Türkiye'de Sigara Sömürüsü...

64general1

New member
Katılım
14 Haz 2007
Mesajlar
1,720
Reaction score
0
Puanları
0
Türkiye'de Sigara Sömürüsü...

Yazar Turhan ÇÖMEZ
Pazar, 06 Ocak 2008

Bu ülkeyi kim nasıl uyandıracak?

Tütünün ne zamandan beri kullanıldığı bilinmiyor...

1492 yılında Amerika Kıtası'nın keşfi ile birlikte, kıta yerlilerinin kullandığı şifalı bitkiler sömürgecilerin ilgisini çekmiş ve bunları Avrupa'ya taşımışlar.

Bu bitkilerin başlıcası olan tütün, Avrupa'da ilgi uyandırmış ve büyük bir hızla da yayılmış...

17. yüzyılın başlarında Venedik, İngiliz ve İspanyol gemicileri aracılığı ile Osmanlı topraklarına giren tütün, burada çok hızla yayılmaya başlamış.

Tüm dünyanın tanıdığı bir alışkanlık halini alan tütünün, zararları ise, 19. yüzyılda fark edilmeye başlamış...

Osmanlı topraklarında büyük bir hızla yayılan tütüne ilk tepki yasaklamak oldu.

Ancak IV. Murat Döneminin baskıları tütün kullanılmasını önlemeye yetmedi ve tüketim hızla arttı...

Öyle yaygın hale geldi ki, Avrupalılar arasında ‘Türk gibi tütün içmek' deyimi bile kullanılmaya başladı...



Çöküş döneminde, Batılılar alacaklarını Düyun-u Umumiye İdaresi ile garanti altına aldıktan sonra, Tütün tarımını düzenleyip vergilendirmek için Osmanlı'ya yeni bir şirketin kurulması kararını aldırttılar.

Osmanlı Devleti, Duyun İdaresi ve üç banka grubu arasındaki görüşmeler sonucunda 1883'te, kısa adı REJİ (Societe de la Regie cointerese des de I'empire Otoman - Memalik-i Şahane Duhanları müşterekü'l Menfaa Reji Şirketi) olan şirket kuruldu.

Reji Şirketi, Cumhuriyet'in kuruluşuna kadar tütün tarımı yapan çiftçiyi ve Osmanlı Devleti'ni sömürdü...

1925 yılında İzmir İktisat Kongresi'nde Reji'nin imtiyazının kaldırılması kararlaştırıldı ve çıkartılan bir yasa ile 4 milyon TL ödenerek hisseler satın alındı...

2. Dünya savaşından sonra dev sigara şirketleri yoğun faaliyetlere başladılar...

ABD uçaklarından atılan yardım malzemeleri ile dağıtılmaya başlayan sigara dünyada yeniden tanınmaya ve yoğun bir şekilde kullanılmaya başladı.

70 li yıllara kadar Türkiye hariç pek çok ülkenin pazarları ABD li sigara şirketleri tarafından işgal edildi.

Türkiye sürece direnmişti.

Bu dirençte 70 li yılların toplumsal muhalefetinin belirleyici rolü olduğu gibi, Reji döneminin derin izleri de etkili olmuştu kuşkusuz...

70 li yılların ikinci yarısından sonra Türkiye'ye kaçak olarak sokulan yabancı sigaralar, her köşe başında satılmaya başlandı.

Bu, dev sigara şirketlerinin ülke pazarlarını ele geçirmek için uyguladıkları çok klasik bir taktikti...

Çok uluslu sigara şirketleri Amerikan hükümetlerinin de desteği ile, dünyanın sigara pazarını ele geçirmek için çok aşamalı bir eylem planı oluşturmuştu.

Bu plana göre;

Komşu ülkelere sigara fabrikası kurulacak,
Kaçakçılık teşvik edilecek,
Artan kaçakçılık nedeni ile hedef ülke yöneticileri ikna edilecek ve sigara fabrikaları kurulacak,
Halk yeni sigara tatlarına alıştırılacak,
Saldırgan reklâm politikaları izlenecek,
Siyaset kurumu ve bürokrasi ile yakın ilişki kurulacak ( devlet gücü paylaşılacak ) ve istenilen yasal değişiklikler ( tütün yetiştirme, pazarlama vs.) yaptırılacak,
Bilgileri çarpıtacak ve sağlıklı verileri sansürleyecek medya ilişkileri tesis edilecek,
Tekel'e ortak olunacak,
Tekel alınacak...
Üretilen sigaraların içine, denetimsiz katkı maddeleri konacak ve bağımlılık daha da arttırılacak...
İşte sürüp gidecek sömürü düzeninin kodları bunlar...

Bugün dünya tütününün % 73 ünü gelişmekte olan ülkeler yetiştirir, ancak yine bu ülkelerin % 63 ü tütün ithal etmek için daha fazla para harcar...

Yine aynı politikaların sonucu, dünya marketinde ABD'nin Pazar payı ( geçtiğimiz yıllarda % 10 iken ), % 25 e çıkmıştır. Türkiye nin payı ise ( geçtiğimiz yıllarda % 8 iken ), % 2.5 a gerilemiştir...

Peki, Türkiye'de mekanizma nasıl çalışıyor?

Komşu ülkelere sigara fabrikaları kuruldu. Kuzey Irak'ta Barzani'nin iki sigara fabrikası var. Bunların makine ekipmanları dahi Habur sınır kapısından geçti. Halen yerli sigaraların taklitleri yapılarak Türkiye'ye kaçak yollardan sokuluyor. Mısır, Çin, Bulgaristan ve Romaya'daki fabrikalardan da aynı yollarla kaçak-taklit sigaralar Türkiye'ye giriyor. Halen Türkiye piyasasında satılan Tekel'in yerli sigaralarınin % 20 si kaçak yollardan girmiş taklit sigaralar. Güneydoğu Anadolu bölgemizde bu rakam % 60 ların üzerinde.
Kaçakçılık ( bunların büyük çoğunluğu yabancı markalardı ve ucuz yolla girerek cazibe oluşturuyordu ) 80 li yılların başından itibaren dramatik bir şeklide arttı. Zamanın başbakanı Özal, kaçak sigaraları bahane ederek sigara ithalatını serbest bıraktı. İşte o kararın ardından, Türkiye'de sigara tüketimi ve bunun içindeki yabancı payı süratle arttı. Halk yeni ve bağımlılık yapan sigara tatları ile tanıştırılmıştı. ( Türkiye'nin sigara ithalatı 1984 te 1800 ton iken, 1991 de, 12 400 tona çıktı. Türk tütününü ihraç eden firmaların sayısı 1970 yılında 59 iken, bu sayı 1996 da 14 e düştü. 14 firmanın yarısını da yabancılar satın aldı. Türkiye'de üretilen sigara miktarı içinde ithal tütün payı 1989 da % 6.7 iken, 1999 da bu rakam % 40 a ulaştı. )
Halk 80 li yılların sonlarına doğru yeni ve bağımlılık oranı yüksek sigara tatlarına alıştırıldı. Çok uluslu şirketler kendi ülkelerinde sattıkları sigara ile ihraç ettikleri sigaraları farklı üretmeye başladılar. ( İngiliz Gıda ve Kimyasal Toksikoloji Dergisi tütünlerin içine bağımlılığı arttırıcı çeşitli tatlandırıcılar konduğunu açıkladı. Bu tatlandırıcılar tütünün kötü tadını bastırarak sigarayı daha çekici hale getiriyor. Aynı zamanda bu tatlandırıcılar, akciğer alveollerini açarak daha fazla dumanın ve dolayısı ile nikotinin derinlere nüfuz etmesini sağlıyor. Dünyanın en saygın eğitim kurumlarından olan Harvard Üniversitesi'nin Halk Sağlığı Enstitüsü, bağımsız olarak gerçekleştirdiği bir araştırmada büyük tütün firmalarının, sigaralardaki nikotin miktarını 1997-2005 yılları arasında gizli ve sürekli olarak artırdığını ortaya çıkardı. Aralarında Marlboro, Camel, Parliament, Winston ve Salem'in de bulunduğu 17 marka üzerinde yapılan incelemelerde, sigaradaki bağımlılık yapan nikotin maddesinin ortalama olarak her yıl yüzde 1.6 oranında arttığı ve bunun da toplamda yüzde 11'lik bir nikotin artışına eşit olduğu belirlendi. ) Bu arada nikotin manipülasyonları başladı. Kana geçecek nikotin miktarını ve hızını arttırıcı işlemler ve içe çekmeyi kolaylaştıran değişik uyarıcılar sigaraların içine katıldı. Bunların hiçbirisi Türkiye'de denetlenmedi. Bugüne kadar ithal sigaraların içinde ne olduğu, ne zarar verdiği konusunda hiçbir bilimsel çalışma-denetim yapılmadı. Sigara sömürücüsü şirketler bununla da kalmadılar. İthal sigaraları sattıkları ve ithal tütünle yerli sigara ürettirdikleri yetmiyormuş gibi, sigaranın içine katılan sosları da göndermeye başladılar. İçinde ne olduğu bilinmeyen bu soslar ( Sağlık Bakanlığı yetkililerine sorduğumda hiç bilgilerinin olmadığını söylediler. ) yerli sigaralarda kullanılmaya başlandı. İncelemesi yapılsa eminim bunların içinde de nikotin emilimini ve bağımlılığı arttıran maddeler bulunacaktır.
1980 den itibaren gelen her hükümetin sağladığı çok önemli katkılarla, çok uluslu sigara şirketlerinin istediği değişiklikler teker teker hayata geçirildi ve yerli üretim yok edilerek yabancıların esareti altına girildi. Bugün Türkiye'de 23 milyon sigara içen yurttaşımız var. İçilen sigara için harcanan yıllık para ise 10 milyar dolar civarında. Buna 2 milyar dolarlık sağlık maliyetini de eklersek çok vahim bir tablonun varlığı ortaya çıkar. Türkiye dünya piyasalarında en büyük 7. pazar. Gelişmiş ülkeler, sivil toplum örgütleri aracılığı ile, yoğun sigara karşıtı kampanyalar, katı yasal düzenlemeler yaparken, tütün ihracatını agresif bir şekilde körüklüyorlar. ( Türkiye'de son 10 yılda, tüketim % 5 artış gösterirken, ABD de % 5 azalma gösterdi. )
Artan sigara tüketimine rağmen, yıllar içinde Tekel'in karı giderek düştü. Ard arda yapılan hatalar, ihanete varan aymazlık ve yanlışlar nedeni ile, zararlar ortaya çıkmaya başladı. ( 10 milyar dolar cironun olduğu bir sektörde, zararın açıklaması nasıl yapılabilir? 2006 yılında Tekel açıklarını kapatmak için sessiz sedasız Halk Bankası'ndan 700 milyon YTL kredi aldı. Artık sona yaklaşıldı ve Tekel'in haraç mezat elden çıkartılmasına sıra geldi. )
Peki Tekel'in özelleşmesi hangi sonuçları doğuracak?

Muhtemelen 1.5 milyar dolar civarında bir bedelle Tekel elden çıkartılacak.

Yani, Türkiye'nin 10 günlük faiz borcunun karşılığında.

Ya da, 10 günlük dış ticaret açığımızın bedeli karşılığında.

10 milyar dolarlık bir pazarın yabancılara peşkeş çekilmesinin karşılığı bu...

Bunun ekonomik sonuçlarının bu kadar dramatik olmasının yanında bir de uzun vadeli sonuçları var...

Artık, 10 milyar dolarlık bu sektör devletin tamamıyla kontrolü dışına çıkacak.
Kontrolsüz bu alanda hâkimiyeti eline geçiren dev şirketler, sigaranın daha fazla bağımlılık yapması için her türlü derin planı uygulayacak ve devlet bunların denetim ve kontrolünde etkin olamayacak. Ardından agresif satış politikaları ile pazar süratle büyüyecek. Ve yıllar içinde sömürü giderek artacak...
Peki...

Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanun, iktidar ve muhalefet açıkça desteklerken, neden 2 yıl önce komisyona geldi ve bugüne kadar bekletildi?
Bu kanun, neden Tekel'in satışının hemen öncesinde çıkartıldı?
Bu kanunun asıl uygulama maddeleri, neden 18 aylık bir süreden sonra hayata geçirilecek?
Bunların nedenlerini tarih yazacak...

Bana göre neden şu...

Bu kanunun çıkartılmasını 2 yıldır dev sigara şirketleri ( o ya da bu yöntemlerle) engelledi. Çünkü uygulanması halinde alınacak mesafe ile pazar payları önemli ölçüde azalacaktı.
Şimdi çıkartıldı, çünkü bu kanunu gerekçe göstererek Tekel'e daha ucuz fiyat verecekler.
18 ay sonra uygulamaya geçecek, çünkü bu dönemde agresif satış ve pazarlama politikaları ile zaten yeterince bağımlı oluşturacaklar ve kanunun uygulanmasında büyük aksaklıklar yaşanacak...
Türkiye tanksız, tüfeksiz işgal ediliyor...

Ne yazık ki bu işgal, hissettirmeden yapılan ve nesiller boyu sürecek bir işgal...

Bu ülkeyi kim nasıl uyandıracak?
 
%46 utansın ne diyim.Yarın öbürgün gelip bu %46yıda komple satmaya çalışırsa akp uyanırlar belki hiç sanmıyorum ama..
 
TÜRKİYE'DE, EMPERYALİST BAĞIMLILIK VE SİGARA TİRYAKİLİĞİ

T.C. Hükümetlerinin emperyalist bağımlılığı ile sigara tiryakileri arasındaki benzerlik... Konulu yazım, çokça güncelleştiği için, bir kez daha bağımlı ve iradesizlerin dikkatine sunuldu...

Türkiye'de satılan bütün sigaraların üstünde yasal uyarı; sigara sağlığa zarlıdır, sigara içmek öldürür, sigara içmek yüksek derecede bağımlılık yapar, başlamayın, sağlık kuruluşları sigarayı bırakmada size yardımcı olabilir ile sigara içindeki zehirli maddeler; zifir : 15 mg, nikotin : 1 mg, karbonmonoksit: 14 mg,... olarak belirtilmiştir. Fakat, insanlar sigaranın üstündeki bunca yazıya rağmen, kendisine kötülük yapmak için üstüne birde para vererek satın alırlar!

Sigara içindeki zehirli maddelerin açılımı ise Karbonmonoksit: Arabaların egzoz gazının aynısıdır. Kanın oksijen taşıma yeteneğini azaltır. Nikotin: Kokain ve Morfin kadar bağımlılık yapar. Kan basıncını-tansiyon ve kalp hızını arttırır. Karbonmonoksit ile birlikte kroner arter hastalığı ve beyin damar hastalığına yol açar. Katran: Kanserojen-kanser yapıcı olup akciğer kanseri, anfizem ve kronik bronşit yaptığı tespit edilmiştir.

Türkiye'de sigara üretimi ise yapılan araştırmalara göre, 1990-1995 arasında artış göstermiştir. Bu tarihlerde, iki yabancı marka olan Marlbora ve Camel grubu Türkiye'de yoğun bir tanıtım ve reklam faaliyetleri ile 1995 yılına geldiğinde, Türk insanı ".7 milyar pakete, 95 Trilyon TL" vererek satın almıştır! Bunun üzerine ülkemizde Sağlık Bakanlığının yayınladığı bir rapora göre "110.000 insanımızı erken yaşlarda sigaraya kurban" verdiğimiz ve önlem alınmadığı takdirde de "önümüzdeki 20 yılda bu sayı 250.000'e" çıkacağını öngörmektedir. Birde bu sayı içerisinde "pasif içici" olarak bilinen tiryaki yakınları vardır. Bunlar evde, işyerinde veya kapalı alanlarda sigara içerken yakınlarına zarar verenlerdir... Ve bunun sonucu olarak da beş bin kişinin öldüğü belirtilmektedir. Sigara tiryakilerinin yanında ölen pasif içicilerin toplamı ise on bin kişidir... Bu on bin kişi ise ne yazık ki sigara paketinde yazan, "sigara dumanında benzen, nitrozamin, formaldehit ve hidrojensiyanit gibi kanser yapıcı maddeler" bulunur. Açıkça yapılan bu uyarıya rağmen tiryakiler bilerek ölümü gider... Böylelikle Türkiye'de yüz on bin insanın ölümüne sessiz kalınırken, terör nedeniyle yılda 2-3 bin, trafik terörü nedeniyle ise yılda 6-7 bin vatandaşımızı kaybederiz...

Dünya ölçeğinde araştırma yapan Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ise dünyada ki en büyük sağlık sorunun sigara tiryakiliği olduğunu, "Dünyada her yıl 4 milyon insanın sigaradan hayatını" kaybettiğini açıklarken, "eğer, gerekli önlemler alınmazsa bu sayı, önümüzdeki 20 yılda 10 milyona" çıkacağı tespit eder.

Türkiye'nin 1980'li yıllardan itibaren sigara tüketimi % 80 oranında artarken, ABD'de ise % 30 oranında azalmıştır. Türkiye'nin sigara içmedeki bu kötü ünü beraberinde Avrupa'da "Türk gibi sigara içmek" deyimini de ortaya çıkartır!

Tüm bunların sonucunda, Türkiye'de, "...kişileri tütün ve tütün mamullerinin zararlarından, bunların alışkanlıklarını özendirici reklam, tanıtım ve teşvik kampanyalarından koruyucu tertip ve tedbirler almak..." amacıyla 7 Kasım 1996 yılında 4207 sayılı kanun yürürlüğe girmiştir... Buna rağmen on yedi milyon sigara kullanıcısına her gün birkaç kişi eklenmektedir. Sigara bağımlılığının ülke ekonomisine verdiği milyarlarca dolar kayıptan ve vücuda verdiği zarardan bahsetmeyeceğim. Ama sigaranın vücuda ve keseye verdiği zararın, ne yazık ki emperyalist bağımlılıkla aynı olduğunu söyleyeceğim...

Emperyalizmde zaman içerisinde, ülke içindeki insanları ve kurumları güçsüzleştirirken, ülke ekonomisine ve doğasına onanmaz yararlar açar...

Emperyalizm bağımlısı olan bir hükümete ilişkin, muhalefette emperyalist isteklere karşı konulurken, iktidara gelince, aynen bir sigara bağımlısının, sigarayı bırakmama konusunda sarf ettiği söz ve direnç gibi "IMF ile bağımızı koparmamız mümkün değil (Zaman Gazetesi, 29 Mayıs 2004) " diyen bir Başbakan R. T. Erdoğan ile karşılaşırsınız... Sonrasında ise Ankara Ticaret Odası (ATO), AKP hükümetinin 1000 günlük performansını değerlendirirken hazırladığı raporda, "ekonomik kırılganlığın derinlemesine sürdüğü ve iç ile dış borç stokunun 113 milyar dolar arttığını" belirtir! Fakat, T.C. Hükümetleri IMF ile anlaşmaktan geri durmaz. Aslında T.C. Hükümetine, her konuda ahkam kesen ATO başkanı S. Aygün de başbakanlık etse durum kesinlikle değişmeyecektir... Türkiye'nin Emperyalist bağımlığı bütün boyutları ile gösterilmeden ve karşı projeler geliştirilmeden kuru kuruya değiştireceğim diyen herkes kesinlikle yalan söyler...

Bağımlı hükümete diğer çarpıcı bir örnek ise; Türkiye'nin inanılması zor rüyası olan AB'nin gümrük birliğini kabulü ile yüz milyarlarca dolar zarara uğramasıdır. Fakat T.C. Hükümetleri AB'ye girme konusunda hiçbir zaman geri adım atmamıştır!...

Bugün K. Irak'ta henüz sınırları belli olmayan, şimdilik sözde kurulan Kürdistan ile Türkiye'de ki terörü azdıran, on binlerce Türk askerinin ve sivillerin ölmesine neden olan ABD'nin isteği için, T.C. Hükümetleri Kuzeyden Keşif Gücü-Çekiç Güç'e 1991 yılında itibaren TBMM'de onay vermiştir!... TBMM'de, 21. Dönem 1. Yasma Yılında, 20. Birleşiminde, 23 Haziran 1999 günü MHP Grubu adına konuşma yapan Şevket Bülent Yahnici, MHP'nin Çekiç Güç'e ilişkin görüşlerini belirtirken, "...Ortadoğu'da bir Çekiç Güç varsa, isterse 36 ncı paralelin kuzeyinde ister 36 ncı paralelin güneyinde olsun, ister Saddam olsun isterse Barzani veya Talabani olsun, bir tek Çekiç Güç vardır; o da, Türkmen nüfusunun üzerindeki Çekiç Güç'tür kardeşlerim...(MHP sıralarından alkışlar) ", diyerek önemli bir tespitte bulunur. Aynı konuşmanın sonlarına doğru ise, "...Milliyetçi Hareket Partisi, bu anlamda, Kuzeyden Keşif Harekatına şu anda müspet oy vermeyi düşünmektedir. Teşekkür ederim (MHP sıralarından alkışlar)." Aynı durum sigara tiryakilerinde de vardır. Gözünün içine bak baka sana çok önemli konularda nutuk çeker. Sonra bir sigara yakar ve zehir dolu dumanı yüzüne üfler.

Neyse, ABD'nin Kuzeyden Keşif Gücü-Çekiç Güç'ü, Türkiye'de terör olayları sonucu on binlerce cana ve milyarlarca dolara mal oldu. K. Irak'ta istediği sonucu elde etti ve ABD'nin Çekiç Güç'le 2003 yılında işi bitti... Türkiye'den bir daha Kuzeyden Keşif Gücü-Çekiç Güç uzatılmasını istemedi... Türkiye'nin durumu ise artık akciğeri iflas etmiş sigara tiryakisi gibidir. Bu tiryakiliğe en son örnek ise Lübnan'a asker yollanmasına ilişkin TBMM'de oylanan tezkeredir. T.C. Cumhurbaşkanı dahil ülkenin büyük bir çoğunluğu AKP hükümetini Lübnan'a asker yollanmaması konusunda uyarır ama hükümet emperyalist bağımlılıktan dolayı karar verir. Asker Lübnan'a gidecek...

İşte, CHP, DP, AP, MHP, MSP, RP, SHP, DSP, ANAP ve AKP'li bütün hükümet icraatları gösteriyor ki, T.C. Hükümetleri ileri derecede emperyalist isteklere bağımlı duruma getirildiği için iktidara geldiklerinde, hükümetin emperyalist bağımlığına çare bulamıyorlar... Bugün, Türkiye'de sayıları on yedi milyonu geçen sigara tiryakileri sanırım, T.C. Hükümetlerinin bu bağımlılığına hak veriyordur!

Emperyalist bağımlılık ile sigara tiryakiliği ancak kararlılık ve çok güçlü bir iradeyle bırakılır!...

Muammer KARABULUT
 
Sat sat nereye kadar elimizde avucumuzda bişey kalmadı ya :vur
 
Geri
Üst