HAKAN
YalnıZ Kurt
- Katılım
- 12 Şub 2009
- Mesajlar
- 1,922
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Taşeron işçilerin isimleri yok biliyor musunuz? Onlara “personellll” diye bağırıyorlar hastane koridorlarında . Bazan da, firmalarının isimleriyle.. Örneği firmanın ismi (Çalışkan Temizlik Ltd.Şti ise) “Çalışkan buraya gel” diye hitap ediliyor. Kimi zaman “geçici” kimi zaman “şirket elemanı” oluyor adları . Hastane yönetimiyle konuşuyoruz “bunlar” diye hitap ediyor, onlar asla “çalışanlarımız” olmayı hak edemiyor. Oysa toplam işin yarısından fazlasını onlar yapıyor.
Onlar asla Ayşe hanım, İbrahim bey olmayı hak edemiyorlar. Ya da arkadaşça bir Ayşe ya da İbrahim… Onlar görünmez bir emekle hastaneleri temizliyorlar, sadece paspasları ve elleri görülüyor, yüzleri yok; bakan gözleri, gülen ağzı…
“Ben” diyor bir “Tam 12 senedir hastaların altını temizliyorum, adamın orasını burasını silip, dezenfekte ediyorum, karısı bile o kadar yakın olmamıştır hayatta, ama biz öyle çalışıyoruz” diyor. Derken pişman değil ama öfkeli… Devlet hastabakıcı kadrosu vermediği için temizlik işçisi diye alınanlar hasta bakıcılık yapıyorlar. Ama sokağa atılıyorlar; onlarca, yüzlerce, binlercesi sokağa atılıyor. Nasılsa sokakta onlardan çok diye bakılıyorlar…
Ama onların isimleri yok. Yüzleri belirsiz, yanındaki doktor, hemşire sokakta görse tanımaz, yanından geçer gider. Sadece elleri var, pasası tutan, hastanın en mahrem yerlerini temizleyen…
Tıp fakültesinde tam 19 yıl çalışmış diğeri, hiç aralıksız tam 19 yıl. çalıştığı taşeron firma ihaleyi kaybedince bazı işçilere “artık işe yaramıyorsunuz” denilip kapı gösterilmiş. 19 yıl az bir zaman değil. İnsan doğar ve genç kız olur, deli kanlı olur… Ne bir teşekkür, ne bir kusura bakma, böyle yapmak zorunda kaldık… Hiçbir şey… 1 Ocak sabahı işe gittin ve “ismin listede yok, işe başlayamazsın.” Peki ama neden? Bir açıklama yapma sorumluluğunuz yok mu? Yasalar bile (gerekçesini yazılı olarak) bildirmelisin diyor. Peki ya insani bir vefa duygunuz da mı yok..!
Hiçbir hakkın yok demişler. Kıdem tazminatı vs. Niye? Çünkü ihale her yıl yapıldığı için hak birikmiyor. 19 yıl sürekli asgari ücrete çalış. Arada ödenmeyen, girdi-çıktı yapılan SSK primleri cabası… Oysa emekliliğine 2 yıl kalmış. Üç kuruş emekli maaşı onun güvencesi olacaktı, muhtemelen ilerlemiş yaşına rağmen yine bir yerlerde temizlik işi bulup çalışmaya devam edecekti. Malum, hayat zor.
Kapitalizmin kendi freni yok. Önüne işçi sınıfı çıkana kadar sürükleyebildiği yere kadar sürüklüyor işçileri. Ama o kadar köşeye sıkıştılar ki… Bu zulüm, bu haksızlık, bu insan yerine konmama öyle “idare edilir” gibi değil. Öyle beş paket makarna, yarım ton kömürle de kanacak gibi hiç değil...!
Emekçiler örgütlenmeyi yeniden keşfediyorlar. Bu onların genlerinde var. Kalıtımsal bir “hastalık” yani…
Sağlık emekçileri Devrimci Sağlık İş’le hayata yeniden başlıyor. Yok sayılan benliklerini, bilinmeyen isimlerini, silinen yüzlerini ortaya çıkarıyor. Suratlarına çalıyorlar karşısına çıkanların: Yoksayan patronlarının, görmezden gelen yanıbaşındaki kadrolu denilen sınıf arkadaşlarının. İşçi sınıfı yeniden hak arama mücadelesini ve örgütlenmeyi öğreniyor… Genlerindeki kalıtımsal alışkanlıkla büyük bir istekle yapıyor bunu…
Tufan SERTLEK - DİSK/Dev Saglık-İş Sendikası Genel Sekreteri
Onlar asla Ayşe hanım, İbrahim bey olmayı hak edemiyorlar. Ya da arkadaşça bir Ayşe ya da İbrahim… Onlar görünmez bir emekle hastaneleri temizliyorlar, sadece paspasları ve elleri görülüyor, yüzleri yok; bakan gözleri, gülen ağzı…
“Ben” diyor bir “Tam 12 senedir hastaların altını temizliyorum, adamın orasını burasını silip, dezenfekte ediyorum, karısı bile o kadar yakın olmamıştır hayatta, ama biz öyle çalışıyoruz” diyor. Derken pişman değil ama öfkeli… Devlet hastabakıcı kadrosu vermediği için temizlik işçisi diye alınanlar hasta bakıcılık yapıyorlar. Ama sokağa atılıyorlar; onlarca, yüzlerce, binlercesi sokağa atılıyor. Nasılsa sokakta onlardan çok diye bakılıyorlar…
Ama onların isimleri yok. Yüzleri belirsiz, yanındaki doktor, hemşire sokakta görse tanımaz, yanından geçer gider. Sadece elleri var, pasası tutan, hastanın en mahrem yerlerini temizleyen…
Tıp fakültesinde tam 19 yıl çalışmış diğeri, hiç aralıksız tam 19 yıl. çalıştığı taşeron firma ihaleyi kaybedince bazı işçilere “artık işe yaramıyorsunuz” denilip kapı gösterilmiş. 19 yıl az bir zaman değil. İnsan doğar ve genç kız olur, deli kanlı olur… Ne bir teşekkür, ne bir kusura bakma, böyle yapmak zorunda kaldık… Hiçbir şey… 1 Ocak sabahı işe gittin ve “ismin listede yok, işe başlayamazsın.” Peki ama neden? Bir açıklama yapma sorumluluğunuz yok mu? Yasalar bile (gerekçesini yazılı olarak) bildirmelisin diyor. Peki ya insani bir vefa duygunuz da mı yok..!
Hiçbir hakkın yok demişler. Kıdem tazminatı vs. Niye? Çünkü ihale her yıl yapıldığı için hak birikmiyor. 19 yıl sürekli asgari ücrete çalış. Arada ödenmeyen, girdi-çıktı yapılan SSK primleri cabası… Oysa emekliliğine 2 yıl kalmış. Üç kuruş emekli maaşı onun güvencesi olacaktı, muhtemelen ilerlemiş yaşına rağmen yine bir yerlerde temizlik işi bulup çalışmaya devam edecekti. Malum, hayat zor.
Kapitalizmin kendi freni yok. Önüne işçi sınıfı çıkana kadar sürükleyebildiği yere kadar sürüklüyor işçileri. Ama o kadar köşeye sıkıştılar ki… Bu zulüm, bu haksızlık, bu insan yerine konmama öyle “idare edilir” gibi değil. Öyle beş paket makarna, yarım ton kömürle de kanacak gibi hiç değil...!
Emekçiler örgütlenmeyi yeniden keşfediyorlar. Bu onların genlerinde var. Kalıtımsal bir “hastalık” yani…
Sağlık emekçileri Devrimci Sağlık İş’le hayata yeniden başlıyor. Yok sayılan benliklerini, bilinmeyen isimlerini, silinen yüzlerini ortaya çıkarıyor. Suratlarına çalıyorlar karşısına çıkanların: Yoksayan patronlarının, görmezden gelen yanıbaşındaki kadrolu denilen sınıf arkadaşlarının. İşçi sınıfı yeniden hak arama mücadelesini ve örgütlenmeyi öğreniyor… Genlerindeki kalıtımsal alışkanlıkla büyük bir istekle yapıyor bunu…
Tufan SERTLEK - DİSK/Dev Saglık-İş Sendikası Genel Sekreteri