Türkiye'de 'Türk' olmak

türk ocağı

serdengeçti
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
1,813
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
Taceddin Dergahı
Türkiye'de 'Türk' olmak​

"Türk"ten kasıt ne, meselesine gelelim önce: Bu ülkede Türk, etnik aidiyetini tarif ederken Türk aslına bağlı olduğunu öne çıkarmaktan çok, başkaca (yani Arap, Çerkez, Kürt vb. gibi) referans göstermeyen bir topluluğun adıdır. Bir etnisite olarak Türklerin soy köklerini ırsî mantıkla geriye doğru sürmelerinin imkânı yoktur. Toroslar ve Ege mıntıkasında yaşayan bazı Türkmen aşiretlerinde etnik aidiyet duygusuna dokunmak belki mümkün ama kendini Türk sayan geniş kitle, buna benzer bir etnik orijin referansından mahrumdur.

Bu niçin böyledir, kısaca izah edelim: Tarihî kayıtlarımız, aile şeceresi çıkartmak için elverişli değildir, Tahrir defterleri vergileme esasına ve hane reisi anafikrine göre tutulmuştur; soy ilişkilerini göstermek itibariyle sistematiği yoktur. Nüfus sayımı ise mâlum, 1830'larda başlatılmıştır ve o kayıtlar bile şecere çıkarmak için yeterince elverişli değildir. Bu mânâda Türk, tarihsizdir. Aristokrasisi, Burjuvazisi yani hafızası yoktur. Türk, kendini gölün suyundan bir damla gibi kültürel bağlanışlarla Türk hisseder ve bu duygu ona kâfi gelir.

Devletin resmi ismini, aidiyet adresi olarak paylaşmak Türk'e hiçbir imtiyaz tanımaz, bilakis çoğu yerde yarışa geriden başlamasını gerektirir. Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşayan ve kendini Türk hisseden birinin devletle yüz-göz olmuşluk (akrabalık, sıcaklık, samimiyet, karabet) derecesi, variyetli ve şöhretli bir sülâlenin elli ikinci dereceden uzak ve fukara akrabası olmak gibi bir şeydir. Fiilen hiçbir anlam ifade etmez; Türkiye'de kendini Türk sayanlar, Türk oldukları için bugün kadar kayırılmamış, kollanmamış, öne çıkarılmamışlardır. Onların bu isim akrabalığından paylarına düşen, devlet adamlarının ara sıra söylediği güzel sözler, vecizeler, tatlı iltifatlardır.

Türkler kendilerini, -garip bir tarihi mantıkla- Osmanlı siyaset anlayışının tabii vârisi sayarlar; Osmanlıların son zamanlara kadar Türk lâfzını pek makbul tutmayışlarına bile alınganlık göstermezler. Türklerin en tarif edici politik vasfı devletin kütlesine temas ihtiyacıdır. Bir iltisak noktası temin ettiklerinde rahatlar ve kendilerini devletin cüzü sayarlar. Bu duygunun sahici olup olmadığı, nihai tahlilde lehine işleyip işlemediği onlar için önem taşımaz. Bu yüzden, "Ağanın malı gider, azabın canı gider" sözü Türk için söylenmiş gibidir.

Siyasi ve ekonomik ganimet paylaşmakta yırtıcı olmaması ve kendini 70 milyonda bir hisse sahibi olduğu tüzel kişiliğin sahibi sanmasına mukabil Türk, başkaca aidiyet iddiası taşıyan kişi ve toplulukların "hak" peşinde koşmasını anlayamaz. Kendisi esasen devlet denilen tüzel kişilikte somut bir hakka sahip olmadığı için bu gibi iddiaları şaşırtıcı ve samimiyetten uzak bulur. Devleti sahiplenir ama bu temellük, başkalarının sahiplenişini kıskanma raddesine ulaşmaz; bilakis başkalarının hak peşinde koşmasını garipser, anlayamaz, hatta incinir.

Fiiliyatta devlet, Türk'ün dilinden başka hiçbir kültür varlığını olduğu gibi resmen kabullenmiş değildir; kaldı ki Türklerin dili de devlet tarafından sistematik devrimlere uğratılmış ve Türklerin ilerde seküler bir dünya görüşünü benimseyeceği hesabıyla dilin içini İslami kavramlardan arıtarak laik bir dil inşa etme gayretine girişmiştir. Türk, kendisini Türk kavramına bağlayan kültür unsurlarında bile incitilmiş ve hor görülmüş olmasını fazlaca umursamamıştır çünkü Türk'ün şuuraltında devlet bir "dam altı"na (sakf), gölgeliğe benzer. Bu dam altında özel yer ve hak iddia edilmesini kendisi adına bile mânâsız ve sebepsiz bulur.

Ve Türk, son günlerde yürüyüp giden alt-üst kimlik tartışmalarından bir şey anlamamakta ama derinden derine incinmektedir.

Ahmet Turan Alkan

Zaman Gazetesi, 30.11.2005

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------


Kâfire kafa tutan ve minik bir sual!​


“Öncelikle ‘Türk olmak’ yazınız, beni, nicedir anlamaya çalıştığım konuda (Türk milliyetçiliği, Türklük psikolojisi, Türk toplumunun ortak ama birkaç Türk tanıyarak anlayamayacağınız tarihsel psikolojik gelişimi) epey aydınlattı.

Nitekim bunları otomatik olarak anlayamazdım çünkü Türk değilim (Kürdüm) ama beni bu yazıyı yazmaya iten sebep, anlayamadığım bazı noktalar... Ben Kürdüm ama Kürtçeyi Türkçe kadar bilmiyorum, Türkçe konuşuyorum, Türkçe okuyorum, Türkçe dua ediyorum, Türkçe şiir yazıyorum. Buna karşılık Kürtçe yazılmış bir kitaptan hiçbir şey anlamıyorum. Bu durumda ben kendimi Türk gibi mi hissetmeliyim? Sizin Türk gibi hissetmekten kastınız nedir? Kendimi bir an Türk gibi hissetmeye zorladığımda -ki bir Türk gibi davranıyorum, okuyorum, düşünüyorum, yazıyorum vs.- kendimi inanılmaz kötü hissediyorum sanki bütün aileme büyüklerime hiç bilmesem de tarihime ve anadilime (Kürtçeye) ihanet etmişim gibi geliyor.”


Okuyucu mektubu yayınlamamak üzerine daha önce kendime söz vermiş olmama rağmen bu mektubu kısmen iktibas etmek ihtiyacı hissettim, çünkü aynı minval üzre başka tepkiler de geldi ve izin almadığım için ismini saklı tutacağım bu okuyucunun samimi bir dille ifade ettiği duygular, bana çok temsil edici göründü.

Evvela bir konuyu açıklığa kavuşturalım; “Türkiye’de Türk olmak” başlıklı yazı, sadece yazarını ilzâm eden psikolojik bir tasvir denemesiydi. Dolayısıyla kendisini Türk hissetmeyenlerin ne yapması gerektiği yolunda bir imâ taşımıyordu; böyle bir imâdan şimdi de hayâ ve içtinâb ederim.

İsmet Özel, evvelâ, şair sıfatını -üstelik hakkıyla- taşıyan biri olmak hasebiyle mesafeli bulunmak istediğim insanlar zümresine giriyor ama onun son yıllarda, tamamen vehbî bir ilhamla yakaladığı “Türk olmak” târifini ciddiye alıyor ve içinde yaşadığımız kimlik tartışmaları bunaltısında fevkalâde izah edici buluyorum. İsmet Özel, Türk’ü, “kâfire kafa tutan, onunla çatışmayı göze alan” diye tarif ediyor. Bu tarifin, tartışmakta olduğumuz kimlik meselesi boyutuyla ilgisi yoktur, zira bu tarif ortak kabul gördüğünde bütün etnik aidiyetler bir anda hükümsüz kalıveriyor.

“Türklük tarihi bir roldür” tarifi de aynı boyuttan ipuçları veriyor.

Meselenin “şâirâne bir ilham”ı aşan tarafı, Türklük denilen şeyin etnik etikete hapsedilmezden evvel tarihi bir rol ve olguyu temsil etmesidir. Osmanlıların, Kayı boyundan geldikleri halde asırlar boyunca Oğuzluğu, “saflık, kaba-sabalık ve naiflik” gibi karşılıklarla telaffuz etmekten gocunmayışlarında bu nükte var gibidir; o tarihi rol fiilen yerine getirildikten sonra adını Oğuzluğa, Kayılığa veya doğrudan Türklüğe bağlamanın pek de önemsenir bir tarafı kalmıyor.

Daha ilginci, batı dünyasının şuuraltında da Türk kelimesinin bugün fiilen, “kâfire kafa tutan” anlamıyla algılanıyor olmasıdır ve Türkiye’nin AB’ye kabulü ihtimâlinin batıda esasen ne türlü endişeler uyandırdığını da mühim oranda ifşâ eder.

AHMET TURAN ALKAN - ZAMAN

k:http://www.40ikindi.com/40pencere/oku.php?id=1538
 
ne saçma bir başlık
etnik milliyetçilik başka şey kültürel hak başka şeydir konu gidişatı kafirliğe bağlamış :) kafirlik ise bambaşka şeylerdir :)bir insana saçmalaması için para verip yazdırsan bu kadar başarılı olamaz.
 
"Türk tarihsizdir" ne demek yahu? Bu yazının "yazdırıldığı" her yerinden belli. Her cümlesinde ayrı bir hıyanet havası var. Fakat üzerimize oynanan oyunları görmek için faydalı bir yazı.

Şu an aklıma geliveren örnek, Orta Asya'da bugün Çin sınırlarında kalan "Türk Piramitleri". Hani şu, üzerinde araştırma-keşif çalışmaları yasaklanan, ağaçlarla, toprakla örtülen saklanan piramitler. Hani şu, kadim tarihten kalan piramitler ki Mısır piramitlerinden çok daha eskidir.

Dilimize dil uzatan hainler bilsin, Türk dilinin kökeni 10.000 yıl eskilere dayanır. İlk yazıtların Orhun Abideleri olduğu varsayılır fakat üzerinde anlaşılan görüş şudur: abidelerdeki anlatım ve dilbilgisi yapısı o denli kusursuzdur ki, ilk yazıt olması mümkün değildir.

Tarih sürekli yeniden yazılır beyler. Onyıllar önce, yabancı tarihçilerin tezlerine dayanılarak yazılan, saçmalıklarla dolu M.E.B kitaplarından tarih öğrenilmez.Türk tarihi derindir.

Benim anladığım Türk: bir mozaiktir. Parçaların bir araya gelmesiyle oluşan bir bütündür. Bu güne kadar 16 büyük devlet ve çok sayıda küçük beylikler kurabilen Türk milleti, kendi içinden bir parçanın ayrılıp: "ben başkayım, başka yerde yaşayacağım, başka dili konuşacağım" demesine doğal olarak şaşırır, garipser. Çünkü bu tavır kendiliğinden gelişmemiştir. Dış kaynaklı güçlerce geliştirilmiştir.
Orta Asya Türk Cumhuriyetleri tarihine bakınız; onlara dillerinin farklı olduğu söylendi, kültürlerinin farklı olduğu söylendi, kökenlerinin farklı olduğu söylendi ve bugün ayrıldılar, bölündüler. Halbuki hepimiz birdik.

Yukarıda "söylendi" dediğim şeyleri nasıl söylediler? İşte Ahmet Turan Alkan gibi satılıklarla söylediler. Neden? Çünkü o, bizden biri. Çünkü o içerde. Eli yüzü aynı bizim gibi, Türkçe konuşuyor, tanıdık geliyor.

Zaman gazetesi bir çok yerde parasız dağıtılır, bilirsiniz. Hatta apartmanların girişine deste deste yığarlar. İnsanlar kolayca ulaşabilirler ve zihinleri yeterince güçlü olmayan insanlar kolayca inanabilirler. Bu ücretsiz dağıtımın maddi kaynağının ve amacının sorgulanması gerekir.

"Türk çocuğu tarihini öğrendikçe, kendinde daha büyük işler yapma gücünü bulacaktır."
Mustafa Kemal Atatürk
 
"Türk tarihsizdir" ne demek yahu? Bu yazının "yazdırıldığı" her yerinden belli. Her cümlesinde ayrı bir hıyanet havası var. Fakat üzerimize oynanan oyunları görmek için faydalı bir yazı.

Şu an aklıma geliveren örnek, Orta Asya'da bugün Çin sınırlarında kalan "Türk Piramitleri". Hani şu, üzerinde araştırma-keşif çalışmaları yasaklanan, ağaçlarla, toprakla örtülen saklanan piramitler. Hani şu, kadim tarihten kalan piramitler ki Mısır piramitlerinden çok daha eskidir.

Dilimize dil uzatan hainler bilsin, Türk dilinin kökeni 10.000 yıl eskilere dayanır. İlk yazıtların Orhun Abideleri olduğu varsayılır fakat üzerinde anlaşılan görüş şudur: abidelerdeki anlatım ve dilbilgisi yapısı o denli kusursuzdur ki, ilk yazıt olması mümkün değildir.

Tarih sürekli yeniden yazılır beyler. Onyıllar önce, yabancı tarihçilerin tezlerine dayanılarak yazılan, saçmalıklarla dolu M.E.B kitaplarından tarih öğrenilmez.Türk tarihi derindir.

Benim anladığım Türk: bir mozaiktir. Parçaların bir araya gelmesiyle oluşan bir bütündür. Bu güne kadar 16 büyük devlet ve çok sayıda küçük beylikler kurabilen Türk milleti, kendi içinden bir parçanın ayrılıp: "ben başkayım, başka yerde yaşayacağım, başka dili konuşacağım" demesine doğal olarak şaşırır, garipser. Çünkü bu tavır kendiliğinden gelişmemiştir. Dış kaynaklı güçlerce geliştirilmiştir.
Orta Asya Türk Cumhuriyetleri tarihine bakınız; onlara dillerinin farklı olduğu söylendi, kültürlerinin farklı olduğu söylendi, kökenlerinin farklı olduğu söylendi ve bugün ayrıldılar, bölündüler. Halbuki hepimiz birdik.

Yukarıda "söylendi" dediğim şeyleri nasıl söylediler? İşte Ahmet Turan Alkan gibi satılıklarla söylediler. Neden? Çünkü o, bizden biri. Çünkü o içerde. Eli yüzü aynı bizim gibi, Türkçe konuşuyor, tanıdık geliyor.

Zaman gazetesi bir çok yerde parasız dağıtılır, bilirsiniz. Hatta apartmanların girişine deste deste yığarlar. İnsanlar kolayca ulaşabilirler ve zihinleri yeterince güçlü olmayan insanlar kolayca inanabilirler. Bu ücretsiz dağıtımın maddi kaynağının ve amacının sorgulanması gerekir.

"Türk çocuğu tarihini öğrendikçe, kendinde daha büyük işler yapma gücünü bulacaktır."
Mustafa Kemal Atatürk

Atatürkün kasteddiği beyni sulanmış hafız profilini çağrıştırıyor ,yazının neresinden baksan bir tutarsızlık bir dengesizlik bir çarpıklık var bunuda ancak kafası karışmış beyni sulanmış biri yapabilir ancak utanmasa açık açık Türkler soysuz diyecek ona da cesaret edememiş dolambaçlı cümleler kullanarak cambazlık yapmaya çalışmış.

BELKİDE KENDİ SOYSUZLUĞUNUN VERDİĞİ EZİKLİK NEDENİYLE BÖYLESİ ADİ İFTİRALARA YELTENİYOR.
 
Lütfen kaynaktaki atılmış olan başlığın aynısını kullanalım arkadaşlar.
 
BELKİDE KENDİ SOYSUZLUĞUNUN VERDİĞİ EZİKLİK NEDENİYLE BÖYLESİ ADİ İFTİRALARA YELTENİYOR.


haklısınız ....

bazı sahtekar dinciler ahmet altanlarla aynı seviyede çizgide ..

kendisi soysuz olabilir ama bu insancıklar bizim milletimizle ilgili bu kadar saçma bir yazıyı nasıl kaleme alıyor ?

bunların kemal kılıcdaroğluna gösterdiği tepkinin neden yarısını bu tür insanlara karşı göremiyoruz .ne o ? körle yatan şaşı kalkar sözünü bir kez dahamı tescilliyoruz yoksa
 
Türk oldukları için bugün kadar kayırılmamış, kollanmamış, öne çıkarılmamışlardır. Onların bu isim akrabalığından paylarına düşen, devlet adamlarının ara sıra söylediği güzel sözler, vecizeler, tatlı iltifatlardır.........

Türkler kendilerini, -garip bir tarihi mantıkla- Osmanlı siyaset anlayışının tabii vârisi sayarlar; Osmanlıların son zamanlara kadar Türk lâfzını pek makbul tutmayışlarına bile alınganlık göstermezler.


1) Devlet adamlarının söylediği güzel sözlerden kastı Atatürk'ün söyledikleri. Çünkü bu ezik fettoş dolma kalemi de bilir ki Orhun kitabelerinden beri Türklük ile ilgili Atatürk kadar söz söyleyen başka bir devlet adamı tarihte hiç olmamıştır.
Evet Türkler bu topraklarda hep hor görülmüştür. Hep azınlıkların kayrıldığı coğrafyalarda yaşamak zorunda kalmıştır. Hala da öyle, Rum, Ermeni ve Yahudilerin ülkenin en zengin tabakalarından olduğu, kürtlerin vergi vermeden elektrik paralarını bile Türklere ödeterek yaşadıkları bir ülkede yaşıyoruz. Her hafta televizyonda yeni bir kürt aşiret dizisi oynatıp Türklere izletirken, Türklere zılgıt çektirip kürt halayı çektirirken kültürümüzü yaşayamıyoruz diye yaygara koparaların olduğu bir ülkede yaşıyoruz.

2) Osmanlı ya alınganlık göstermezler sözü ise külliyen yalan. Bu ülkede Osmanlı Hanedanının 7 ceddi sülalesine küfretmeyi kendine borç bilen şuurlu Türkler de yaşamaktadır. Kayı boyunun kıçı kırık yörükleri padişah olunca Türklüğü yörüklük cahillik ve kabalık olarak görmüşler osmanlı sarayını arap fars sanatçılar ile devşirme slav çocuklarına peşkeş çekmişlerdir.

Fettoşçular uğraşmaya devam etsinler. Bu ülkedeki şuurlu Türklerin hepsini Ergenekon dan göz altına almaya çalışsalar da karşılarında hep Türkçüleri bulacaklardır.
Bu ülkeyi ne ümmetçilere ne kümmetçilere yedirmeyiz. 1000 senedir Türkleri uşak etmeye çalışan şerefsiz arapların yandaşları ile, Türk korkusu genlerine işleyen avrupalı köpeklerin kardeşleri uğraşa dursun.

Türk ün Türk ten başka dostu yoktur. Kendine Türk diyemeyenlerin de bu ülkede yeri yoktur. Çünkü onlar vatandaş sayılmaz. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına TÜRK denir. Kendine Rum demeyen Türkler nasıl Türkiye ye döndüyse, kendine Sırp demeyen boşnaklar nasıl Türkiye ye döndüyse, kendine Bulgar demeyen Bulgaristan Türkleri nasıl Türkiye ye döndüyse, kendine TÜRK diyemeyenler de vatanlarına geri dönsünler...
 
Geri
Üst