Türkiye sularında bulunan bazı yumuşakça (mollusca)türleri

Buranaki

New member
Katılım
14 Ocak 2008
Mesajlar
33
Reaction score
0
Puanları
0
TÜRKİYE SULARINDA BULUNAN BAZI YUMUŞAKÇA (MOLLUSCA)TÜRLERİ

YUMUŞAKÇALAR (MOLLUSCA)
Yumuşakçalar (Molusklar) son yıllarda su ürünleri ekonomimizde önem kazanmaya başlamıştır. Yurt içinde tüketilmemekle beraber, bunlara başta Japonya olmak üzere Fransa, İspanya ve diğer ülkelerden taze veya işlenmiş olarak talep gittikçe artmaktadır. Aynı şekilde, ilginç kabukları dolayısı ile de, özellikle kolleksiyoncular tarafından aranılan denizel formların başında gelmektedirler. Özellikle kabuklarının turistik eşya veya bir anı malzemesi olarak kullanılması, stoklar üzerinde hiç de yadsınamayacak hasarlar oluşturmaktadır.
Denizlerimizde dikkat çeken ve ekonomik olarak değerlendirilen veya bu yönde potansiyele sahip yumuşakçalar üç sınıfta toplanırlar.
Bunlar sırası ile:
Placophora (Plaklı salyangozlar)
Gastropoda (Karındanbacaklılar)
Pelecypoda (Baltabacaklılar)
Cephalopoda (Kafadanbacaklılar) dır.
Yumuşakçalar deniz (pelajik ve bentik), tatlısu ve kara formlarını içerirler. Bu bölümde denizel formlar ele alınacaktır.
Yumuşakçalarda gövde segmentlere ayrılmamış ve segment apandisleri bulunmaz. Gövde esas itibari ile üç ana bölümden oluşur. Bunlar, baş, karın ve ayak bölümleridir.
Baş bölümü: Pelecypoda’da baş bölgesi belirgin değildir. Gastropod ve Sefalopodlarda ise baş, kolayca ayırt edilir. Bunlarda baş bölgesinde gözler, ağız, duyargalar(tentaküller) yer alır.
Ayak bölümü: kaslardan yapılmıştır ve karın tarafında (Ventral) bulunur. Ayak, türlerin yaşam şartlarına göre, sürünme, yüzme veya bir yere yapışma görevi yapar. Ayak Kafadanbacaklılarda vantuzlu kollar şeklinde değişime uğramıştır.
Ayağın üst yüzeyinde sert bir kapak (operculum) bulunur. Tehlike anında ayak kabuğun içersine çekilir ve operculum kabuğun ağzını sıkıca kapatır.
Karın bölümü: iç organların yerleştiği bir vücut boşluğundan ve bu boşluğu saran bir manto(tegument) dan oluşur.
Manto: karın bölümünde yer alan manto, içeri doğru kıvrılarak bir boşluk (manto boşluğu) oluşturur. Solungaçlar ve anüs bu boşlukta yer alırlar. Dışarıdan bu boşluğa alınan suyun içerdiği suda çözünmüş oksijen solunumu sağladığı gibi,boşluktan dışarı atılan su ise, dışkının boşaltılmasını sağlar. Yumuşakçalar genellikle yumurta ile çoğalırlar yani ovovivipar’dırlar. Yumurtadan çıkan veliger larvası, metamorfoz geçirerek yumuşakçayı oluşturur. Larvanın pelajik hayat sürecinde (planktonik dönem), su hareketleri ile taşınmaları,uzun mesafelerde yayılmalarını sağlamak açısından çok önemlidir.
Özellikle midyeler gibi hayatlarının büyük bölümünde kendilerini bir yere yapıştırarak yaşayan türlerin biyotoplarını genişletebilmeleri bu şekilde mümkün olabilmektedir. Bazı türler ise, yumurtalarının gemiler ve benzer hareketli cisimlerin altına yapışmaları sonucu, çok uzak mesafelere taşınabilmektedirler.
Bunlara örnek olarak sularımıza Çin denizinden bu şekilde taşınarak yerleşen ve alanını gittikçe genişleten Rapanaları gösterebiliriz.

Placophora (Plaklı salyangozlar)
Sırt taraflarında, birbirlerine bağlı 8 adet plak ile bağlı, ayak bölümü geniş bir sürünme platformu şeklinde canlılardır. Sert bir substrat üzerine, sıkıca yapışık halde bulunurlar.
Besinlerini bitkisel kökenli canlılar (substratlar üzerindeki algler) oluştururlar.
Tüm denizlerimizde bulunabilen bu formlar 0m ile oldukça fazla derinliklere kadar dağılım gösterirler.
Burada popüler iki tür örnek alınmıştır.

Simetrik olmayan vücut organizasyonu ve genelde sırt tarafta yer alan gelişmiş veya gerilemiş spiral gelişimli kabukları ile tipiktirler.
Sürünmeye yarayan ayakları düzlem şeklinde ve geniş bir taban oluşturacak şekilde gelişmiştir. Ağırlıkla dibe bağlı olarak yaşayan (bentik) canlılardır. Tüm denizlerimizde birçok form ile temsil edilirler.
Şekil:2 de gastropodların genelleştirilmiş gövde yapıları gösterilmiştir. Bu şekilden de görüldüğü gibi, Karındanbacaklılarda bilateral (iki taraflı) simetri yoktur. Bunun sonucu kabuk (co) bir tek parçadan oluşur ve genellikle konik şekildedir. Kabuk bir eksen (columella) etrafında kıvrımlar oluşturur. Bu kıvrılmalar sonucunda, kabuk içi değişik sayıda odacıklara ayrılır.
Koninin ucu (apex), genellikle sivridir. Buna karşılık kabuk kaidesi geniş, yuvarlak veya oval bir açıklıkla son bulur.
Gastropodlarda baş bölgesi, çok belirgindir. En uçta yer alan ağzın (b) iki yanında, diplerinde gözlerin bulunduğu iki tentakül (t) uzanır. Bunlar duyarga vazifesi görürler.
Alt tarafta hayvanın zeminde sürünmesine veya kendisini zemine yapıştırmasına yarayan geniş bir ayak (pe) bulunur. Bazı türlerde ayak kuvvetli bir vantuz olarak görev yapar


Sindirim sistemi (mv) ve kalp (cr) sırt tarafta (dorsal) bulunur. İç organlar da kabuğun kıvrımlarına uymuşlardır. Dorsalde yer alan bir tegüment kıvrımı mantoyu (m) oluşturur ki, burada solungaçlar (br) ve anüs (a) yer alır. Manto boşluğu, dış ortam ile irtibattadır. Buradan giren su, solunumu sağladığı gibi, dışkının dışarı atılmasını da gerçekleştirir.
Gastropodlarda Kabuk şekilleri:


Şekil:3. Gastropodlarda genel kabuk şekilleri
Şekil:4. de karındanbacaklıların genelleştirilmiş bir kabuk yapı şeması gösterilmiştir. Bu şekilden kabuk içersine çekilmiş bir gastropod’da operculum’un durumu görülmektedir.

Operculum kapalı olduğu zaman dışarıda kalan kabuk içi bölümüne dış dudak denir ve son kıvrımın kenarını oluşturur. Gastropodların çoğunluğu kendilerini kuma veya çamur zemine gömerek yaşarlar. Bu nedenle çoğunda kabuk bir sifon uzantısı oluşturur.

Şekil:5. de sifonlu bir gastropod kabuk yapısı gösterilmiştir. Bu uzantı sifonun zemin üzerine çıkmasını, böylece hayvanın solunumu ve dışkının dışarı atılmasını sağlar.

Bazı formlarda ise, bu alış-veriş son kıvrımın alt tarafında bulunan bir delik (umbilicus) ile sağlanır.
Türkiye su ürünleri ekonomisinde gastropodlar ancak son 5-6 yıldan beri önem kazanmışlardır.
Aşağıdaki listede Türkiye sularında önem taşıyan türler belirtilmiştir:
HALIOTIDAE
Haliotis tuberculata (Linnaeus 1758)
PATELLIDAE
Patella depressa (Pennant, 1777)
Patella vulgata (Linnaeus 1758)
Patella coerulea (Linnaeus 1758)
CERITHIOIDAE
Turritella communis (Risso, 1926)
Gourmya vulgata (Brugière, 1792)
APORRHAIDAE
Aporrhais pespelecani (Linnaeus 1758)
Aporrhais serresianus (Michaud, 1828)
OVULIDAE
Zonaria pyrum (Gmelin, 1791)
Lurida lurida (Linnaeus 1758)
NATICIDAE
Natica josephina (Risso, 1826)
Natica millepunctata (Lamarck 1822)
Natica hebraea (Martyn,1784)
CASSIDIDAE
Cassidaria echinophora (Linnaeus 1758)
Cassis saburon (Bruguiere 1792)
TONNOIDAE
Tonna galea (Linnaeus 1758)
Charonia lampas (Linnaeus 1758)
MURICIDAE
Murex trunculus (Linnaeus 1758)
Murex brandaris (Linnaeus 1758)
Rapana thomasiana (Crosse, 1861)
HALIOTIDAE
Kabuğun iç yüzeyim kulağı andırdığından bunlara “Denizkulağı” denmektedir. Kabuk yassı, kıvrımları alçak, kabuk ağzı çok geniştir. Kabuğun dış kenarına paralel olarak sıralanmış altı-yedi delik bulunur. Zemine kendisini sıkıca yapıştıran hayvan, tentaküllerini bu deliklerden dışarı uzatır.


Kabuğun dış yüzeyinin rengi grimsi-kahverengidir ve bu fon üzerinde düzensiz açık renkte lekeler vardır. İç yüzey ise, parlak sedef renklidir.
Türkiye sularında oldukça nadir rastlanan bu tür, Çanakkale boğazından İskenderun körfezine kadar olan alanda, genellikle taşlık kıyılarda taşlara yapışmış olarak yaşar ve alglerle beslenir.
Kabuk boyutları, uzunluk: 85mm, genişlik 55mm ve yükseklik 16mm kadar olabilir.
Bir delikates olarak su ürünleri piyasasında aranmakta ise de, sularımızda az bulunuşu ve iç piyasada alıcı bulamaması nedeni ile değerlendirilememektedir.
Akdeniz bölgesinde çevresel etkenler başta olmak üzere, olumsuz şartlardan dolayı gün geçtikçe seyrelmeye başlamış bir türdür.
PATELLIDAE
Bu türler kayalık sahillerde dalgaların kırıldığı seviyede kendilerini taşlara vantuz gibi yapıştırarak ve algleri yiyerek yaşar

Denizde kayalara yapışmış Patella türleri (Şekil:6)
Türkiye kıyılarında oldukça bol bulunan bu türler taze veya pişirilmiş ve dondurulmuş olarak tüketilirler. Ancak denizlerde yüzey sularının kirlenmesi tehlikesi karşısında gittikçe azalmakta ve/veya değerlerini yitirmektedirler.
Kabuğun üçgen şeklindeki yapısı dolayısı ile bu türelere “Çin şapkası” adı verilmiştir. Türkiye sularında birbirine çok benzeyen üç türü bulunur.

Kabuğun tepesinde yaralan apex’den kabarık ışınlar kenara doğru uzanırlar.
P. depressa ve P. vulgata’da bu ışınlar 15er tanedir; buna karşın P. coerulea’da ise 40 adet kalın ışınların arasında 1-3 ince ışın yer alır.
Türlerin boyutları:
P. depressa: u: 30mm, g: 25mm, y: 10mm.
P. vulgata : u: 50mm, g: 35mm, y: 30mm.
P. coerulea: u: 42mm, g: 36mm, y: 14mm.

Turritella communis’de Kabuk sivri ve kule şeklindedir. Çok sayıda dar geçişli spiraller içerir. Farklı kalınlıklarda 8-10 adet spiral bandına sahiptir. Kitin kapak kısmı dış taraftan fırça şeklinde, sert, kıl benzeri yapılar ile bezelidir. Kabuk rengi genellikle kırmızı-morumsu ve pembemsi renk üzerine kahverengi harelidir. Tüm yumuşak zeminlerde dağılım gösterir. Üremeleri sularımızda I.-XII. aylar arasında gerçekleşmektedir.
Denizlerimizde bolca bulunan bu tür “ şeytan minaresi” olarak isimlendirilmektedir. Gourmya vulgata kalın kabuklu, geniş spiralli, kaba tüberküllü bir dış görünüş sergileyen bir formdur.Ağız kısmının üst tarafında derin bir üst kanala ve alt tarafta uzun ve derin, kenarları katlı bir alt kanala sahiptir. Keskin olmayan spiral dönüşlerinin araları 3 adet tüberküllü hat ile çevrilidir. Son dönüm 2-3 adet ufak tüberküllü bant içerir.Kırmızımsı-sarı renkli fon üzerine düzensiz radiar yalım ve lekeler ile bezelidir. Tüberküller,beyaz ve kahverengi renklidir. Ağız kısmı dış taraftan beyaz renkli,, iç tarafta kahverengidir. Tepe kısmı beyazdır. Sekonder sert zeminlerde, 10-15m. derinlikler arasında sıkça dağılım gösterir. Sularımızda üreme dönemi VI.-VII. Aylar arasındadır.
T. communis: u: 45mm, g: 5mm, y: 5mm.
G. vulgata: u: 45mm, g: 10mm, y: 10mm.

APORRHAIDAE
Kabuk şeklinden ötürü bu türlere “Pelikan ayağı” adı verilmiştir. Özel formu ile tipik olan bu gurubun Türkiye sularında birbirine benzeyen iki türü bulunmaktadır


Kabuk çok sert ve kalın, rengi pembemsi sarıdır. Kabuğun kıvrımları üzerinde aşağıdan apex’e doğru gittikçe küçülen düzgün kabarcıklar sıralanmıştır.
Kabuk ağzı kenarından pelikan ayağına benzeyen parmaksı uzantılar bulunur. Bunlar A. pespelecani’de dört, A. serresianus’da beş adettir.
Her iki türde de uzunluk max. 5cm kadar olabilir.
Bu iki tür de Marmara, Ege ve Akdeniz’de 75-100m ve daha derin sularda, tüm yumuşak ve sekonder sert zeminlerde, özellikle de çamur zeminde yaşar, Karadeniz’de yoktur. Çamur yüzeyindeki çok küçük organizmaları yiyerek geçinir. Üremesi yumurtlama ile gerçekleşir. Yumurtlama dönemi sularımızda VII.-VIII. aylar arasında gerçekleşir.
Özellikle çoğu kez Trawl ağlarında bolca rastlanmakta, fakat yurt içinde tüketilmediğinden değerlendirilmemektedir.
Esas avlama dreçlerle yapılabilir. Eti serçe olduğundan haşlanmış olarak yenmektedir.
A. pespelecani: u: 50mm, g: 10mm, y:12mm.
A. serresianus: u: 50mm, g: 8mm, y:10mm.


Hat sanatında, yazılan sayfanın mührelenmesi amacı ile kullanıldıklarından “mühre” olarak adlandırılırlar.*) Z. pyrum’da kabuk sert ve sağlam, büyük ve armut şeklindedir. Kabuğun dış yüzü mükemmel bir parlaklıktadır. Ağız kenarı tam ortada boydan boya yer alır. Ağız kenarları dişlidir. Portakal renginde, belirgin kahverengi leke ve bantlarla bezelidir. Tüm yumuşak zeminlerde dağılım gösterirler. Akdeniz bölgesine özgü bir formdur. Batı Marmara Denizi'nden yukarılarda bulunmaz. Üreme dönemleri X.-XI. Aylar arasındadır.
L. lurida oldukça iri kabuklu, uzun ve oval formludur. Kabuk dış yüzeyi pürüzsüz porselen görünümündedir. Ağız açıklığının üst tarafı oldukça aralıktır. Ağız açıklığı iki yanlı dişlerle bezelidir. Kahverengi-gri renk üzerine genellikle 2 adet açık renk bant ile bezelidir. Akdeniz’e has bir formdur. Yarı yumuşak zeminlerde dağılım gösterir. Üremeleri X.-XI. Aylar arasında gerçekleşir.
Z. pyrum: u: 35mm, g: 20mm, y:15mm.
L. lurida: u: 45mm, g: 25mm, y:20mm.
*) Mühre : Kâğıtlar aharlandıktan sonra parlatma için kullanılan âletin adıdır. B azan kalemtıraş kabzasının'ucu da bu iş için kullanılmıştır. Kaymasını sağlamak için biraz sabun sürülür. Müzehhiblerin altını parlatmak için kullandıkları akike de mühre denilmiştir,
Mühre çeşitleri:Böcek mühre : Deniz böceklerinin kabuğundan yapılmıştır. Cam mühre : Yuvarlak veya kalın camdan yapılmıştır.
NATICIDAE
Kabuk kalın ve genişliği yüksekliğinden fazladır.
Türk sularında birbirine benzeyen, yalızca kabuk renk ve süsleri bakımından farklı üç Natica türü bulunmaktadır. Bunlar:

N. josephina’da kabuk pürüzsüz, düz, sarımtırak kahverengidir. Çamur zeminlerde da dağılım gösterir. Üremeleri II.-VI. aylar arasında gerçekleşir.
N. millepunctata’da kabuk hafifçe pürüzlüdür.Ağız sert ve siyah bir operkulum ile kapanır. Spiral geçişleri kesin bir kanalla bağlanır. Yeşilimsi zemin üzerinde koyu renkli ve çok sayıda küçük noktalar bulunur. Üremeleri II.-VI. aylar arasında gerçekleşir. Yumuşak zeminlerde, genellikle litoralde dağılım gösterir.
N. hebraea’da renk Spiraller apex yönünde hızla ufalırlar. Çap 2. spiralden itibaren daralır. Beyaz-krem zemin üzerinde, sepya renkli lekeler şeklindedir.
N. josephina: g: 36mm, y: 48mm kadardır.
N. millepunctata: g: 30mm, y: 42mm kadardır.
N. hebraea: g: 32mm, y: 44mm kadardır.
CASSIDIDAE
Kabuk kalın ve yüksekliği genişliğinden fazladır.
Türk sularında birbirine benzeyen, yalızca kabuk form, renk ve süsleri bakımından farklı iki Cassididae türü bulunmaktadır. Genellikle hediyelik eşya olarak değerlendirildiklerinden dolayı, nadir bulunan bu tür tükenme tehlikesi altındadır


C. echinophora’da kabuk açık kahverengidir ve enlem boyunca tüberküllü yapılar mevcuttur. Ağzın altındaki kanal dar ve uzun şekillidir. Üremeleri V.-VI. aylar arasında gerçekleşir.
Cassis saburon’da renk açık kahve-krem zemin üzerinde daha koyu renkli, düzenli lekeler bulunur. Ağzın altındaki kanal geniş ve kısa şekillidir. Ağız açıklığının dış kenarı katlı bir form gösterir. Kabuğun iç tarafı lekesiz süt beyaz renklidir.
Bu iki tür de Marmara, Ege ve Akdeniz'de 30-100m. ve daha derin sularda, çamur zeminde yaşar, Karadeniz’de yoktur. Çamur yüzeyindeki çok küçük organizmaları yiyerek geçinir. Üremesi yumurtlama ile gerçekleşir.
Özellikle Trawl ağlarında bolca rastlanmakta, kabuğu süs eşyası olarak satışa sunulmakta, fakat yurt içinde tüketilmediğinden değerlendirilmemektedir.
Eti sert, haşlanmış olarak yenmektedir.
C. echinophora: g: 100mm, y: 55mm
Cassis saburon: g: 105mm, y: 62mm

TONNIDAE
Kabuk orta kalınlıkta, kırılgan ve yüksekliği neredeyse genişliğine eşittir.
Sularımızda tek bir tür ile temsil edilirler.

Tonna galea’da Kabuk orta kalınlıkta, kırılgan ve yüksekliği neredeyse genişliğine eşittir, renk açık kahve-krem zemin üzerinde, tepeden alt tarafa doğru açılan tonlarda koyu kahverengi şeklindedir. Kabuk üzerindeki hatlar derin, yükselti kısımlarında tüberküller bulunur.
Bu tür de, Marmara, Ege ve Akdeniz’de 30-100m ve daha derin sularda, çamur zeminde yaşar, Karadeniz’de yoktur. Çamur yüzeyindeki çok küçük organizmaları yiyerek geçinir. Üremesi yumurtlama ile gerçekleşir. Üreme dönemleri VIII.-X. Aylar arasındadır.
Özellikle Trawl ağlarında bolca rastlanmakta, fakat yurt içinde tüketilmediğinden değerlendirilmemektedir.
Eti serttir, haşlanmış olarak yenebilir.
Charonia lampas belki de tipi balıkçıların haberleşmek için kullandıkları boruya benzediğinden “selsire” olarak adlandırılır. Yaklaşık 30cm. boyu ile sularımızdaki en büyük salyangozlardan birisidir. Kabuk oldukça sert, ağız kısmı oval şekillidir. Kabuğun üst kısımları sivrilerek devam eder. Ağzın dış kenarındaki dişler kahverengi lekelidir. İç taraftaki dişler ise beyaz renklidir. Besinlerini büyük çift kabuklular ve derisidikenliler oluşturur. Akdeniz’e has bir formdur.
Her iki tür de Trawl ağları ile avlanmaktadır. Özellikle hediyelik eşya olarak kullanılmak üzere yapılan yoğun avcılığı sonucunda soyları tehlikeye girdiğinden, birçok ülkede koruma altına alınmışlardır.
T. galea: g: 165mm, y: 142mm
C. lampas: g: 300mm, y: 145mm

MURICIDAE
Kabuk kalın, üzeri dikensi yapılar ve/veya tüberküller ile kaplıdır. Kabuğun yüksekliği, genişliğinden daima fazladır. Bu tür balık avcılığında makbul bir yem olarak kullanılır ve “madya” olarak isimlendirilirler.
Sularımızda üç tür ile temsil edilirler.


M. trunculus’da kabuk açık krem rengidir ve enlemler boyunca dikenimsi/tüberküllü yapılar mevcuttur.
M. brandaris’de renk koyu kahve-krem rengidir ve enlemler boyunca oldukça uzun dikenimsi çıkıntılar bulunur.
Bu iki tür de Marmara, Ege ve Akdenizde 10-100m ve daha derin sularda, çamur ve eriştelik zeminde yaşar, Karadenizde yoktur. Çamur ve bitkilerin yüzeyindeki çok küçük organizmaları yiyerek geçinir. Üremesi yumurtlama ile gerçekleşir.
Özellikle Trawl ağlarında bolca rastlanmakta, fakat yurt içinde tüketilmediğinden değerlendirilmemektedir. Akdeniz bölgesinde, olta ile balık avcılığında yem olarak kullanılmaktadır. Yurt dışında sanayisi olan bir üründür.
Eti yumuşak, yurt dışında eti taze ve donmuş olarak değerlendirilmektedir.
M. trunculus: g: 72mm, y: 38mm
M. brandaris: g: 108mm, y: 48mm

Rapana thomasiana
Kabuk kalın ve çok serttir, üzeri yer yer tüberküller ile kaplıdır. Kabuğun yüksekliği, neredeyse genişiliğine yakındır.
Saptanabildiği kadarı ile, ilk defa 1946/47 döneminde Karadenizde birden bire ortaya çıkıveren bu istilacı, günümüz balıkçılık endüstrisinde gerçek bir hakimiyet kurmuş olan "Deniz Salyangozu" dur.
Varlığı ilk kez Karadeniz’in kuzey kıyılarında, Kafkasya'nın sahil şeridinde sapatanan ve boyu 20'cm kadar olabilen, bu iri kıyım deniz minaresi türü, içi kırmızımtırak turuncu, üst yüzeyi helezon şeklinde, uçtan kabuk ağzına kadar sıralanmış düzgün kabarcıklı, sarı, grimsi ya da, kahverengimsi renkte, kalın kabuklu bir yumuşakça türüdür.
Büyük bir olasılıkla vatanı olan Çin denizinden :(Çin, Japonya, Filipin gibi Uzakdoğu ülkelerinden Rusya’ya, mal almak üzere gelen bir tankerin balast suyu veya her hangi bir geminin karinası altına yapışmış yumurta paketleri ile taşınmıştır.
Rapana'lar Karadeniz’e geldikleri zamandan günümüze kadar Kafkasya'dan Batıya doğru binlerce deniz mili katederek Kırım (1949), Romanya (1955), Bulgaristan (1957) ve Boğaz’a (1960), Marmara'ya (1966) kadar ulaşmışlar ve sonunda Ege'ye (1969) kadar da sarkarak, Çaltıburnu dolaylarına kadar inmişlerdir. Rapana'ların diğer bir kolu da, Karadeniz’in dairesel akıntılarını izleyerek, Sinop- Giresun (1955) arasına ve buradan da tüm Doğu Karadeniz’e (1958) yayılmışlardır.
Bu yayılışın içgüdüsel dürtüsü, beslenme gereksinimine dayanmaktadır. Rapanalar çok obur bir tür olarak, midye ve istiridyeleri, bunların tükendiği yerlerde de cik-cik diye bilinen kum midyelerini, büyük çapta sömürmüşlerdir. Rapanaların bu davranışları, tarihteki istilacıların "yok etme savaşı"na benzetebiliriz.
Karadeniz’de ilk kez bulunduğu 1946 dan günümüze dek, büyük bir hızla üreyen ve yayılan bu türün esas bilimsel adı "Rapana thomasiana" = R. Venosa (Valenciennes, 1846) dır.
Bu tür 1959'da Rapana bezoar (Linnaeus 1758) olarak tanımlanmışsa da, daha sonraki araştırmalarda bu tür konusunda farklı bulgular elde edilmiştir.
Karadenizin kendine has ortam koşulları altında bu organizma, kısa sürede yeni bir tür olarak nitelendirilebilecek bazı değişimlere uğramış, özellikle boy'daki büyüme nedeni ile, ünlü Konkolojist F. Nordsieck tarafından 1969 da Karadenize has "Rapana pontica (Nordsieck, 1969) " (Pontus = Karadeniz) olarak adlandırılmıştır.
Yapılan gözlemlere göre, Türkiye sularındaki Rapana'ların kabuk boyutları, populasyon ve bölgedeki besin materyali yoğunluğu ile çok yakından ilgilidir. İlk yıllarda Ordu-Fatsa- Giresun kıyı şeridinde rastlanan ve yöre halkınca "Kül tablası" olarak adlandırılan fertler, ortalama 10cm ve 14cm'lik azami boya ulaşırken, daha sonra bu yöredeki populasyon artışı ve besinin buna bağlı olarak göreceli azalması sonucunda boy, gittikçe küçülmüştür. Günümüzdeki populasyonların pek yoğun olmadığı Marmara'da boy 18-20cm'ye kadar varabilmektedir.


Pelecypoda ( Baltabacaklılar )
Yumuşak bir et parçası şeklinde olan vücutları, aynı zamanda dış iskelet görevi gören ve iki parçadan (va) meydana gelen kalker bir kabuk ile örtülüdür (valva).
Bu yumuşak vücut, esas itibarı ile, iç organlar kesesi, manto, solungaç lamelleri ve ayaktan meydana gelir. Başın olması gereken ön uçta; yaprak şeklinde iki çift-silli, ağız kolunun arasında, ağız açıklığı bulunur. Ağzın bulunduğu teorik baş bölgesi değil, manto loblarının serbest kenarlarıdır. İç organlar kesesi basit bir et parçası şeklindedir. Üst ve yan tarafları manto ile örtülüdür.
Karın tarafında ayak bulunur. Bu tamamı ile yumuşak olan vücut, dış tarafta, tamamen veya hemen-hemen, ince veya kalın olan bir çift kalker kabuk içinde saklıdır.
Her kabuğun tepe kısmında a çok spiral kıvrılmış konik veya düz bir tepe kısmı (Umbo) bulunur (Um).
Vücut ile birlikte büyüyen kabuklar, manto lobları gibi, tüm yönlere doğru gelişirler. Büyüme, kabukların kenarlarına, manto lobları kenarları tarafından yeni kalker maddesi eklenmesi ile olur. Bu ekler periyodik olduğundan, bir periyottaki kabuk kenarları, daha sonra kabukların üzerlerinde konsentrik büyüme çizgileri halinde izler bırakır.
Bir kabuğun iki parçası, üst tarafları üzerinde birbirleri ile menteşelidirler. Üzerlerinde çoğu kez çark dişlileri gibi birbirine geçen karşılıklı diş ve yuvalar bulunur (Kd).
Bu kabukları kapayan organlar (Adductor), kasılabilen (kontraktil) kaslardır (ad). Bunlar bir uçları ile kabuklardan birinin iç yüzeyine, diğer ucu ile öteki kabuğun iç yüzeyine yapışık olan bu kaslar, kasıldıkları zaman iki kabuğu birbirlerine yaklaştırarak kabuğu kaparlar. Bu kasların gevşemeleri, otomatik bir şekilde, gergi yapıları (ligament) sayesinde kabuk açılır (Li).
Sindirim sistemi (mv) ve kalp (cr) sırt tarafta (dorsal) bulunur. İç organlar da kabuğun kıvrımlarına uymuşlardır.
Dorsalde yer alan bir tegüment kıvrımı mantoyu (m) oluşturur ki, burada solungaçlar (br) ve anüs (a) yer alır.
Manto boşluğu, dış ortam ile irtibattadır. Buradan giren su, solunumu sağladığı gibi, dışkının dışarı atılmasını da gerçekleştirir.
Dünyada, ülkelerin su ürünleri ekonomilerinde ciddi önem taşıyan balta bacaklılar, ancak son 10 yıldan beri Türkiye su ürünleri ekonomisinde önem kazanmışlardır.

Şekil:2. de balta bacaklıların genelleştirilmiş bir kabuk yapı şeması gösterilmiştir. Bu şekilde kabuk içersinde yer alan Pelecypod durumu görülmektedir. Ligamentler ile umbo bölümünden birbirine bağlı olan kabuklar, adduktor kaslar yardımı ile, aralanıp- kapanabilmektedirler.

Pelecypodlarda kabuk şekilleri oldukça farklılık gösterir. Buna göre temelde iki parçalı ve birbirinin üzerine kapanan kabuk, bazı formlarda simetri gösterirken, bazı formlarda da asimetriktir. Ebatları da formları gibi çok büyük farklılıklar gösteren Pelecypodların bir kısmı sessil (bir yere bağlı) olarak yaşamlarını sürdürürken, bir kısmı da aktif yüzücüdürler. Büyük bir bölümü kum, çamur veya kum-çamur zeminlere gömülü olarak yaşamlarını sürdürürler. Şekil:3. de Pelecypodların genel kabuk şekilleri gösterilmiştir.



Pelecypodların birçoğu kendilerini kuma veya çamur zemine gömerek yaşarlar. Bu tip yaşayan türlerde, kabukta bir değişim olmaksızın, solunum ve boşaltım amaçlı olarak çeşitli şekil ve boylarda sifon oluşumu gözlenir.
Şekil:4. de sifonlu bir Pelecypod şeması gösterilmiştir. Bu uzantı sifonun zemin üzerine çıkmasını, böylece hayvanın solunumu ve dışkının dışarı atılmasını sağlar. Hayvan kendini, balta bacağı ile, kuvvetli bir şekilde zemine çekebilir.

Aşağıdaki listede Türkiye sularında önem taşıyan türler belirtilmiştir:
MYTILINA
Modiolus barbatus (Linnaeus, 1758) Mytilaster minimus (Poli,1795)

Mytilus galloprovincialis (Lamarck, 1819) Mytilus edulis (Linnaeus, 1758)
Lithopaga lithopaga (Linnaeus, 1758)
ARCIDAE
Arca noae (Linnaeus, 1758)
Barbatia barbata (Linnaeus, 1758)
Glycimeris glycimeris (Lamarck, 1819)
PTERIDAE
Pteria hirundo (Linnaeus, 1758) Pinna nobilis (Linnaeus, 1758)
Pinna pectinata (Linnaeus, 1767)
PECTINIDAE
Aequipecten opercularis (Linnaeus, 1758) Pecten jacobaeus (Linnaeus, 1758)
OSTREOIDAE
Ostrea edulis (Linnaeus, 1758)
CARDITIDAE
Isocardia humana (Linnaeus, 1758)
CARDIOIDAE
Rudicardium tuberculatum (Linnaeus, 1758) Cardium edule (Linnaeus, 1758)
VENERIDAE
Venus verrucosa (Linnaeus, 1758) Venus ovata (Pennant,1777)
Chamelea gallina (Linnaeus, 1758) Venerupis decussata (Linnaeus, 1758)
DONACIDAE
Donax trunculus (Linnaeus, 1758)
SOLENOIDEA
Solen marginatus Pulteney, 1799
Ensis ensis (Linnaeus, 1758)
Ensis minor (Chenu, 1843)
PHOLADIDAE
Pholas dactylus (Linnaeus, 1758)
TEREDINIDAE
Teredo navalis (Linnaeus, 1758)Teredo pedicellata Quatrefages, 1849
Nototeredo utricula (Bartsch, 1917) Bankia carinata (Gray JE, 1827)
MYTILINA
Modiolus barbatus ucuna yakın konumdaki körelmiş menteşe bölümü ile tipiktir. Adduktor kası kabuğun tepe-yan tarafında yer alır. Kabuğun tepe kısmı, diğer taraflarına nazaran daha incelmiş bir şekildedir. Arka kısmı ise belirgin bir şekilde yükselmiştir.
Periostrakumda belirgin ve kuvvetli, kabuk kenarına kadar uzanan fırça şeklinde kıllar bulunur. Dış yüzeyi koyu kahverengidir. Kabuğun iç tarafı gri-mavimsi, hafif parlak renktedir, konsantrik şekilde kırmızımsı lekeler bulunur. Kıyı kesimlerde, ikincil sert zeminlerde dağılım gösterir. Üremeleri Akdeniz sahillerinde VIII.- IX. aylar arasında gerçekleşir.
Mytilaster minimus menteşe dişleri neredeyse kabuğun tam uç kısmında yer alırlar, ön ve arkasından bir ligament vasıtası ile bağlanırlar. Düzensiz konsantrik çizgilerle bezeli alt kabuk kenarı daha az eğimlidir. Koyu kahverengi, eklem yerinden aşağı bir hat boyunca açık çizgili renktedir. kabuğun iç tarafı mor, sedeflidir.






Yurt dışında yaygın olarak tüketilen ve yüksek ticari önemi olan bir türdür. Bu nedenle özellikle İtalya’da üretimi yapılmaktadır. Sularımızda, Ege ve Akdeniz’de yaygın olarak bulunan bir formdur. Araştırmalar sırasında az ve ufak formlar olarak Marmara denizinin batı kısımlarında da rastlanmıştır, ancak en yüksek yoğunluklara Saros körfezi, İzmir havalisi ve Doğu Akdeniz’de rastlanılmaktadır.
G. glycimeris
u: 90mm, g: 100mm, y: 35mm.

Pinna nobilis
Yaklaşık 80cm. Ye varan kabuk uzunluğu ile sularımızdaki en büyük bivalvdir. Kürek şeklinde bir forma sahiptir.Kabuğun arka kenarı eğimli, yay şeklindedir. Kabuklar üzerinde; 20 adet radyal kanal ve pul şeklinde çıkıntılar vardır. Bu çıkıntılar özellikle genç formlarda çok belirgindir. Açık kahverengi, iç tarafı kızılımsı ve genelde sedefimsidir.1-1.5m. derinliklerden başlamak üzere, semine sivri taraflarından gömülü olarak yaşamlarını sürdürürler. Ege ve Akdeniz’de yaygın olarak bulunurlar. Nadir olamamakla birlikte, bölgesel olarak Marmara denizinde de dağılım gösterirler.Ticari öneme sahip bir formdur. Bissus iplikleri de, hediyelik eşya olarak değerlendirilir.
Pinna pectinata
Kabuk boyu 25cm. Kadardır. Kabuk ince ve kırılgandır.4-10 adet radyal kanal kiremit şeklinde üst üste binmiştir. Kabuk kahverengi, bağlantı noktası siyah bir leke ile bezelidir. Sediment ağırlıklı zeminlerde 600m. derinliklere kadar rastlanabilir. Dağılımı P. Nobilis gibidir. Bölgesel olarak yoğunluklar gösterir.
P. nobilis
u: 80cm, g: 25cm, y: 10cm.
P. pectinata
u: 25cm, g: 12cm, y: 7cm.







Isocardia humana
Kabuk büyük, umbo oldukça kıvrık, küre-kalp şekilli bir kabuk formuna sahiptir. Eklem öne ve iç tarafa doğru yuvarlanarak eğilmiş şekildedir. Kabukların dış yüzeyleri düz, büyüme çizgileri belirgindir. Kabuk kalın, sağlam ve çok sert bir yapıdadır. Kabuk üzeri açık kahve renkli, üzerinde koyu renkli alazlar bulunur. Periostracum kahverengi, iç tarafı ise beyaz renklidir. Orta derinlikte, kum ve çamur zeminlerde dağılım gösterir. Marmara denizinde nadir, Ege ve Akdeniz’de bölgesel olarak yoğun bir şekilde bulunur.
I. humana
u: 80mm, g: 95mm, y: 80mm.



VENERIDAE
Son yıllarda, denizlerimizde iç tüketimde kullanılmayan bazı su ürünü türleri, dış pazarlarda iyi alıcı bulduğundan, bol bol üretilmeye ve işlenmiş veya doğrudan doğruya canlı olarak dışarı satılmaya başlanmıştır. Chamelea gallina da, balıkçılığımızda cik-cik veya kum midyesi diye tanımlanan, bir çift kabuklu (bivalv) yumuşakça türüdür. Kabuk beyazımsı kahverengi veya grimsi renktedir. Kabuk üzerinde beyazdan menekşeye kadar değişen ışınsal bantlar bulunur. Kabuğun iç yüzeyi beyaz veya sarımtırak ve menekşe rengi lekelidir. Kabuk boyu bölgeden bölgeye değişiklik göstermekle birlikte, ortalama 3.0cm. kadar olabilir.
Kum midyelerinde bir fert 500.000 kadar yumurta bırakabilir. Yumurtlama her yıl aynı yoğunlukta olmamakta, ortam şartları ile ilgili olarak, bazı yıllar “iyi” bazı yıllar ise “kötü” üreme yılları olmaktadır. Kum midyesinin Akdeniz havzasındaki üreme dönemi Nisan başı- Haziran sonu arasındadır. Üreme, su sıcaklığına yakınan bağlı olduğundan, soğuk geçen dönemlerde Temmuz sonuna kadar sarkabilmektedir.
Batı Karadeniz’de bu dönem Mayıs başı-Temmuz sonu arasındadır. Doğu Karadeniz bölgesinde su sıcaklığının normalde daha erken yükselmesi nedeni ile, yumurtlama Akdeniz ile hemen hemen aynı döneme rastlar, yani Nisan başı-Haziran sonu arasındadır.
Ancak bu genel tablo, su sıcaklığı ile yakından ilgili olarak değişebilmekte ve yumurtlama Temmuz başına kadar uzanabilmektedir.

Venus verrucosa
bağlantı elemanları ön tarafa doğru yönelmiş bir formdur. Kabuk üzerinde spiral lameller ve radyal bindirmeler bulunur. Kabuk kenarı iç yüzü diş şeklinde tırtıklıdır. Kabuk uzunlamasına oval bir formdadır. Kabuk dış yüzeyi kirli beyaz, kum kahverengisi renktedir. Kumluk zeminlerde, kum içine gömülü olarak yaşamını sürdürürler. Tüm denizlerimizde bulunurlar.
Venus ovata
Kabuk diş yüzeyi 50 adet belirgin radyal kanal ile bezelidir. Kenara yakın bölgelerde spiral lamel oluşumu belirgin bir şekilde ve bindirme şeklinde gözlenebilir. Kabuk dış yüzeyi Kirli sarı ve açık renklidir. Kabuk iç yüzeyi süt beyazı, kimi zaman da açık pembe renklidir. Kumluk zeminlerde, kum içine gömülü olarak yaşamını sürdürürler. Tüm denizlerimizde bulunurlar.
V. verrucosa
u: 40mm, g: 50mm, y: 20mm.
V. ovata
u: 12mm, g: 20mm, y: 10mm.


Chamelea gallina
Kabuk yüzeyinde çok sayıda (80 ve üzeri) birbirine yakın ve sık spiral çizgiler bulunur. Kenar kısmı ince ve keskindir. Kabuk orta büyüklükte ve şişkincedir. Kabuğun dış yüzeyi beyaz ve kahverengi radyal çizgiler ile bezelidir. Kumluk zeminlerde, kum içine gömülü olarak yaşamını sürdürürler. Tüm denizlerimizde bulunurlar.
Venerupis decussata
Arka tarafından basık ve orta incelikte bir kabuk yapısına sahiptir. Kabuk dış yüzeyinde çok sık konsantrik ve radyal çizgilenmeler bulunur, çizgilenmeler bakıldığında bir ağ izlenimi verirler. Kabuk dış yüzeyi beyaz, sarımsı ve daha koyu radyal bantlar ve/veya lekeler ile bezelidir. Ligamentin alt tarafı mor renkli ve kabuğun iç yüzeyi beyazımsıdır. Diğer türler gibi kum zeminlerde, zemine gömülü olarak yaşamını sürdürürler. Tüm denizlerimizde bulunurlar.
C. gallina
u: 35mm, g: 40mm, y: 20mm.
V. decussata
u: 55mm, g: 70mm, y: 20mm.


Solen marginatus
Düze yakın dört köşe görünümde bir kabuk şekline sahiptir. Bağlantı kısmı önde ve kallus kısmının kalınlaşması ile oluşmuştur. Menteşe vazifesini her iki kabukta birer adet olarak bulunan zayıf dişler sağlar. Büyüme çizgileri ön kenardan arka kenara kadar, paralel olarak devam eder. Bu oluşum ön kenardan arkaya kadar kabuk üzerinde iki adet dik açılı üçgen yüzey oluşturacak şekilde devam eder ve bu oluşum belirgindir. Kabuk dış yüzeyi, beyazdan sarıya kadar olan tonlardadır. Kumluk ve çamur zeminlerde, kum/çamur içine gömülü olarak yaşamını sürdürürler. Tüm denizlerimizde bulunur.
Ensis ensis
Eğik yapıda bir kabuk şekline sahiptir. Üst ve alt kenarlar birbirine paraleldir. Menteşe vazifesini sağ kabukta 2, sol kabukta 2-3 adet diş sağlar. Kabuk dışı kızıl kahve bir renge sahiptir. Kumluk ve çamur zeminlerde, kum/çamur içine gömülü olarak yaşamını sürdürürler. Tüm denizlerimizde bulunur.
Ensis minor
Üst kabuk kenarı düz, alt kabuk kenarı eğimli bir yapıya sahiptir. Ün kenar eğik/düşey bir şekle sahiptir. Kabuk dış yüzeyi gri, sarımsı-kahve renklidir. Üst ve ön kenarlarında mor harelenmeler bulunur. Kumluk ve çamur zeminlerde, kum/çamur içine gömülü olarak yaşamını sürdürürler. Tüm denizlerimizde bulunur.
S. marginatus
u: 10mm, g: 120mm, y: 20mm.
E. ensis
u: 15mm, g: 130mm, y: 25mm.
E. minor
u: 10mm, g: 150mm, y: 20mm.



Nototeredo utricula
Çok eklemli tüysü bir palete sahiptir. Palet boyu 10-12mm. civarındadır. Alış sifonu 8 adet 3 parçalı papilden oluşur, veriş sifonu papilsizdir. Ahşap materyal ve plastik-benzeri kablo materyalleri içinde kanal açarak yaşamlarını sürdürürler. Tüm denizlerimizde bulunur.
Teredo pedicellata
Palet boyu 6-11mm. civarındadır. Şişe şeklinde bir forma sahiptir. Üst ucunda sert-kitinsi bir periostracum kapağı bulunur. N. Utricula ile eş özelliklere sahiptir.
Teredo navalis
Kabuk kısmı uzunluğu kadar veya daha kısadır. Paletler basit yapraksı, en fazla dıştan iki parçalıdır. Palet boyu 10-35mm. civarındadır. Alış sifonu 6 adet papilden oluşur, veriş sifonu papilsizdir. N. Utricula ile eş özelliklere sahiptir.
Bankia carinata
Palet boyu 10-12mm. civarındadır. Alış sifonu 12 adet eş olmayan-asimetrik papilden oluşur. Karadeniz hariç tüm denizlerimizde bulunur. Özellikle ahşap yapılar içersine kanallar açarak, buralarda yaşamlarını sürdürürler.
N. utricula
u: 120mm, g: 4mm, y: 4mm.
T. pedicellata
u: 150mm, g: 6mm, y: 7mm.
T. navalis
u: 200mm, g: 8mm, y: 8mm.
B. carinata
u: 100mm, g: 7mm, y: 7mm.


Kaynak
 
Geri
Üst