Türkiye Gülen'i, ABD Mormonları tartışıyor

yoldas

New member
Türkiye Fethullah Gülen Cemaati’ni tartışıyor. Ortaya çıkan hemen her skandalda bu cemaatin adı anılıyor.

Pazar günkü Cumhuriyet gazetesinde bir haberin satır arası, Fethullahçılar iddianamesine dayandırarak, bu cemaat ile Amerikalı Mormon’lar arasında bir bağlantı olabileceğini iddia ediyordu.

Şüphesiz takip ediyorsunuz, Türkiye Fethullah Gülen Cemaati’ni tartışıyor. Ortaya çıkan hemen her skandalda bu cemaatin adı anılıyor.

Bugün Hürriyet’te Ahmet Hakan’ın köşesinde, bir AKP’li bakana dayandırarak yazdığı, ‘Hoca istihbarat işlerine meraklıdır’ sözü de iktidar ile bu cemaat arasındaki boşluğun hızla ve nasıl açılmış olduğunu gösteriyor.

Türkiye’deki gündem bu.

Cumhuriyet’in haberine dönüyorum ve Fethullahçılar ile ilişkilendirilen, mürit profili olarak da Fethullahçılar’a çok benzeyen Mormon’ları hatırlıyorum…

18 yaşına gelen Mormon erkekleri ‘mission’ adlı bir yurtdışı göreve çıkarlar ve aynen ‘kolonici dervişler’ gibi tarikatı anlatırlar… The Church o Jesus Christ of Latter Day Saints adındaki bu toplulukta, alkol, sigara, cola kullanılmaz. Çok kadınla evlilik ve çok çocuk yapmak adeta kutsanır… Utah Eyaleti’nde yoğundurlar ve en çok da bu eyalette kabul görürler. Seyahat ve dil yetenekleri yüzünden istihbarat faaliyetlerinde Amerika Birleşik Devletleri Mormon’ları çok kullanmıştır….

Bunlar bilinen gerçekler… Ancak bilinmeyen şu:

Türkiye, AKP’li Bakan’ın ifadesiyle ‘istihbarata meraklı’ bu cemaati tartışırken, Amerika Birleşik Devletleri de, aynı zamanda, Utah’da mukim Mormon’ların istihbarat faaliyetlerindeki fonksiyonlarını tartışmaya açmış bulunuyor.

Bakın, eski Başkan Clinton’un sözcüsü, AKP’nin belalısı, Ortadoğu Uzmanı Michael Rubin, daha 5 Şubat günü Middle East Forum’da “Privatize the CIA (CIA’yı Özelleştirme)” başlıklı yazısında neler yazmış:


“(…) The reasons for poor analysis are multifold. The initial premise of a closed analytical shop segregated from policy was to maintain a bank of first-rate social scientists to prevent surprise and predict events. But social science has never lived up to its promise. The Soviet Union's collapse and 9/11 are just two prominent instances of the CIA's failure to predict. While it has become fashionable to scapegoat Iraqi National Congress head Ahmad Chalabi for faulty intelligence about Iraqi weapons, and thereby exculpate the CIA's perhaps $30 billion intelligence operation, the preponderance of Langley's analysis suggested Iraq was permeated with chemical and biological munitions.

Nor did Langley ever attract top academics. Many specialists shy away from government careers. In practice--unbelievable as it may seem--travel and regional experience disqualify applicants during the security clearance process. Those with native fluency in languages like Arabic, Persian, or Pashtun seldom pass CIA vetting. While Langley recruits Mormons returning from missions with linguistic ability, most intelligence hires are book smart but experience poor.

As a result, the products of the intelligence community lack both cultural nuance and a feel for personalities. Too many analysts assume that Iranian officials approach diplomacy with the sincerity of their U.S. counterparts; they cannot imagine the prospect that seminary-trained clerics practice religiously sanctioned dissimulation. Hence, many intelligence professionals at the time believed that Iranian president Mohammad Khatami was sincere in his calls for a dialogue of civilizations; now it is apparent that he pursued Iran's covert nuclear program with the same energy as his successor. When European leaders and Secretary of State Madeleine Albright relaxed sanctions and offered an olive branch to Tehran, the Islamic Republic used the resulting hard currency influx to upgrade Iran's military and fuel its covert nuclear program. (…)”


 

HTML

Üst