Terörle mücadelede yeni dönem

-HaKiKaT-

Altın Üye
Altın Üye
Katılım
22 Haz 2007
Mesajlar
10,386
Reaction score
0
Puanları
0
"Beli kırıldı; bitti" denilen PKK, son zamanlardaki eylemleriyle güçlü olduğunu gösterebilmek için her şeyi yapıyor. Sanki beş yüz kişiyle Şırnak tugayını basıp, tuğgeneralimizi şehit ettikleri zamana dönmüş gibi davranmaya çalışıyor; ama nafile...

Artık kanlı örgüt istese de istemese de bölge halkına vaat ettiği şeyleri gerçekleştirebilmekten çok uzaklaştığını fiilen ispat etmiş durumda. Dağ kadrosuyla da bu böyle, siyasî kanadıyla da...

Her ne kadar eylem gücünün varlığını gösterip, tehdit sopası sallasa da devrinin tamamlandığını iyi biliyor. Artık "özgür Kürdistan" için değil, belli odakların ihtiyaç halinde kullanmak üzere yedekte tuttuğu taşeron örgütlerden birisi ya da birkaçı olarak varlığını sürdürebilir ancak. Tıpkı DHKP-C gibi... Parayı verenler adına düdük çalmaya devam eder. Bölge devletlerinin dayanışma ve komşuluk ilişkilerini geliştirme iradesini engellemek isteyenlerin emrine amade olur.

Türkiye, yaklaşık otuz yıldır teröristle mücadele ediyor. Terörle ve terörün arkasındaki merkezlerle mücadele etmedikçe, o alanlarda üstünlük sağlamadıkça ovayı da dağı da eşkıyadan arındırmanın imkânsızlığını tecrübeyle gördü.

Aktütün hadisesinin ardından arka arkaya yapılan terör zirveleri ve İçişleri Bakanlığı bünyesinde oluşturulması kararlaştırılan yeni yapı, terörle mücadelede sadece güvenlik güçlerimizin değil, siyasî iradenin sorumluluk alması ile devlet kurumları ve milletin topyekûn bir mücadeleye girişmesi aşamasına gelinmiş olduğunu gösteriyor.

Artık bir taraftan diplomatik ataklar, diğer taraftan ekonomik adımlar, demokratik açılımlara paralel, sivil toplum hareketlerinin bölgeye daha fazla ilgi göstermesi Türk-Kürt çatışması çıkarmak isteyenlerin rağmına kaynaşmayı daha da artıracak gibi görünüyor. Kaynaşma diyorum, çünkü hısımlık ve akrabalık bağlarıyla birbiriyle sıkı sıkıya bağlanmış ve terörün en şiddetli olduğu zamanlarda bile yeni hısımlıklar kurmaktan geri durmamış insanlardan bahsediyoruz. İnançlarımız ve kültürümüz, bizi adeta yekvücut haline getirmiş. Kültürel tabanın birliği, terörün açtığı yaralara rağmen, kısa zamanda teröre karşı sıkı bir dayanışmanın imkânlarını işaretliyor.

Mesut Yılmaz'ın "AB'ye giden yol Diyarbakır'dan geçer" söyleminin dışında, bölge halkı üzerinden siyaset yapmak isteyenler iki alternatif yol denediler şimdiye kadar. Birincisi terör örgütünün kurdurduğu partiler, ikincisi de Erdal İnönü döneminde (SHP) CHP üzerinden siyasî entegrasyonun sağlanarak, ayrılıkçı hareket arzularının önünün alınması girişimiydi. Fakat her iki deneme de başarılı olamadı. Şimdi yerel seçimlerde siyasî zaafının ortaya çıkmaması, dolayısıyla örgütün halk üzerindeki nüfuzunun azaldığının görünmemesi için DTP'nin kendisini kapattırmaktan başka çaresi görünmüyor.

Diğer taraftan terör örgütü, Diyarbakır'da polis otobüsünü taradığı gibi, polise ve halka yönelik eylemleri sürdürerek baskı oluşturup, Doğu ve Güneydoğu halkının siyasî katılımını AK Parti üzerinden gerçekleştirmesini engellemeye çalışıyor. Çünkü AK Parti alternatifi, bölge halkının etnik ayrımcılıktan ziyade kültürel birliği önemsediğini açığa çıkardı.

Bundan sonra, eğer AK Parti doğru adımları peşi peşine atmakta hızlı davranırsa ne Ankara'daki tereddütler ne de örgütün kanlı planları göz kırpmaya başlayan millî birlik ve beraberliğin önünde engel oluşturabilir.

Komşu ülkelerle ilişkilerde sıfır düşman politikası, içeride ise millî birlik ve beraberliğin sağlanabilmesi için atılması gereken çok yönlü adımların hızlandırılması, bir partinin siyasî yatırımına indirgenemeyecek kadar hayatîdir. Belki de bu zaruret, siyasî hırsların insanları sarhoşa çevirdiği bir çağda, tazyikin etkisiyle siyasetçiye kendisini aşma şartlarını hazırlar...

Çözüm bulmakla çöküntünün altında kalmak arasında sıkışmak kaderdir ve kader, kulaklarımıza sürekli yeni dersler fısıldar...
 
Geri
Üst