Tarihi kararın perde arkası

sedapinar

New member
Mahkemede düğümü ‘rejim tartışması’ çözdü

Kemal GÖKTAŞ
--------------------------------------------------------------------------------


Anayasa Mahkemesi’nde şu kritik soruya cevap arandı: Anayasa’yı tek başına değiştirme çoğunluğunu kazanmış bir parti, değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek maddeleri değiştirirse ne olacak?

Türkiye, Anayasa Mahkemesi’nin siyasal ve toplumsal açıdan çok önemli sonuçlar yaratacak türban kararını tartışıyor. Anayasa Mahkemesi’nin, uzun yıllardır gündemdeki yerini koruyan üniversitelerdeki türban yasağının kaldırılması için yapılan Anayasa değişikliğini iptal ederken hangi kriterlere göre hareket ettiği en çok merak edilen konular arasında. İptal kararıyla sonuçlanan tarihi toplantıda 7 saat boyunca kimin ne söylediği, nelerin tartışıldığı da bir o kadar merak ediliyor. Kararın gerekçesinin henüz yayımlanmaması, Anayasa Mahkemesi’nin kararı hangi kriterlere göre verdiğini daha da gizemli hale getiriyor.
Anayasa Mahkemesi kaynaklarından aldığımız bilgilere göre, bu gizemli tarihi toplantıda yaşananları şöyle özetlemek mümkün: 11 yüksek yargıç türban davasını görüşmeye başladıklarında, önlerinde Osman Can’ın davayla ilgili raporu ile gerekçeli anayasa dökümanları ve Anayasa Mahkemesi’nin laiklik konusunda içtihat niteliğindeki kararları bulunuyordu. Can raporunda, Anayasa’nın 148. maddesine dikkat çekiyor ve özetle “Bu maddeye göre Anayasa Mahkemesi, Anayasa değişikliklerini sadece şekil açısından denetleyebilir. Üstelik bu şekil denetimi de ’teklif ve oylama çoğunluğu ile ivedilikle görüşme yasağı’ açısından yapılacak denetimle sınırlıdır. Bu davada esasa girilemez. Dava reddedilmelidir” diyordu.

Mahkeme için bağlayıcı olmayan bu rapor, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç için önemli bir dayanak noktası oluşturdu. Kılıç, sözlerine rapora atıfta bulunarak başladı ve Anayasa’nın 148. maddesine göre Anayasa Mahkemesi’nin yetkisinin sınırlı olduğunu savundu. Anayasa Mahkemesi’nin esas denetimi yapmasının Anayasa’ya aykırı olacağını savunan Başkan Kılıç, aksi takdirde Mahkemenin yetkisini aşarak Meclis’in yetkisine müdahale etmiş olacağı uyarısında bulundu. Kılıç’ın sözlerini sessiz bir şekilde dinleyen üyelerden sadece Sacit Adalı bu görüşlere katıldığını söyledi.

Kritik sorular

Sonra diğer üyeler de tek tek söz alarak görüşlerini aktarmaya başladı. Hepsi de Kılıç’ın görüşüne itirazlarını yönelttiler. Bazı üyeler, Anayasa Mahkemesi’nin yetkileri ve sınırlarını çizmek açısından da çok önemli olan şu kritik soruları sordular:

“Anayasa’yı tek başına değiştirme çoğunluğunu kazanmış bir parti, Anayasa’nın değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek maddelerini değiştirirse ne olacak? Anayasa Mahkemesi bunu denetlemeyecek mi? Büyük çoğunlukla tek başına iktidar olan bir partinin seçimlerin 20 yılda bir yapılacağına ilişkin düzenleme yaptığını düşünelim. Bu, demokratik düzene aykırı olmayacak mı? Bizim bu tür devletin temel niteliklerini düzenleyen ilkelere aykırı değişikliklere karşı Anayasa’yı ve Anayasal düzeni koruma yükümlülüğümüz yok mu?”

Sadece aritmetiğe bakmak

Bu sorular, 7 saatlik toplantının en kritik tartışmasını başlattı. Yanıtları içinde saklı soruları yönelten bir üye “Sayısal çoğunluğa sahip bir iktidarın rejimi değiştirme olasılığı karşısında aritmetik işlemlerle sınırlı şekil denetimi sakıncalıdır” dedi. Bu üye, Anayasa’nın 4. maddesinde ilk 3 maddede düzenlenen devletin temel niteliklerinin değiştirilmesinin dahi teklif edilemeyeceğini de hatırlattı.

Başkan Kılıç bu noktada devreye girerek, bu tür bir denetimin “esasa girmek” olacağını söyledi ve Anayasa Mahkemesi’nin böyle bir yetkisi olmadığına işaret etti. Ancak hatırlatmayı yapan üye bu maddeye göre değişikliğin incelenmesinin “esasa girmek” anlamına gelmeyeceğini savundu. Sacit Adalı dışındaki diğer üyeler de bu üyeye destek vererek bu maddeye göre bir değişikliği incelemenin yine bir “şekil denetimi” olduğunda ısrar ettiler.

Çoğunluğun bu yönde düşündüğü ortaya çıkınca, sıra gündemdeki Anayasa değişikliğinin, değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek ilkelere göre irdelenmesine geçildi. Bu aşamadan sonra, bir başka kritik tartışma başladı. Öncelikle değişikliğin üniversitelerdeki türban yasağını kaldırmaya yetip yetmeyeceği tartışıldı. Söz alan üyeler, madde metninde açıkça türban yasağının kaldırıldığı ifadesi olmamasına rağmen, gerekçesinde bu amacın açıkça ortaya konulduğuna dikkat çektiler. Bu tespit, kulislerde davanın reddi dışında AKP’yi rahatlatacak formül olarak görülen “yorumlu ret” olasılığını ortadan kaldırdı.

1989 ve 1991 kararları

Anayasa Mahkemesi heyeti, bunun ardından türban yasağını kaldırmanın “laiklik” ilkesine aykırı olup olmayacağı konusunu müzakereye geçti. Anayasa Mahkemesi’nin 1989 ve 1991 yıllarında verdiği türban kararlarına göre, yükseköğretimde bu yasağın kaldırılmasının mümkün olmadığını belirten üyeler, bu kararlardaki “laiklik” vurgusuna dikkat çektiler ve değişikliğe vize verilmesi durumunda laiklik ilkesini işlevsiz kalacağı görüşünü dile getirdiler.

Görüşmelerin sonunda yapılan oylamada 9 üye türbana üniversite kapılarını kapatan “iptal” yönünde oy kullanırken Başkan Kılıç ve üye Sacit Adalı bu görüşe karşı çıktı.


http://w9.gazetevatan.com/haberdetay.asp?detay=Tarihi_kararin_perde_arkasi_182722_1&Newsid=182722
 

elnino111

New member
arkadaşım bence kafanın dışındaki başörtüsünü yasak edilmesi hiç bir çözüm sağlamaz
dün bir gazetede okudum (bulvar gazetesi değil) bugün seçim olsa %53 akp önde
kafanın dışındaki başörtüsünü yasaklayabilirsiniz
ama
insanların beynindekini nasıl yasaklayabileceksiniz !

insanda yasaklara karşı daima bir sempati olmuştur
bence yasak bugün kalksa başörtüsü ile okula gelmek isteyenlerin yarısı başını açar
 

HTML

Üst