Türkiye Tarihinin En Büyük Uçak Kazası (3 Mart 1974) "McDonnell Douglas DC-10 Uçağı"

Øguz

Altın Üye
Altın Üye
Katılım
20 Ağu 2007
Mesajlar
4,147
Reaction score
0
Puanları
0
Türkiye Tarihinin En Büyük Uçak Kazası (3 Mart 1974) "McDonnell Douglas DC-10 Uçağı"

Türk Hava Yolları Uçuş 981, 3 Mart 1974 tarihinde düşen Türk Hava Yollarına ait McDonnell Douglas DC-10 yolcu uçağının uçuş numarası.

odsks0qdl5hzdix0sbun.jpg


3 mart 1974'te 346 kişiyi o ormanda paramparça eden acı gerçek ise 1972 yılında çok uzaklarda chicago o'hare havalimanından kalkan aynı model bir uçakta gizliydi. Bu uçak yarı doluyken kalkmış, havacıların explosive decompression rate dedikleri ve uçak dışında ki basıncın içeride en ufak bir delikte bile uçakta patlayama yol açacak seviyede kargo kapısında meydana gelen bir açılma ile uçuş sistemlerinde arıza yaşamış ve pilot üstün yetenekleriyle uçağı yere indirmeyi başarmıştı. sorun çok basitti. normalde uçakların kargo kapıları içe doğru açılırdı. kapı kapandığında uçağın içindeki basınç kapıyı yerinde tutardı. nitekim McDonnell şirketinin convair bölümünde kapıyı imal eden mühendisler kargo bölmesi yükleme sırasında daha rahat kullanılsın diye dışa doğru açılan bir kapı dizayn etmişlerdi. Bu kapıya da oldukça karmaşık bir kilit sistemi yerleştirmişlerdi. kilit sistemi dışarıdan oynatılan bir kol sayesinde küçük bir elektrik motoruyla menteşeleri yerine sokuyor ve kapı kilitleniyordu.

Nitekim kapı kilidi hassas olmakla beraber çokta dayanıklı değildi ve zorlanarak kapatıldığında menteşeler oymaları kırıyor ama kapı kokpitte ki uçuş mühendisinin tablosunda kapalı görünüyordu.

3 Mart 1974 Pazar günü İstanbul-Paris-Londra seferini yapacak olan Tk 981 uçuş sayılı ve TC-jav kodlu THY Ankara uçağı İstanbuldan az sayıda yolcu ile sorunsuz kalktı ve öğlen saatlerinde Parise indi. Bu sırada Pariste çok yoğun saatler yaşanıyordu. Pariste Fransa-İngiltere arasında yapılan rugby maçını izleyen İngiliz yolcular BOAC(british overseas airline company) pilotlarının grevi yüzünden boş uçak bulamıyorlardı. Neredeyse boş olan ve kısa zamanda yolcuları Londraya götürecek olan THY uçağı onlar için bir şanstı. Yer görevlilerinden olan Cezayirli bir kargo taşımacısı uyarıyı ingilizce bilmediği için okumayarak kapı kolunu abanarak kapattı. Kapı kokpitte kapalı olarak görünüyordu. Halbuki abanmayla içeri de ki demir menteşeler eğrilmiş ve kapı yanlış kapanmıştı.

335 yolcu ve 11 mürettebat ile güneşli bu pazar günü ankara Paris Orly havalimanından kalktı. Uçak kalkıştan bir kaç dakika sonra yerdeki radarda 7000 metre de önce ikiye ayrıldı bir parçası geride kayboldu diğer parçası ise devam ederek kayboldu.

Daha sonra dinlenilen cvr(cockpit voice recorder) yani kara kutu kayıtlarına göre kalkıştan bir kaç dakika sonra kabinden büyük bir patlama sesi geliyor ve pilotlar 77 saniye boyunca komutlarına cevap vermeyen bu uçağı kontrol etmeye çalışıyorlar ama başarmıyorlardı. Kaptan pilot nejat berkozun çabaları yetersiz kalıyordu.

peki ne olmuştu? uçak aynen chicago da ki gibi basınçlı irtifaya ulaştığında yine kapı açılmış ama bu sefer uçağın ağır olmasıyla patlamış, patlamanın etkisiyle 2 adet 3lü koltukta oturan 6 kişi 7000 metre aşağı düşmüş ve asıl enkazın 16 kilometre gerisinde bulunmuş, uçak bundan sonra kapıyla beraber yok olan hidrolik kabloların yokluğunda 7000 metreden saatte neredeyse 820 kilometre bir hızla yere doğru yönelmişti.

uzun süre kokpitte debelenen kaptan pilot son anda motorlarda ki hızı maksimuma getirip uçağı kanat gerisinde ki kontrollerle düzleştirmeyi başarmış ama bunu yaptığında uçak yere 100 metreden az bir mesafede hızını kesmeden yere doğru dalıştaydı.

uçak parisin kuzeyinde ki ermenonville ormanının orta yerine saatte 960 kilometre ile çarpmış, tam anlamıyla paramparça olmuş ver enkazdan geriye en korkunç savaşlarda bile görülemeyecek bir manzara çıkmıştı.

Bazı insanlar uçağın düştüğü ermenonville ile ermeni terörünü ilişkilendirmiş ve sabotaj iddialarını desteklemişlerdi. ama sabotaj ihtimali saçma bir ihtimal değildi. nitekim uçaktan bir patlama sesi gelmiş ve infilak eden bir enkazdan bahsedilmişti.

Bu olaydan sonra dc-10 tipi uçakların kapı bölmeleri tamamen değişti. o güne kadar dünya sivil havacılık tarihinin en büyük kazasının bu kanlı kayıp rekoru 3 sene sonra 27 mart 1977 tarihinde santa cruz de tenerife de bir pan am 747 ve klm 747'nin pistte kafa kafaya çarpışmasıyla 636 gibi korkunç bir sayıyla kırılacaktı.

Bu kaza en büyük havacılık kazaları arasında 5 nci sırada bulunmaktadır. Ayrıca "Snatch" filmide baş rol oyuncusu Jason Statham Fransız annesi ve İngilzi babası bu kazada tanışıp adınıda Turkish koymuşlardır.


Can Balcıoğlu'nun Bu Konu ile İlgili Makalesi

3 MART 1974

THY TK981 �Ankara� TC-JAV

Istanbul-Paris-Londra

Istanbul Yeşilköy Havalimanı-Ermenonville Ormanı





3 mart 1974 tarihi aslında bir devrin battığı bir tarihtir. dünyada önde gelen uçak şirketlerinden mcdonnell douglas, boeing ve lockheed martin şirketleriyle boy ölçüşmeye karar vermiş ve o zamana kadar boeing 747'den sonra üretilen en büyük uçak olan dc-10'u üretmiştir. bu uçak iki pratt&whitley motoru kanatlarda bir general electric motoru kıç tarafında kuyruk kanadının hemen altında bulunan devasa bir uçaktır. en büyük özelliği kısa mesafelere neredeyse 400 kişi taşıyabilmesi ve diğer uçaklara nazaran kalkış sonrası tırmanma sürecini hızla atlatmasıdır. çünkü tırmanma o zamanki uçaklar için risk faktörü taşıyan çoğu hava olayını atlatmakta önemli idi. bu uçak üretime geçtiği zaman sipariş veren ülkeler amerika ve japonyaydı. japonya da bulunan ve adı sadece 11 yıl sonra tek uçağın içine karıştığı en büyük kazayla sarsılacak jal(japanese airlines şirketi) bu uçaklardan almak istemiş ancak yeterli yer ve uçuş ekibi bulundurmadığından alımlarından vazgeçmişti. tam bu sıralarda türkiye'nin kıbrısa olası bir harekatı gündemde iken ve almanya da çalışan işçilerin ülkeye dönmeleri sorun olmaya başlamışken türk hava yolları bence tarihinin en büyük hatasını yaparak rahmetli çetin emeç'in 14 mart 1974 hayat dergisinde yazdığı gibi "daha yolcuların bavullarını uçaktan 2 metre öte de ki terminale taşımaktan acizken" bu devasa uçaklardan 3 tane almaya karar vermiştir. bu kararda kıbrısa aynı anda 400 asker indirebilme ve almanyadan büyük sayıda yolcu taşıyabilme etkenleri çok önemli idi. bu uçaklar istanbul ankara ve izmir olarak adlandırılmış ve bunlara havayolunun medarı iftarı gibi bakılmıştı. nitekim dc-10 bütün gövdesinde aileron ve hydraulic sistemleri olan (bu sistemler uçağın güvenli seyri için en kritik sistemler) ve karmakarışık bir mühendislik faciasıydı. bu da uçağın herhangi bir yerinde arıza çıktığı anda sonucun ölümcül olmasına neden oluyordu.

3 mart 1974'te 346 kişiyi o ormanda paramparça eden acı gerçek ise 1972 yılında çok uzaklarda chicago o'hare havalimanından kalkan aynı model bir uçakta gizliydi. bu uçak yarı doluyken kalkmış, havacıların explosive decompression rate dedikleri ve uçak dışında ki basıncın içeride en ufak bir delikte bile uçakta patlayama yol açacak seviyede kargo kapısında meydana gelen bir açılma ile uçuş sistemlerinde arıza yaşamış ve pilot üstün yetenekleriyle uçağı yere indirmeyi başarmıştı. sorun çok basitti. normalde uçakların kargo kapıları içe doğru açılırdı. kapı kapandığında uçağın içindeki basınç kapıyı yerinde tutardı. nitekim mc donell douglas şirketinin convair bölümünde kapıyı imal eden mühendisler kargo bölmesi yükleme sırasında daha rahat kullanılsın diye dışa doğru açılan bir kapı dizayn etmişlerdi. bu kapıya da oldukça karmaşık bir kilit sistemi yerleştirmişlerdi. kilit sistemi dışarıdan oynatılan bir kol sayesinde küçük bir elektrik motoruyla menteşeleri yerine sokuyor ve kapı kilitleniyordu.

nitekim kapı kilidi hassas olmakla beraber çokta dayanıklı değildi ve zorlanarak kapatıldığında menteşeler oymaları kırıyor ama kapı kokpitte ki uçuş mühendisinin tablosunda kapalı görünüyordu. chicago olayından sonra amerikan ulusal havacılık birimi ve mcdonnell douglas şirketleri 3 tane değişim bildirisi yayınladılar. thy ise herhalde uçakların yeni olmasının bir sorun getirmeyeceğine inanarak bu yepyeni uçaklara sadece 1 bildirinin gereğini eklemişti. o da kapının dışında ingilizce ve türkçe kolun zorlanmaması gerektiğiyle ilgili bir uyarı yazısıydı. nitekim kilidin hatta kapının komple değişmesi gerekiyordu. çünkü kapının hemen üstünde uçağın yukarı ve aşağı hareketini belirleyen hidrolik kablolar vardı.

3 mart 1974 pazar günü istanbul-paris-londra seferini yapacak olan tk981 uçuş sayılı ve tc-jav kodlu thy ankara uçağı istanbuldan az sayıda yolcu ile sorunsuz kalktı ve öğlen saatlerinde parise indi. bu sırada pariste çok yoğun saatler yaşanıyordu. pariste fransa-ingiltere arasında yapılan rugby maçını izleyen ingiliz yolcular boac(british overseas airline company) pilotlarının grevi yüzünden boş uçak bulamıyorlardı. neredeyse boş olan ve kısa zamanda yolcuları londraya götürecek olan thy uçağı ilaç gibi yetişmişti. uçağa o kadar yoğun talep oldu ki 8 koltuk ne büyük şanstır ki boş kalmıştı. uçak yerdeyken pariste inerek hayatı kurtulan yolcuların bavulları indirilip yerine neredeyse 300 yolcunun bavulları konuyordu. yer görevlilerinden olan cezayirli bir kargo taşımacısı uyarıyı ingilizce bilmediği için okumayarak kapı kolunu abanarak kapattı. kapı kokpitte kapalı olarak görünüyordu. halbuki abanmayla içeri de ki demir menteşeler eğrilmiş ve kapı yanlış kapanmıştı.

335 yolcu ve 11 mürettebat ile güneşli bu pazar günü ankara paris orly havalimanından kalktı. uçak kalkıştan bir kaç dakika sonra yerdeki radarda 7000 metre de önce ikiye ayrıldı bir parçası geride kayboldu diğer parçası ise devam ederek kayboldu.

daha sonra dinlenilen cvr(cockpit voice recorder) yani kara kutu kayıtlarına göre kalkıştan bir kaç dakika sonra kabinden büyük bir patlama sesi geliyor ve pilotlar 77 saniye boyunca komutlarına cevap vermeyen bu uçağı kontrol etmeye çalışıyorlar ama başarmıyorlardı. kaptan pilot nejat berkozun çabaları yetersiz kalıyordu.

peki ne olmuştu? uçak aynen chicago da ki gibi basınçlı irtifaya ulaştığında yine kapı açılmış ama bu sefer uçağın ağır olmasıyla patlamış, patlamanın etkisiyle 2 adet 3lü koltukta oturan 6 kişi 7000 metre aşağı düşmüş ve asıl enkazın 16 kilometre gerisinde bulunmuş, uçak bundan sonra kapıyla beraber yok olan hidrolik kabloların yokluğunda 7000 metreden saatte neredeyse 820 kilometre bir hızla yere doğru yönelmişti.

uzun süre kokpitte debelenen kaptan pilot son anda motorlarda ki hızı maksimuma getirip uçağı kanat gerisinde ki kontrollerle düzleştirmeyi başarmış ama bunu yaptığında uçak yere 100 metreden az bir mesafede hızını kesmeden yere doğru dalıştaydı.

uçak parisin kuzeyinde ki ermenonville ormanının orta yerine saatte 960 kilometre ile çarpmış, tam anlamıyla paramparça olmuş ver enkazdan geriye en korkunç savaşlarda bile görülemeyecek bir manzara çıkmıştı. oraya ilk giden jandarmalar ve gazeteciler kusmamak için kendilerini zor tutmuşlar ve bu olayı hayatları boyunca unutamamışlardı. 346 insan,346 ruh,346 can saçma sapan ticari ve politik kaygıların sonucunda bu ormanda parçalara ayrılarak can vermişlerdi.

olaydan sonra yapılan spekülasyonlar da aynen olaya sebebiyet veren etkenler kadar saçmaydı. bazı insanlar uçağın düştüğü ermenonville ile ermeni terörünü ilişkilendirmiş ve sabotaj iddialarını desteklemişlerdi. ama sabotaj ihtimali saçma bir ihtimal değildi. nitekim uçaktan bir patlama sesi gelmiş ve infilak eden bir enkazdan bahsedilmişti.

bu olaydan sonra dc-10 tipi uçakların kapı bölmeleri tamamen değişti. o güne kadar dünya sivil havacılık tarihinin en büyük kazasının bu kanlı kayıp rekoru 3 sene sonra 27 mart 1977 tarihinde santa cruz de tenerife de bir pan am 747 ve klm 747'nin pistte kafa kafaya çarpışmasıyla 636 gibi korkunç bir sayıyla kırılacaktı.

dc-10 uçağı 1979 yılında motoru koptuğu için chicago da 289 kişinin hayatına mal olacak ve amerikanın en büyük uçak kazası olarak yer edecekti kendisine. dc-10 uçağı tamamen güvenli bir şekilde nwa ve klm gibi saygın havayollarında kullanılan ve gerekli önlemler alındığı sürece her uçak gibi yolcuları taşıyan bir araç olmuştur.

thye gelince. bence bu kaza uzun yılların eksikliklerini ve "boyundan büyük işlere kalkışma" sözlerinin bu kurumun suratında tokat gibi patlamasına neden olmuş ve bu tokat şu anda iftihar ettiğimiz,yabancıların hayranlıkla baktığı yepyeni bir filoya sahip medar-ı iftarımız türk hava yollarını bugünlere getirmiştir. nitekim bu kazadan 2 sene sonra isparta da bir boeing 727 uçağı isparta ana caddesini antalya hava alanı zanneden ve uçağı ne yazık ki dağa kıran bir yardımcı pilot yüzünden yine 100den fazla cana mal olacaktı.

bütün bu hikayeden çıkartılacak ders dünyaya hakim olan "the bigger the better" yani ne kadar büyükse o kadar iyidir adlı amerikan düşüncesinin bazen nelere yol açacağını gösteriyor bizlere. o zamana kadar 100den fazla yolcuyu aynı anda taşımayan ve zamanın en büyük 2.uçağından 3 tanesini idare etmeye kalkan bir havayolu,onu zorlayan bir devlet ve arada halan 346 insan ve ailelerinin hikayesi de ayrıca trajiktir. o nedenle bu aralar 1000 kişiye yakın yolcuyu taşımakla övünenen a380nin uzun ve eksiksiz bir denemeden geçirilmesinde fayda var. yoksa biz yine başka bir pazar günü,başka bir ormanda başka bir facia görürüz. son olarak o kazada benim sivil havacılık şehidi olarak nitelendirdiğim 346 türk,japon,ingiliz ve diğer milletlerden canlarını kaybedenleri saygı ve huşu içinde anıyorum.



BBC'nin Arşivinde Uçak Kazası


1974: Turkish jet crashes killing 345

A Turkish Airlines DC10 has crashed near Paris killing all 345 people on board.

7rjvr1kj8apzcm1hvdd4.jpg


The plane was on a regular flight from Ankara to London via Paris. It came down just minutes after take-off at 1235 GMT, scything a mile-long trail through the forest of Ermenonville.

Among the victims were 200 passengers, many of them British, who had been transferred from British Airways flights cancelled because of a strike by engineers at London airport.

No-one was killed on the ground, although the forest is popular with walkers.

Only blackened stumps of trees remained where the pilot had probably attempted a crash landing. Bits of clothing and other wreckage from the plane were strewn across the whole area.

No-one to rescue

Hundreds of rescue workers, from the Red Cross, Protection Civile as well as fire and ambulance crews, were on the scene within half an hour.

But there was no-one to be rescued. All that remained to be done was to collect the bodies and take them to the church of St Pierre at Senlis.

From there, soldiers transferred the bodies onto army vehicles during the night to be driven to the medical centre in Paris, where they will be examined by forensic scientists.

Eyewitnesses in the nearby village of St Pathu said they heard an explosion and saw flames coming from the plane long before it plunged into the forest.

Some bodies were found close to the village, about six miles from the crash site, which also suggests the plane may have exploded in mid-air.

Crash investigators looking for clues to the world's worst air disaster to date will start by studying the jet's engines. They are also looking for the black box flight recorder.

The possibility of sabotage has not been discounted.

Among the victims were 17 members of Bury St Edmunds rugby club, returning from a trip to Paris.

Kazadan Alınan Resimler

jydddicsbwep280fwdgi.jpg




NOT: Uçağın düşüşünü anlatan bazı web siteleri Türk Telekom tarafından ne tür bir sebentense kapatılmış. Yazıyı okuyanların dikkatine.
 
Allah rahmet eylesin. Çok büyük bir acıymış ilk defa okudum.
 
Uçağın Düşüşün Anlatılması

On Sunday March 3, 1974 flight TK981 departed Istanbul for a flight to Paris and London. The DC-10 landed at Paris-Orly at 10:02 and taxied to stand A2. There were 167 passengers on board, of whom 50 disembarked. The aircraft was refueled and bagage was loaded onto the plane. The planned turnaround time of one hour was delayed by 30 minutes. An additional 216 passengers embarked. Most of the passengers were booked on this flight because of a strike at British Airways. When all preparations were complete the flight received permission to taxi to Runway 08 at 11:24. Four minutes later the crew were cleared to line up for departure and were cleared for departure route 181 and an initial climb to flight level 40. The aircraft took off at approximately 11:30 hours and was cleared by Orly Departure to climb to FL60, which was reached at 11:34. The North Area Control Centre then cleared TK981 further to FL230. Three or four seconds before 11:40:00 hours, the noise of decompression was heard and the co-pilot said: "the fuselage has burst" and the pressurization aural warning sounded. This was caused by the opening and separation of the aft left-hand cargo door. The pressure difference in the cargo bay and passenger cabin, the floor above the cargo door partly collapsed. Two occupied triple seat units were ejected from the aircraft. All the horizontal stabilizer and elevator control cables routed beneath the floor of the DC-10 and were thus also severely disrupted. Also the nr.2 engine power was lost almost completely. The aircraft turned 9 deg to the left and pitched nose down. The nose-down attitude increased rapidly to -20 deg. Although the nr.1 and 3 engines were throttled back the speed increased to 360 kts. The pitch attitude then progressively increased to -4 degrees and the speed became steady at 430 kts (800 km/h). At a left bank of 17 degrees the DC-10 crashed into the forest of Ermenonville, 37 km NE of Paris. All 346 persons aboard, including 12 crew members perished. The main wreckage was strewn over an area approximately 2,300 feet (700 m) long and 300 feet (90 m) wide, some 25 miles north-north-east of Paris. There were only a few small post crash fires, as there were virtually no pieces large enough to burn.

THE CAUSE: The accident was the result of the ejection in flight of the aft cargo door on the left-hand side: the sudden depressurization which followed led to the disruption of the floor structure, causing six passengers and parts of the aircraft to be ejected, rendering No.2 engine inoperative and impairing the flight controls (tail surfaces) so that it was impossible for the crew to regain control of the aircraft.
The underlying factor in the sequence of events leading to the accident was the incorrect engagement of the door latching mechanism before take-off. The characteristics of the design of the mechanism made it possible for the vent door to be apparently closed and the cargo door apparently locked when in fact the latches were not fully closed and the lock pins were not in place.

Company records indicating that the suggested modifications had been completed on TC-JAV, prior to its delivery to the airline in December 1972, proved to be erroneous. Although adjustments to the lock limit warning switch were made, the work was not in accordance with aeronautical standards. The installation of the viewing port, one modification that had been carried out, could alone have prevented the tragedy, had somebody used it to make a visual inspection prior to the takeoff. The warning placard was also in place, but of no use for two reasons. First it had been printed in English, which the Algerian born baggage handler could not read, and perhaps more importantly, the design of the mechanism and the shodiness of the modifications made it possible to pull down the locking lever, bending the internal components, without the use of any abnormal force. The faulty design also accounted for the fact that a warning light on the flight engineers panel had failed to illuminate, indicating that the door was not locked.

Finally, although there was apparent redundancy of the flight control systems, the fact that the pressure relief vents between the cargo compartment and the passenger cabin were inadequate and that all the flight control cables were routed beneath the floor placed the aircraft in grave danger in the case of any sudden depressurization causing substantial damage to that part of the structure.

In memory of the victims, I thought of building a diorama, the plane having touched the forest trees just before the impact.

jib302ofhn2dqq6k6hgw.jpg



8tnby8mqu7er5ke1ocp2.jpg



dhzw9770pu2u278q1bc3.jpg



nmn5i6tsapmc3xxns3op.jpg
 
ne sakat uçak kapısı yapmışlar
 
o siteler neden ttkom tarafından kapatılmış acaba ?:melek:melek:melek
 
Geri
Üst