harbikiz
New member
- Katılım
- 23 Haz 2007
- Mesajlar
- 1,473
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
10 Nisan 2010 Anayasada değişiklik paketi ortaya çıktığından beri günlerce muhalefet partilerine “gelin konuşalım, uzlaşalım” diye çağrılar yapan hükümet ve AKP Genel Merkezi’nin ne denli içten olduğu ortaya çıktı.
Paketin Meclis Anayasa Komisyonu’nda müzakereye başlandığı önceki gün takke düştü, kel göründü. RTE, hükümette hazırlanan değişiklik paketini partilere, sivil toplum örgütlerine götürdüğü günlerde; muhalefetle uzlaşma, mutabakat aradığını söylüyordu.
Fakat komisyon çalışmalarının ilk günü iktidar partisinin uzlaşma, mutabakat gibi öğelerdeki tutumunun tamamen bir oyun olduğu görüldü.
Oysa kamuoyu önünde sanki uzlaşmayı, mutabakatı arıyormuş da muhalefet partileri buna yanaşmıyormuş gibi bir izlenim vermekten başka hiçbir amacı, gayesi yok! MHP umudunu kesmiş: Müzakerelere kerhen katılıyor.
CHP ise, uzlaşma, mutabakat yolunu açabilmek için son bir hamle yapıyor.
Yargıyı yürütmenin emrine alacak iki madde ile parti kapatılmasıyla ilgili maddenin referanduma götürülmesini… diğer maddelerin uzlaşarak gereken 367 oyla TBMM’de kabul edilmesini öneriyor.
Dünlere kadar uzlaşma, mutabakat çığlıkları atan AKP; mantığa, sağduyuya, üstelik uzlaşma kültürüne uygun öneriyi reddediyor.
AKP şark kurnazlığı huyuna uygun davranıyor.
Önce yargıya yürütme (hükümet) kelepçesi vuracak iki madde ile parti kapatmayı TBMM’nin iznine bağlayan maddeleri değiştireceğini ilan etti.
Baktı ki bu üç maddeyi TBMM’den ve ola ki referandumdan geçirmek riskli.
Üç maddeyi referandumda halka yutturabilmek için memurlara, işçilere, ombudsmanlık gibi süs çiçeği maddelerle birlikte bir paket içine aldı.
***
Anayasa Komisyonu’nda AKP’ye mantık, sağduyu egemen olacak mı?
Temel hedef yargıyı yürütmenin buyruğuna almaktan alıkoyacak düzeltme önerilerine yeşil ışık yakacak mı?
Sorusu bile abes! Ne komisyonda ne de Meclis genel kurulundaki görüşmelerde hatadan, yanlıştan döneceğine olasılık tanımak olanaksız.
Paketin referandumda yüzde 50’nin üzerinde onay alması için partinin de devletin de maddi manevi bütün olanaklarını -hiç kuşkunuz olmasın- seferber edecek.
***
Ne ki çıkmamış candan umut kesilmezmiş.
CHP lideri Deniz Baykal; AKP’nin partizan demokrasisinde yaşadığımızı… ülkenin Çankaya’dan başlayarak RTE yörüngesinden herhangi bir sapma göstermeden yürüdüğünü bile bile… birkaç gündür son bir hamle ile yargı bağımsızlığını hükümetin elinden kurtarmaya çalışıyor.
AKP’den umudunu kesmiş ama; TBMM’den geçecek değişikliği anayasal yetkilerini kullanarak Çankaya’daki AKP’linin frenlemesini öngören girişimlerde bulunuyor.
Çankaya’ya üç maddeyi referanduma götür, gerisini biz Meclis’te halkoyuna gereksinmeden kabul ederiz, diyor ve:
Üstelik “bu fırsatı kaçırmamasını ve Türkiye’nin cumhurbaşkanı olduğunu göstermesini” istiyor.
Sanki Baykal’ın önerisine hemen yanıt vermesi isteniliyor ve bekleniyormuş gibi; dün Çankaya’dan kimi köşelere, kimi Çankaya muhibbi muhabirlere iletilen “görüş” ise; Cumhurbaşkanı’nın Baykal’a yanıt vermeyeceğini açıklıyordu.
***
Baykal’ın son hamlesi siyasal bir manevra değil.
Başlıca amacı referandumdan önce ve sonra kimi daha da ağır siyasal, yargısal, toplumsal bunalımların önüne geçmek. Yargıyı AKP’nin elinden kurtarmak!
Lakin Çankaya’daki AKP’li göreve başladığından beri “tarafsızlığı” bir yana bıraktı.
Hemen her konuda sürekli hükümet ağırlıklı davranışlar sergilediği dikkate alınırsa Baykal’ın önerdiği veya kendi bulabileceği çözüm olanaklarıyla tartışmalara akılcı bir yön vermesi, demokratik rejimi olası bunalımlardan koruması beklenebilir mi acaba?
Ya da Cumhurbaşkanlığı görevine gelirken TBMM’de:
“…Cumhurbaşkanı sıfatıyla… Anayasaya, ‘hukukun üstünlüğüne’, ‘demokrasiye’, Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağına… ve üzerine aldığı görevi ‘tarafsızlıkla’ yerine getirmek için bütün gücünle çalışacağına, Büyük Türk milleti ve tarih huzurunda, namusu ve şerefi üzerine yemin ettiğini”…
…Acaba anımsayacak mı?..
kaynak
Paketin Meclis Anayasa Komisyonu’nda müzakereye başlandığı önceki gün takke düştü, kel göründü. RTE, hükümette hazırlanan değişiklik paketini partilere, sivil toplum örgütlerine götürdüğü günlerde; muhalefetle uzlaşma, mutabakat aradığını söylüyordu.
Fakat komisyon çalışmalarının ilk günü iktidar partisinin uzlaşma, mutabakat gibi öğelerdeki tutumunun tamamen bir oyun olduğu görüldü.
Oysa kamuoyu önünde sanki uzlaşmayı, mutabakatı arıyormuş da muhalefet partileri buna yanaşmıyormuş gibi bir izlenim vermekten başka hiçbir amacı, gayesi yok! MHP umudunu kesmiş: Müzakerelere kerhen katılıyor.
CHP ise, uzlaşma, mutabakat yolunu açabilmek için son bir hamle yapıyor.
Yargıyı yürütmenin emrine alacak iki madde ile parti kapatılmasıyla ilgili maddenin referanduma götürülmesini… diğer maddelerin uzlaşarak gereken 367 oyla TBMM’de kabul edilmesini öneriyor.
Dünlere kadar uzlaşma, mutabakat çığlıkları atan AKP; mantığa, sağduyuya, üstelik uzlaşma kültürüne uygun öneriyi reddediyor.
AKP şark kurnazlığı huyuna uygun davranıyor.
Önce yargıya yürütme (hükümet) kelepçesi vuracak iki madde ile parti kapatmayı TBMM’nin iznine bağlayan maddeleri değiştireceğini ilan etti.
Baktı ki bu üç maddeyi TBMM’den ve ola ki referandumdan geçirmek riskli.
Üç maddeyi referandumda halka yutturabilmek için memurlara, işçilere, ombudsmanlık gibi süs çiçeği maddelerle birlikte bir paket içine aldı.
***
Anayasa Komisyonu’nda AKP’ye mantık, sağduyu egemen olacak mı?
Temel hedef yargıyı yürütmenin buyruğuna almaktan alıkoyacak düzeltme önerilerine yeşil ışık yakacak mı?
Sorusu bile abes! Ne komisyonda ne de Meclis genel kurulundaki görüşmelerde hatadan, yanlıştan döneceğine olasılık tanımak olanaksız.
Paketin referandumda yüzde 50’nin üzerinde onay alması için partinin de devletin de maddi manevi bütün olanaklarını -hiç kuşkunuz olmasın- seferber edecek.
***
Ne ki çıkmamış candan umut kesilmezmiş.
CHP lideri Deniz Baykal; AKP’nin partizan demokrasisinde yaşadığımızı… ülkenin Çankaya’dan başlayarak RTE yörüngesinden herhangi bir sapma göstermeden yürüdüğünü bile bile… birkaç gündür son bir hamle ile yargı bağımsızlığını hükümetin elinden kurtarmaya çalışıyor.
AKP’den umudunu kesmiş ama; TBMM’den geçecek değişikliği anayasal yetkilerini kullanarak Çankaya’daki AKP’linin frenlemesini öngören girişimlerde bulunuyor.
Çankaya’ya üç maddeyi referanduma götür, gerisini biz Meclis’te halkoyuna gereksinmeden kabul ederiz, diyor ve:
Üstelik “bu fırsatı kaçırmamasını ve Türkiye’nin cumhurbaşkanı olduğunu göstermesini” istiyor.
Sanki Baykal’ın önerisine hemen yanıt vermesi isteniliyor ve bekleniyormuş gibi; dün Çankaya’dan kimi köşelere, kimi Çankaya muhibbi muhabirlere iletilen “görüş” ise; Cumhurbaşkanı’nın Baykal’a yanıt vermeyeceğini açıklıyordu.
***
Baykal’ın son hamlesi siyasal bir manevra değil.
Başlıca amacı referandumdan önce ve sonra kimi daha da ağır siyasal, yargısal, toplumsal bunalımların önüne geçmek. Yargıyı AKP’nin elinden kurtarmak!
Lakin Çankaya’daki AKP’li göreve başladığından beri “tarafsızlığı” bir yana bıraktı.
Hemen her konuda sürekli hükümet ağırlıklı davranışlar sergilediği dikkate alınırsa Baykal’ın önerdiği veya kendi bulabileceği çözüm olanaklarıyla tartışmalara akılcı bir yön vermesi, demokratik rejimi olası bunalımlardan koruması beklenebilir mi acaba?
Ya da Cumhurbaşkanlığı görevine gelirken TBMM’de:
“…Cumhurbaşkanı sıfatıyla… Anayasaya, ‘hukukun üstünlüğüne’, ‘demokrasiye’, Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağına… ve üzerine aldığı görevi ‘tarafsızlıkla’ yerine getirmek için bütün gücünle çalışacağına, Büyük Türk milleti ve tarih huzurunda, namusu ve şerefi üzerine yemin ettiğini”…
…Acaba anımsayacak mı?..
kaynak