadıkça kıyamet kopmayacaktır. Yine sizler, kıldan çarık (ve çoraplar) giyen bir kavimle (Türk) çarpışmadıkça kıyamet kopmayacaktır.”
Müslim’in Türkler hakkındaki hadisleri
Türklerle ilgili hadisler, sadece Buhari değil, hadis ilminin Buhari’den sonra en büyük otoritelerinden İmamı Müslim tarafından da açıklanmıştır. Asıl adı, Müslim b. el-Haccac el-Kuşeyri olan bu değerli alim Nişabur’da dünyaya gelmiştir. (Doğ. 817-Öl. 875) İmamı Buhari’ye karşı aşırı derecede saygı ve bağlılığı ile tanınmıştır.
Büyük İmam daha ziyade “Sahihu Müslim” adı ile İsllam dünyasında hürmet ve itibar gören meşhur eserinde, Türkler hakkındaki hadisleri “Kargaşalıklar ve Kıyametler Alametleri Kitabı” adını verdiği çok geniş ve genel bir bölümde toplamıştır. Daha ziyade Ebu Hüreyre kanalı ile bize kadar ulaşan bu hadislerin sayısı beş kadardır. Hadisler gerek söz gerekse muhteva itibarı ile birbirlerine çok yakın ifadelerle nakledilmiştir. Müslim’in naklettiği bu hadislerin Buhari’deki hadislerle metin bakımından çok benzer olduğu gözden kaçmamaktadır. Demek oluyor ki, her iki imam da bu hadisleri bir ömür boyu çok büyük bir titizlik hatta meşakatle hazırladıkları kitaplarında tam bir gönül rahatlığı ile kaydetmiştir..(*)
Biz burada bu beş hadisten bir fikir vermek üzere sadece iki tanesini belitmek istiyoruz. Bu hadislerden biri aynen şöyledir;
“Ebu Hüreyre’den rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber buyurmuştur ki, müslümanlar kıldan elbiseler giyen ve kıldan çoraplar çarıklarla yürüyen çehreleri (sanki örs üstünde döğülmüş ve) üzeri derilerle kaplanmış kalkanlar gibi kuvvetli bir kavim olan Türklerle çarpışmadıkça kıyamet kopmayacaktır.”(35)
İmamı Müslim’in Türklerle ilgili buraya kaydetmek istediğimiz bir diğer hadisi de aynen şöyledir;
“Ebu Hüreyre’den rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber, buyurmuştur ki; Sizler kıldan çarıklar giyen bir kavim (Türklerle) çarpışmadıkça kıyamet kopmayacaktır. Yine sizler çekik gözlü, ince ve yassı burunlu, ‘kırmızı benizli’ bir kavimle çarpışmadıkça kıyamet kopmayacaktır.(35)