özgür.boy
New member
- Katılım
- 16 May 2006
- Mesajlar
- 70
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Batı aleminin sahte soykırım tuzağı
Soykırım konusunda, hiçte sicili iyi olmayan Batı Alemi, elinde tuttuğu "Sözde Ermeni soykırımı ve Kürt kartını" Türkiye aleyhine ustaca kullanmaktadır. Batı ülkeleri tarihi gerçekleri, çok iyi bildiği halde, geçmişin ön yargılarına kapılarak, görüşlerinin, tamamen doğrunun ve hukukun önüne geçtiği görülmektedir. Ayrıca kendilerini aydın sanan takım Bürüksel aşıklarından oluşturulan Türk lobilerini Batı, çok güzel bir şekilde Türkiye aleyhine kullanmaktadır. Bu zavallılar, Ermenileri mutlu edecek söylemleriyle, ne acıdır ki, Türkiye'ye ihanet etmektedirler. Batı bu hainlerle ve kışkırttıkları Ermeni Diyasporası ile bir yere varamayacağını, ancak " LOZAN ANTLAŞMASI'nı" baştan sona kadar okursa anlayacaktır. Çünkü Lozan anlaşmasında hukuken, her hangi bir soykırımdan bahsedilmemektedir. Onun için bu konudaki bütün çırpınışlar, feryat figan, sahte yaygaralar, sonunda tarihin gerçekleri karşısında her hangi bir şansının olmadığının farkına varacaktır.
Aslında Osmanlı, tarihte hiç bir devlete nasip olmayacak bir şekilde, egemenliği altındaki halkları, dil, din, ırk farkı gözetmeksizin, büyük bir huzur ve güven içinde yönetmiştir. Bazı büyük devletlerin yapmış olduğu gibi, azınlıkları hiç bir zaman ASİMİLE etmemiş ve asla sömürgeci bir politika gütmemiştir. Şayet Ermenilerin iddia ettikleri gibi soykırım masalları doğru olsaydı, bu gün pek çok ülkenin dil ve din coğrafyası bambaşka bir şekilde olurdu.
1492 yılında İspanya'dan kaçan Yahudileri hiç bir ülke kabul etmezken, onlar ancak Osmanlı topraklarında ihtiyaç duydukları huzura kavuşabilmişlerdir. FATİH Sultan Mehmet, İstanbul'u aldıktan sonra kendi arzusuyla Rum Patrikhanesinin karşısına Ermeni Patrikhanesini kurdurtmuştur.
Bu gün Türkiye'ye her fırsatta insan hakları dersi vermeye çalışan AVRUPA, 1648 yılına kadar din yüzünden birbirlerini boğazlarken, Osmanlı yönetimindeki GAYRİ MÜSLÜMLER, huzur ve güven içinde yaşamlarını sürdürmüşlerdir. Böyle olduğu halde Osmanlı tarihi, bir çok ihanetle doludur. Bunlardan olan Ermenilere ise 29 paşalık, 20 den fazla bakanlık verilmiş ve Osmanlı meclisi Mebusanında 30 milletvekili ile temsil edilmişler, kendilerine MİLLEİ SADIKA denmiştir.
Ne var ki her zaman sıcak denizlere inmeyi hayal eden Rusya, 1878 Osmanlı RUS savaşıyla, doğu Anadolu'da bazı şehirleri ele geçirince oradaki Ermenileri Osmanlı'nın aleyhine kışkırtmaya başlamıştır. Bağımsızlık istemiyle RUS ordusuna karışarak Osmanlıyla savaşan Ermeniler, Doğu Anadolu'da Müslüman Türk halkına katliamlar gerçekleştirmişlerdir. 1878 Ayestefanos anlaşmasına Ruslar ilk olarak Ermeni meselesini dahil etmeyi başarmışlardır. İngilizler de güya Osmanlı'nın imdadına yetişirmiş gibi yapıp, Rus tehdidinden Osmanlı'yı korumak amacıyla Kıbrıs'ı üs olarak ele geçirmiştir.
Hemen ardından 13 Temmuz 1878 tarihinde yapılan Berlin anlaşmasında Ermeni meselesi İngilizlere bırakılmış ve burada Fransızlar da Osmanlı topraklarında yaşayan Hııristiyan'lara daha geniş haklar tanınması getirilmiştir. Geçmiş tarihimizde Azınlıklara daha çok özgürlük diye Osmanlı'nın üzerine gelen batılı devletler, bu gün ayni taktiği, kendilerini Kürt kökenli ifade eden vatandaşlarımız için, KÜRT KİMLİĞİNİN tanınmasını, Kürtçe yayın yapan televizyonların kurulmasını, Kürtçe okutulan okullar açılmasını istemektedirler. Acaba Batı, bu vatandaşlarımızı çok mu seviyorlar da bunları ısrarla istemekteler. Umarız Osmanlı'nın düştüğü bu hataya Türkiye Cumhuriyeti düşmez.
Bu yıldan itibaren yurt içinde ve dışında kurulan Ermeni terör cemiyetleri altı ilde ayaklanmalar başlatmış, hatta 1905 yılında Osmanlı Padişahı İkinci Abdülhamit'e suikast düzenlemişlerdir.
Kendini apar topar birinci cihan savaşında bulan Osmanlı, tam yedi cephede savaş verirken, yine Ermeniler hemen Rus ordusunun içine karışarak Osmanlıya karşı savaşmışlar, erkekleri cephelerde olan Türk köylerine, kasabalarına, eriştikleri her yerde birçok katliamlar uygulamışlardır. Daha yakın tarihlerde Doğu illerimizde ortaya çıkartılan ve hala çıkartılmakta olan toplu mezarlar içinde Kuranı Kerim parçaları bulunması bunların en güzel kanıtlarıdır.
İşte bunun üzerine Osmanlı yönetimi, topluma karşı çok tehlikeli hale gelmiş olan Ermenilerden 700 bin civarındaki kişiyi TEHÇİR etme zorunda kalmıştır. SURİYE ve FİLİSTİN'e doğru yola çıkan kafilelere saldırı olmasın diye, Osmanlı yönetimince hazırlanmış olan Talimat Fermanı halen İngiliz arşivlerinde bulunmaktadır. Hatta göç esnasında meydana gelen bazı münferit tatsız olayların sorumluları ise yakalanıp mahkemeye verilerek çeşitli cezalara çarptırılmışlardır.
Göçün yaşandığı sırada Osmanlı Meclisinde Ermeni Milletvekilleri görevlerine devam ederken Osmanlı Hazinesinin de yine bir Ermeni'ye teslim edildiği gerçeğine ne denmelidir?
Maalesef Ermeniler, bu göç olayını her zaman dünya siyasi arenasında sözde bir soy kırım şeklinde politik bir malzeme olarak kullanmaktadırlar. Halbuki kendileri 1980 senesine kadar Ermeni terör örgütü olan Asala çeşitli dış ülke temsilciliklerimizde yaptıkları saldırılarla elli üç güzide vatan evlatlarımızı şehit etmişlerdir. Onların acıları hala belleklerdedir.
Dünya kütüphanelerinde bazı yabancı tarihçiler tarafından, kendi ülkelerinin menfaatlerini de ön planda tutarak, siyasi propaganda amacıyla yazılmış sözde ilmi eserler mevcuttur. Ermeniler ile ilgili süslü katliam hikayelerini Ermeni milliyetçiliğiyle kaleme alınmış bu yayınlarda, Ermeni kin ve intikam duygularına yer verilmekte, böylece dünya kamuoyu Türklere ve Türkiye'ye karşı yönlendirilmek istenmektedir. Talat Paşa'ya atfen uydurulan bir telgrafın, 1983 yılında yayımlanan Historical fact or Armeinan adlı eserle, sahte olduğu ispat edilmiştir.
Bütün araştırmalarına rağmen böyle bir soykırım emri verilmediği A.B.D. de 69 Türk tarih uzmanı tarafından, böyle bir soykırım emir belgesi kesinlikle olmadığı ortaya çıkmış olduğu halde, A.B.D. her 24 Nisan da Ermeni Diasporası Temsilciler meclisine " sözde Ermeni tasarısını" getirerek, tarihi saptıracaklarını sanmaktadırlar.
Maalesef dost bildiğimiz Fransa, Ermeni Soykırımı'nı tanıyarak bir avuç Ermeni oylarına karşılık, Türk- Fransız dostluğuna büyük bir darbe indirmiştir. Her zaman Batıdan destek görerek şımaran Ermeniler, küstahlaşarak, Kars ve Ardahan'ı istemek cüretini gösterebilmektedirler. Onlar şunu iyi bilmelidirler ki "Toprak istemekle verilmez" güçleri varsa gelip alırlar.
Türkiye bu gün Balkanlar, Kafkasya, Orta Doğu gibi dünyanın en kaygan üçgeni arasında yer alan, etrafına huzur ve barış üreten tek ülkedir. Ayrıca çok yakın bir gelecekte bir enerji koridoru olacağı için Türkiye'nin önemi bir kat daha artmış bulunmaktadır. Öyle herkesin kolayca ayağına basacağı bir ülke de değildir.
Sürekli olarak çeşitli ülkelerin parlamentolarında, aleyhimize ısıtılıp, ısıtılıp önümüze getirilen bu Ermeni soykırım saçmalığına bir son vermek için kolları sıvayalım.
Üniversitelerimiz ve tarihçilerimiz, Ermeni görüşmecilerle bir araya gelmeli, sade Osmanlı arşivleri değil, İngiliz ve Ermeni arşivlerinin de açılmasıyla yapılacak incelemeler sonunda böyle bir soykırım olmadığı ortaya çıkarılmalıdır. Ancak böylece ortaya çıkarılacak belgeler, Ermenilerin tarihi çarpıtmalarına ve Batı'nın soykırım oyununa bir son verebilir.
Siyaset, ülkelerin çıkar hesapları üzerine yapıldığı için siyasi kayıtlar her zaman gerçekleri yansıtmayabilir. Siyasiler iktidar uğruna oy kaygısına kapılmadan gerçekleri söyleyebilmelidirler. Tarihi kayıtlar ise geçmişe ışık tutan ve gerçekleri yazan belgelerdir. Biz Türkiye olarak konunun incelenmesi için arşivlerimizi açtığımızı bütün dünyaya duyurduk. Ermenistan ise tarihi gerçeklerin ortaya çıkmasından ve soykırım yalanlarının yüzlerine vurularak dünya kamuoyuna mahcup olacaklarından korkmuş olsa gerek arşivlerini açmaktan kaçınıyorlar. Kaçmakla bir yere varılmaz, sende arşivlerini aç.
TARİHİ KAYITLAR DAİMA GERÇEKLERİ YAZAR.
Soykırım konusunda, hiçte sicili iyi olmayan Batı Alemi, elinde tuttuğu "Sözde Ermeni soykırımı ve Kürt kartını" Türkiye aleyhine ustaca kullanmaktadır. Batı ülkeleri tarihi gerçekleri, çok iyi bildiği halde, geçmişin ön yargılarına kapılarak, görüşlerinin, tamamen doğrunun ve hukukun önüne geçtiği görülmektedir. Ayrıca kendilerini aydın sanan takım Bürüksel aşıklarından oluşturulan Türk lobilerini Batı, çok güzel bir şekilde Türkiye aleyhine kullanmaktadır. Bu zavallılar, Ermenileri mutlu edecek söylemleriyle, ne acıdır ki, Türkiye'ye ihanet etmektedirler. Batı bu hainlerle ve kışkırttıkları Ermeni Diyasporası ile bir yere varamayacağını, ancak " LOZAN ANTLAŞMASI'nı" baştan sona kadar okursa anlayacaktır. Çünkü Lozan anlaşmasında hukuken, her hangi bir soykırımdan bahsedilmemektedir. Onun için bu konudaki bütün çırpınışlar, feryat figan, sahte yaygaralar, sonunda tarihin gerçekleri karşısında her hangi bir şansının olmadığının farkına varacaktır.
Aslında Osmanlı, tarihte hiç bir devlete nasip olmayacak bir şekilde, egemenliği altındaki halkları, dil, din, ırk farkı gözetmeksizin, büyük bir huzur ve güven içinde yönetmiştir. Bazı büyük devletlerin yapmış olduğu gibi, azınlıkları hiç bir zaman ASİMİLE etmemiş ve asla sömürgeci bir politika gütmemiştir. Şayet Ermenilerin iddia ettikleri gibi soykırım masalları doğru olsaydı, bu gün pek çok ülkenin dil ve din coğrafyası bambaşka bir şekilde olurdu.
1492 yılında İspanya'dan kaçan Yahudileri hiç bir ülke kabul etmezken, onlar ancak Osmanlı topraklarında ihtiyaç duydukları huzura kavuşabilmişlerdir. FATİH Sultan Mehmet, İstanbul'u aldıktan sonra kendi arzusuyla Rum Patrikhanesinin karşısına Ermeni Patrikhanesini kurdurtmuştur.
Bu gün Türkiye'ye her fırsatta insan hakları dersi vermeye çalışan AVRUPA, 1648 yılına kadar din yüzünden birbirlerini boğazlarken, Osmanlı yönetimindeki GAYRİ MÜSLÜMLER, huzur ve güven içinde yaşamlarını sürdürmüşlerdir. Böyle olduğu halde Osmanlı tarihi, bir çok ihanetle doludur. Bunlardan olan Ermenilere ise 29 paşalık, 20 den fazla bakanlık verilmiş ve Osmanlı meclisi Mebusanında 30 milletvekili ile temsil edilmişler, kendilerine MİLLEİ SADIKA denmiştir.
Ne var ki her zaman sıcak denizlere inmeyi hayal eden Rusya, 1878 Osmanlı RUS savaşıyla, doğu Anadolu'da bazı şehirleri ele geçirince oradaki Ermenileri Osmanlı'nın aleyhine kışkırtmaya başlamıştır. Bağımsızlık istemiyle RUS ordusuna karışarak Osmanlıyla savaşan Ermeniler, Doğu Anadolu'da Müslüman Türk halkına katliamlar gerçekleştirmişlerdir. 1878 Ayestefanos anlaşmasına Ruslar ilk olarak Ermeni meselesini dahil etmeyi başarmışlardır. İngilizler de güya Osmanlı'nın imdadına yetişirmiş gibi yapıp, Rus tehdidinden Osmanlı'yı korumak amacıyla Kıbrıs'ı üs olarak ele geçirmiştir.
Hemen ardından 13 Temmuz 1878 tarihinde yapılan Berlin anlaşmasında Ermeni meselesi İngilizlere bırakılmış ve burada Fransızlar da Osmanlı topraklarında yaşayan Hııristiyan'lara daha geniş haklar tanınması getirilmiştir. Geçmiş tarihimizde Azınlıklara daha çok özgürlük diye Osmanlı'nın üzerine gelen batılı devletler, bu gün ayni taktiği, kendilerini Kürt kökenli ifade eden vatandaşlarımız için, KÜRT KİMLİĞİNİN tanınmasını, Kürtçe yayın yapan televizyonların kurulmasını, Kürtçe okutulan okullar açılmasını istemektedirler. Acaba Batı, bu vatandaşlarımızı çok mu seviyorlar da bunları ısrarla istemekteler. Umarız Osmanlı'nın düştüğü bu hataya Türkiye Cumhuriyeti düşmez.
Bu yıldan itibaren yurt içinde ve dışında kurulan Ermeni terör cemiyetleri altı ilde ayaklanmalar başlatmış, hatta 1905 yılında Osmanlı Padişahı İkinci Abdülhamit'e suikast düzenlemişlerdir.
Kendini apar topar birinci cihan savaşında bulan Osmanlı, tam yedi cephede savaş verirken, yine Ermeniler hemen Rus ordusunun içine karışarak Osmanlıya karşı savaşmışlar, erkekleri cephelerde olan Türk köylerine, kasabalarına, eriştikleri her yerde birçok katliamlar uygulamışlardır. Daha yakın tarihlerde Doğu illerimizde ortaya çıkartılan ve hala çıkartılmakta olan toplu mezarlar içinde Kuranı Kerim parçaları bulunması bunların en güzel kanıtlarıdır.
İşte bunun üzerine Osmanlı yönetimi, topluma karşı çok tehlikeli hale gelmiş olan Ermenilerden 700 bin civarındaki kişiyi TEHÇİR etme zorunda kalmıştır. SURİYE ve FİLİSTİN'e doğru yola çıkan kafilelere saldırı olmasın diye, Osmanlı yönetimince hazırlanmış olan Talimat Fermanı halen İngiliz arşivlerinde bulunmaktadır. Hatta göç esnasında meydana gelen bazı münferit tatsız olayların sorumluları ise yakalanıp mahkemeye verilerek çeşitli cezalara çarptırılmışlardır.
Göçün yaşandığı sırada Osmanlı Meclisinde Ermeni Milletvekilleri görevlerine devam ederken Osmanlı Hazinesinin de yine bir Ermeni'ye teslim edildiği gerçeğine ne denmelidir?
Maalesef Ermeniler, bu göç olayını her zaman dünya siyasi arenasında sözde bir soy kırım şeklinde politik bir malzeme olarak kullanmaktadırlar. Halbuki kendileri 1980 senesine kadar Ermeni terör örgütü olan Asala çeşitli dış ülke temsilciliklerimizde yaptıkları saldırılarla elli üç güzide vatan evlatlarımızı şehit etmişlerdir. Onların acıları hala belleklerdedir.
Dünya kütüphanelerinde bazı yabancı tarihçiler tarafından, kendi ülkelerinin menfaatlerini de ön planda tutarak, siyasi propaganda amacıyla yazılmış sözde ilmi eserler mevcuttur. Ermeniler ile ilgili süslü katliam hikayelerini Ermeni milliyetçiliğiyle kaleme alınmış bu yayınlarda, Ermeni kin ve intikam duygularına yer verilmekte, böylece dünya kamuoyu Türklere ve Türkiye'ye karşı yönlendirilmek istenmektedir. Talat Paşa'ya atfen uydurulan bir telgrafın, 1983 yılında yayımlanan Historical fact or Armeinan adlı eserle, sahte olduğu ispat edilmiştir.
Bütün araştırmalarına rağmen böyle bir soykırım emri verilmediği A.B.D. de 69 Türk tarih uzmanı tarafından, böyle bir soykırım emir belgesi kesinlikle olmadığı ortaya çıkmış olduğu halde, A.B.D. her 24 Nisan da Ermeni Diasporası Temsilciler meclisine " sözde Ermeni tasarısını" getirerek, tarihi saptıracaklarını sanmaktadırlar.
Maalesef dost bildiğimiz Fransa, Ermeni Soykırımı'nı tanıyarak bir avuç Ermeni oylarına karşılık, Türk- Fransız dostluğuna büyük bir darbe indirmiştir. Her zaman Batıdan destek görerek şımaran Ermeniler, küstahlaşarak, Kars ve Ardahan'ı istemek cüretini gösterebilmektedirler. Onlar şunu iyi bilmelidirler ki "Toprak istemekle verilmez" güçleri varsa gelip alırlar.
Türkiye bu gün Balkanlar, Kafkasya, Orta Doğu gibi dünyanın en kaygan üçgeni arasında yer alan, etrafına huzur ve barış üreten tek ülkedir. Ayrıca çok yakın bir gelecekte bir enerji koridoru olacağı için Türkiye'nin önemi bir kat daha artmış bulunmaktadır. Öyle herkesin kolayca ayağına basacağı bir ülke de değildir.
Sürekli olarak çeşitli ülkelerin parlamentolarında, aleyhimize ısıtılıp, ısıtılıp önümüze getirilen bu Ermeni soykırım saçmalığına bir son vermek için kolları sıvayalım.
Üniversitelerimiz ve tarihçilerimiz, Ermeni görüşmecilerle bir araya gelmeli, sade Osmanlı arşivleri değil, İngiliz ve Ermeni arşivlerinin de açılmasıyla yapılacak incelemeler sonunda böyle bir soykırım olmadığı ortaya çıkarılmalıdır. Ancak böylece ortaya çıkarılacak belgeler, Ermenilerin tarihi çarpıtmalarına ve Batı'nın soykırım oyununa bir son verebilir.
Siyaset, ülkelerin çıkar hesapları üzerine yapıldığı için siyasi kayıtlar her zaman gerçekleri yansıtmayabilir. Siyasiler iktidar uğruna oy kaygısına kapılmadan gerçekleri söyleyebilmelidirler. Tarihi kayıtlar ise geçmişe ışık tutan ve gerçekleri yazan belgelerdir. Biz Türkiye olarak konunun incelenmesi için arşivlerimizi açtığımızı bütün dünyaya duyurduk. Ermenistan ise tarihi gerçeklerin ortaya çıkmasından ve soykırım yalanlarının yüzlerine vurularak dünya kamuoyuna mahcup olacaklarından korkmuş olsa gerek arşivlerini açmaktan kaçınıyorlar. Kaçmakla bir yere varılmaz, sende arşivlerini aç.
TARİHİ KAYITLAR DAİMA GERÇEKLERİ YAZAR.