Sh0ck
∂σğαℓ αƒяσ∂ιzуαк
TANRI MİSAFİRİ
Evvel zaman içinde batıda Yotan diye bir köy varmış. Köyde pek namazı
niyazı olmayan Ali Mahmut diye bir köylü yaşarmış.
İşin doğrusu Ali Mahmut dönemin sayılı ateistlerindenmiş. Köyün imamı da,cemaat de bu durumdan pek hoşnut değillermiş.
Gel zaman git zaman bizim ateist Ali Mahmut bir gün Hakk'ın rahmetine kavuşmuş.
Köyün imamı:-"Ben bu adamın cenaze namazını kılmam" diye diretmiş.
Köy halkı da:-"Allah'a inanmıyordu biz bu herifi gömmeyiz" diye tutturmuşlar.
Durumu gören köyün yaşlılarından Müzeyyen Hanım, köyün dışındaki tepelerden
birinde, tek başına yaşayan, köylülerin "İşdeli İsmail" diye andıkları köylüye haber vermiş.
İsmail'in de pek namazla ilgisi yokmuş ama yine de o köye gitmiş cenazeyi almış ve kendi evinin yakınlarında bir yere gömmüş.
O akşam imam Nazmi efendi, müezzin Mustafa efendi ve tüm cemaat uykularında aynı rüyayı görmüşler.
Ali Mahmut cennette çok iyi bir yer de keyif yapıyormuş.
Sabah herkes birbirine rüyayı anlatmış.
İmam, müezzin yanlarına bekçi Şinasi Efendi'yi de alıp sabah karanlığında yola çıkıp öğleye doğru İsmail'in yanına gelmişler.
İmam sormuş:
- "Kardeşim sen nasıl bir dua ettin ki bu imansız Allah katında bu kadar iyi bir yere gitti?"
İsmail Efendi:
- "Vallahi ben bir şey yapmadım, rahmetliyi gömdüm. Sonra da yüzümü gökyüzüne çevirip;
- Allah'ım bazen soğuk kış gecelerinde, bazen sıcak yaz günlerinde insanlar kapımı çaldı ve biz "Tanrı misafiriyiz" dediler. Ben de senin misafirlerini en iyi şekilde ağırladım. Misafirleri güvenip bana gönderdiğin için onlara da neyim varsa yoksa yedirdim. Ben sana ilk defa bir misafir yolluyorum, sen de benim güvenimi boşa çıkarma olur mu?" dedim..
-----------------------------------------------------------------------------------------
Doğruluk
Zalim bir vali vardı. Bu vali bir gün adamlarını göndererek Hasan Basri Hazretleri'ni yakalatmak istedi. O da bir vakit ders verdiği Habib-i Acemi Hazretleri'nin kulübesine gelip saklandı. Valinin adamları geldi ve hışımla:
- Hasan Basri'yi (r.a.) gördün mü? diye sordular.
O gayet sakin:
- Evet, dedi.
- Nerede?
- İşte şu kulübemde...
Adamlar kulübeye daldı, fakat bir türlü Hasan Basri Hazretleri'ni bulamadılar. Dışarı çıkınca tehdit edip:
- Ya şeyh, niçin yalan söylüyorsun? dediler.
- Ben yalan söylemedim, dedi. Siz göremedinizse, benim suçum ne?
Tekrar girdi, aradı, fakat bulamadılar. Onlar gidince, Hasan Basri Hazretleri:
- Ey Habib! Biliyorum ki Rabb'im senin hürmetine beni onlara göstermedi. Fakat yerimi niçin söyledin, hocalık hakkı yok mudur? dedi.
Hazreti Habib mahcub bir şekilde:
- Ey Üstadım! Sizi bulamamaları benim hürmetime değil, doğru söylediğimizdendir. Çünkü bilirsiniz ki, Doğruların yardımcısı Allah'tır. Eğer yalan söyleseydim, sizi de beni de götürürlerdi, dedi.
Tevil yapmaya, bir zalimin elinden bir mazlumu kurtarmak için, yalan söylemeye ruhsatın olduğu yerler olsa bile, efdal olan, eğer Habib-i Acemi Hazretleri gibi bir teslimiyetiniz varsa, doğruyu söylemektir.