terörü anlamak

BAHA5252

New member
Katılım
20 Nis 2006
Mesajlar
1
Reaction score
0
Puanları
0
(FARKLI BİR DÜŞÜNCE LÜTFEN BİR SABIRLA SONUNA KADAR OKUYALIM. SLOGAN YERİNE FİKİR ÜRETMEK ADINA GÜZEL BİR ÖRNEK)
Google isimli siteye girip “Büyük Ortadoğu Projesi” diye bir arama yaptığınızda yaklaşık 1.150.000 Türkçe sonuçla karşılaşıyorsunuz.
Artık bu projenin varlığından haberdar olmayan, amaçlarının ne olduğunu bilmeyen, bu amaçlara ulaşmak için uygulanan askeri, siyasi, ekonomik hareketleri anlamayan var mıdır? Bilemem. Oturup çok bildik tavırlarla bunu anlatmaya (dünyayı yeniden keşfetmeye) ne gerek?
(Eğer bunca zaman anlamamış isek bu nasıl bir aymazlıktır? Bunu ayrıca incelemek gerekir.)
Sokağa çıksanız önünüze gelene -çoluk-çocuk, erkek kadın, yaşlı-genç, aydın-cahil! demeden- Türkiye’nin dostlarını sorsanız ve sıralama yapsanız, bu sıralamada Amerika kaçıncı sırada yer alır, AB kaçıncı sırada?
Amerikanın Ortadoğu’da ne işi var diye sorsanız? Kaç kişi özgürlükten- terörle mücadeleden bahseder? Kaç kişi petrolden?
Bu minval soruları dilediğimiz kadar çoğaltabiliriz ve her birinde alacağımız cevaplar belli öbeklerde toplanır. Belli noktalara işaret eder. Bu cevaplarında ne olacağını tahmin etmek için ne alim olmaya gerek var ne de konunun uzmanı sayılan, koltuk sahibi gazeteci olmaya.
Soruları birleştireyim siz cevap verin:
Nereye gider bu memleket?
Hadi cevap verin. Ama biliyoruz ki cevaplar üç aşağı beş yukarı aynı minval ve karamsar.
Sonra da şuna cevap verin:
Peki bu gidişte ki payımız nedir? Sorumlu kim?
Ya da bu gidişi beğenmiyorsak durdurmak adına elimizden gelen ne?
Bu irade ve güçten yoksunsak –elimizden ne gelir ki? O kadar zayıf ve güçsüzüz ki psikolojisinde isek – bunu bizim adımıza başarmasını istediğimiz ya da bizi harekete geçirmesini beklediğimiz güç nedir? Kimdir? Tarif edin.
***
Tarih bu beklentinin sayısız ve başarısız örnekleriyle dolu değil midir? Ben-i İsrail ne zaman Mesih beklemekten vazgeçti ve beklentilerini gerçekleştirmek adına harekete geçti, işte o zaman devlet sahibi oldu.
Kendi tarihimize bakalım (acaba bu günle bir benzerlik de bulunabilir mi dersiniz)
Bu milletin idare edenler; memleketi kendi elleriyle içine düşürdükleri beladan kurtarmanın yolunu on yıllarca Avrupalı dostlarında aramadı mı? Onlardan medet ummadı mı? Çare denince Avrupa’yı göstermedi mi ?
(Acaba bu tutumun nedeni yukarıda işaret edilen irade ve güç yoksunluğu mudur? Aksi takdirde bu tutumu vatan hainliği dışındı hangi kavram açıklayacaktır?)
Yine aynı dönemde bu anlayışa muhalefet ettiğini söyleyenler çaresini özgürlükte gösterenler, kendi iktidarının tesisini sağlamak adına (İttihad-ı Anasır) ayrılıkçı her fikre kucak açmadı mı? O dönemde Batı emperyalizmine hizmet eden ermeni terörünün sesi Taşnaksütyundan, Hınçaktan ve faaliyetlerinden haberdar mıyız?
Bu oyun, bu zamanda aynı sahnede oynanmaya devam ediyor. Bugün de Senaryo aynı. Senaristler aynı, Avrupa kafalı Damat paşalar yok ama rolüne talip çok figüran var. Bu oyunu dünyaya pazarlayan özgürlük çığırtkanları da.
Ne acıdır ki bu konuda tarihi günümüzle birebir örtüştürmek mümkün. Ne acıdır çünkü bize tarihi, ders alınırsa tekrarı mümkün değildir diye öğrettiler.
Ve bir gün çarenin kendimizde olduğunu anlayarak –belki de çare sandıklarımızı tüketince- küllerimizden yeniden dirildik.

Sonra unutup bu inancımızı –belki bu inancı ortaya koyanlar, bu mücadeleyi verenler aramızdan ayrılınca- kahramanlaştırarak-destanlaştırarak ulaşılmaz, başarılamaz, denenemez, zahmetine katlanılamaz yapıp yok ettik. Onlarla birlikte toprağa gömdük.
Bize şunu öğretmediler mi: bu mücadeleyi verenler yüz yılda bir gelir dünyaya, onlar bulunmaz değerde insanlardır. Neredeyse hepsi insanüstü bir varlık!
Oysa ki onlar da bu memleketin ekmeğini yiyip suyunu içtiler.
Onlarda bu memleketin sokaklarında oynayıp büyüdüler.
Onlar da bu memleketin okullarında eğitilip yetiştirildiler.
Onlar da az önce kendimize sorduğumuz “Nereye gider bu memleket?”sorusunu sordular.
Ama bugünkü biz ile onlar arasındaki farkı yaratan; bizim sormadığımız, sorsak da cevabını veremediğimiz ya da cevabın öznesi “biz” olamadığımız soruyu sordular ve cevabı oldular.
***

Ortaya çıkan bu tabloya baktığımızda akla gelecek ve çözümün birinci basamağı olacak sorunun cevabını bulalım
- Kim?
- Kim bu insiyatifi alacak?
- Kim bu fikri eyleme dönüştürecek önderliği yapacak?
Bu sorunun birden fazla cevabı olabilir.
Beklenen cevap: halkın en büyük temsilcisi ya da halkın kendi adına kendini yönetme yetkisi ve sorumluluğu verdiği güç, bu gücü temsil eden kimse ya da makam olmalıdır.
İçinde bulunduğumuz dönemde böyle bir insiyatifi almak ancak bir babayiğidin harcı olabilecektir. Çünkü bu kararın muhakkak bir takım sonuçları olacaktır. Bundan da önce temsil edilen toplumu böyle bir kararın doğuracağı muhtemel sonuçlara hazırlamak gerecektir. Bunun zor ve sancılı bir süreç olması beklenir. Fakat yaşanan olaylar, milletimizin hafızasında bıraktığı izler çoktan bu aşamanın kendiliğinden gerçekleşmesine neden olmuş ve milleti bu doğrultuda her olumsuzluğa karşı hazırlamıştır. Bu aşama tarihi bir fırsatı da önderlik yapılması ya da temsil etme yetkisini kullanması beklenen kimselere ve makamlara zahmetsiz sunmuştur. Millet temsil makamına ihtiyaç duyduğu sınırsız desteği tereddütsüz verecektir.
Bu noktada mutlaka çatlak sesler çıkacak rantını ve rahatını kaybetmekten korkan mutlu azınlık rahatsız olacak, ellerindeki tüm imkanı bu rant ve rahatı kaybetmemek adına kullanacaklardır.
İfade kolaylığı olması açısından emperyalizm diyeceğimiz güce ve onun uzun vadeli planlarının hayata geçirilmesine engel olma görevini milletimiz adına üstlenenler aynı zamanda hem bölgemizden hem de tüm dünyadan mutlaka destek alacaktır.
Bu uluslar arası destekle birlikte mutlaka buna engel olmak isteyecek güçler harekete geçecektir. Bu sayede özelde terörün dünyadaki desteği ortaya çıkacak mücadele bu sayede hem kolaylaşacak hem keskinleşecektir.
- Kim? Sorusuna tekrar dönelim.
Eğer önderlik vazifesini üstlenmek durumunda olan makam ya da kimseler bu insiyatifi üstlenmezse ortaya çıkabilecek sonuç basittir:
Bu makam ya da kimseler hem tarihin hem de milletin verdiği bu fırsatı değerlendiremeyecek kadar dar görüşlü (bu en hafif ifade olarak seçilmiştir.) ya da başımıza bu belaları açan ve daha büyüklerini de açmayı planlayan gücün etkisindedir. (Bu varsayımın millet olarak ayrıca değerlendirilmesi gerekir.)
Böyle bir durumda devreye girmesi gereken ikinci en önemli güç: milletimizin askeri gücünü temsil eden ordu olmalıdır. Bu ülkede milletin güvenliği sebep gösterilerek defalarca asker ülkenin yönetim sahnesine çıkmamış mıdır? Bahsedilen dönemleri değerlendirdiğimizde şimdiki durumdan çok daha vahim midir? ya da tahmin etmek için kahin olmak zorunda olmadığımız ortak geleceğimizle ilgili endişelerimizle karşılaştırdığımızda daha mı az tehlikeli görülmektedir?

Kim sorusunun cevabı olarak ümit ettiğimiz ister siyasi güç, ister askeri güç her ne nedenle olursa olsun bu insiyatifi almaz ise ortaya çıkabilecek sonuç üzerinde kafa yormaya gerek kalmayacak aşamadır. Bunu konuşmak, yazmak hatta düşünmek bile birazcık bile olsa bunun kaygısını taşıyan insanları endişelendirir.
 
yazının üst kısmına tamemen katılıyorum ama bugünlerde herkes herkesi vatn hainliği ile itham eder oldu.bunu yapanlar milletin bölünme gibi bir tehlikeli yola sapacağını görmez yada anlamazlar mı.vatan sevgisi yurt sevgiisi böyle şeyleri gerektirir mi.bunu yapan insanlar allah korusun bir bölünmeden sonra tekrar vatan sevgisi bayrağını onlar mı taşıyacak kimseye vermeyeceklermi.zaman birlik zamanı destek zamanı ..ve bu kadar karamsarlığın gereği yok(reel düşün)..
 
Geri
Üst