Tayyip'in oğlu

MARCUSX

New member
Katılım
19 Ocak 2008
Mesajlar
2,051
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
Kaf Dağının Ardı
Tayyip'in oğlu

Emin ÇÖLAŞAN 18 Ekim 1998

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Tayyip'in oğlu, geçtiğimiz mayıs ayında bir trafik kazası yaptı ve ses sanatçısı Sevim Tanürek'e çarpıp ölümüne neden oldu.

Allah kimsenin başına vermesin. İki aile için de üzücü bir olaydır.

Kazadan sonra düzenlenen raporda Burak Erdoğan dalgın araç kullanmaktan, Sevim Tanürek ise duran araçların arasından yola çıkmaktan hatalı bulundular.

Ölümlü bir trafik kazasından sonra, sürücü genelde tutuklanır.

Tayyip'in oğlu tutuklanmadı.

Savcı ifadesini aldı, salıverildi. Tanürek koma halinde hastaneye kaldırılmıştı. Birkaç gün sonra vefat etti, sanık yine tutuklanmadı!

İlk duruşma İstanbul'da önceki gün yapıldı.

Tayyip'in oğlu duruşmaya gelmedi.

Avukatı mahkemede açıkladı:

‘‘Kendisi İngiltere'de, yabancı dil eğitimi görüyor. Bundan sonraki duruşmaya gelecek''.

Duruşmadan tutuklama kararı da çıkmadı.

***

Bizim bildiğimiz Tayyip, son derece ‘‘Müslüman'' adamdır!.. ‘‘Allah'' der, başka bir şey demez! Bu yüzden siyasette yükselmiş, partisinin genel başkanlığına oynar duruma gelmiştir.

Sonra başına iş gelince, hayalleri yıkılmıştır. Şimdi gelelim konunun esasına:

Böylesine ‘‘Müslüman'' bir insanın oğlu trafik kazası yapacak ve bir ölüme neden olacak.

Diyelim ki yasalar uygun ve tutuklanmayacak!

İyi de kardeşim, insan oğlunu hiç değilse ilk duruşmaya getirmez mi?

Ortada bir ölüm var.

Hatalı olan sürücüdür, veya yayadır. Bunun hesabı yargı önünde verilmez mi?

Allah korusun, o kazada Tayyip'in oğlu ölüme neden olan değil de, ölen olsaydı ve karşı taraf duruşmaya gelmeye tenezzül etmeseydi, Allah sözünü dilinden ve siyasetinden düşürmeyen Tayyip, acaba ne hissederdi?

Bu yaptığı Müslümanlık'la, insanlıkla, vicdanla bağdaşır mı?

* * *

Bazı olaylar Türkiye'de sıradan Müslümanlar'la, din ticareti yapanlar arasındaki farklılığın hangi boyutlara vardığını ne güzel gösteriyor!

Sıradan Müslüman böyle bir kaza yapsaydı, şimdi içeride yatıyor, mahkeme önünde hesap veriyor olacaktı.

Sıradan Müslüman, kaza yapıp insan öldüren çocuğunu İngiltere'ye gönderemezdi... Gücü ve parası yetmezdi.

Ama Tayyip'in çocuğu olunca, iş değişiyor! Duruşmaya da getirilmiyor.

Oğlan İngiltere'ye gönderilmiş! Dil eğitimi görüyormuş!

***

Din tüccarlarının çocukları yurtdışı okullarda, kolejlerde okurlar. Altlarında 40 milyarlık arabalarla dolaşırlar, babaları gibi Versace giysiler giyerler.

Fakir fukara Müslümanlar'ın çocukları ise imam hatip okullarına sevk edilir. Onların gencecik kızları türban takmaya zorlanıp sokaklara salınır. Sırtlarından siyaset oyunu tezgâhlanır.

Ayın sonunu getiremeyen milyonlarca Müslüman aile inim inim inlerken, din tüccarlarının çocukları her çeşit dokunulmazlık zırhı ile kuşatılmıştır.

Başlarına bir iş geldiğinde, etkili ve yetkili babaları ve yakınları hemen devreye girerler. Yasalar, onlar için geçerli değildir.

Sömürü çarkı böyle çalışır.

Türkiye'de birkaç bin varlıklı, etkili ve yetkili din tüccarı, milyonlarca fakir fukara Müslüman'ı bu yöntemlerle söğüşler.

Onları, kendi kişisel ve siyasal çıkarları için güzelce kullanır...

Çünkü din tüccarları eğitimlidir, zengindir, uyanıktır. Ağızları laf yapar!

‘‘Yüce Allah... Peygamberimiz efendimiz... Türbanımıza dokunmayın... İnsan hakları... Camiler kışlamız, minareler süngümüz, müminler askerimiz''...

Amaçları, kandırabildikleri müminleri kendi emir erleri olarak kullanmaktır.

İkinci kesim, yani fakir fukara Müslümanlar ise hem eğitimsiz, hem de parasızdır. Uyanık kesim bu durumdan yararlanır ve onları din iman nutuklarıyla sömürür.

Birinci kesim son derece paralıdır. Holdingleri vardır. İyi ticaret yaparlar. Firmalarına genelde dini isimler koyarlar.

Sünnetlerini, nişan ve düğünlerini beş yıldızlı otellerde yaparlar.

Onlar tarafından sömürülen fakir fukara Müslümanlar ise ekmeklerini, daha ucuz olsun diye halk ekmek fabrikasından alırlar. Daha gün doğarken ekmek kuyruğuna girerler.

Vicdan sahibi şeriatçılardan Mehmet Şevket Eygi, fukara Müslümanlar'ı iliğine kadar sömüren bu uyanıklardan ‘‘Din baronları'' diye söz eder.

Kimi tarikat şeyhidir, kimi gazeteci, kimi belediye başkanı, kimi milletvekili!..

***

Tayyip'in oğlu trafik kazası yapmış, bir insan öldürmüş. Tutuklanmamış, üstelik İngiltere'ye gönderilmiş. Duruşmaya bile gelme zahmetine katlanmamış.

Bu haberi dün gazetelerde okuyunca, hiç şaşırmadım.

Trafik kazasından içeride yatan ‘‘sahipsiz Müslümanlar'' düşünsün!

Din baronları tarafından sömürülen ‘‘fakir fukara Müslümanlar'' düşünsün!

Hesabını bu dünyada vermekten korkan din ve iman işportacıları düşünsün!

Ama bilsinler ki, bu dünyada verilmeyen hesaplar bir gün Allah'ın huzurunda verilecektir.

KAYNAK: http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=-43443
 
Konuyu açıp kendi kendinede yıldız vermişsin sanırım

arkadaşım ben bunun cevabını dün başka bir konuda vermiştim

istersen oraya bir göz at

kaldı ki 1998 yılında yaşanmış bir olayı buraya konu diye açmak la neyin peşindesin

11 yıllık bir olayın burada verilesi doğru değil kapatılması gerekir
 
Konuyu açıp kendi kendinede yıldız vermişsin sanırım

arkadaşım ben bunun cevabını dün başka bir konuda vermiştim

istersen oraya bir göz at

kaldı ki 1998 yılında yaşanmış bir olayı buraya konu diye açmak la neyin peşindesin

11 yıllık bir olayın burada verilesi doğru değil kapatılması gerekir

konuyu açmadan önce bölüm kurallarının hepsini dikkatlice okudum.eski tarihli yazıları veremezsin diye bir kural yok.
 


Bahsedilen kaza 1998 yılında oldu. O kazada ölende Sevim Tanürek ti. Yani duran arabaların arasından aniden çıkmakla zaten suçlu bulunmuştu.

Sen araba kullanıyorsan eğer bilmen lazım aniden arabanın önüne biri çıksa veya atlasa sen ona çarpmamak için yerin dibine mi girersin yada aniden kanatlanıp havaya mı uçarsın

Gelelim başka konuya

1998 yılında Erdoğan , Türk Milliyetcisi Ziya Gökalp in ders kitaplarında da okutulmuş bir şiirini siirtte okuduğu bahanesiyle devrin koalisyon hükümetinin alavere ve dalavereleri ile hukuk ta siyasete alet edilerek 5 yıl siyasi yasaklı duruma düşürüldü.

Yıllarca ders kitaplarında okutulan bir şiiri okud diye 5 yıl siyasi yasaklı cezaya ardında hapis cezasına çarptırılan kaç kişi vardır dünya da acaba


Çünkü ceza verecek açığını bulamadılar. Belediye başkanlığı dönemine ait 200 den fazla davada açmalrına rağmen hepisnden beraat etti

Daha iyi anlaman için basit anlatayım

yani bırakın dokunulmazlığı ( ki zaten dokunulmazlığı yoktu o dönemde )artık sıradan bir vatandaşın bile sahip olduğu haklara bile sahip değildi.Çünkü seçme ve seçilme hhak elinden alınmıştı ve üstelikte okuduğu şiirden dolayı hapis cezasına çarptırılmıştı.

Bunun için okuduğu şiiri bahane ettiler

şimdi kendisi bu durumda iken iktidarda da kendisini bitirmeye çalışan bir güç olduğu halde nasıl oluyorda oğlunu torpil yaypıp kurtarıyor

daha kendisi paçasını bile kurtaramazken

Kaldı ki o denemde hiçbir siyasi gücü yok. gerçekten oğlu suçlu olsaydı bu fırsatı kaçırırlarmıydı.


eğer düşünmsini bilebiliyorsan şu yazdıklarımı birdaha oku ve iyi düşün inan ki sen de yapabilirsin

NOT: Dün başka bir komnuda verdiğim cevabın aynısıdır.
 


Bahsedilen kaza 1998 yılında oldu. O kazada ölende Sevim Tanürek ti. Yani duran arabaların arasından aniden çıkmakla zaten suçlu bulunmuştu.

Sen araba kullanıyorsan eğer bilmen lazım aniden arabanın önüne biri çıksa veya atlasa sen ona çarpmamak için yerin dibine mi girersin yada aniden kanatlanıp havaya mı uçarsın

Gelelim başka konuya

1998 yılında Erdoğan , Türk Milliyetcisi Ziya Gökalp in ders kitaplarında da okutulmuş bir şiirini siirtte okuduğu bahanesiyle devrin koalisyon hükümetinin alavere ve dalavereleri ile hukuk ta siyasete alet edilerek 5 yıl siyasi yasaklı duruma düşürüldü.

Yıllarca ders kitaplarında okutulan bir şiiri okud diye 5 yıl siyasi yasaklı cezaya ardında hapis cezasına çarptırılan kaç kişi vardır dünya da acaba


Çünkü ceza verecek açığını bulamadılar. Belediye başkanlığı dönemine ait 200 den fazla davada açmalrına rağmen hepisnden beraat etti

Daha iyi anlaman için basit anlatayım

yani bırakın dokunulmazlığı ( ki zaten dokunulmazlığı yoktu o dönemde )artık sıradan bir vatandaşın bile sahip olduğu haklara bile sahip değildi.Çünkü seçme ve seçilme hhak elinden alınmıştı ve üstelikte okuduğu şiirden dolayı hapis cezasına çarptırılmıştı.

Bunun için okuduğu şiiri bahane ettiler

şimdi kendisi bu durumda iken iktidarda da kendisini bitirmeye çalışan bir güç olduğu halde nasıl oluyorda oğlunu torpil yaypıp kurtarıyor

daha kendisi paçasını bile kurtaramazken

Kaldı ki o denemde hiçbir siyasi gücü yok. gerçekten oğlu suçlu olsaydı bu fırsatı kaçırırlarmıydı.


eğer düşünmsini bilebiliyorsan şu yazdıklarımı birdaha oku ve iyi düşün inan ki sen de yapabilirsin

NOT: Dün başka bir komnuda verdiğim cevabın aynısıdır.

1998 de yaşanmış bir olaya zahmet edip bukadar geniş ve güzel bir açıklama yaptığın için kalvyene sağlık

ancak ben senin yerinde olsam bu haber için bukadar uğraşıp cevap verme gereği duymazdım

Senin yazdığın tarihi gerçekleri bilemeyen kişilerin bu bölümde yorum yapmaları bile hata

ama yinede açıkla güzeldi
 
Emin Çölaşan din tüccarlarının ipliğini çok güzel pazara çıkarıyor.
Bu arada ingiltereden gelememesi normal ,o zamanlar gemileri yoktu.
Gün geldi ,devran döndü,gemiler alındı.
Haksızlık etmeyelim! Şimdi olsa gemiciğine atlayıp geliverir bizim çoçuk!
Ayrıca tayyip erdoğan şiir okuduğu için değil,dini siyasete alet ettiği ve tahrikçilik yaptığı için ceza aldı.
 
heytt be aileye bak katil,vatan haini .asker kaçağı,hırsız hepsi aynı ailede helal olsun
 
Efenim usülünü baştan sona açıklıyor. Baştan sona anlatıyor. Usülsüzlükleride açıklıyor ve anlatıyor. Pardon ama buna nasıl böyle tuhaf bir savunma anlayışı güdülüyor. Çok ilginç.

Bir kere kabul edin. Hiç değilse bir kere. Yoooook. Kabul edilemiyor ki. Sanki Tayyip "HAŞA" gökten inme peygamber, suçsuz günahsız AK kaşıkmış gibi savunuyorsunuz. Yapmayın arkadaşlar lütfen. Lütfen yapmayın yani. Böyle bir şey üzerinde konuştuk mu da yanıtlar aynı oluyor, değişmiyor. İşte örnek verelim hemen:

Abdullah Gül kayıp trilyon der demez cevap yapıştırıyorlar. Ona bakılırsa Chp'de kayıp trilyon. Gibi...

Eee bende diyorum ki, hadi kaldırın bakalım dokunulmazlıkları kim "Ak" kim kara. Neden kaldırmıyorlar? Kaldıramazlar! Her şeye gücü yeten partinin, başbakanın buna gücü yetmez. Komik değil mi?

Bir araştırın bakalım arkadaşlar. Yine Tayyip Bey belediye başkanıyken İtalya'dan fidanlar ithal edilmişti. O fidanlar ne oldu. Nerede? Bir araştırın okuyun bakalım. Ne kadar para verilmişti onlara? Ben pek bilmiyorum, okuyun araştırında şuraya bir yazın.

Malum bazı arkadaşlar iş 98 de olmuş bitmiş diyor. Bende diyorum ki Sayın Başbakan kalkıp Chp karneyle ekmek dağıttı derken geçmiş olmuyor. Hemde İkinci Dünya Savaşı geçmişi olmuyorda biz yazdığımız zaman 98'i geçmiş oluyor. Bırakalım bu tür söylemleri lütfen.

Teşekkür ederim.
 
Geri
Üst