Teröre Siyasal Çözüm Önerisi Üzerinden BOP Planına Ulaşma İsteği

YaRpAK.

New member
Teröre Siyasal Çözüm Önerisi Üzerinden

BOP Planına Ulaşma İsteği

Terör eylemini yönlendirme yada öfke sonucu intikam duygusuyla gerçekleştirilen sabotaj eylemlerinden ayırt etmek gerekir. Terör eylemi herhangi bir ülkede gerilimin doruğa tırmandığı bir atmosferde yurt içinde yada ülkeler arasında bir çatışmayı, savaşı tetiklemek üzere baş vurulan planlı bir suikast eylemi değildir. Bu nedenle kısa dönemde sonuçlar alınacağını beklemek akılcı bir tutum değildir. Terörle savaşımda uzun dönemde sonuç alınamamasını eleştirmekte akıl dışı bir eleştiri ve yeni bir oyunun başlangıç adımlarıdır.



Terör, bir hedefe yönelen, şiddete dayalı, sürekli ve destekli örgütsel bir eylemsellik sürecidir. Bu özellikleri dikkate alındığında ülkemize özgü, ancak siyasal, kültürel coğrafyamızla da çok yakından ilgili PKK terörü, siyasal niteliği olan bir örgütlenme olarak karşımıza çıkmaktadır. Ekonomik, siyasal, demokratik, kültürel değerlerimizi hedef alan; devlet örgütlenmesi, Cumhuriyet düzeni ve ulusal birlik karşıtı bir örgütlenmedir. Amaç, yurt bütünlüğünü ve ulusal birliği sarsarak devlet örgütselliğini çökertmektir. Terör örgütü ve siyasal uzantılarının insan hakları ve özgürlükler, barış, adalet ve demokrasi gibi everensel insani değer kavramlarına sıkça vurgu yapmalarına karşın ulus karşıtı, etnik şoven, gerici, faşizan bir örgütlenmedir.



Emperyalizme karşı utkuya ulaşmış tarihin ilk Ulusal Kurtuluş Savaşı sonucunda örgütlenmiş dayanışmacı toplumsal yapıyı ayrıştırarak etnik temele dayalı bir devlet yapılanması amacına yönelik bir çaba söz konusudur. Ulusal Kurtuluş ve Bağımsızlık Savaşı’nda yenilgiye uğratılan işgalci emperyalist batı ülkelerinden destek gördüğüne ilişkin kanıtlar kuşkuya yer bırakmayacak denli açıktır, belgelidir. Bu yönüyle de işbirlikçi taşeron bir örgütlenmedir. Emperyalist birliklerin ve ülkelerin ülkemize dayattığı çözüm önerileri açık bir işbirliğinin en somut göstergeleridir.



PKK terör örgütü, küreselleşme sürecinde yeni/yeniden tırmanışa geçen emperyalist sömürü, saldırı ve işgal sürecinde BOP planın bölgesel araçlarından biridir.



Günümüzde dışarıdan ve içeriden koro halinde, sıkça dile getirilen siyasal çözüm önerisi terör örgütünün hedeflerine yasal yollarla ulaşmasını sağlama amacına hizmet eden emperyalist dayatmalardır. Siyasal çözümden anlaşılması gereken, PKK’yı hedeflerinden caydırmak, terör eylemlerine son vermesini sağlamak değil; görüşmeler yoluyla, masa başında hedeflerine ulaşmasına katkı sağlamaktır. Terörün ve teröre destek verenlerin amacı devlete boyun eğdirerek barış içinde hedeflerine ulaşmaktır. Ulaşılmak istenen, gerçekte emperyalizmin tarihsel hedefleridir. Terör örgütü çatısı altında emperyalizm adına görev yapanlar, Türkiye’de işledikleri kanlı cinayetlerin sorumluluklarından arındırılarak Talabani ve Barzani’nin denetimi ve hizmetine sunulmak istenmektedir.



Bu nedenle devletin terör karşısında konum değiştirmesi çeyrek yüzyıllık bir süreçte, ülkemize karşı her alanda her türlü araçlarla terörü destekleyen emperyalist ülkelerin ve birliklerin kesin başarısı olacaktır. Siyasal çözüm önerisinin benimsenmesi terör örgütü ve destekçilerinin silahlı yada silahsız yıkıcı propagandaları karşısında devletin ve ulusal güvenlikten sorumlu kurumların başarısızlığının ilanıdır.



Devletin başarısızlığını ilanı sonucunda ise duyarlı bölgelerimizde ve tüm yurt düzeyinde terör karşısında devletin koruyuculuğuna sığınmış olan kitleler, gönüllü olarak yurt savunmasına koşan gençler; şehit ve gazi aileleri, daha geniş eksende tüm ulus büyük güven bunalımına düşecektir. Devlet erki sorgulanır hale gelecektir. Bu çöküş, devlet örgütlenmesinde olası genel bir ayrışma yolunda önemli bir potansiyel tehlike içermektedir. Kategorik kitleler süreç içinde terör örgütünü ayrılıkçı bir örgüt olarak görme yerine yeni siyasal bir otorite olarak algılama eğilimine girecektir.



Devlet, örgütsel yapısını yıkıcı bir etki karşısında süreci erteleyici, oyalayıcı, pazarlıkçı bir tutum alamaz. Anadolu Selçuklu Devleti ve Osmanlıların son dönemlerinde çıkan iç isyanlara karşı uzlaşıcı tutumla yaklaşmaları ayakta kalmalarına hiçbir katkı sağlamamıştır. İç isyanlar karşısında uzlaşmacı tutum sergileyerek çözüme ulaşmaya çalışan ülkeler bir süre çöküş sürecini erteleyebilirler. İç sorunların çözümsüz bırakılarak ertelenmesi olası bir savaş durumunda düşman güçlerin her seferinde içerden müttefik bulacağı yeni bir sürece dönüşür. Herhangi bir devlet, olası bir savaş durumunda düşmanın içerden müttefik devşirmesine olanak tanırsa o savaş baştan yitirilmiş demektir.



Bu açıdan bakıldığında günümüz Türkiye’si potansiyel bir çözülüş süreci görünümü yansıtmaktadır. PKK’yı terörden arındırma adına, ülkemizde; eli kanlı militanların, sempatizanların ve siyasal uzantılarının sınırlarımız dışında, emperyalizmin temsilcilerinin gözetim ve denetiminde kurulmakta olan yeni bir etnik devletin etki alanına bağlanmasına onay verilmektedir. Bu anlayışla ülke içinde eylemsel ve psikolojik olarak sürdürülen çatışma ortamına son verileceği beklentisi ile yürütülmek istenen barışçıl politik denemeler, ülkemizi gelecekte daha büyük sorunlarla karşı karşıya bırakacaktır. Coğrafik hedeflere yöneleceği gizlenmeyen “Kürdistan Devleti” Türkiye’nin İslam toplumlarıyla arasına çekilen yeni bir “ Güney Seddi” işlevi görecek; Türkiye’ye olan kışkırtıcı ilgisini sürekli olarak koruyacaktır. Yeni, büyük bir tehdit algılaması içine düşürülen Türkiye, Ortadoğu’da ulusal çıkarlarına aykırı tüm gelişmeler karşısında iç istikrarın bozulacağı kaygısıyla yaklaşmak durumunda kalacaktır.


Siyasal çözüm önerisi PKK’nın silahtan arındırılması, akan kanın durdurulması gibi sunumlar dışında, tarihsel bir havuç siyasetiyle de süslenmektedir. Sınır içinde ve ötesinde yaşayan kategorik toplumlarla uzlaşan Türkiye’nin, etnik sınırlar arasında sıkışan Kürtlerin koruyuculuğunu üstlenerek sınırlarını Güneye doğru genişletme şansını yakalayabileceği, bu gelişmeyle Türkmenleri koruma altına alabileceği imgesi belleklere yayılmaktadır. Dahası ülkemizin doğalgaz ve petrol yataklarından pay alarak ekonomik gelişmesini tamamlama olanağına kavuşacağına değinilmektedir.


Kuşkusuz bütün bu hedeflere ulaşılması, Irak coğrafyasında yaşayan toplumların kültürel yapılarıyla uzlaşabilecek bir siyasal değişimi gündeme getirmektedir. Gerekli uzlaşmanın sağlanabilmesi için; Kemalizm’in ulus devlet anlayışını, üniter devlet yapısını terk etmek gerekir. İçeride ve Irak’ta otonom devlet örgütlenmesine olanak tanıyan bir yapıya dönüş gereklidir. Çok kültürlü bir devlet örgütlenmesini güvenceye almak zorunludur. Doğal kaynakların yerel yönetimlere devri yasalarla güvence altına alınmalıdır.

Laiklik ilkesinden biraz ödün vermek; aşiret, mezhep, tarikat örgütlenmelerine açık olmak gerekir. Bütün bunları gerçekleştirmek için doğal olarak T.C. Anayasası’nda bazı değişlikler yapmak zorunludur. Özellikle 1.,2., 3., ve 4. maddeler değiştirilmelidir.


Ilımlı İslam Cumhuriyeti modeline dayalı, “Federal Demokratik Türkiye Devleti’nin” kuruluş basamakları da PKK terörü ve “Kürt Sorununa Siyasal Çözüm” önerisi üzerinden döşenmek istenmektedir.

Erol Sarıal http://www.hakimiyetimilliye.org/index.php?news=3541
 

HTML

Üst