Tarİhte TÜrkler Arasindakİ Ortak Özellİkler

iSpiK

Kadim Dost
Katılım
8 Ağu 2005
Mesajlar
14,482
Reaction score
0
Puanları
0
Yaş
19
Konum
KafaSına Göre...
TARİHTE TÜRKLER ARASINDAKİ ORTAK ÖZELLİKLER
Türk Devletleri hakkında bilgi verirken hepsine tek tanımlayıcı isim olarak hep “Türk” sözünü kullandık. Halbuki Türk sözü ilk defa Göktürkler için kullanıldı. Arapların İslâmiyet’i yaymak için doğuya geldikleri sırada karşılaştıkları devlet Göktürklerdi. Bu nedenle Arap tarihçiler benzer dili konuşan bütün boylara Türk (Etrâk) dediler. Daha sonra batıdaki tarihçiler de bu adı kullandılar. Çin kaynakları Göktürkler için, T’u-kü-eler diye bahsederler.

Bu bölümde anlatılmak istenen, bütün boylarda görülen ortak ve benzer özelliklerin varlığıdır. Yoksa o dönemde, bugünkü anlamda bir millet ve Türklük anlayışı yoktu. Aynı soya mensubiyet bilinci bugünkü gibi gelişmemişti. Her gurup ve boy kendini diğerlerinden ayrı görüyordu. Bu nedenle de aralarında sıkça savaşıyorlardı. Ancak gelişen olaylar ve çeşitli boylardan oluşan Hunların kurdukları devletler incelendiğinde, sosyal açıdan bazı ortak özellikleri gözlenmektedir. Daha sonra göreceğimiz diğer boyların da kuracakları devletlerde de benzer özellikler görülmektedir.

Askeri anlayışları ve buna uygun özel nitelikler olan gözü peklik, savaşanlar arası dayanışma, üste kesin itaat hemen hepsinde aynıydı. Madenleri işlemeleri, ata hükmetmeleri ve üzengi kullanmalarından savaş taktiklerine kadar benzerlikler vardı. J.P.Roux (s.16), yüksek onur ve verilen söze sadık kalma konusunun bütün Türk tarihi boyunca karşımıza çıktığını aktarır. Türkler, egemenlikleri altındaki halklara ve birbirlerine verdikleri sözleri tutuyorlardı. Yaptıkları antlaşmaları karşı taraf bozmadıkça aynen uyguluyorlardı. Nitekim Atilla, Roma’ya girmeyeceğine dair Papa I.Leo’ya verdiği sözü, kendisini engelleyecek bir güç yokken tutmuştur. Akhunlar ise, kendileri güçlü olmalarına rağmen I.Firuz ihanet edene kadar verdikleri sözden dönmediler. Türklerin güçlü oldukları dönemlerde dahi gösterdikleri bu hoşgörü anlayışı, imparatorluklar kurabilmelerinin önemli bir nedeni olmuştur.

Boyların ırkçılık yaptıklarına pek rastlanmaz. Zaten eğer ırkçılık yapsalardı, egemenlikleri altındaki diğer halkları kendileri gibi olmaya zorlarlardı. Halbuki konu içerisinde de gördüğümüz gibi, diğer halkların kimliklerini muhafaza etmelerine izin verdiler. Ayrıca Bulgar Türklerinden Kurum Hanı iki paragraf aşağıda aktarılan sözlerinden de anlaşılacağı üzere, insanlara iyilik etmeye çalıştılar.

Türk boyları yönetimlerinde adaletten ayrılmamaya gayret ettiler. Zaten adaletten ayrılanlar kısa sürede yıkıldılar. Atilla kendisine suikast düzenleyen Bleda’yı bir heyet önünde sorguya çekti (445). Karadeniz’in kuzeyi ile Hazar Denizi arasında yaşayan Hazar Türklerinde (7-8. yüzyıl) ülkedeki her din mensubunun davalarına bakabilmek için değişik dinlerden yedi ayrı yargıç vardı. Ama, ihanet eden nankörlere karşı hepsi de acımasız oldular.

Yukarıda kısaca bahsedilen üç devletten de anlaşılacağı gibi, Türkler 45-55. enlemlerde 4. ve 6. yüzyıllar arasında çok geniş bir alana hakim oldular. Bu bölgelerden Orta Asya’da halen Türk Devletleri vardır. Hindistan’ın kuzeyinde ise 18. Yüzyılın ortalarına kadar kısa aralıklarla egemenliklerini sürdürdüler. 1919 yılında Anadolu’daki Türklerin yaptıkları Kurtuluş Savaşına bu bölgeden de (bir kısmı bugünkü Pakistan) maddi ve manevi yardımlar gönderildi. (Bazı tarihçiler bugünkü Afganistan’da yaşayan Peştunların, proto-Türk olan Vusunların devamı olduğunu söylerler.) Karadeniz’in kuzeyi ise, kısa bir aradan sonra yaklaşık 1000 yıl kesintisiz olarak Türklerin egemenliğinde kaldı. Hazarlar, Bulgarlar, Peçenekler (kitabın Haçlı Seferleri bölümünde daha ayrıntılı bilgi verilecektir), Kıpçaklar, Tatarlar, Nogaylar hep bu bölgelerde hüküm sürdüler.

Balkan Bulgar Türklerinin hanı Kurum Han, 811 yılında Bizans İmparatoru Nikephoros’u yendi. Yenmesine rağmen Türkler yine de Bizanslılara iyilik etmekten geri durmadılar. İbrahim Kafesoğlu’nun G.Feher’den ve V.Beşevliev’den ayrı ayrı aktardığına göre (s.97), Direklerdeki 2. Bulgar kitabesinde yazılı olan Bulgar Türklerinin hanının şu sözleri bu davranışa işaret etmektedir. “Doğru insanı ve yalancıyı, Tanrı bilir. Bulgarlar (Türkler), Hıristiyanların (Bizanslılar) iyiliği için çok çalıştılar. Ancak onlar bunu unuttu. Fakat Tanrı biliyor.” Gerçekten de Türklerin bu konudaki düşünce ve yapıları günümüze kadar hep aynı kaldı. (Kurum hanın Nikephoros’un kafasını kestirip içinde şarap içtiği iddası vardır. Bu olay Türk kültürüne uymamaktadır. Hakanın yukarıdaki anlayışıyla ve davranışlarıyla da taban tabana zıttır. Ayrıca İbrahim Kafesoğlu’nun aktardığına göre (s.94), bu konuyla ilgili bilgi, olaydan iki asır sonra yazılmış Leon Grammaticos’un eserine, sonradan bilinmeyen birisi tarafından ilave edilmiştir.)

Atilla’dan sonra devlet içerisindeki diğer halklar ayaklanmaya başladı. Bunun üzerine devlet içerisindeki kurucu Hun Türkleri, doğuya doğru kayarak devletlerini sürdürdüler. 540 yılında dahi, Yunanlıları yenecek güçleri vardı. Bu sıralarda I. Göktürk Devleti’nin Avarları (Çin kayıtlarında Juan Juan) yenerek devlet kurmasının sonucunda Avarlar, batıya doğru göç ederek Balkanların kuzeyine kadar geldiler. Bölgede hakimiyet kurdular. Yunanistan’ı işgal ettiler (591). Balkanlarda hakim olan Avarlar, Türkçe konuşuyorlardı. Bu durum Avarların muhtemelen Avrupa’daki Hun Türkleriyle birleştiklerini gösterir. (Çünkü Karadeniz’in doğusunda kalan Avar gurubunun dili Türkçe değildir.) Ancak daha sonra dillerini kaybetmeye başladılar. Böylece önce Slavlaştılar. 8. yüzyılın sonunda Avar hanının vaftiz edilmesiyle tamamen Hıristiyan oldular. (Bu guruptan daha önce göç sırasında ayrılıp doğuda kalanlar bugünkü Dağistanlılardır.)

Avarlar kendilerinden hemen sonra bölgeye gelen Bulgar Türklerini, onlar da kendilerinden sonra gelen Peçenekleri etkilediler. Bu bölgede dillerini kaybeden bazı guruplar önce Slavlaştılar, sonra Hıristiyanlaştılar. Bir kısmı ise doğuya çekilerek orada ayrı bir devlet kurdular. İdil (Volga) Bulgar Türk Devleti böyle kuruldu. Peçeneklerin ise, Malazgirt Savaşında Alparslan’ın yanında yer alanları Müslüman oldular. Balkanlarda kalanların bazıları Hıristiyanlaştılar. Ama bir kısmı Doğuya doğru göç ettiler. (Bu konuda kitabın Haçlı Seferleri bölümünde daha geniş bilgi verildi.)

Tarihte Türklerin boylarında görülen ortak özellikler:

(Bu özelliklerin çoğunu J.P.Roux sıralamaktadır.)

§ Yüksek onur

§ Sözünün eri olma

§ Irkçılık yokluğu

§ Çevresindekilere hizmet arzusu

§ Bağımsızlık isteği

§ Maddi ve manevi sağlamlık

§ Gözü peklik

§ Üste kesin itaat

§ Mağdurlara karşı merhamet

§ Savaşanlar arası dayanışma

§ İhanet edenlere karşı acımasızlık

§ Gerektiğinde kendisinin ve düşmanının hayatını hiçe sayma

Yukarıdaki özellikler bazen toplumsal, bazen kişiseldir. Her özellik Türk olduğunu düşünen her kişide olmayabilir. Ama tarihteki önemli olaylar genelleme yapılmasına izin vermektedir. Belgelenen tarihte Türklerin ilk ünlü devlet adamı olan Mete’den, Atatürk’e kadar, bu özelliklere daha çok sahip olan kişiler Türkleri ileriye taşımışlardır. Dolayısıyla bir kimse kendisinin Türklükle bağdaşır davranışta bulunup bulunmadığına, yukarıdaki özelliklerle ne kadar uyum sağladığına göre karar verirse daha isabetli olur.

İsmail Hakkı KÜPÇÜ
 
Ellerine Sağlık Bilgi İçin Teşekkürler.
 
Gerektiğinde kendisinin ve düşmanının hayatını hiçe sayma
bak bu doru
 
§ İhanet edenlere karşı acımasızlık ...

Yinede önce merhamet etmesini biliriz. Akıllanmazsa cezasınıda vermesini biliriz...
 
iSpiYonCu' Alıntı:
Boyların ırkçılık yaptıklarına pek rastlanmaz. Zaten eğer ırkçılık yapsalardı, egemenlikleri altındaki diğer halkları kendileri gibi olmaya zorlarlardı. Halbuki konu içerisinde de gördüğümüz gibi, diğer halkların kimliklerini muhafaza etmelerine izin verdiler.

§ Irkçılık yokluğu

Irkçılık kavramını tanımadan bu sonuca varmak yanlıştır ayıptır.

Irk bildiğiniz üzere sosyal olarak, genetik olarak, yapı olarak, düşünce olarak birbirine benzeyen kişilerin oluşturdukları topluluğa verilen isimdir. Çı eki ise bir şeyi seven veya savunan insana o şeyi sevdiğini ve savunduğunu belirtmek için bir düşünce veya ülkü - ideal sahibi olduğunu anlatmak için eklenir...

O halde Irkçılık milliyetçiliktir.

Ancak bildiğiniz üzere amerikan devletinde siyahlar ve beyazlar gibi iki unsur vardır.Ve her ne kadar siz bilmesenizde kölelik 1960 lara kadar devam etmiş ve siyahlar sürekli aşağılanmışlardır. Bu aşağılanmadan kurtulduktan sonra bu belirtiler devam etmiş ve aynı okullara gitmeleri bir siyahinin ölümüyle sonuçlanabilir duruma gelmiştir.İşte bu ayrımı yapmak istemeyen amerikalıların ortaya attığı RASCISM kavramı bizim dilimize her ne hikmetse ırkçılık olarak geçmiştir.Ben bunu o zamanlarda sovyet rejiminin Türk gençliği üzerine kurduğu baskıya bağlıyorum.Çünkü sovyet rejimde insanların kendilerini bilmesi ve bir birlik halinde toplanmaları istenmemiştir.Onun içinde her Türk boyuna milletine "siz kırgızsınız Türk değil, Siz kazaksınız Türk değil, Siz Azerisiniz Türk değil" vb. gibi beyin yıkayıcı telkinlerde bulunmuşlardır.

ORHUN Kitabelerini inceleyen bilim insanları araştırmalarını tamamladıkları zaman inanılmaz bir şaşkınlık içine düşmüşler ve Türklere kaşı olan hayranlıkları bir kere daha artmıştır.Onun sebebi ise bugün medeni olduklarını ifade etmeye çalışan insanların bir çoğunun ataları henüz köyler oluşturmadan önce Türkler inanılmaz bir birlik ve beraberlik sağlanmış ve bu birlik beraberliklede güçlü ülkeler kurmuşlar
bu birlik ve beraberliğin mayasınıda MİLLİYETÇİLİKLE yapmışlardır.Sizden sadece şu cümleyi dikkatlice okumanızı ve içeriğiniz düşünmenizi istiyorum...

- ÜZE KÖK TENGRİ BASMASAR ASRA YAĞIZ YİR TELİNMESER EY TÜRK BUDUN İLİNGİN TÖRİNGİN KİM ARTADU... TÜRK BUDUN ÖKÜN...

"(Üstte mavi gök çökmezse Altta yağız yer delinmese, Ey TÜRK milleti senin ilini töreni kim bozabilir. TÜRK MİLLETİ SİLKİN VE KENDİNE GEL...)"

Sadece bu cümlenin içindeki anlamı kavrayabilen kişiler bile benim ne demek istediğimi anlayacaklardır.

Bir örnekte Oğuz Kağandan hani küçükken ders kitaplarında okumuşsunuzdur üç oğlu dağhan denizhan gökhan, üç oğlu ayhan yıldızhan güneşhan...İşte küçükken kitaplarda okuduğumuz sonra büyüyünce hiç merak bile etmediğimiz o KUTLU TÜRK hükümdarı TÜRKLÜK DUASI adı verilen duasında demektedir ki...

"ULU TANRI !.
GÜZEL TANRI !.
GÖK TANRI !.

Sen Türk'ü Türk yurtlarını koru !..

Acunu ( Dünyayı ) Yaratan Yüce Tanrı !.


TÜRK'e insaniyetten evvel TÜRK milletini düşündür. İnsanların insaniyet dedikleri şey, göz boyamak için icat edilmiş bir boyadır. İnsaniyet maskesi taşıyan öyle milletler vardır ki maskelerinin altında canavarlar yaşar. İnsaniyeti gören olmadı. "

Gerçektende sürekli duyduğumuz medeniyet, insan hakları, insaniyet vb gibi kavralar herkese işlerken neden Türklere işlemez...

Ermeniler annesinin karnından bebeğini çıkarıp kızartıp babasına yedirirken,
Çinliler direk kendileri yerken,
kürdler 3 aylık bebeğin beynine 4 tane kurşun sıkarken
araplar mehmetçiklerimizi trenlerde yakarken
rumlar türk çocuklarına tecvavüz ederken
yunanlılar izmiri al kana boyarken

bu insanlığı gören oldumu...

Peki Oğuz Kağan bize bin yıllarca öncesinden gördüğü şeyi dua olarak bırakırken biz ne yaptık. MİLLETİNİ SEVMEYİ IRKÇILIK olarak kabul ettik...
O halde ben ırkçıyım.Çünkü TÜRK ırkçılığı kafatası boyutlarını ölçmekle yapılmaz.HİTLERİN NAZİZMİNE, MUSSOLİNİN FAŞİZMİNE benzemez.TÜRK IRKÇILIĞINDA TÜRK'ün dünyaya gönderilmesinin bir sebebi vardır.Diğerleri üstüne efendi olsun diye.Onları nizamla adaletle yönetsin diye...

TEKRAR ediyorum eğer IRKÇILIK TÜRK IRKÇILIĞIYSA ben ırkçıyım...

Kızan arkadaşlarla her türlü seviyeli tartışmaya hazırım. Eğer karşıysanız ve tartışmak istiyorsanız seviyeli bir şekilde görüş alış verişi yapabiliriz...
 
güzel paylasım dostum... aynen..
 
iki mükemmel yazı...ellerinize sağlık...Ne mutlu Türküm diyene....
 
Geri
Üst