- Katılım
- 22 Haz 2007
- Mesajlar
- 10,386
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0

8 Eylül'de vefat eden Prof. Dr. Asaf Ataseven, Sızıntı Dergisi'nin Kasım 1988 sayısında kaleme aldığı yazısında tıp ilmindeki gelişmeleri ve ölüm gerçeğini kaleme almıştı. İşte o yazı.
Tıp ne kadar gelişse de ölüm gerçeği değişmiyor
Bugün tıp ilmi düne nispetle büyük mesafeler kat etmiş, teşhis edilemeyen birçok hastalıklar teşhis edilmiş, yeni birçok tedavi metotları ve ilaçlar keşfedilmiş, bilhassa organ nakilleri ile büyük başarıya ulaşılmış bulunuyor.
Bu gelişmeler, hekimlerin gayretleri ile teknolojinin sağladığı imkânlara bağlı olarak ortaya çıkmıştır denilebilir. Gerçekten tababet, istikbalde daha büyük gelişmelere sahne olabilir. Bugün çaresiz görülen pek çok hastalık tedavi edilebilir, amansız bir hastalık olan kansere çare bulunabilir. Tabiatiyle tıbbın bir gün kansere çare bulması gerekiyor. Zira kanserin de her hastalık gibi bir sebebi olması lazım. Aslında tababetin görevi bu.
Ama ruh hastalıkları alanında aşikâr bir gelişme dikkat çekmiyor. Dün bu en büyük meçhul idi. Bugün de devam ediyor. Pek çok ilaçlar, elektroşok, hatta beyin üzerine yapılan ameliyatlara rağmen ufukta göze çarpıcı bir gelişme görülmüyor. Niçin? Çünkü ruhu ve ruh hastalıklarının sebeplerini diğer hastalıklar kadar bilemiyoruz. Bir gün bileceğiz gibi de gözükmüyor. Zira Kur'an-ı Kerim "Sana ruhu soruyorlar. Deki, ruh Rabbinin emri cümlesindedir. Zaten size ondan verilen az bir ilimden başkası değildir'' buyuruyor. O halde insan, bedeninden çok ruhunu muzır tesirlerden koruyarak; ruh hastası olmamaya gayret göstermeli, hatta dua etmelidir.
Tıp ilmi, gelecekte hastalıklarda pek çok teşhis ve tedavi metotları, hastalıklardan korunma konusunda pek çok tedbirler geliştirebilir. Ama hastalık hiçbir zaman ortadan kalkacak gibi gözükmüyor. Hatta belki AIDS gibi yeni yeni hastalıklar ortaya çıkacağa benziyor. Hele insanoğlu daha azgınlaşırsa buna müstahak olacaktır. Bir Hadis-i Şerifte İslam'ın yüce Peygamberi Hz. Muhammed (sas) şöyle buyuruyor: "Fuhuş bir toplulukta yoğunlaşırsa Allah, ismini bilmediğimiz hastalıklar musallat eder." (Munziri: Et-tergîb Vet-terhib cilt 4 shf. 4-67 Mısır Bsks., (1352), 1933)
Evet, tıptaki gelişmelere rağmen hastalık kalıyor; tabii yaşlılık da, ölüm de. İnsanoğlu bu son ikisine hiçbir zaman çare bulamayacak. Ama hasta olunca tedavi olmak hakkımız bakî. Sözü yüce Peygamberimiz'in (sas) bir Hadis-i Şerif'i ile bitirelim: "Hastalarınızı tedavi ediniz; çünkü Allah hiçbir hastalık indirmemiştir ki, onun şifasını vermemiş olsun; fakat ihtiyarlık bundan müstesnadır." (Sünen-i Tirmizi: (Terc. O.Z. Molla Mehmetoğlu) cilt.3 429, İstanbul.)
* Sızıntı, Kasım 1988
Asaf Ataseven'in ömrü hayırla geçti
Tıbb-ı Nebevi çalışmalarıyla dikkat çeken, Bezm-i Alem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi'nin vakfiyesine uygun hizmet etmesi için yaptığı mücadeleyle öne çıkan, sosyal faaliyetlerin önde gelen ismi olan Prof. Dr. Asaf Ataseven Hakk'ın rahmetine kavuştu. Ataseven, önceki gün Eyüpsultan'da dualarla uğurlandı. 1932 yılında doğan ve 1957 yılında İstanbul Tıp Fakültesi'nden mezun olan Ataseven, genel cerrahi uzmanıydı. 1984 yılından sonra 10 yıl Vakıf Gureba Hastanesi'nin başhekimliğini yaptı. Ataseven, Vakıf Gureba Hastanesi'nin aslına uygun hizmet etmesi için mücadelesiyle tanındı. Asaf Bey gibi eşi Dr. Gülsen Ataseven de sosyal faaliyetlerin öncü isimlerinden.
Prof. Dr. Asaf Ataseven*
Zaman
10 Eylül 2008, Çarşamba
Zaman
10 Eylül 2008, Çarşamba