ticari süs bitkileri 3

mObİdİk

New member
Katılım
13 Şub 2006
Mesajlar
1,126
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
tozlu raflardan
Serada Toprakta Yetiştirilen Güllere Bükme Uygulaması
Bükme tekniği ile hem gül yetiştirmek hem de hasat etmek geleneksel metoda göre daha kolaydır. Bir gül sürgünü büküldüğünde meydana gelen fizyolojik değişimlerin iyi bilinmediği, bunun en uygun açıklaması hormonal bir etkiden kaynaklandığı şeklinde yapılmaktadır. Bir sürgün herhangi bir eğme olmaksızın dik büyüdüğünde gelişen tomurcuk gövdeden aşağıya doğru taşınan oksinleri üretir. Gövdenin tamamındaki konsantrasyon büyüme noktasının altındaki tomurcukların gelişmelerini önler. Büyüyen bir sürgünün ucunun koparılmasıyla tomurcuklarda dormansinin kırılması ve büyümenin başlaması için oksin kaynağı uzaklaştırılmış olur. Yeni gelişen sürgünler tekrar oksin üreterek altta bulunan tomurcukların gelişmesini önlerler (Lieth, 1998; Ohkawa ve ark., 1999).
Bükme metodu ile yetiştirilen bitkilerin geleneksel (bükülmeden, dikey terbiye edilen) metodla yetiştirilen bitkilerden daha uzun sap oluşturdukları, Kardinal gül çeşidinde cocopeat üzerinde bükme yapılarak yetiştirilen bitkilerde ortalama çiçek sapı uzunluğunun 64.9 cm ve m2’deki sürgün sayısının 284 adet, cocopeat üzerinde bükme yapılmadan yetiştirilen bitkilerde ise ortalama çiçek sapı uzunluğunun 56.1 cm, m2’deki sürgün sayısının ise 320 adet olduğu saptanmıştır. Fire&Ice çeşidinde cocopet üzerinde bükme yapılarak yetiştirilen bitkilerde ortalama sap uzunluğunun 76.1 cm, m2’deki sürgün sayısının 292 adet, cocopeat üzerinde bükme yapılmadan yetiştirilen bitkilerde ortalama çiçek sapı uzunluğu 56.1 cm ve m2’deki sürgün sayısının ise 537 adet olduğu tespit edilmiştir. Sonuç olarak bükme işlemi ile daha kaliteli çiçeklerin elde edildiği, bükme yapılmayan bitkilerde ise verimliliğin daha fazla olduğu belirlenmiştir (Lieth ve Kim 1999).
Yatak Kültüründe Cocopeat’te Yetiştirilen ve Bükme Uygulanan Bitkilerden Görünüm

Mercedes ve Frisco gül çeşitlerinde bükme uygulaması ve budamanın verim ve kalite üzerine etkileri araştırılmıştır. Dört haftalık bir dinlenme periyodundan sonra 1.5 yaşındaki Mercedes ve Frisco gül çeşitlerinde sürgünlerin bir kısmı budanmış, bir kısmı da aşağıya yatay bir şekilde bükülmüştür. Hasatta flaştaki kör sürgünlerin bir kısmı bükülmüş bir kısmı da kesilmiştir. Araştırmada beş flaş incelenmiş, birinci ve ikinci flaş (1 Şubat-20 Nisan) süresince ilave ışık verilmiştir. Sonuçta; birinci flaşta her iki çeşidin verimlerinin daha yüksek olduğu, kör sürgün oranının kışın bükme uygulanan bitkilerde budama yapılan bitkilerden daha düşük olduğu, toplam gelişen sürgün sayısının ise yetiştirme tekniğiyle az etkilendiği saptanmıştır. Bükme veya kör sürgünlerin kesilmesinin Mercedes çeşidinde verimi artırırken Frisco çeşidinde verimi artırmadığı, bükme ile çiçekli sürgünlerin yüksekliğinin, bazı flaşlarda ise ticari verim kalitesinin arttığı belirlenmiştir. Mercedes çeşidinde budama ile sadece birinci flaştaki ilk çiçeklenmede kışın bükülen bitkilerden daha fazla verim alındığı, yetiştirme metodunun ise her iki çeşidin vazo ömrünü etkilemediği saptanmıştır. Zorlamanın başlangıcında kışın bükülen sürgünlerin faydalı olduğu, uzun saplı sürgünler arzu edildiğinde Mercedes gibi daha zayıf gelişen çeşitler için hasatta kör sürgünlerin bükülmesinin faydalı olacağı belirtilmiştir (Sarkka ve Rita 1999).
Hoog ve ark (2001), güllerin verim ve kalitesi üzerine bitki sıklığı, bükme ve hasat metotlarının etkilerini araştırmıştır. Araştırıcılar, Hollanda’daki modern gül üreticilerinin gittikçe artan bir oranda yüksek sistemleri kullanmaya başladıklarını, bu sistemde bitkilerin toprak seviyesinin üzerinde suni kök ortamlarında yetiştirildiklerini bildirmişlerdir. Bükülen dallar için boş alan yaratıldığı ve çalışma şartlarının iyileştirildiği belirtilmiştir. Bu sistemin kullanılmasıyla yetiştiricilerin alışık oldukları bitki şeklinin dışında yeni bir şekil oluştuğu, hasadın bitkinin sap dibine yakın veya çok yakın yapıldığında gülün tacının oldukça küçük kaldığı bildirilmiştir. Hollanda’da kullanılan yetiştirme sistemlerinde dalların düzenli olarak büküldüğü, bükmenin ise bitkinin ışıktan faydalanmasını artırdığı bildirilmiştir. Daha fazla ve düzenli bükülen dalların çeşitlere göre farklılık göstermesine rağmen daha az sayıda verim verdiği fakat güllerin ortalama sap ağırlıklarının ise daha yüksek olduğu saptanmıştır. Verimin (kg/m2) çeşitlere göre farklılık gösterdiği, bükmenin etkisinin ise sadece Frisco çeşidinde gözlendiği, Yaprak Alan Indeksinin (Leaf Area Index=LAI) bitki başına ve sezona göre farklılık gösterdiği ve her zaman bükmeyle etkilenmediği tespit edilmiştir. Bükülen dallar üzerindeki yaprakların daha yüksek bir fotosentetik fotosistem 2 etkisi gösterdiği, (fotosistem 2 olmazsa bitkiler gıda üretemez) bükülen saplar üzerindeki yaprakların hasat edilebilir dik saplar üzerindeki yaprakların sıcaklığından yaklaşık 1oC daha düşük olduğu saptanmıştır.
Pien ve ark., (2001), bükülen gül sürgünlerinde yaprak alan indeksinin optimizasyonunu araştırmıştır. Kesme gül yetiştiriciliğinde bükme tekniğinin çiçeklenen gül sürgünlerinin verim ve kalitesini artırdığından dolayı bu uygulamanın büyük bir başarı sağladığı, bu başarının genellikle bükülen sürgünler üzerindeki fotosentez yaprakları tarafından çiçeklenen sürgüne yüksek bir karbonhidrat içeriği sağlamasından kaynaklandığı belirtilmiştir. Bununla birlikte gölgelenmiş (ve daha yaşlı) yaprakların fotosentez oranının azaldığı, bunun sonucu olarak en altta bükülen sürgünlerin özellikle düşük tabii ışık yoğunluklarında karbon artışına yardım edemedikleri bildirilmiştir. Şubat ayında Rosa hybrida “Frisco” gül çeşidinde bükülen sürgünlerin yaprak kütlesinin altında, ortasında ve üzerinde fotosentetik foton flux yağunluğu (photosynthetic photon flux density=PPFD) ölçülmüştür. Bükülen sürgünlerin yaprak alan indeksi (Leaf Area Index=LAI) aynı zamanda kaydedilmiş ve bükülen sürgünlerin yaprak alan indeksinin yaprak tabakasının ortasında 1.5-2 iken, bükülen sürgünlerin altında 4-5 olduğu tespit edilmiştir. Fotosentez oranı bükülen sürgünlerin yaprak seviyesinin altındaki ve üstündeki yapraklar için farklı ışık yoğunluklarında ölçülmüştür. Büküm tabakasının altındaki doymuş fotosentez oranının azaldığı, bükülen sürgünlerin üstündeki yapraklar için ise % 15’lik bir CO2 değişiminin ölçüldüğü saptanmıştır. Gece solunum oranının azaldığı ve ışık kompensasyon noktasının (asimile edilen CO2 miktarı ile dışarıya solunumla verilen CO2 miktarının eşit olduğu ışık şiddeti=fotosenteze başlamak için gereken en az ışık miktarı=300 lux) büküm tabakasının altındaki yapraklarda arttığı belirlenmiştir. Sınırlanmış ışık şartlarında daha alt tabakadaki ışık yoğunluğu ışık kompensasyon noktasının altına düşebilir, bu nedenle daha aşağıdaki yaprak tabakasının karbon dengesi olumsuz olabilir. Daha aşağıdaki büküm tabakasının bükülen sürgünlerin toplam karbon artışına yardımının olumsuz olduğu belirtilmiştir. Bu nedenle onun yaprak alan indeksini sınırlamak daha iyi olabilirdi. Araştırma sonuçlarına dayanarak bükülen sürgünler üzerindeki fotosentez yapraklarının miktarını optimize etmek için, bükülen gül sürgünlerinde yaprak alan indeksinin 1-3.5 arasında tavsiye edildiği belirtilmiştir.
Ryan ve Erwin (2001), Rosa x hybrida L.’nin çiçek kalitesine taç şeklinin etkilerini belirlemek amacıyla yaptıkları bir araştırmada; Kardinal gül çeşidi sürgün bükme ve geleneksel olarak dikey terbiye edilen sistemde hydroponic bir solüsyonla sulanan kayayünü ortamında yetiştirilmiş, bütün hasat tarihlerinde sap uzunluklarının geleneksel sistemde 44.5- 54.5 cm arasında, bükülen sürgünlerde ise 68.1- 82.1 cm arasında değiştiği saptanmıştır. Çiçek büyüklüğünün bükülen sürgünlerde azaldığı, fakat geleneksel dikey sistemde Hazirandan Eylüle kadar azalmadığı belirlenmiştir. Bununla birlikte bütün hasatlarda çiçek çapının bükülen sürgünler üzerinden hasat edilen sürgünler üzerinde, geleneksel sistemde yetiştirilen bitkilerdeki sürgünler üzerindekilerden % 14 daha büyük olduğu, taç yönetim sistemi ve hasat tarihlerinin vazo ömrüne etkisinin olmadığı, çiçeklerin vazo ömürlerinin ise 9-13 gün arasında değiştiği tespit edilmiştir.
Tjosvold (2001.), tarla toprağında yetiştirilen ticari sera güllerinin verim ve kalitesi üzerine sürgün bükme uygulamasının etkilerini araştırmıştır. Bu amaçla araştırmada toprakta yetiştirilmiş ve geleneksel terbiye edilmiş 8 yaşındaki ticari sera gülleri başarılı bir şekilde bükme sistemine dönüştürülmüştür. Beş gül çeşidinin bulunduğu seradaki bitkilere hem bükme hem de geleneksel terbiye sistemi uygulanmış, her iki sisteminde de verim ve kalite bir yıl süreyle gözlenmiştir. Sonuç olarak; bükme uygulamasıyla üretimin 4 çeşitte % 2-22 oranında, taze ağırlığın ise % 2.8-10.2 oranında arttığı, bir çeşitte üretimin % 13 oranında, taze ağırlığın ise % 8.8 oranında azaldığı saptanmıştır. Bükme uygulaması ile sap uzunluğunun 3 çeşitte % 1.3-3.9 oranında arttığı, iki çeşitte ise % 0.7-0.8 oranında azaldığı belirlenmiştir. Sonuçta; önemli çeşitlerin verim ve kalitesi üzerine sadece bükmenin olumlu bir etkiye sahip olduğu belirtilmiştir.

4.13. Güllerin Budanması
Dikimden sonra sürgün gelişiminin başlamasıyla birlikte budama işlemine geçilir (Uzun, 1985; Anonymous, 1990).
Güllerde budamanın dört ana nedeni vardır.
1. Gençleştirme
2. Verimi arttırma
3. Kaliteyi arttırma
4. Form (şekil) verme

Geleneksel Üretim Sisteminden Bir Görünüm (orijinal) (Lieth, 1999)
Güller her yıl ne kadar iyi bakılırsa bakılsın, zamanla kartlaştığı, dalların kısalıp gelişmediği, kurumuş bir hal aldığı görülür. Bu durumda, güllerin keskin bir aletle aşı noktasının üstünden kesilmesi hem gençleştirmeye, hem de verimli ve kaliteli çiçek elde edilmesine yardımcı olur. Gençleştirmenin söz konusu olmadığı, veriminde iyi olduğu güllerde yapılan budama form içindir. İyi bir form için ‘V’ şeklinde budama gerekir. Güllerde budama zamanı kış sonu veya ilkbahar başıdır.
Gül fidanlarında budama üç şekilde yapılır.

a).Uzun Budama (yumuşak budama):
Dalların dipten itibaren 5-10 göz bırakılacak şekilde kesilmesiyle gerçekleşir. Bu tip budama çok kuvvetli, sağlıklı gelişen güllerde, melez çay güllerinde, sarılıcı güllerde uygulanırlar.

b).Kısa Budama (sert budama):
Dallar dipten itibaren 2-4 göz üzerinden budanır. Bu tip budama genç sürgünlerin kuvvetli veya dayanıklı olmasına, çiçek dallarının da daha uzun ve kuvvetli olmasını sağlar. Zayıf, güçsüz, verimli olmayan güllerin çoğu bu şekilde budanır.

c).Karışık Budama:
Gül fidanındaki dalların kuvvet, kalınlık, uzunluk, yaş ve verim gibi faktörler göz önünde bulundurulmak suretiyle yerine göre uzun, yerine göre kısa budanmasıdır. Cinsleri ne olursa olsun pratikte güller şu şekilde budanmalıdır:
1.yıl 2 göz üzerinden,
2. yıl 3-4 göz üzerinden,
3.yıl 5-6 göz üzerinden,
4.yıl 2-3 göz üzerinden.
Bu şekilde yapılan budamayla güllerin hem şekillerini korumuş olur, hem de ömürleri uzamış olur. Budanan fidanlar derhal sulanmalı, sulamayla birlikte sulandırılmış gübre verilmelidir. Budamanın sabah veya akşam üstü serinliğinde sonbahar-ilkbahar arasında yapılması uygundur (Korkut, 1998). Yetiştiricilik sırasında budamadan sonra uç alma işlemlerine devam edilir. Karagüzel ve Ayanoğlu (1996) tarafından yapılan bir çalışmada; budama ve uç almanın çiçek verimi ve çiçek sapı uzunluğuna etkisi araştırılmış, budamada gecikmenin çiçeklenmenin gecikmesine ve verimde düşmeye neden olduğu, çiçek sapı uzunluğunun ise budama ile etkilenmediği saptanmıştır.



4.14. Güllerde Uç Alma Teknikleri
Güllerde, dallanma, uzun sap ve büyük çaplı çiçekler elde etmek için çeşitli şekillerde uç alma yapılır. Uç almanın esası çiçek tomurcuğunu bitkiden kaldırmak ve sonraki çiçeklenmeyi teşvik etmektedir. Yılda 3-4 kere uç alma uygulanarak bir miktar çiçek kaybedilir. Fakat buna karşılık istenen zamanda çiçek elde edilir (Mengüç, 1996).
Koltuk Filizleri ve Tomurcuk Alma
Güller genel olarak dipten itibaren bir veya iki kalın dal ve çok sayıda ince dal meydana getirirler. Kaliteli gül yetiştiriciliğinde, bitkilerin dipten itibaren birkaç kalın dal meydana getirmesi istenir, bu da ‘uç alma tekniği’ ile sağlanabilir. Yeni dikilen güller, gelişmeye başladıktan sonra sürgün gelişimi dikkatle gözlenmeli, sürgünler 2,5-3 cm olunca ikinci veya üçüncü beş yaprakçıklı yaprağın hemen üzerinden sürgün ucu kopartılmak suretiyle “Erken Uç Alma” tekniği uygulanmalıdır. Bu yöntemle, meydana gelen sürgünlerin daha kalın çaplı olması, bitki üzerinde küçük çapta sürgün kalmaması ve sürgünler üzerindeki yaprakların da en büyük ölçülerine kadar gelişmesi sağlanmış olur.
Doğal olarak gelişen kuvvetli, orta kalınlıktaki gül sürgünleri çiçek tomurcukları görülene dek gelişmelerine izin verilir. Daha sonra üstteki ilk beş yaprağın altından kesilirler. Bu şekilde ‘Yumuşak Uç Alma’ tekniği uygulanan güllerin daha uzun saplı olması sağlanmış olur.
Güllerden uzun saplı ve kaliteli gül elde edilmesi için ‘Sert Uç Alma’ uygulanır. Sürgünler alttaki iki adet beş yaprakçıklı yaprağın üzerinden kopartılır (Korkut, 1998). İyi ve kaliteli gül yetiştirebilmek için erken veya yumuşak uç alma işlemi iyi seçilerek uygulanmalıdır (Mengüç, 1996).
Filiz alma, güllerde çiçek sapı ve buna bağlı olarak da çiçek tomurcuğu sayısını kontrol altında tutmak amacıyla yapılır. Çünkü uç alma ile ikinci ve üçüncü derecede ki gözlerin sürgün yapmaları teşvik edilmiş olur. Bunlardan en üst noktadaki bırakılırken, diğerleri alınarak kontrol yapılır. Güllerde ayrıca çiçek sapı üzerindeki tepe tomurcuğundan başka, çeşit özelliğine göre 2-4 arasında değişen sayıda ikinci derecede çiçek tomurcukları da vardır. Bunlar nohut iriliğine gelince elle kopartılarak alınmalıdır. Bu şekilde tepe tomurcuğunun gelişimi engellenmemiş olur (Korkut, 1998).
Uç alma ile çiçek kesimi de programlanabilir. Zira uç almadan çiçek kesimine kadar geçen süre bellidir. Özel günlerde daha fazla çiçek almak için uç almalar sayılır ve o günlerde yaklaşık olarak kesilecek çiçek sayısı tahmin edilebilir. Bunun için sert veya yumuşak uç alma uygulanır. Uç almadan çiçek kesimine kadar olan süre, hava koşulları normalden daha iyi ise daha erken; daha kötü ise daha geç olur. Bu durum, sıcaklık ayarlaması ile istenen zamana uygun hale getirilir (Mengüç, 1996).

4.15. Güllerde Ürün Programlama
Güller, genel olarak dikimden itibaren kesime kadar üç aylık bir zamana ihtiyaç duyarlar. Verimi pazar koşullarına göre ayarlayabilmek ve belirli periyotlarda münavebeli olarak çiçek elde edebilmek amacıyla bir ürün programlaması yapmak önemlidir (Korkut, 1998). Genel olarak, ‘Sert Uç Alma’ çiçek programlama budama ile başlar. Diğer kültürel işlemler de budamaya göre ayarlanır. Ürün programlamaya budama ve uç alma yanında kültür şekli, ışık durumu, sıcaklık dağılımı, sulama yöntemi, gübreleme gibi birçok faktör etki eder. Örneğin, soğuk ve bulutlu havalarda çiçeklenme ağırlaşır; ılık ve sakin havalar goncaların irileşmesini hızlandırır. Sıcaklık ve bol ışık çiçeklenmeyi arttırır, topraktaki nem azlığı ise gelişmeyi yavaşlatır (Mengüç, 1996).
Genel olarak geç ilkbaharda veya yazın bu süre 5-6 hafta iken, kışın 8 haftaya kadar çıkar. Bunun dışında ‘yumuşak uç alma’ uygulananlar ‘sert uç alma’ uygulananlara göre 3-7 gün gibi daha fazla bir sürede kesime gelirler. Bu arada seradaki sıcaklık değişmeleri de dikkate alınmalıdır. Serada daha düşük sıcaklık gösteren tarafta uç alma 3-7 gün önce yapılmalıdır. Diğer taraftan gülün sap uzunluğu da kesim zamanını etkileyen bir faktördür. Uzun saplı güller, olgunlaşmaları için daha fazla zamana ihtiyaç gösterirler (Korkut, 1998). Çeşit özelliğine göre orta boy sap yapan (40-60 cm) çeşitler, daha kısa ve daha uzun sap yapan çeşitlere göre daha önce çiçeklenirler. Buna karşılık, kısa sap yapanların çiçeklenmesi daha uzun zaman almaktadır.
Noel ve yılbaşında çiçek alabilmek için 17-21 Ekim tarihleri arasında sert uç alma veya 21-25 Ekim tarihleri arasında sert uç alma yapılmış olmalıdır. Ancak bu tarihlerden sonra sera koşullarının optimum düzeyde olması gereklidir. Koşullar olumsuz olduğunda, sera sıcaklığı 4-50C düşürülerek veya yükseltilerek ürünün istenen zamanda elde edilmesi sağlanabilir. Ancak bu ayarlama birden değil, gecede 10C olmak üzere birkaç günde yapılmalıdır. Özellikle son 15-20 günde gece sıcaklığına çok dikkat edilmelidir (Mengüç, 1996).

4.16. Çiçek Kesimi
Pazara yakınlık, pazar istekleri, çeşit özellikleri hasadı belirleyen faktörlerdir. Genel olarak kesim zamanı çanak yaprakların geriye kıvrılmaya başlamasından sonra, çiçek sapına dik bir hal aldığı zaman (çok genç gonca devresi) yada tümüyle geriye kıvrıldığı dönemde (genç gonca devresi) yapılır (Uzun, 1985).
Bir gül sürgünü incelendiğinde, sürgünün orta kısmında 2-5 adet beş yaprakçıklı yaprak, bunların hemen altında ve üstünde birçok üç yaprakçıklı yaprak ve dar yaprakçıklar bulunmaktadır. Gül tomurcuğunun hemen altında bulunan, sırasıyla; dar, uzun yaprakçık, üç yaprakçıklı yaprak ve ilk beş yaprakçıklı yaprakların dibindeki tomurcuklar sivridir. Bunların altındaki yaprakların dibindekiler ise yuvarlaktır. Sürgünün en altındaki dar yaprakçıkların dibindeki gözler ise daha düzdür.
Gül sürgünü üzerindeki tomurcukların durumunu bilmemizin, çiçek kesiminde büyük önemi vardır. Eğer bu tomurcuklar çiçeklenmeye bırakılırsa, sivri olanlar kısa saplı güller, dolayısıyla kalitesiz güller meydana getirecektir (Kokut, 1998). Kesim zamanı çeşitlere göre değişir. Örneğin sarı renkli formlar pembe ve kırmızılara göre daha kapalı durumda kesilirler. Kırmızı ve pembe renkli çeşitler dış petallerden 1 veya 2’si açılmaya başlayınca kesilirler. Eğer çiçekler erken kesilirse, tomurcuklar açılmaz. Ağustos’tan sonra bitkide olabildiğince fazla yaprak bırakılmalıdır. Böylece bitkiler sonbahara kadar kendilerini toparlarlar. İlkbahar ve sonbaharda çiçekler, genellikle sapın 1-1.5 cm’lik kısmı bitkide kalacak şekilde kesilmelidir. Bu kısımdaki uyur gözlerden kuvvetli sürgünler çıkar. Eğer, bu odun kısmı kuvvetli değilse, buradan çıkan sürgünler de zayıf olur ve kör sürgün oluştururlar. Yılda kök başına 27-28 çiçek kesilebilir. Kesim tercihen öğleden sonra yapılmalıdır (Mengüç, 1996). Hasatta geç kalınmamalıdır, aksi takdirde vazo ömrü kısalır. Çiçek hasadında, kesim yerinin altında sürgün üzerinde 2-3 adet 5 yaprakçıklı yaprak kalmalıdır (Anonymous, 1990; Hatiloğlu, 1992; Söhne, 1997). Hasattan sonra çiçeklere mümkün olduğunca çabuk su çektirilmelidir, ardından 4 0C’de 12 saat süreyle bekletilmelidir (Canbazoğlu ve Akbulut, 1997).
Güllerde verim; çeşide, yetiştirme yöntemlerine ve ekolojik koşullara bağlı olarak değişim gösterir. Kısa saplı varyetelerin verimi daha yüksektir. Kısa saplı varyetelerde m2’den yılda 150-200 çiçek alınabilmesine karşın, uzun saplı varytelerden 150-180 çiçek alınabilmektedir. Bir yılda 6 flaş meydana gelir. Noack ve Hentic (1972), Hybrid Tea’lerde verimin 90.000-120.000 adet/da kesme çiçek olduğunu belirtmektedir. Moe (1975) sera sıcaklığını 180C’dan 150C’a düşürdüğünde % 30 verim kaybı olduğunu ve m2’den 43 adet çiçek kestiğini belirtmektedir. Bhattocharjee (1991) tarafından yapılan bir araştırmada; Yeni Delhi’de çiçek üretimi bakımından en uygun dönemin Aralık- Nisan, en düşük verimin 1.4 adet/bitki, en yüksek verimin ise 9 adet/bitki olduğu tespit edilmiştir.
Verim kriteri yanında, çiçek sapı uzunluğunun, çiçek çapının, gonca uzunluğunun ve vazo ömrü gibi kalite faktörlerinin de dikkate alınması gerekir. Anderson ve ark. (1999), uzun saplı gül üretiminin Amerika’da son zamanlarda önemli olduğuna, hasat için geçen sürenin 59 gün, ortalama sap uzunluğunun ise 54 cm olduğunda da dikkati çekmektedir.
Çiçek sapı uzunluğuna göre güller; özel 60-80 cm, ekstra 53-60 cm, uzun boylu 45-53 cm, orta boylu 38-45 cm, kısa boylu 30-38 cm olmak üzere sınıflandırılır (Canbozoğlu ve Akbulut, 1997). Vazo ömrü üzerine seralarda kök bölgesi ve hava sıcaklıklarının etkisi önemli olmaktadır (Montersan and Gislerod, 1996). Hava sıcaklıklarındaki (18-220C) artışa paralel olarak vazo ömrün de artış, buna karşın kök bölgesindeki sıcaklığın artmasıyla vazo ömründe düşüş olduğuna da değinilmektedir.

4.17. Depolama
Kesilen güller hemen ılık suya konularak 4-50C hava sıcaklığındaki depolarda (Korkut, 1998) , 12 saat süreyle saklanmalıdır. Bu dinlendirmede çiçekler iyice su çeker ve
sapları sertleşir. Çiçekler uzun süre muhafaza edileceklerse, suya konmadan +1 0C ve 2 hafta süreyle muhafaza edilebilirler. Bunun için hava geçirmeyecek ve nem almayacak şekilde bir depoya konulmalıdır (Mengüç, 1996). Depolamadan sonra sapların ucu biraz kesilerek 27-300C’deki sıcak suya batırılmalıdır. Bu arada ortam sıcaklığının 4-50C olması önerilmektedir (Korkut, 1998).

4.18. GÜL YETİŞTİRCİLİĞİNDE GÖRÜLEN FİZYOLOJİK BOZUKLUKLAR İLE HASTALIK VE ZARARLILARI
Gül yetiştiriciliğinde karşımıza çıkan en büyük sorunlar ‘Kör Sürgün’ ve ‘Bozuk Baş’ oluşumudur.

4.18.1. Kör sürgün:
Güllerin generatif gelişmeye başlaması gerekirken, vejetatif devrede kalarak yaprak açmaya devam etmesi, böylelikle sapın ucunda çiçek meydana gelmemesi olayıdır. Yüksek ışık intensitesi ve yüksek sıcaklık ile kör sürgün arasında ters bir orantı vardır. Işık intensitesi ve sıcaklık arttıkça kör sürgün oranı azalmakta (% 14-15), tersi durumda % 40’a yükselmektedir. Bununla beraber 210C’nin üzerindeki sıcaklıklarda kör sürgün oranı tekrar artış göstermektedir. Ayrıca gece gündüz arasındaki sıcaklık farkının yüksek olması da kör sürgün oranını arttırır. Budama şekli de kör sürgün oranına etki eden önemli bir faktördür. Kuvvetli budama zayıf budamaya göre kör sürgün oranının artmasına neden olur (Korkut, 1998).

4.18.2. Bozuk Baş:
Gül tomurcuklarının ortasındaki petallerin tam olarak gelişemeyerek yassı ve ondüleli bir şekil almasıyla ortaya çıkar. Bozuk baş oranı da kör sürgünde olduğu gibi düşük sıcaklık, zayıf ışık intensitesi ve kuvvetli budama ile artış göstermektedir.

4.18.3. Külleme (Sphaerotheca pannosa):
Bitki üzerinde beyazımsı bir toz meydana getirirler. Sporlarını çevreye yayarak kolayca gelişirler.

4.18.4. Karaleke (Diplocarpon rosae):
Yaprak dökümlerine neden olur. Yapraklar kuru tutulursa sporları çimlenemez ve böylece mücadelesi de yapılmış olur.

4.18.5. Kanser:
Hastalıklı yerler kesilerek çıkarılır.

4.18.6. Gül pası (Phragmidum mucronatum):
Yapraklarda sarı lekeler meydana getirirler. Dallarda dikine çatlaklar oluşur. Zinepli ilaçlamalarla mücadele edilir.

4.18.7. Verticulum Solgunluğu:
Sapta sararmalar meydana gelir. Hastalıklı dallar kesilmeli, toprk sürülmeli, havalandırılmalı, iyi bir drenaj sağlanmalı, fosforlu ve azotlu gübreleme yapılmalıdır.

4.18.8. Virüsler:
Yapraklarda bozukluklar meydana getiriler. Fakat fazla zarar vermedikleri sanılmaktadır.

4.18.9. Kırmızı Örümcek (Tetranychu stelaris):
Bitki öz suyunu emerek bitkiye zarar verirler. Yaprağın yeşil rengi kaybolur, yanık bir görünüm alır. Daha sonra yapraklar dökülür. Mücadelesi sistemik etkili ilaçlarla yapılır.

4.18.10. Yaprak Bitleri (Aphis pami):
Özellikle yeni süren yaprak ve goncalarda görülür. Çiçeklerde deformasyona neden olurlar. İnsektisitlerle yapılan mücadelede olumlu sonuç alınmaktadır.

4.18.11. Gül Kabuklu Biti (Leconium sp):
Nisan-Mayıs aylarında, koşnilin kabarmaya başlamasından yumurtlama dönemine kadar sistematik etkili ilaçlarla mücadele yapılır.
4.18.12. Gül Güvesi (Platyptilia rhododoctyla):
Güve görüldüğünde, insektisitlerle 15 günlük aralarla mücadele edilir.

4.18.13. Gül Yaprak Arısı (Arge rosae):
Sürgünlerin içindeki yeşil renkli, 12 cm boyunda ve tırtıla benzeyen bu zararlılar filizleri kırar, kurutur ve yerler.

4.18.14. Gül Arısı (Sprista parreysi):
Bir yıllık filizlerin içinde yaşar. Bu filizlerin kurumasına neden olur. Hastalıklı sürgünler temizlenmeli ve insektisitlerle mücadele edilmelidir.

4.18.15. Gül Hortumlu Böceği (Rhynchites hungaricus):
Güllerin tomurcuğunu sokmak suretiyle zarar verirler. Sokulan tomurcuklar açılmadıkları için zarar büyük olur. İnsektisitlerle mücadele edilir.

4.18.16. Gül Gal Böceği (Agrilus chrysoderis):
Galli dallar kış sonu budamalarında temizlenir. İnsektisitlerle mücadele olumlu sonuç vermektedir (Mengüç, 1996).
Güllerde en çok görülen Külleme, Pas, Mildiyö, Yaprak ve Sap Lekesi, Siyah Leke, Kök Çürüklüğü gibi hastalıklar ve Gül Pseuronu, Alfidler, Gül Filiz Arısı, Gül Kabuklu Biti vb. zararlılara karşı kültürel ve kimyasal savaş yapılmalıdır. Bunun için; genel olarak işletmelerde temizliğe çok dikkat edilmeli, toprak ve sera dezenfekte edilmeli serada havalandırma sağlanmalı, fazla nemden daima kaçınılmalı, fazla azotlu gübre kullanılmamalı, gece-gündüz sıcaklık farkının çok olmamasına dikkat edilmelidir. Kimyasal savaş olarak özellikle Mildiyö ve Küllemeye karşı sık sık kükürtlü preparatlar ve organik fungusitlerle ilaçlama yapılmalıdır (Korkut, 1998).
KAYNAKLAR

Abak, K., Sevgican, A., Çolakoğlu, H., Eryüce, N., Gül, A., Baytorun, N., Çelikel, G., Paksoy, M., 1994. Sera Tarımında Topraksız Yetiştirme Üzerinde Araştırmalar. Tubitak Proje No: TOAG-884, Adana.
Anonim, 1999. Antalya Kesme Çiçek İhracatçıları Birliği, Kesme Gül İhracatı 1999 Yılı Kayıtları, Antalya.
Anonim, 2000a. Devlet İstatistik Enstitüsü Kayıtları, Ankara.
Anonim, 2000b. Antalya Kesme Çiçek İhracatçıları Birliği, Kesme Gül İhracatı 2000 Yılı Kayıtları, Antalya.
Anonim, 2001. Antalya Kesme Çiçek İhracatçıları Birliği, Kesme Gül İhracatı 2001 Yılı Kayıtları, Antalya.
Gül, A., 1990. Topraksız Tarım Uygulamaları. Türkiye V. Seracılık Sempozyumu, s: 411-419, İzmir.
Gül, A., 1991. Topraksız Kültür Yöntemiyle Yapılan Sera Domates Yetiştiriciliğinde Uygun Agregat Seçimi Üzerinde Araştırmalar. E.Ü. Fen Bil. Enst. Doktora Tezi, Bornova, İzmir.
Harris, D., 1970. Hydroponics (The Gardening Without Soil)-Purnell ans Sons Ltd. London.
Hoog J., Warmenhoven, M., Eveleens,-Clark, B., Mourik, N., Marissen, N., 2001. Effects of Plant Density, Harvest Methods and Bending of Branches on The Production and Quality of Roses. Acta Hort. 547: 311-317.
Lieth, H., 1998. To Pinch or Bend?. Manipulating Cut Rose Quantity and Quality in Greenhouse Production. Growing Points. Department of Environmental Horticulture, University of California, Vol: 2, Number: 3, Davis, USA.
Lieth, H., Kim, S., 1999. Development of Optimal Rose Canopy Management Strategies for Rose Growers: “Bending” versus “Traditional Production”. Final Report to Roses Inc. And Joseph Hill Memorial Foundation. Environmental Hort., University of California, Davis, USA.
Mengüç, A., 1996. Süs Bitkileri. Anadolu Üniv. Yayınları No: 904, Açıköğretim Fakültesi Yayınları No: 486, s: 73-92, Eskişehir.
Okhawa, K., Suematsu, M., Fischer, G., Angarita, A., 1999. Arching Cultivation Techniques for Growing Cut-Roses. Acta Hort. No: 482, 47-51.
Özzambak, E., 2001. Dünyada ve Türkiye’de Süs Bitkileri Sektörü İçinde Kesme Çiçeğin Yeri ve Önemi. Kesme Çiçek İhracatçıları Derneği I. Sektör Toplantısı (28.11.2001), Dedeman Otel, Antalya.
Ryan, M. W., John, E. E., 2001. Canopy Management System Affects Quality of Cut Stems of Rosa xhybrida L. HortScience vol:36, no: 3. The 98th Conference of The American Society for Horticulture Science, 22-25 July, California.
Sarkka, L.E., Rita, H.J., 1999. Yield and Quality of Cut Roses Produced by Pruning or by Bending Down Shoots. Gartenbauwwissenschaft, Vol: 64, Issue: 4
Sevgican, A., 1999. Örtüaltı Sebzeciliği (Topraksız Tarım). Cilt: II, E.Ü. Ziraat Fak. Yayınları No: 526, Bornova, İzmir.
Sevgican, A., 2000. Topraksız Tarım. III. Sebze Tarımı Sempozyumu, s: 280-284, 11-13 Eylül, Isparta.
Söhne, W.K., 1997. Cut Rose Cultivation in Greenhouses. Rosenschulen GmbH&CoKG, Rosenstrasse 54 D-25365, Klein Offenseth-Sparriesshoop.
Tjosvold, S.A., 2001. Effect of Bending on Production and Quality of Commercial Greenhouse Roses in Field Soil. Acta Hort. 547: 299-302.
Türkay, C., 2000. Kesme Çiçek Dış Pazar Araştırması. T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı İhracatı Geliştirme Etüd Mekezi, Araştırma ve Geliştirme Başkanlığı Tarım Dairesi, Ankara.
Verdonck, O., 1991. Horticultural Subsrates, Int. Course on Vegetable Production. Wageningen, pp:95, Holland.
 
Geri
Üst