- Katılım
- 11 Mar 2008
- Mesajlar
- 20,694
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0

Darbe soruşturması kapsamında rahatsız olduğu için 6 Haziranda evinde soruşturma savcısı Hüseyin Görüşene, avukatları Ömer Nihat Özgün ve Haydar Kanıcıoğlu eşliğinde ifade veren Kenan Evrene yöneltilen sorular ve yanıtları özetle şöyle:
Soru: 12 Eylül 1980 tarihinde, yürürlükte olan 1961 Anayasası ve kanunlara göre herhangi bir yetkiniz olmamasına rağmen, daha önce yapmış olduğunuz gizli plan çerçevesinde, TSKnın komuta kademesinde yer alan diğer kuvvet komutanları ve diğer askeri erkânla birlikte, anayasa ve kanunlara aykırı olarak, yürürlükte olan 765 sayılı TCKnın 146 ve 147. maddelerini ihlal ederek, Türkiye Cumhuriyeti halkının vergileriyle alınan ve ülke savunması için emanetinize tevdi olunan silahları kullanarak meşru bir yetkiye dayanmadan fiilen oluşturulan Milli Güvenlik Konseyi Başkanı olarak askeri darbe yapıp ülke yönetimine el koyduğunuz, yayınlamış olduğunuz 1 Numaralı Bildiri ve takip eden süreçte almış olduğunuz kararlarla Anayasaya göre oluşmuş TBMMyi ve hükümeti feshederek ortadan kaldırdığınız anlaşılmıştır. Bakanlar Kurulunu ortadan kaldırmak ve vazifesini yapmasına güç kullanarak engel olmak eylemleri suç olarak düzenlenmiştir. Bu hususlarda ne diyorsunuz?
12 Eylül 1980 tarihi öncesi Türkiyenin ne halde olduğunu detaylı olarak anlatmaya gerek yoktur. Ülkenin o zamanki durumu herkes tarafından bilinmektedir. Özellikle sağ-sol kavgaları yoğunlaşmış, banka soygunları artmış, polis ikiye bölünmüş, görev yapamaz hale gelmiştir. Kahramanmaraş olaylarında 102, Çorum olaylarında 80e yakın vatandaşımız terör olayları nedeniyle can vermiştir. Türkiye sathında her gün 10-15 vatandaşımız terör olaylarında hayatını kaybeder hale gelmiştir. İç Hizmet Kanununun 35inci maddesi TSKya cumhuriyeti koruma ve kollama görevi vermektedir. 12 Eylül öncesi bu terör olayları nedeniyle Kuvvet komutanları olarak bir araya geldik.
Siyasilere uyarı mektubu verdik
Ülkenin kötü gidişatının engellenmesi amacıyla 27 Aralık 1979 tarihinde Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk aracılığıyla siyasi parti başkanlarına uyarı mektubu verdik. Cumhurbaşkanı Fahri Korutürkün görev süresi dolmuş olmasına rağmen ağustos ayına kadar cumhurbaşkanı seçilemedi. Meclis çalışamaz hale gelmişti. Komutanlar olarak bir kısım kanunların çıkarılmasını, örneğin polise silah kullanma yetkisinin verilmesini istedik ancak bunlar yapılmadı.
Demirel hissetti mi bilemiyorum
Ülke yönetimine el koymadan önce TSKnın yönetime el koyabileceğini Başbakan Süleyman Demirel ve anamuhalefet partisi liderlerinin hissedip hissetmediklerini bilmiyorum. Açıkça kanunlar çıkarılmadığı taktirde TSKnın yönetime el koyacağı konusunda gizli ya da açık bir şey söylenmemiştir. Bazı yapılan konuşmalarda ve gelişmelerden siyasilerin TSKnın ülke yönetimine el koyabileceğini tahmin etmeleri gerekirdi. Hatta bazı senatörler ve milletvekilleri bana gelerek bu Meclisin artık çalışmadığı, ülke yönetimine el koymaktan başka çıkar yol olmadığını söylemişlerdi.
Parlamenter sistemi esas aldık
Soru: TBMMye, Cumhuriyet Senatosuna ve Cumhurbaşkanlığına ait yetkilere cebren el koyduğunuz anlaşılmıştır. Bu konuda ne diyorsunuz?
Ülke yönetimine el koyduktan sonra TBMM ve hükümet feshedilmişti. Kesinti olmaması için bu yetkileri kullanacak kurumlara ihtiyaç vardı. Bu nedenle TBMM, Senato, Cumhurbaşkanı, Millet Meclisine ait yetkileri oluşturulmuş olan Milli Güvenlik Konseyine geçici olarak verdik. Ardından oluşturduğumuz Danışma Meclisine görevleri devrettik. Parlamenter sistemi esas aldık. Ülke felç olmuş durumdaydı. Kısa süre sonra da yetkiyi Danışma Meclisine devrettik.
Hapishanelerden kaçılıyordu
Soru: 12 Eylül 1980 öncesi anarşi ve terör eylemleri nedeniyle toplam 19 ilde sıkıyönetim ilan edilmiş ve devam ediyor olmasına rağmen neden suçluları yakalayıp yargı önüne çıkarmadınız da darbe yapmaya gerek gördünüz?
Anarşiyi önlemek polise aitti. TSK ancak İçişleri Bakanlığı yardım istediği takdirde onlara yardımcı oluyordu. Sıkıyönetim komutanlıklarının bulunduğu yerlerde suçlular yakalanıyordu ancak hapishanelerden toplu olarak kaçışlar söz konusuydu. Sıkıyönetim komutanlıklarının silah kullanma yetkisi yoktu. 19 ilde sıkıyönetim vardı ama olaylar diğer illerde de meydana geliyordu. Hapishanede yönetim boşluğu vardır. Yönetim mahkûmların elindeydi.
6 ay içinde kontrole alındı
Soru: 11 Eylül 1980de devam eden terör ve anarşi eylemleri birçok ilde sıkıyönetim olmasına rağmen 12 Eylül 1980de nasıl birden önlenmiş ve suçlular yakalanmıştır? Suçluların yeri ve kimlikleri biliniyorsa neden askeri darbe yapılmadan yakalanamamışlardır?
Bu iddia Süleyman Demirel tarafından ileri sürülmüştür. Doğru değildir. 12 Eylül günü sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş, devam etmiş, herkes şaşkınlık yaşamış, bir hafta boyunca herhangi bir olay olmamış, ancak ardından olaylar tekrar başlamış ve olaylar ancak 6 ay içerisinde kontrol altına alınabilmiştir. Yönetime el koyduktan sonra terör örgütü mensuplarının tümünün adres ve kimlikleri bilinmiyordu.
Siyasiler TSKya iftira attılar
Soru: 12 Eylül 1980 öncesi sıkıyönetim süresince anarşi ve teröre engel olmak için kasten tedbir alınmadığı artan terör eylemleriyle askeri müdahaleye zemin hazırlandığı iddia edilmiştir. Demirel ve Ecevitin, döneme ilişkin askeri suçlayan açıklamalarına dönemin Genelkurmay Başkanı olarak ne diyorsunuz?
TSKya siyasiler tarafından atılmış bir iftiradır. Siyasilerin tabii ki kabahati üzerine almaları söz konusu olmaz. TSK insanların ölümünü bekleyip, sonuçta bunu fırsat olarak değerlendirip, yönetime el koyması düşünülemez. Bunu vicdanımız kabul etmez. Bunu kesinlikle kabul etmiyorum. Ben halen eski Cumhurbaşkanı Demirel ile görüşürüm. Bu şekilde bana herhangi bir şey söylememektedir. Ayrıca Ecevit başbakan iken kendisini ziyaret gittiğimde beni aşağıda kapıda karşılamıştır. Bu yönde bana herhangi bir şey söylememiştir ve görüşmelerimiz devam etmiştir.
Baturun seçilmesi rahatsız etmez
Soru: TSK komuta kademesi olarak sizlerin siyasi istikrarsızlığı darbe yapmak için bir fırsat olarak gördüğünüz asıl amacın her halükârda darbe yapmak olduğu iddia edilmektedir. Bu konuda ne diyorsunuz?
Adı geçen Cumhurbaşkanı adayı Muhsin Batur benim akademiden sınıf arkadaşımdır. Onun seçilmesinden bizim rahatsız olmamız mümkün değildir. Bir söz vardır; Suç samur kürk olsa kimse giymez. Bu şekilde bir olay olmamıştır.
ABDye 2 saat önce söyledik
Soru: 12 Eylül darbesinin yapıldığı gece ABD Dışişleri Bakanı Muskienin, Başkan Cartera Mr. President, Türk Ordusunun komuta heyeti Ankarada yönetime el koydu, herhangi bir kaygıya gerek yok. Kimlerin müdahale etmesi gerekiyorsa onlara müdahale etti şeklinde beyanda bulunduğu anlaşılmıştır. 11 Eylül günü de Hava Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinkayanın ABDden döndüğü gözönünde bulundurulduğunda 12 Eylül darbesi ABDnin bilgi ve desteği ile mi yapılmıştır?
Şahinkaya, NATO Komutanı tarafından Amerika gezisi bulunduğunu, bunun daha önceden planlandığını söyleyerek İsterseniz ben gitmeyeyim dedi. Ben de kendisine Bu geziyi iptal edersek ne cevap vereceğiz. Sen git ancak 11 Eylül günü geri dön dedim. Yönetime 12 Eylül 1980 günü el koyma konusunda yaklaşık bir hafta kadar önce komuta heyeti olarak karar vermiştik. Dönme konusunda da bir bahane bulursun diye söyledim. Bizim müdahale kararımızdan ABDnin bilgisi ve desteği yoktur. Ancak 12 Eylül günü ben Genelkurmaydayken tahminime göre 02.00 sıralarında Amerikan yardım kuruluşu JUSMATın bulunduğu yere tanklar gitmiş. Emir subayım bana söz konusu yere tankların gitmesinden dolayı Amerikalıların sorduklarını söyleyip Ne diyelim dedi. Ben de Zaten müdahaleye 2 saat kaldığı için söyleyin yönetime el koyuyoruz dedim. Durum bundan ibarettir.
NATO kararı bir hataydı
Soru: Türkiye yıllarca Yunanistanla Egede sorun yaşamıştır. Darbe sonrası ABD ve bölgede etkin bulunan İngiltere gibi devletler 12 Eylül askeri darbesini olumlu karşılamıştır. Buna göre darbe öncesi Yunanistanın NATOya dönüşü konusunda söz mü verilmiştir?
Bana sürekli sorulmuştur. 12 Eylül öncesi NATO Başkomutanı Rogers olmak üzere Türkiyeye Yunanistanın NATOya dönüşü konusunda yoğun şekilde baskı vardı. Hükümette zaman zaman bu konuları görüşmek üzere NATOya heyet gönderiyordu. Bu heyet içerisinde o zamanki Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Haydar Saltık da bulunuyordu. Hükümet Yunanistanın dönüşü konusunda NATOya birtakım şartlar ileri sürüyordu ancak NATO da bunu kabul etmiyordu. Yönetime el koyduktan sonra bu husustaki baskılar devam etti. Rogers, Siz Yunanistanın NATOya dönüşüne izin verin. Ben Yunanistana sizin şartlarınızı kabul ettireceğim. Onlardan söz aldık dedi. Ben de kendisine güvenerek Yunanistanın NATOya dönüşüne onay verdim. Ancak biz onay verdikten sonra Yunanistanda hükümet değişikliği oldu, Papandreu geldi bizim şartlarımız kabul etmedi. Bizim yazılı olarak Rogersa vermiş olduğumuz şartları Yunanistanın imzalayacağı konusunda güvence verilmişti. Yazılı bir güvence almadan Yunanistanın NATO dönüşüne izin vermemiz bir hatadır.
Çocuk oyuncağı değil dedim
Soru: Darbe yapmaya önceden karar verdiğiniz, yapılacak darbenin halkın gözünde meşru görülebilmesi için anarşinin üzerine bilerek gitmediğiniz fırsat kolladığınız iddia edilmektedir. Bedrettin Demirel de benzer şekilde açıklamada bulunmuştur.
Böyle bir söz söylediğimi hatırlamıyorum. Harp Akademileri Komutanı Bedrettin Demirelin de belirtilen şekilde bir söz söylediğini hatırlamıyorum. Uyarı mektubundan önce 1inci Orduda Bedrettin Demirel bana yönetime el koymaktan başka çare kalmadığını söyledi. Ben kabul etmedim. Hatta daha sonra Genelkurmaya yanıma gelerek ülke yönetimine el koymaktan başka çare kalmadığını, birçok öğretim üyesinin de bu şekilde söylediğini bana aktardı. Bense bunun çocuk oyuncağı olmadığını söyleyerek düşüncesine katılmadığımı söyledim. İddia edildiği gibi yönetime el koymak için fırsat kollamış değiliz.
Cumhurbaşkanının 2. kez seçimini engelledim
Eklemek istediği hususların sorulması üzerine Evren şu açıklamayı yapıyor: 12 Eylülden sonra Danışma Meclisi tarafından hazırlanan 82 Anayasasının taslağında cumhurbaşkanın 2 kez seçilebileceği konusunda hüküm vardı. Ben Cumhurbaşkanı 2nci kez seçilecek olursa tekrar seçilebilmek için iktidardaki partiye destek vermeye başlar dedim ve bunun yanlış olacağını söyleyerek cumhurbaşkanının 2nci kez seçilemeyeceği yönündeki hükmü anayasaya koydurttum. Yine cumhurbaşkanlığı görev süremin dolmasına yakın rahmetli Özal bana gelerek anayasa değişikliği yapılarak cumhurbaşkanının 2 kez seçilebilmesi yönünde hüküm koymak istediklerini belirtti. Ancak ben kendisine Daha önce anayasa taslağında böyle bir hüküm vardı ama o dönem kabul etmedim, şimdi de doğru olmaz diyerek bu teklifi reddettim.
Kaynak