- Katılım
- 23 May 2007
- Mesajlar
- 4,439
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Başlık iddialı gelebilir ama yapılacaklar gerçekten basit. Bunları madde madde sıralayalım.
İlk önce terörün kaynağını doğru teşhis etmek gerekir.
Terörün kaynağı ne insanların aç olması, ne özgürlüklerin kısıtlı olması nede ana dille eğitim yapamamalarıdır.
Aydınlarımızın dediği gibi, terörün kaynağı fakirlik, yoksulluk değildir. Evine ekmek götüremeyen gençlerin dağa çıktıkları sözü korkunç bir yalandır. Bu genç, evine ekmek götüremiyorsa o kadar para verip silah ve mühimmatı nasıl alıyor acaba?
Türkiye’de pek çok yoksul bölge ve pek çok yoksul insan bulunmaktadır. Ve bunların hiçbiri terörist eyleme kalkışmamakta, kalkışamamaktadır. Türkiye’de gelecekten umudunu kesmiş insanların hepsi eline silah alıp dağa çıksalardı, insanlarımızın büyük kısmı dağda olurdu.
Bunun sonucu, ilk anlamamız gereken, terör bataklığının nedeninin yoksulluk olmadığıdır.
İkinci olarak anlamamız gereken, terörün dış destekli olduğudur.
Kendilerini aydın ilan eden, 2. Cumhuriyetçi soytarılar bu görüşe alayla karşılık vermektedirler. Ama gerçek ne yazık ki budur.
Terör örgütünün şu an 10 000 militanı olduğunu kabul etsek, bu kadar insana silah, cephane, mayın, PRG verildiğini düşünün. Ayrıca bu kadar insanın yemek, içmek, barınma masraflarını, diğer giderlerini hesaplayın. Ayrıca bunlara verilen maaş benzeri ödemeleri ilave edin, büyük rakamlar ortaya çıkar.
Aç, fakir olduğu iddia edilen bu kitlenin bu parayı karşılaması olanaksızdır. Demek ki bunların büyük bir maddi geliri vardır. Her ay düzenli olarak büyük paralar ödemektedir terör örgütü.
Bu değirmenin suyunun nereden geldiğinin bulunması ve bu kaynağın kurutulması terörü önlemenin biricik yoludur. Terör örgütünün parası olmazsa, militanlarına silah alamaz, onları besleyemez, maaş ödeyemez hale gelir. Bu durumda da militan örgütte kalamayacağı için, çünkü aç karnına ve silahsız olarak dağda durmanın anlamı yoktur, örgüt çözülür, dağılır.
Terör örgütüne maddi kaynak sağlayan güçleri şu şekilde sıralayabiliriz.
Yabancı devletler, dost bildiğimiz ve bize dost görünen ülkeler.
Yurt içindeki, kim olduğunu devletin bildiği bazı kişi ve örgütler, bunlar ünlü türkücülerden, ünlü işadamlarına kadar uzanan kişilerden oluşmaktadır.
Halktan zorla toplanan paralar, bunların pek fazla tutmayacağını tahmin ediyoruz.
Görüldüğü gibi, bu maddi kaynakların kurutulması lazımdır. Devletin istihbarat örgütlerinin bu bilgilere sahip olduklarını tahmin ediyoruz. Bu bilgileri kullanarak terör örgütünün belini kırmak mümkündür.
Üçüncü olarak, örgütün insan kaynaklarını kurutmak gerekmektedir.
Örgütün kendine militan devşirdiği alanlar ve kurumlar tespit edilmeli, militan toplayan kişiler bulunmalı ve etkisiz hale getirilmelidir.
Örgütün insan kaynağına baktığımız zaman, akıl almaz boyutta rakamlar görmekteyiz.
Resmi olarak bildirilenlere göre, ölen militan sayısı en az 20 000 kişidir.
Kendi aralarındaki anlaşmazlıklardan veya örgütten kaçmaya çalıştıkları için kendi arkadaşları tarafından öldürülen militanların sayısının hayli kabarık olduğu bizzat kendi yöneticileri (Şemdin Sakık gibi) tarafından açıklanmıştır.
Bunun yanında örgütten kaçan, ayrılan veya yaşlandığı için emekli olan(!) militanlar vardır.
Şu an en azından 10 000 militan olduğu ifade edilmiştir.
Bunları toplarsak, en azından 50 000 kişinin örgüt tarafından kullanıldığı ortaya çıkar. Buna örgüte destek veren diğer gruplar dâhil değildir.
En az 50 000 kişiye silah, cephane, yiyecek, para veren bir örgütün ne kadar büyük kaynaklara sahip olduğunu anlamamız açısından bunu belirtiyorum.
Bu 50 000 kişinin bir kısmının Suriye, Ermenistan gibi ülkelerin askerlerinin oluşturduğunu biliyoruz. PKK ile savaşan komutanlar, yazdıkları kitaplarda bunu belirttiler.
Bir kısmının Avrupa’dan gelen gönüllüler olduğu biliniyor. Her ülkede bu tip macera arayan insanlar olabilmektedir. Bunlar profesyonel değil, macera olsun diye oraya buraya giden tiplerdir. Sayıları ve nitelikleri azdır. Örgüte pek fazla katkı sağlamaz.
Asıl önemli güç, Türkiye içinden toplanan militanlardır. Bunlar özellikle üniversitelerden, inşaat işçileri arasından ve tarım işçilerinden seçilmekte ve örgüte katılmaları sağlanmaktadır. Örgüte militan bulma görevinde kullanılan kişiler vardır. Bu kişilerin kimliği istihbarat tarafından tespit edilirse, (umudumuz şu ana kadar zaten tespit edilmiş bulunmasıdır) bunların etkisiz hale getirilip, terörün ikinci büyük kaynağı olan insan kaynaklarının yok edilmesi sağlanabilir.
Maddi kaynaklardan ve insan kaynaklarından yoksun kalacak örgütün, varlığını sürdürme olanağı kalmayacaktır.
Daha sonra, teröristleri ahlaksal olarak toplumdan yalıtacak, onları haksız olarak gösterecek, yaptıklarının yanlış ve insanlık dışı olduğunu anlatacak politikalar uygulanmalıdır.
Teröristlerin mutlak surette, toplumdan yalıtılmaları gereklidir. Bunun için onların haksız oldukları, yaptıkları eylemlerin insanlık dışı olduğu, ahlaki olarak yaptıklarının hiçbir şekilde savunulamayacağı belirtilmelidir.
Bunun için tüm medyanın devletin yanında olması, teröristlere haklı olduklarını belirtecek imalardan bile kaçınmaları gereklidir.
Militanlar kendilerini özgürlük savaşçısı olarak tanımlarlar ve faşist TC’ye karşı mücadele ettiklerini iddia ederler. Bu onlara ahlaki bir dayanak sağlamakta ve çatışmaya gitmek üzere eğitilirken onlara moral güç sağlamaktadır. Bu sayede daha katı ve daha savaşçı olmaları sağlanmaktadır.
Yapılması gereken, özgürlük savaşçısı değil, dış güçlerin elinde piyon olduklarını, yaptıkları eylemlerin en fazla kendilerine zarar verdiğini, vereceğini, devletin Güneydoğu’ya yaptığı yatırımların kendileri tarafından engellendiğini, iş makinesi, okul yakmakla, öğretmen, doktor gibi insanları öldürmekle, tavuk çiftliklerini yakmakla ahlaklı bir yol izlemiş olmadıklarını, bu yolun bölge insanına refah getirmeyeceği anlatılmalıdır.
Ayrıca, medyada devamlı yapılan asker düşmanlığına son verilmelidir. Askeri kötüleyen satırlar, teröristler için bir destek niteliğindedir. Bu tür yayınlar sona erdirilmelidir.
En son olarak, teröristlere silahlı mücadele ile istediklerini gerçekleştirecek güçleri olmayacağını, Türk Silahlı Kuvvetlerinin her hal ve şartta onlara karşı üstünlük sağlayacağı belirtilmelidir.
Silahlı mücadele ile şimdiye kadar sonuç alınmadığı, Türk askerinin her zaman üstün geldiği, Türk askeri ile mücadele edecek donanıma sahip olmadıkları ve olamayacakları belirtilmelidir.
Yaptıkları mücadele ile ancak bir süre, Türk milletine acı yaşatacakları, insanları rahatsız edecekleri ama uzun vadede sonuç alamayacakları açık olarak ifade edilmelidir.
Geleceğinin karanlık olduğunu, toplumdan destek bulmadığını, yaptıkları işin ahlaksız olduğunu ve dış güçlerin maşası olduğunu anlayacak olan teröristler, hem örgüte katılmakta isteksiz davranacaklar hem de çatışmaya çıkacak iradeyi ve haklı olma duygusunu yaşayamayacaklar, bu sayede daha az zarar verecekler ve bir süre sonra varoluş nedenlerini kaybedeceklerdir.
Bunları yapılabilmesi için medya desteği şarttır.
Bu önlemler alınırsa hem maddi hem manevi darbe yiyecek olan militanları bir arada tutmak olanaksız hale gelecektir. Buda terör örgütünün can damarlarının kesilmesi anlamına gelecektir.
Bizim dediklerimize inanmayanlar Amerika’ya baksınlar.
İkiz Kulelere yapılan saldırıdan sonra, Müslümanların ibadet özgürlüğü olmadığı için bu eylemi yaptılar, onlara daha geniş özgürlükler vermeliyiz diye ne düşündü nede düşünülmesine izin verdi.
Tüm dünyaya rest çekti.
Ya benden yanasın ya terörden yanasın dedi.
Sonra gitti, Afganistan’ı bombaladı, Irak’ı işgal etti. Hiç kimseye hesap vermeden, canının istediği yeri bombaladı, işgal ett..
Ayni zamanda, ülkesinde yaşayan Türkler dahil tüm Müslümanlara adeta işkence çektirdi. Yapmadığı eziyet kalmadı.
Bizde Amerikanın yaptığını yapalım. Onlar yapınca hakları oluyor da bize gelince niye engel çıkartıyorlar.
Yapılacak olanlar bu kadar basit iken ne için tereddüt ediyoruz.
Cevap verilecek tek soru kalıyor geriye.
Bunları kim yapacak?
İlk önce terörün kaynağını doğru teşhis etmek gerekir.
Terörün kaynağı ne insanların aç olması, ne özgürlüklerin kısıtlı olması nede ana dille eğitim yapamamalarıdır.
Aydınlarımızın dediği gibi, terörün kaynağı fakirlik, yoksulluk değildir. Evine ekmek götüremeyen gençlerin dağa çıktıkları sözü korkunç bir yalandır. Bu genç, evine ekmek götüremiyorsa o kadar para verip silah ve mühimmatı nasıl alıyor acaba?
Türkiye’de pek çok yoksul bölge ve pek çok yoksul insan bulunmaktadır. Ve bunların hiçbiri terörist eyleme kalkışmamakta, kalkışamamaktadır. Türkiye’de gelecekten umudunu kesmiş insanların hepsi eline silah alıp dağa çıksalardı, insanlarımızın büyük kısmı dağda olurdu.
Bunun sonucu, ilk anlamamız gereken, terör bataklığının nedeninin yoksulluk olmadığıdır.
İkinci olarak anlamamız gereken, terörün dış destekli olduğudur.
Kendilerini aydın ilan eden, 2. Cumhuriyetçi soytarılar bu görüşe alayla karşılık vermektedirler. Ama gerçek ne yazık ki budur.
Terör örgütünün şu an 10 000 militanı olduğunu kabul etsek, bu kadar insana silah, cephane, mayın, PRG verildiğini düşünün. Ayrıca bu kadar insanın yemek, içmek, barınma masraflarını, diğer giderlerini hesaplayın. Ayrıca bunlara verilen maaş benzeri ödemeleri ilave edin, büyük rakamlar ortaya çıkar.
Aç, fakir olduğu iddia edilen bu kitlenin bu parayı karşılaması olanaksızdır. Demek ki bunların büyük bir maddi geliri vardır. Her ay düzenli olarak büyük paralar ödemektedir terör örgütü.
Bu değirmenin suyunun nereden geldiğinin bulunması ve bu kaynağın kurutulması terörü önlemenin biricik yoludur. Terör örgütünün parası olmazsa, militanlarına silah alamaz, onları besleyemez, maaş ödeyemez hale gelir. Bu durumda da militan örgütte kalamayacağı için, çünkü aç karnına ve silahsız olarak dağda durmanın anlamı yoktur, örgüt çözülür, dağılır.
Terör örgütüne maddi kaynak sağlayan güçleri şu şekilde sıralayabiliriz.
Yabancı devletler, dost bildiğimiz ve bize dost görünen ülkeler.
Yurt içindeki, kim olduğunu devletin bildiği bazı kişi ve örgütler, bunlar ünlü türkücülerden, ünlü işadamlarına kadar uzanan kişilerden oluşmaktadır.
Halktan zorla toplanan paralar, bunların pek fazla tutmayacağını tahmin ediyoruz.
Görüldüğü gibi, bu maddi kaynakların kurutulması lazımdır. Devletin istihbarat örgütlerinin bu bilgilere sahip olduklarını tahmin ediyoruz. Bu bilgileri kullanarak terör örgütünün belini kırmak mümkündür.
Üçüncü olarak, örgütün insan kaynaklarını kurutmak gerekmektedir.
Örgütün kendine militan devşirdiği alanlar ve kurumlar tespit edilmeli, militan toplayan kişiler bulunmalı ve etkisiz hale getirilmelidir.
Örgütün insan kaynağına baktığımız zaman, akıl almaz boyutta rakamlar görmekteyiz.
Resmi olarak bildirilenlere göre, ölen militan sayısı en az 20 000 kişidir.
Kendi aralarındaki anlaşmazlıklardan veya örgütten kaçmaya çalıştıkları için kendi arkadaşları tarafından öldürülen militanların sayısının hayli kabarık olduğu bizzat kendi yöneticileri (Şemdin Sakık gibi) tarafından açıklanmıştır.
Bunun yanında örgütten kaçan, ayrılan veya yaşlandığı için emekli olan(!) militanlar vardır.
Şu an en azından 10 000 militan olduğu ifade edilmiştir.
Bunları toplarsak, en azından 50 000 kişinin örgüt tarafından kullanıldığı ortaya çıkar. Buna örgüte destek veren diğer gruplar dâhil değildir.
En az 50 000 kişiye silah, cephane, yiyecek, para veren bir örgütün ne kadar büyük kaynaklara sahip olduğunu anlamamız açısından bunu belirtiyorum.
Bu 50 000 kişinin bir kısmının Suriye, Ermenistan gibi ülkelerin askerlerinin oluşturduğunu biliyoruz. PKK ile savaşan komutanlar, yazdıkları kitaplarda bunu belirttiler.
Bir kısmının Avrupa’dan gelen gönüllüler olduğu biliniyor. Her ülkede bu tip macera arayan insanlar olabilmektedir. Bunlar profesyonel değil, macera olsun diye oraya buraya giden tiplerdir. Sayıları ve nitelikleri azdır. Örgüte pek fazla katkı sağlamaz.
Asıl önemli güç, Türkiye içinden toplanan militanlardır. Bunlar özellikle üniversitelerden, inşaat işçileri arasından ve tarım işçilerinden seçilmekte ve örgüte katılmaları sağlanmaktadır. Örgüte militan bulma görevinde kullanılan kişiler vardır. Bu kişilerin kimliği istihbarat tarafından tespit edilirse, (umudumuz şu ana kadar zaten tespit edilmiş bulunmasıdır) bunların etkisiz hale getirilip, terörün ikinci büyük kaynağı olan insan kaynaklarının yok edilmesi sağlanabilir.
Maddi kaynaklardan ve insan kaynaklarından yoksun kalacak örgütün, varlığını sürdürme olanağı kalmayacaktır.
Daha sonra, teröristleri ahlaksal olarak toplumdan yalıtacak, onları haksız olarak gösterecek, yaptıklarının yanlış ve insanlık dışı olduğunu anlatacak politikalar uygulanmalıdır.
Teröristlerin mutlak surette, toplumdan yalıtılmaları gereklidir. Bunun için onların haksız oldukları, yaptıkları eylemlerin insanlık dışı olduğu, ahlaki olarak yaptıklarının hiçbir şekilde savunulamayacağı belirtilmelidir.
Bunun için tüm medyanın devletin yanında olması, teröristlere haklı olduklarını belirtecek imalardan bile kaçınmaları gereklidir.
Militanlar kendilerini özgürlük savaşçısı olarak tanımlarlar ve faşist TC’ye karşı mücadele ettiklerini iddia ederler. Bu onlara ahlaki bir dayanak sağlamakta ve çatışmaya gitmek üzere eğitilirken onlara moral güç sağlamaktadır. Bu sayede daha katı ve daha savaşçı olmaları sağlanmaktadır.
Yapılması gereken, özgürlük savaşçısı değil, dış güçlerin elinde piyon olduklarını, yaptıkları eylemlerin en fazla kendilerine zarar verdiğini, vereceğini, devletin Güneydoğu’ya yaptığı yatırımların kendileri tarafından engellendiğini, iş makinesi, okul yakmakla, öğretmen, doktor gibi insanları öldürmekle, tavuk çiftliklerini yakmakla ahlaklı bir yol izlemiş olmadıklarını, bu yolun bölge insanına refah getirmeyeceği anlatılmalıdır.
Ayrıca, medyada devamlı yapılan asker düşmanlığına son verilmelidir. Askeri kötüleyen satırlar, teröristler için bir destek niteliğindedir. Bu tür yayınlar sona erdirilmelidir.
En son olarak, teröristlere silahlı mücadele ile istediklerini gerçekleştirecek güçleri olmayacağını, Türk Silahlı Kuvvetlerinin her hal ve şartta onlara karşı üstünlük sağlayacağı belirtilmelidir.
Silahlı mücadele ile şimdiye kadar sonuç alınmadığı, Türk askerinin her zaman üstün geldiği, Türk askeri ile mücadele edecek donanıma sahip olmadıkları ve olamayacakları belirtilmelidir.
Yaptıkları mücadele ile ancak bir süre, Türk milletine acı yaşatacakları, insanları rahatsız edecekleri ama uzun vadede sonuç alamayacakları açık olarak ifade edilmelidir.
Geleceğinin karanlık olduğunu, toplumdan destek bulmadığını, yaptıkları işin ahlaksız olduğunu ve dış güçlerin maşası olduğunu anlayacak olan teröristler, hem örgüte katılmakta isteksiz davranacaklar hem de çatışmaya çıkacak iradeyi ve haklı olma duygusunu yaşayamayacaklar, bu sayede daha az zarar verecekler ve bir süre sonra varoluş nedenlerini kaybedeceklerdir.
Bunları yapılabilmesi için medya desteği şarttır.
Bu önlemler alınırsa hem maddi hem manevi darbe yiyecek olan militanları bir arada tutmak olanaksız hale gelecektir. Buda terör örgütünün can damarlarının kesilmesi anlamına gelecektir.
Bizim dediklerimize inanmayanlar Amerika’ya baksınlar.
İkiz Kulelere yapılan saldırıdan sonra, Müslümanların ibadet özgürlüğü olmadığı için bu eylemi yaptılar, onlara daha geniş özgürlükler vermeliyiz diye ne düşündü nede düşünülmesine izin verdi.
Tüm dünyaya rest çekti.
Ya benden yanasın ya terörden yanasın dedi.
Sonra gitti, Afganistan’ı bombaladı, Irak’ı işgal etti. Hiç kimseye hesap vermeden, canının istediği yeri bombaladı, işgal ett..
Ayni zamanda, ülkesinde yaşayan Türkler dahil tüm Müslümanlara adeta işkence çektirdi. Yapmadığı eziyet kalmadı.
Bizde Amerikanın yaptığını yapalım. Onlar yapınca hakları oluyor da bize gelince niye engel çıkartıyorlar.
Yapılacak olanlar bu kadar basit iken ne için tereddüt ediyoruz.
Cevap verilecek tek soru kalıyor geriye.
Bunları kim yapacak?