BEN PADİŞEYH’İM, VELEV Kİ KALPAZANIM…
Ülkenin birinde bir Padişeyh varmış, o kadar demokratik, bu kadar demokratikmiş ki belediye seçimleri bile yaptırırmış. Şah’tan çok Şeyh’e benzediğinden kendisine Padişeyh derlermiş. Bu Padişeyh diğer partilerin belediye başkan adaylarına hiç mi hiç karışmazmış, onların adaylıklarını bağlı bulundukları partilere bırakırmış. Bu kadar demokrasiyi severmiş anlayacağınız. Doğal olarak o ülkede muhalefet partileri olunca muhalefet yapan gazete ve gazete yazarları da varmış. Kimi yazarları hiç mi hiç sevmez, onların aleyhine yazmalarına çok kızar, o gazeteleri batırmak ve gazetecileri de sürüm sürüm süründürmek istermiş. Seçim tarihi yaklaştıkça iyice sıkıntıya girmiş Padişeyh ve tarihi demecini vermiş:
“Yalan, yanlış haber yazan gazeteleri almayın. Bunlara iyi bir ders verin. Almayın, evinize sokmayın, israf olur. Zaten bu gazeteleri almadığınızda ekonomik krizin nasıl teyet geçtiğini daha iyi anlayacaksınız. Hesaplayın bakalım ayda ne kadar kârınız olacak. İnsanların ahlak değerlerine saldıranları sakın okumayın, sizi yanıltıyorlar. Benim için kalpazanlıktan dolayı dava olduğunu yazıyorlar, velev ki kalpazanım. Ne var bunda, siz benim ülkeyi nasıl yönettiğime baksanıza. Davos’ta adama az daha kafa atıyordum, bunu görmezlikten gelip, benim cebimle uğraşıyorlar. Bu milletin bitakım ahlaki değerleri var, “Götürüyor, ama çok iyi çalışıyor” derler. Bu bizim bir geleneğimizdir, geleneklerimize sıkı sıkıya sahip çıkın. Bu kadar okul, üniversite açtık okuyun diye. Haklısınız okuyacaksınız tabii, ama illa da okuyacaksanız da dürüst olanlar var, onları okuyun. Onlarda Padişıh’ınız hakkında en ufak bir karalama göremezsiniz. Benim hakkımda evrakta sahtekarlıktan dava var onunla uğraşıyorlar. Dürüst olanlar yazıyor mu, hayır. Çünkü dava var da yargılayamıyorlar. Hem yargılayamayacaksın, hem de yazacaksın, bu demokrasiye sığar mı canım vatandaşlarım. Hem dürüst olanları alırsanız benim mahdumlar da faydalanır, eve para getirirler, biliyorsunuz kriz sizi teyet geçiyor, ama acısını ben çekiyorum. Bana devamlı iftira atıyorlar, çamur atıyorlar, diyelim ki evrakta sahtekârlık yaptım. Kimin için yaptım, belediye için yaptım, ilerde Padişeyh olabilmek ve sizi rahatlatabilmek için yaptım. Paralarıma takmışlar kafayı, züğürt Padişeyh olur mu, Şener Şen miyim ben, bana Altın Portakal mı verecekler, sahici altın değil ki o, altın suyuna batırılmış bişey. Hakiki altın olsa onlara bırakır mıyım hiç!.. Vergi borçları var diye bana kızıyorlar, ödeseydiniz, bakın benim var mı, en yakın arkadaşım Maliye Veziri. Bu dönemde arkadaş seçmesini bileceksin. Oğlum bir gemicik almış da, parası Almanya’dan gelmiş, Deniz Feneri’nden. Göreniniz var mı da yazıyorsunuz?.. Taktılar Deniz Feneri’ne, istiyorlar ki Deniz Feneri’ni kapatalım ve oğlumun gemiciği kaza yapsın. Bunların deniz trafiğinden bile haberleri yok. Deniz Feneri para çarpmış, ne kadarını çarpmış hesapladınız mı? Çarptıklarından daha çoğunu fakirlere, zorda kalanlara göndermişler? Bunlar yardımdan da anlamıyorlar. İstiyorlar ki biz ülkemize kazandıralım, ama kendimiz aç kalalım. Gomonist bunlar. Bakın benim biraz dolarım var. 14 ay önce YTL olarak 235 trilyondu. Geçenlerde 360 trilyon oldu, ama Merkez bankası müdahele etti ve benim 14 aylık 125 trilyonluk kârımın 500 milyonu gitti. Ülkem için feda olsun, ben hiç sesimi çıkarıyor muyum. Dünyanın en zengin onuncu devlet yetkilisiyim diye kızıyorlar. Oysa insan Padişeyh’inin birinci olmasını arzular. Padişeyh’i fakir olan ülkenin, kendisi de fakirleşir, bunu mu istiyorsunuz yani!.. İşte bunları yazan gazeteleri almayın, velev ki, evrakta sahtekarlık yaptım, velev ki kalpazanım, ama en azından daltaban değilim, bunları kalemine uydurarak yapıyorum. Kalemimi çamur atmak için değil, kendi doğrularım için kullanıyorum. Kim demiş kalem ve kelam sevmem deyuuuuuuuuuuuu….”
Ülkenin birinde bir Padişeyh varmış, o kadar demokratik, bu kadar demokratikmiş ki belediye seçimleri bile yaptırırmış. Şah’tan çok Şeyh’e benzediğinden kendisine Padişeyh derlermiş. Bu Padişeyh diğer partilerin belediye başkan adaylarına hiç mi hiç karışmazmış, onların adaylıklarını bağlı bulundukları partilere bırakırmış. Bu kadar demokrasiyi severmiş anlayacağınız. Doğal olarak o ülkede muhalefet partileri olunca muhalefet yapan gazete ve gazete yazarları da varmış. Kimi yazarları hiç mi hiç sevmez, onların aleyhine yazmalarına çok kızar, o gazeteleri batırmak ve gazetecileri de sürüm sürüm süründürmek istermiş. Seçim tarihi yaklaştıkça iyice sıkıntıya girmiş Padişeyh ve tarihi demecini vermiş:
“Yalan, yanlış haber yazan gazeteleri almayın. Bunlara iyi bir ders verin. Almayın, evinize sokmayın, israf olur. Zaten bu gazeteleri almadığınızda ekonomik krizin nasıl teyet geçtiğini daha iyi anlayacaksınız. Hesaplayın bakalım ayda ne kadar kârınız olacak. İnsanların ahlak değerlerine saldıranları sakın okumayın, sizi yanıltıyorlar. Benim için kalpazanlıktan dolayı dava olduğunu yazıyorlar, velev ki kalpazanım. Ne var bunda, siz benim ülkeyi nasıl yönettiğime baksanıza. Davos’ta adama az daha kafa atıyordum, bunu görmezlikten gelip, benim cebimle uğraşıyorlar. Bu milletin bitakım ahlaki değerleri var, “Götürüyor, ama çok iyi çalışıyor” derler. Bu bizim bir geleneğimizdir, geleneklerimize sıkı sıkıya sahip çıkın. Bu kadar okul, üniversite açtık okuyun diye. Haklısınız okuyacaksınız tabii, ama illa da okuyacaksanız da dürüst olanlar var, onları okuyun. Onlarda Padişıh’ınız hakkında en ufak bir karalama göremezsiniz. Benim hakkımda evrakta sahtekarlıktan dava var onunla uğraşıyorlar. Dürüst olanlar yazıyor mu, hayır. Çünkü dava var da yargılayamıyorlar. Hem yargılayamayacaksın, hem de yazacaksın, bu demokrasiye sığar mı canım vatandaşlarım. Hem dürüst olanları alırsanız benim mahdumlar da faydalanır, eve para getirirler, biliyorsunuz kriz sizi teyet geçiyor, ama acısını ben çekiyorum. Bana devamlı iftira atıyorlar, çamur atıyorlar, diyelim ki evrakta sahtekârlık yaptım. Kimin için yaptım, belediye için yaptım, ilerde Padişeyh olabilmek ve sizi rahatlatabilmek için yaptım. Paralarıma takmışlar kafayı, züğürt Padişeyh olur mu, Şener Şen miyim ben, bana Altın Portakal mı verecekler, sahici altın değil ki o, altın suyuna batırılmış bişey. Hakiki altın olsa onlara bırakır mıyım hiç!.. Vergi borçları var diye bana kızıyorlar, ödeseydiniz, bakın benim var mı, en yakın arkadaşım Maliye Veziri. Bu dönemde arkadaş seçmesini bileceksin. Oğlum bir gemicik almış da, parası Almanya’dan gelmiş, Deniz Feneri’nden. Göreniniz var mı da yazıyorsunuz?.. Taktılar Deniz Feneri’ne, istiyorlar ki Deniz Feneri’ni kapatalım ve oğlumun gemiciği kaza yapsın. Bunların deniz trafiğinden bile haberleri yok. Deniz Feneri para çarpmış, ne kadarını çarpmış hesapladınız mı? Çarptıklarından daha çoğunu fakirlere, zorda kalanlara göndermişler? Bunlar yardımdan da anlamıyorlar. İstiyorlar ki biz ülkemize kazandıralım, ama kendimiz aç kalalım. Gomonist bunlar. Bakın benim biraz dolarım var. 14 ay önce YTL olarak 235 trilyondu. Geçenlerde 360 trilyon oldu, ama Merkez bankası müdahele etti ve benim 14 aylık 125 trilyonluk kârımın 500 milyonu gitti. Ülkem için feda olsun, ben hiç sesimi çıkarıyor muyum. Dünyanın en zengin onuncu devlet yetkilisiyim diye kızıyorlar. Oysa insan Padişeyh’inin birinci olmasını arzular. Padişeyh’i fakir olan ülkenin, kendisi de fakirleşir, bunu mu istiyorsunuz yani!.. İşte bunları yazan gazeteleri almayın, velev ki, evrakta sahtekarlık yaptım, velev ki kalpazanım, ama en azından daltaban değilim, bunları kalemine uydurarak yapıyorum. Kalemimi çamur atmak için değil, kendi doğrularım için kullanıyorum. Kim demiş kalem ve kelam sevmem deyuuuuuuuuuuuu….”