T.Bag
Banned
- Katılım
- 9 Nis 2009
- Mesajlar
- 210
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Temel Çatlak
Türkiye’nin gündemi her gün yeni bir haberle çalkalanırken yazık ki toplumumuzun her katmanında da çatırdama sesleri yükseliyor. Ortak teması Türkiye’nin bölünmezliği, demokrasi, cumhuriyet, Atatürk adına kurulu gruplardan gelen ileti ve mesajlarda ideolojilerin çeşitliliği ile birlikte işin ideolojiye geldiği durumlarda ortak değer paydalarının tek, tek yıkıldığını; bir çatı altında toplanılamadığını üzülerek gözlemledim…
Vatan-Millet-Atatürk-Bayrak diyen bir ülkücü ile komünist tartışıyor; işin sonu hakaretlere varınca biri diğerine “adresim, adım belli; gel” diyor; öbek yönetiminde aldığı uyarı sonucunda biri gruptan çıkarılıyor…
Geçmişin sağ-sol-faşist-komünist ayrımlarının günümüzde aynı emperyal güçlerin etnik ve dini ayrımlarla bölmeye gittiğini ve bunun için de çok bir çaba sarfetmediğini bu gruplarda anlamak mümkün. Çünkü grup üyelerinin hepsi farklı bölgelerden, farklı eğitim ve aile çevrelerinden gelmekle beraber bu ana temanın bilincinde ortaklar ancak olayları okuma ve öğrenme şekilleri farklı olunca; karşı fikirlere hoşgörü, sabır, saygı yok; “benim dediğim doğru, kabul etmiyorsan sen vatan hainisin”…
Eksik ya da hatalı bilgi sahibiysen, doğrusunu öğreterek toplumun bilgi seviyesini yükseltmek yerine; “Bilip bilmeden konuşma yoksa senin iletişimini engellerim” ya da bir kadın ise tarihi-siyasi bir konuda eksik/hatalı yorum bildiren; “elinin hamuru ile erkek işine karışma” misali “olduğun kadar konuş gerisini öteleme” misali küçümser yaklaşımlar…
Kimileri de var ki siz ne kadar olumlu, iyi niyetli yaklaşırsanız yaklaşın, ne derseniz boş; o kendi bildiği doğrusunda takılı kalmış bozuk plak misali aynı soruyla defalarca karşınıza gelir ki bunu en çok Alzheimer hastası yakınları anlayacaktır; büyük sabır ister…
Gündeme dair gelişmeler tartışılırken bile konunun bütününü görmek yerine içinden cımbızla seçilen, kendilerine göre hatalı kelime ve/veya yorumlar grup içinde son derece şiddetli tartışma konusu haline gelebiliyor, tüm enerji buna odaklanıyor; asıl gündemden uzaklaşılıyor…
Konu hakkında biri son derece önemli görüş bildiriyor; mesajındaki imla hataları uyarı konusu oluyor hatta dalga geçiliyor; mesajın ana temasından uzaklaşılıyor…
Ulusal bir siteye büyükşehir belediyesinin sosyal hizmetine dair bir haber bülteni gönderiyorsunuz; haber fotosunda cimri olan bu site, belli ki haberin içeriğindeki önemden ziyade bu sosyal hizmetten faydalananların türbanlı görüntülerini eksiksiz servis etmekle görüntüye dikkat çekiyor…
Bütün grup üyeleri Can Dündar’ın “Mustafa” belgesini eleştirirken ortak noktaları savunabiliyor fakat sonrasındaki genel mesajlarının özünde görüyorsunuz ki kendilerinin de her birinin kendilerine göre bir Atatürk’ü var…
Polisteki F tipi örgütlenmeye dikkat çekenler koca bir kurumun tamamını bir kefeye koyuyor… TSK yorumlarında da kimine göre pısırık ve yetersiz kimine göre demokratik ve siyasi yanlışlar aynı yolla çözümlenmeli; sonuç değişmiyor; ortak payda yok. Bu iki silahlı kurumu birbirine düşürmeye çalışan dış güçlerin bilincindeler ama kendilerine göre hata gördükleri konularda bu kurumların üyeleri isimleştirilerek bir anda omurgasız oluyor. Oysa bilip, bilmeden yapılan bu iddia ve suçlamaların gruplarda paylaşılıyor olması ciddi hatadır; biliriz ki, “bir deli kuyuya taş atar, kırk akıllı çıkaramaz”…
Dinci grupların laiklerin dinsiz olduğuna dair suçlamalarına üzülürdüm, ulusal gruplarda gördüm ki dinsiz laiklik vurguları yapılıyor. İşin daha ilginç boyutu dinsiz bir kişinin demokrasi, Atatürk, laiklik mesajındaki din vurgusuna yanıt veren birisinin “her konuda haklısın ama cemevleri kısmında dur” uyarısı… Eğitimli olduğu mesajlarından da algılanan bu kişi; aynı dinin farklı mezhebi olduğunu göz ardı ederek, “camiye istediğin kadar salla ama benim ibadethaneme laf söyleme” diyebiliyor… Üstelik hani hep bahsedilen bu emperyal güçlerin Türkiye’yi bölme çabalarını, 60-80 askeri darbelerinin içeriğini bilen, ulusal kesimin grup üyesi…
Sözde Ergenekon operasyonu koca koca siyasetçiler, akademisyenler, gazetecilerle canlı yayında tartışılıyor; Taraf’ın yazarı işi DTP’deki tutuklamaların gerekçesini göz ardı ederek tutuklamaların yanlışlığına, 80 darbesi dolayısıyla 82 anayasasına, polise taş atan çocukların arkasındaki gerekçeleri göz ardı ederek çocukların yargılanma şekline getirerek bu davayla ilişkilendiriyor. TBMM’de milletvekillerinin yüksek maaşla oturmaları yerine hilafet isteyenlerin de şeriat isteyenlerin de Kürtlerin de ne istiyorlarsa açıkça tartışmaları gerektiğine dikkat çekebiliyor. Programın ulusalcı, gazeteci moderatörü gündemi yeterince takip edememiş ve belli ki reji de kendisini yönlendirmiyor; işin ilginç yanı da takip edemediği bu kısımdaki sorularında ısrarlı ve Taraf’ın bu yazarına, “siz de ben de mazlumların her zaman yanındayız” diyebiliyor!..
Kısaca bizim kendimize yaptığımız bu kötülüğü hiçbir düşman yapmaz. Atatürk’ün ölümüyle başlatılan dış bağımlılık baskının günümüzde, bölgemizdeki yeni yapılanmaların planlanması sebebiyle dozunun son derece arttırıldığı ve yalnızlaştırıldığı süreçteyken, Vatan-Millet-Bayrak ortak paydasına rağmen temeldeki bu çatırdamalar hayra alamet olmayacaktır.
Aynı şekilde siyasi iktidar da para-mevkii hırsıyla koltuklarına sıkı sıkıya sahip çıkarken hem dış baskının artan bu dozu hem millet hatta kendi tabanından gelecek itiraz ve uyarılarla sıkışmışken yapacakları en ufak bir hatada ülkemize ciddi zarar verebilecekleri gibi kendileri de bu paraları harcayabilecek imkan, zaman bulamayabilirler. Dolayısıyla herkesin kendine gelip, acilen silkinmesi gerekir…
Nurten Akyazılılar
4 Mayıs 2009 http://www.ilk-kursun.com/2009/05/temel-catlak/
Türkiye’nin gündemi her gün yeni bir haberle çalkalanırken yazık ki toplumumuzun her katmanında da çatırdama sesleri yükseliyor. Ortak teması Türkiye’nin bölünmezliği, demokrasi, cumhuriyet, Atatürk adına kurulu gruplardan gelen ileti ve mesajlarda ideolojilerin çeşitliliği ile birlikte işin ideolojiye geldiği durumlarda ortak değer paydalarının tek, tek yıkıldığını; bir çatı altında toplanılamadığını üzülerek gözlemledim…
Vatan-Millet-Atatürk-Bayrak diyen bir ülkücü ile komünist tartışıyor; işin sonu hakaretlere varınca biri diğerine “adresim, adım belli; gel” diyor; öbek yönetiminde aldığı uyarı sonucunda biri gruptan çıkarılıyor…
Geçmişin sağ-sol-faşist-komünist ayrımlarının günümüzde aynı emperyal güçlerin etnik ve dini ayrımlarla bölmeye gittiğini ve bunun için de çok bir çaba sarfetmediğini bu gruplarda anlamak mümkün. Çünkü grup üyelerinin hepsi farklı bölgelerden, farklı eğitim ve aile çevrelerinden gelmekle beraber bu ana temanın bilincinde ortaklar ancak olayları okuma ve öğrenme şekilleri farklı olunca; karşı fikirlere hoşgörü, sabır, saygı yok; “benim dediğim doğru, kabul etmiyorsan sen vatan hainisin”…
Eksik ya da hatalı bilgi sahibiysen, doğrusunu öğreterek toplumun bilgi seviyesini yükseltmek yerine; “Bilip bilmeden konuşma yoksa senin iletişimini engellerim” ya da bir kadın ise tarihi-siyasi bir konuda eksik/hatalı yorum bildiren; “elinin hamuru ile erkek işine karışma” misali “olduğun kadar konuş gerisini öteleme” misali küçümser yaklaşımlar…
Kimileri de var ki siz ne kadar olumlu, iyi niyetli yaklaşırsanız yaklaşın, ne derseniz boş; o kendi bildiği doğrusunda takılı kalmış bozuk plak misali aynı soruyla defalarca karşınıza gelir ki bunu en çok Alzheimer hastası yakınları anlayacaktır; büyük sabır ister…
Gündeme dair gelişmeler tartışılırken bile konunun bütününü görmek yerine içinden cımbızla seçilen, kendilerine göre hatalı kelime ve/veya yorumlar grup içinde son derece şiddetli tartışma konusu haline gelebiliyor, tüm enerji buna odaklanıyor; asıl gündemden uzaklaşılıyor…
Konu hakkında biri son derece önemli görüş bildiriyor; mesajındaki imla hataları uyarı konusu oluyor hatta dalga geçiliyor; mesajın ana temasından uzaklaşılıyor…
Ulusal bir siteye büyükşehir belediyesinin sosyal hizmetine dair bir haber bülteni gönderiyorsunuz; haber fotosunda cimri olan bu site, belli ki haberin içeriğindeki önemden ziyade bu sosyal hizmetten faydalananların türbanlı görüntülerini eksiksiz servis etmekle görüntüye dikkat çekiyor…
Bütün grup üyeleri Can Dündar’ın “Mustafa” belgesini eleştirirken ortak noktaları savunabiliyor fakat sonrasındaki genel mesajlarının özünde görüyorsunuz ki kendilerinin de her birinin kendilerine göre bir Atatürk’ü var…
Polisteki F tipi örgütlenmeye dikkat çekenler koca bir kurumun tamamını bir kefeye koyuyor… TSK yorumlarında da kimine göre pısırık ve yetersiz kimine göre demokratik ve siyasi yanlışlar aynı yolla çözümlenmeli; sonuç değişmiyor; ortak payda yok. Bu iki silahlı kurumu birbirine düşürmeye çalışan dış güçlerin bilincindeler ama kendilerine göre hata gördükleri konularda bu kurumların üyeleri isimleştirilerek bir anda omurgasız oluyor. Oysa bilip, bilmeden yapılan bu iddia ve suçlamaların gruplarda paylaşılıyor olması ciddi hatadır; biliriz ki, “bir deli kuyuya taş atar, kırk akıllı çıkaramaz”…
Dinci grupların laiklerin dinsiz olduğuna dair suçlamalarına üzülürdüm, ulusal gruplarda gördüm ki dinsiz laiklik vurguları yapılıyor. İşin daha ilginç boyutu dinsiz bir kişinin demokrasi, Atatürk, laiklik mesajındaki din vurgusuna yanıt veren birisinin “her konuda haklısın ama cemevleri kısmında dur” uyarısı… Eğitimli olduğu mesajlarından da algılanan bu kişi; aynı dinin farklı mezhebi olduğunu göz ardı ederek, “camiye istediğin kadar salla ama benim ibadethaneme laf söyleme” diyebiliyor… Üstelik hani hep bahsedilen bu emperyal güçlerin Türkiye’yi bölme çabalarını, 60-80 askeri darbelerinin içeriğini bilen, ulusal kesimin grup üyesi…
Sözde Ergenekon operasyonu koca koca siyasetçiler, akademisyenler, gazetecilerle canlı yayında tartışılıyor; Taraf’ın yazarı işi DTP’deki tutuklamaların gerekçesini göz ardı ederek tutuklamaların yanlışlığına, 80 darbesi dolayısıyla 82 anayasasına, polise taş atan çocukların arkasındaki gerekçeleri göz ardı ederek çocukların yargılanma şekline getirerek bu davayla ilişkilendiriyor. TBMM’de milletvekillerinin yüksek maaşla oturmaları yerine hilafet isteyenlerin de şeriat isteyenlerin de Kürtlerin de ne istiyorlarsa açıkça tartışmaları gerektiğine dikkat çekebiliyor. Programın ulusalcı, gazeteci moderatörü gündemi yeterince takip edememiş ve belli ki reji de kendisini yönlendirmiyor; işin ilginç yanı da takip edemediği bu kısımdaki sorularında ısrarlı ve Taraf’ın bu yazarına, “siz de ben de mazlumların her zaman yanındayız” diyebiliyor!..
Kısaca bizim kendimize yaptığımız bu kötülüğü hiçbir düşman yapmaz. Atatürk’ün ölümüyle başlatılan dış bağımlılık baskının günümüzde, bölgemizdeki yeni yapılanmaların planlanması sebebiyle dozunun son derece arttırıldığı ve yalnızlaştırıldığı süreçteyken, Vatan-Millet-Bayrak ortak paydasına rağmen temeldeki bu çatırdamalar hayra alamet olmayacaktır.
Aynı şekilde siyasi iktidar da para-mevkii hırsıyla koltuklarına sıkı sıkıya sahip çıkarken hem dış baskının artan bu dozu hem millet hatta kendi tabanından gelecek itiraz ve uyarılarla sıkışmışken yapacakları en ufak bir hatada ülkemize ciddi zarar verebilecekleri gibi kendileri de bu paraları harcayabilecek imkan, zaman bulamayabilirler. Dolayısıyla herkesin kendine gelip, acilen silkinmesi gerekir…
Nurten Akyazılılar
4 Mayıs 2009 http://www.ilk-kursun.com/2009/05/temel-catlak/