Tarımda Mülkiyet Ulusötelerden Yana Değişir mi?

Vtnsvr

New member
Nedense, kriz denince birçok kişinin aklına bir gecede batan bankalar, intihar eden işadamları gelir de, toprağını kaybeden, yoksulluk sınırının altında yaşamaya mahkûm köylüler gelmez.

Borsa endekslerini, kur hareketlerini takip ederler de, kapitalizmin krize çözüm diye dayattığı yasaları önemsemezler. Geçen hafta TBMM'den geçen

" *5403 sayılı* *Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile Mera Kanunu'nda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun"*

da değişiklik öneren yasa teklifinde olduğu gibi!

Oysa, içinde yaşadığımız bu uzun dalgada tarım, diğer kriz dönemlerine göre ­örneğin 1929 krizine- daha fazla etkilenmektedir. Banka kredilerini ödeyemediği için intihar eden tarım ağaları yoktur ama, düşük faizli kredi, düşük fiyatlı tohum-gübre gibi tarımsal desteklerin kaldırılması, *tarım topraklarının ulusötesileşmesine neden olmaktadır.

Kısacası, krizin etkisiyle tarımda çalışanlar yoksullaşırken mülkiyet ilişkileri de değişmektedir.

Nasıl mı?

14 sene kadar geriye gidelim.

Biz, 1994'ün 5 Nisan'ında IMF'yle paketlenirken 10 gün sonra imzalanacak Uruguay Roundu'nun Marakeş Anlaşması'nda da (15 Nisan 1994) tarım paketlenmişti. Anlaşma tarımda:

* Tarife dışı engellerin gümrük tarifelerine çevrilmesini,

* Sübvansiyonların azaltılmasını,

* Desteklerin kaldırılmasını,

* İthalatın arttırılmasını

hedefliyordu.

Türkiye de anlaşmayı imzalayan ülkelerden biriydi. IMF'nin
yapısal uyum programında "tarım reformu" diye diretmesi de bu nedenleydi.

Türkiye ekabirlerinin anlattığı gibi "kara deliklerin kapatılması" amaçlı değildi.

Tarımda mülkiyet ilişkilerini ulusötesileştirerek verimli topraklarda tarım ve tarımdan girdi sağlayan şirketleri devreye sokulması üç ayak üzerine oturur:

*1. Finansal serbestleşme:* Tarım kredilerinin tarım alanında
uzmanlaşmış bankalar yerine ticari bankalarca verilmesi.

*2. Üretimde serbestleşme* : Desteklerin kaldırılarak tarımsal girdi ve
üretim araçlarının serbest rekabet koşullarında piyasa fiyatından
karşılanması.

*3* . *Pazarda serbestleşme:* Tarife dışı korumaların, sübvansiyonların,
ithalat yasaklarının kaldırılmasıyla yerli ürünlerin ithallerle aynı
koşullarda rekabet etmesi.

Sonuç malum!

Ne var ki ABD, AB gibi büyük tarım üreticisi bloklar kendi üreticilerini bu tür bir sınırsız serbestleşmeye karşı yasa gücüyle korumaya devam etmekteler. Haklılar da! Zira, hiçbir siyasal yapı tarımda mülkiyet ilişkilerini kökten değiştiren bu yapılanmaya dayanmaz.

Gelin görün ki...

Türkiye'nin siyasetçileri hâlâ bu gerçekliliğin ayırdında değil.

Geçen hafta 204 oyla yasalaşan 5403 sayılı yasadaki değişiklik bunun son örneklerinden.

Malum, Türkiye'nin tarım toprakları hâlâ verimli.

Kimyasal gübrelemeyle yorulmuş değil. Sulama sorunları olsa da toprağa göre ürün
yetişebiliyor. Küresel sermaye için bundan ötesi can sağlığı.

Ne var ki...

Tarım alanında gelen küresel sermaye için toprak sadece tarla, çiftlik değil. Fabrika alanı da! Önemli olan toprağın ulaşım kanallarının işlediği, pazara yakın yerlerde olması.!

1997'de *Ecevit-Yılmaz *imzasıyla kurulmasına izin verilen 2002'de Devlet Bakanı olan *Bahçeli* 'nin imzasının da bulunduğu Bakanlar Kurulu kararıyla yeniden düzenlenen; Bursa'daki Cargill'in tarım alanlarında fabrikalaşması yeterince iyi bir örnek.

Malum, Türkiye toprak pazarı tohum devi Cargill gibi tarımdan girdi sağlayan ilaç, kimya gibi tekeller için de cazip.

Ama, kent ve çevresindeki topraklar eskisi gibi bol değil. Bu durumda geriye tarım toprakları kalıyor.

Tarım topraklarının sanayiye açılması ise "Toprağımı kendi rızamla satıyorum" demekle olmuyor.

Zira, tarım insan yaşamının temel gereksinimi. Talebi sürekli ve ikame edilemez nitelikte. Yani kullanım değeri çok yüksek!

Bu arada...

Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu'nun talep etmesi halinde tarım arazilerinde yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımıyla ilgili yatırımların yolunun açıldığını anımsamakta yarar var!

Kısacası, tarımsal bütünlüğün bozulması kimsenin hayrına değil ama küresel sermayenin toprak talebini de karşılamak gerekiyor!

Nasıl mı?

Yasada "tarımsal bütünlüğü bozmuyor" maddesini koyarak!

Hatta, geçici maddeyle 11.10.2004'ten önce gerekli izin alınmadan tarım dışı amaçlı kullanılma açılmış tarım arazilerini de bu düzenlemeden yararlandırarak!

Tarımda mülkiyet ilişkilerini ulusötesileştiren bu değişikliğin tabii ki bir bedeli var:

İzin almadan kullanılan "her metrekare için 5 bin YTL ödenmesi"

"Tarımsal bütünlüğün bozulmadığı" kararını kim mi verecek?

Tabii ki, iktidar partisinin denetimindeki kurumlar.

Bazıları "komplo teorisi" diyebilir ama...

Tüzük'ün Koruma Kurulu'nun oluşturulmasını açıklayan 5. maddesi bu konuda çok açık!



Türkel Minibaş - Cumhuriyet
 

Kara Kartal

Banned
gap adıyla yapılan projede doğu gene verimli hale getirilmeye çalışıldı...

-enteresan olan ise burdaki verimli arazileri yahudiler 15 senedir satın alıyor

-adamlar işi sağlama almak için çoçuklarını burda doğuruyor tc kimliği alıyor
 

Vtnsvr

New member
gap adıyla yapılan projede doğu gene verimli hale getirilmeye çalışıldı...

-enteresan olan ise burdaki verimli arazileri yahudiler 15 senedir satın alıyor

-adamlar işi sağlama almak için çoçuklarını burda doğuruyor tc kimliği alıyor
Evet karqta ülkemiz üzerine oyun üzerine oyunlar oynanıyor ama öyle bir yöneticiler seçiyoruz ki ayakta uyuyorlar.
 

HTML

Üst