1001Design
330i ///M3 Design
Baykal, 'Biz Milyonlarca Vatandaşımız Adına ve 'Türkiye'deki Halkın Çoğunluğu Adına, Sakın Ha İhtirasının Kurbanı Olma, Türkiye Cumhuriyeti ile Hesaplaşmak İçin Oraya Gelmeye Kalkma?' Diyoruz' Dedi.
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Başbakanın Cumhurbaşkanı olmak istediğini, ancak olmaması gerektiğini belirterek, "Cumhurbaşkanlığı noktasında biz milyonlarca vatandaşımız adına ve 'Türkiye'deki halkın çoğunluğu adına, sakın ha ihtirasının kurbanı olma, sakın ha Türkiye Cumhuriyeti ile hesaplaşmak için oraya gelmeye kalkma?' diyoruz" dedi.
CHP'nin haftalık grup toplantısı TBMM'de yapıldı. Genel Başkan Deniz Baykal, parti grubundaki konuşmasına, cumhurbaşkanlığı seçimlerine değinerek başladı. Cumhurbaşkanlığı seçiminin her ülkede olağanüstü bir seçim olarak değerlendirildiğini, seçimi sadece seçim yapacak parlamentonun değil, bütün milletin izlediğini belirterek, bu konuda söylenecek sözler olduğunu ancak, kimseye söz söyleme fırsatı verilmediğini ifade eden Baykal, cumhurbaşkanlığı seçimi yapılıyormuş gibi bir havanın olmaması için çalışıldığını söyledi. Günlerin böyle geçirilmeye çalışıldığını kaydeden Baykal, yaşananları 'garip bir tablo' olarak nitelendirdi. Yabancı basının Türkiye'deki cumhurbaşkanlığı seçimini ''hayalet seçim' olarak nitelendirdiğini ifade eden CHP lideri, "Bu demokrasiye uygun değildir. Vatandaşlarımıza saygı anlayışıyla bağdaşır değildir, anayasamıza uygun değildir. Bunun altında ancak bazı olumsuzluklar, kavgalar, kaçışlar mahcubiyetler yatıyor olabilir. Bir cumhurbaşkanlığı seçimi kaçılarak yapılmaz, iddiayla yapılır. Kimse iddia sergilemiyor, kimse talep yapmıyor, meydan, 'gün geçsin' diye, sessizce günün geçirilmesini isteyenlerin yönlendirdiği biçimde geçiyor. Türkiye Cumhurbaşkanlığı seçimi yapacak, kimin olacağı belli değil. Bunun altında eziklik yatmaktadır. İddia başı dik, kendine güvenen anlayış cumhurbaşkanlığı seçimi karşısında talebini ortaya koyar. Talep ortaya konar. 'Son anda bu işi alıp götürür müyüz' diye düşünülüyor. İktidardır, 'aman konuşmayalım son gün gelsin yapacağımızı yaparız' diyor ama, Türkiye de bu konuyla derinden ilgili. 'Şöyle mi olur böyle mi olur, şöyle olursa böyle mi olur?' Bir yandan büyük bir tartışma yaşanıyor kimse 'ben adayım' diyerek adaylığını sahiplenmiyor. Bu bir paradoks bu bir çelişki" ifadelerine yer verdi.
Cumhurbaşkanlığı seçiminin 'kap-kaç' seçimi olamayacağını vurgulayan CHP lideri, "Niyet artık aleniyet kazanmıştır. Sayın Başbakan'ın cumhurbaşkanı olacağın açıktır. Biz buna niye karşı çıkıyoruz" diye konuştu.
Başbakan'ın cumhurbaşkanlığına neden karşı olduklarını gerekçelerle, belgelerle ortaya koyduklarının altını çizen CHP Genel Başkanı, bunun sıradan bir siyasi çekişme olmadığını vurguladı. Bazı çevrelerin bunu Baykal-Erdoğan, CHP-AK Parti çekişmesi olarak ortaya koyma çalışması olduğunu ifade eden Baykal, "Bizim kişilerle hiçbir ilgimiz yok. Kişilerle hiçbir özel tartışma içinde olamayız. Olmamız söz konusu değil. Biz burada bir büyük tarihi görev yapıyoruz. O görevin gereğini yerine getiriyoruz" ifadelerini kullandı.
Seçimlerin ardından Başbakanı ziyaret ettiklerini o zamanda bazı hassasiyetleri samimiyetle dile getirdiklerini hatırlatan Baykal, o zaman milli bir görevi yerine getirdiklerini şimdi da aynı anlayış içinde hareket ettiklerini belirtti. "Bizim sorunumuz, konumuz hiçbir şekilde kişisel değildir" diyen CHP Lideri "Başbakanla öyle bir duygusal gerginlik içinde olmamız hiçbir şekilde söz konusu olamaz. Bu bir parti kavgası da değil. CHP-AK Parti kavgası değil. Dikkatinizi çekerim. Biz AK Parti ile kavga etmiyoruz. Bir Cumhurbaşkanlığı planının Türkiye için yanlış olacağın ilişkin kanaatimizi anlatmaya çalışıyoruz. Burada bizim verdiğimiz mücadelenin bir demokrasi ve anayasa mücadelesi olduğunu herkesin anlamasını istiyorum. Anayasamızın özünün hukukumuzun temellerinin devletimizin özünün demokratik kurallar içinde sahiplenilmesini gerçekleştirmeye yönelik bir mücadeledir. Hiç kuşku yok bizim mücadelemiz Cumhurbaşkanlığı seçiminin demokratik, anayasal kurallara uygun olarak yapılması anlayışına dayanmaktadır. Bu seçimin doğru bir seçim olması, anayasaya uygun bir seçim olması, biçimine değil sadece özüne de uygun olması, anayasamızın ilkelerini de yansıtan bir seçim olması, bizim temel amacımız. Demokrasiyi sıkıntılara sokmayacak demokrasiyi gerginliklere sokacak bir seçim olması" diye konuştu.
Bunları gerekçeleriyle ve belgeleriyle ortaya koyduklarına işaret eden CHP lideri, "Sayın Başbakana anayasamızın özünü içine sindirememiş, eline fırsat geçtiği zaman yetki bulduğu zaman, ortamı uygun hale dönüştürdüğü zaman anayasamızın özüne aykırı açılımlar yapmaya kararlı bir siyasi kişilik olarak ortaya çıkmıştır" diye konuştu.
"Türkiye'nin anayasa vazosunu, rejim vazosunu kırmayın, dedik" diyen Baykal, böyle bir potansiyel gördükleri için bunu söylediklerinin altını çizerken, halkın ve AK Parti'ye oy verenlerin de bu görüşte birleştiklerini belirtti.
Türkiye'nin sessizce teslim alınamayacağını belirten Baykal, cumhurbaşkanının herkesle kavgalı olamayacağını, cumhurbaşkanı olacak kişinin kafasında Türkiye'nin temellerine yönelik farklı düşünceleri olamayacağını söyleyerek , "Cumhurbaşkanı ülkenin bütünlüğüne sahip çıkacak. Cumhurbaşkanı kafasında devletin temelleriyle ilgili hiçbir sorun olmayan insan olacak. Ben Türk milletinin bir parçasıyım demekten gocunmayacak bir insan olacak. Canım olmasa da olur bir de onu deneyelim. Olmaz. Olmamalıdır olmayacaktır, olmayacaktır" diye konuştu.
Bazılarıının CHP'yi ve kendisine yönelik, CHP'nin ve Baykal'ın Başbakanın Cumhurbaşkanı olmasını istediği, onu kızdırarak oraya çıkarma girişiminde olduğu yönünde eleştirilerde bulunduklarını ifade eden CHP Lideri Baykal, "Sayın Başbakanın Cumhurbaşkanı olması için hiçbir teşvike ihtiyacı yok. O orada zaten en yüksek istem düzeyindedir. O istiyor zaten. Bunlar psikolojik tahlillerle cevap verecek durumlar değildir" dedi.
Baykal, Başbakan'ın Öcalan'a sayın ifadesini kullandığını ancak bu konuda özür dilemediğini ve kendisine öfkeyle yöneldiğini belirterek şu ifadelere yer verdi: "Görüldü ki başbakan 30 bin vatandaşımızın kanının izleri ellerinde olan bir kişiye bir konuşmasında iki kez 'sayın' demiştir. Bilinçli olarak söylemiş, sonra bir daha söylemiş. Ona 'sayın' demiş, bu memleketin bağımsızlığı için canını vermiş insanlara da kelle demiş. Şimdi bu ortada. Türkiye'de bazı DTP'liler sayın deyince mahkemeye veriliyor, yargılanıyor ve mahkum oluyor. Şimdi başbakanın iki kez sayın dediği ortada. Bu işin hukuk boyutu var, ama bence asıl önemli olan, hukuk dışındaki siyasetle ilgili. Hukuk boyutu, dün öğrendik, bir soruşturma başlatmış. O incelemelerin sonucunda ne karar alacağını göreceğiz. Ama bence o kadar önemli değil. Şu nedenle önemli değil. Belki 5 yılı geçti zaman aşımı vesaire. Biz onlarla meşgul değiliz. Türkiye'de bir önemli siyaset adayı, cumhurbaşkanı adayının böyle bir sözü telaffuz edip etmediği... Siz düşünebiliyor musunuz, kazara Amerikan başkanı Bush, El Kadı hakkında 'sayın' diyecek, Saddam hakkında 'sayın', diyecek Taliban hakkında 'sayın' diyecek, Üsame bin Ladin hakkında 'sayın' diyecek. Böyle bir şey olabilir mi? Kazayla söylenmiş, 'kazayla söyledim özür diliyorum'. Bu çok mu zor. Lafını geri alamıyor. Söyledi. Ortada, özür dile özür de yok. O sözün elbette önemi var. Nasıl olmasın. 30 bin şehit vermiş aileye sen 'kelle verdin' diyorsun. Böyle bir şey olabilir mi? Bu milletin temel duygularına değerlerine açık saldırı değil mi? Bu saldırıyı Türkiye'nin içine sindirmesi mümkün mü, başbakanın içine sindirmesi mümkün mü? bu söylendi. Ayıp yanlış, ama asıl önemli olanı şu. Bu sözler başbakanın bu konulardaki zihin karışıklığını yansıttığı için ayrıca bir özel önem taşıyor. Sıradan, gelip geçmiş bir yanlış olmanın ötesinde, başbakanın zihni halini, bu konudaki anlayışını, zihniyetini yansıttığını millet gördüğü için 70 milyon birden bire zaten var olan tereddütlerini somutlaştığı için, bu ifade fark ettiği için, bu o zaman olağanüstü bir önem taşıyor. Bu mahkeme kararıyla değiştirilebilecek bir şey değil. Terörle mücadele yasasını geçirmeye çalıştılar. İçinde bir 6. madde vardı. 6. maddeyi bir inceledik terörist başı terör örgütünün kurucusu, terör örgütünün kurucusu da diyor, pişmanlık yasasının imkanından yararlanabilir. Bu kanuna konulmuş olan bir madde. Terörle mücadele maddesinin 6. maddesi. Terör örgütünün kurucusu da pişmanlıktan faydalanabilir. Türkiye'de kaç tane terör örgütünün kurucusu var? 'Olmaz', diyorsanız 'hiç karışmıyoruz çıkarın da görelim' dedim... 'Çıkarın' dedim. Korktular çıkaramadılar. O maddeyi oraya kim gönderdi, TBMM'ye kim gönderdi? Terör ögütü kurucusunu da tahliyesinin kapısını açacak olan o maddeyi kim koydu? Başbakanın imzasıyla geldi. Vatandaşlar kafasında tutuyor. Ben de tutuyorum. Senin imzanla geldiğini ben unutur muyum?.. Barzani'nin seni 'aman Türkiye'de iktidara Tayyip Erdoğan gelsin', dediğini biliyorum, Talabani'nin seni desteklediğini biliyorum. Şimdi 'Sayın Öcalan' dediğini. Bunun kafası karışık olay bir kelime olmanın ötesinde bir zihniyeti yansıtan ifade. Bunun cevabı var söylemedim dersin ya da olmadığını ortaya koyarsın".
Baykal konuşmasına yüksek yargıdaki seçimlere de değinerek, bir yargı oyunu oynanmaya çalışıldığını söyleyerek, "Yargı konusunda bir büyük oyun oynanıyordu. Yagıtayda 24 tane üye boş 9 tane Danıştay'da boş, seçim yapacak organ HSYK (Hakimler Savcılık Yüksek Kurulu) ama adalet bakanının, seçim yapılabilmesi için 'gündemimiz budur' demesi gerekiyor. Seçim olmayınca yargıda 24 yargıç boşluğu devam ediyor. Ne zaman ediyor. Yargıtay en ağır dosya yükü altında ezilirken. Seçimin 15 Nisan'da yapılması kararı alınmış, doğruyu yapalım. Kaçmanın, kaytarmanın imkanı yok. Bunu taşımaz Türkiye. 15 Nisan çok geçtir. Gönül ister ki derhal yapılsın. Ama Adalet Bakanı'nın sözüne güveniyorum" dedi.

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Başbakanın Cumhurbaşkanı olmak istediğini, ancak olmaması gerektiğini belirterek, "Cumhurbaşkanlığı noktasında biz milyonlarca vatandaşımız adına ve 'Türkiye'deki halkın çoğunluğu adına, sakın ha ihtirasının kurbanı olma, sakın ha Türkiye Cumhuriyeti ile hesaplaşmak için oraya gelmeye kalkma?' diyoruz" dedi.
CHP'nin haftalık grup toplantısı TBMM'de yapıldı. Genel Başkan Deniz Baykal, parti grubundaki konuşmasına, cumhurbaşkanlığı seçimlerine değinerek başladı. Cumhurbaşkanlığı seçiminin her ülkede olağanüstü bir seçim olarak değerlendirildiğini, seçimi sadece seçim yapacak parlamentonun değil, bütün milletin izlediğini belirterek, bu konuda söylenecek sözler olduğunu ancak, kimseye söz söyleme fırsatı verilmediğini ifade eden Baykal, cumhurbaşkanlığı seçimi yapılıyormuş gibi bir havanın olmaması için çalışıldığını söyledi. Günlerin böyle geçirilmeye çalışıldığını kaydeden Baykal, yaşananları 'garip bir tablo' olarak nitelendirdi. Yabancı basının Türkiye'deki cumhurbaşkanlığı seçimini ''hayalet seçim' olarak nitelendirdiğini ifade eden CHP lideri, "Bu demokrasiye uygun değildir. Vatandaşlarımıza saygı anlayışıyla bağdaşır değildir, anayasamıza uygun değildir. Bunun altında ancak bazı olumsuzluklar, kavgalar, kaçışlar mahcubiyetler yatıyor olabilir. Bir cumhurbaşkanlığı seçimi kaçılarak yapılmaz, iddiayla yapılır. Kimse iddia sergilemiyor, kimse talep yapmıyor, meydan, 'gün geçsin' diye, sessizce günün geçirilmesini isteyenlerin yönlendirdiği biçimde geçiyor. Türkiye Cumhurbaşkanlığı seçimi yapacak, kimin olacağı belli değil. Bunun altında eziklik yatmaktadır. İddia başı dik, kendine güvenen anlayış cumhurbaşkanlığı seçimi karşısında talebini ortaya koyar. Talep ortaya konar. 'Son anda bu işi alıp götürür müyüz' diye düşünülüyor. İktidardır, 'aman konuşmayalım son gün gelsin yapacağımızı yaparız' diyor ama, Türkiye de bu konuyla derinden ilgili. 'Şöyle mi olur böyle mi olur, şöyle olursa böyle mi olur?' Bir yandan büyük bir tartışma yaşanıyor kimse 'ben adayım' diyerek adaylığını sahiplenmiyor. Bu bir paradoks bu bir çelişki" ifadelerine yer verdi.
Cumhurbaşkanlığı seçiminin 'kap-kaç' seçimi olamayacağını vurgulayan CHP lideri, "Niyet artık aleniyet kazanmıştır. Sayın Başbakan'ın cumhurbaşkanı olacağın açıktır. Biz buna niye karşı çıkıyoruz" diye konuştu.
Başbakan'ın cumhurbaşkanlığına neden karşı olduklarını gerekçelerle, belgelerle ortaya koyduklarının altını çizen CHP Genel Başkanı, bunun sıradan bir siyasi çekişme olmadığını vurguladı. Bazı çevrelerin bunu Baykal-Erdoğan, CHP-AK Parti çekişmesi olarak ortaya koyma çalışması olduğunu ifade eden Baykal, "Bizim kişilerle hiçbir ilgimiz yok. Kişilerle hiçbir özel tartışma içinde olamayız. Olmamız söz konusu değil. Biz burada bir büyük tarihi görev yapıyoruz. O görevin gereğini yerine getiriyoruz" ifadelerini kullandı.
Seçimlerin ardından Başbakanı ziyaret ettiklerini o zamanda bazı hassasiyetleri samimiyetle dile getirdiklerini hatırlatan Baykal, o zaman milli bir görevi yerine getirdiklerini şimdi da aynı anlayış içinde hareket ettiklerini belirtti. "Bizim sorunumuz, konumuz hiçbir şekilde kişisel değildir" diyen CHP Lideri "Başbakanla öyle bir duygusal gerginlik içinde olmamız hiçbir şekilde söz konusu olamaz. Bu bir parti kavgası da değil. CHP-AK Parti kavgası değil. Dikkatinizi çekerim. Biz AK Parti ile kavga etmiyoruz. Bir Cumhurbaşkanlığı planının Türkiye için yanlış olacağın ilişkin kanaatimizi anlatmaya çalışıyoruz. Burada bizim verdiğimiz mücadelenin bir demokrasi ve anayasa mücadelesi olduğunu herkesin anlamasını istiyorum. Anayasamızın özünün hukukumuzun temellerinin devletimizin özünün demokratik kurallar içinde sahiplenilmesini gerçekleştirmeye yönelik bir mücadeledir. Hiç kuşku yok bizim mücadelemiz Cumhurbaşkanlığı seçiminin demokratik, anayasal kurallara uygun olarak yapılması anlayışına dayanmaktadır. Bu seçimin doğru bir seçim olması, anayasaya uygun bir seçim olması, biçimine değil sadece özüne de uygun olması, anayasamızın ilkelerini de yansıtan bir seçim olması, bizim temel amacımız. Demokrasiyi sıkıntılara sokmayacak demokrasiyi gerginliklere sokacak bir seçim olması" diye konuştu.
Bunları gerekçeleriyle ve belgeleriyle ortaya koyduklarına işaret eden CHP lideri, "Sayın Başbakana anayasamızın özünü içine sindirememiş, eline fırsat geçtiği zaman yetki bulduğu zaman, ortamı uygun hale dönüştürdüğü zaman anayasamızın özüne aykırı açılımlar yapmaya kararlı bir siyasi kişilik olarak ortaya çıkmıştır" diye konuştu.
"Türkiye'nin anayasa vazosunu, rejim vazosunu kırmayın, dedik" diyen Baykal, böyle bir potansiyel gördükleri için bunu söylediklerinin altını çizerken, halkın ve AK Parti'ye oy verenlerin de bu görüşte birleştiklerini belirtti.
Türkiye'nin sessizce teslim alınamayacağını belirten Baykal, cumhurbaşkanının herkesle kavgalı olamayacağını, cumhurbaşkanı olacak kişinin kafasında Türkiye'nin temellerine yönelik farklı düşünceleri olamayacağını söyleyerek , "Cumhurbaşkanı ülkenin bütünlüğüne sahip çıkacak. Cumhurbaşkanı kafasında devletin temelleriyle ilgili hiçbir sorun olmayan insan olacak. Ben Türk milletinin bir parçasıyım demekten gocunmayacak bir insan olacak. Canım olmasa da olur bir de onu deneyelim. Olmaz. Olmamalıdır olmayacaktır, olmayacaktır" diye konuştu.
Bazılarıının CHP'yi ve kendisine yönelik, CHP'nin ve Baykal'ın Başbakanın Cumhurbaşkanı olmasını istediği, onu kızdırarak oraya çıkarma girişiminde olduğu yönünde eleştirilerde bulunduklarını ifade eden CHP Lideri Baykal, "Sayın Başbakanın Cumhurbaşkanı olması için hiçbir teşvike ihtiyacı yok. O orada zaten en yüksek istem düzeyindedir. O istiyor zaten. Bunlar psikolojik tahlillerle cevap verecek durumlar değildir" dedi.
Baykal, Başbakan'ın Öcalan'a sayın ifadesini kullandığını ancak bu konuda özür dilemediğini ve kendisine öfkeyle yöneldiğini belirterek şu ifadelere yer verdi: "Görüldü ki başbakan 30 bin vatandaşımızın kanının izleri ellerinde olan bir kişiye bir konuşmasında iki kez 'sayın' demiştir. Bilinçli olarak söylemiş, sonra bir daha söylemiş. Ona 'sayın' demiş, bu memleketin bağımsızlığı için canını vermiş insanlara da kelle demiş. Şimdi bu ortada. Türkiye'de bazı DTP'liler sayın deyince mahkemeye veriliyor, yargılanıyor ve mahkum oluyor. Şimdi başbakanın iki kez sayın dediği ortada. Bu işin hukuk boyutu var, ama bence asıl önemli olan, hukuk dışındaki siyasetle ilgili. Hukuk boyutu, dün öğrendik, bir soruşturma başlatmış. O incelemelerin sonucunda ne karar alacağını göreceğiz. Ama bence o kadar önemli değil. Şu nedenle önemli değil. Belki 5 yılı geçti zaman aşımı vesaire. Biz onlarla meşgul değiliz. Türkiye'de bir önemli siyaset adayı, cumhurbaşkanı adayının böyle bir sözü telaffuz edip etmediği... Siz düşünebiliyor musunuz, kazara Amerikan başkanı Bush, El Kadı hakkında 'sayın' diyecek, Saddam hakkında 'sayın', diyecek Taliban hakkında 'sayın' diyecek, Üsame bin Ladin hakkında 'sayın' diyecek. Böyle bir şey olabilir mi? Kazayla söylenmiş, 'kazayla söyledim özür diliyorum'. Bu çok mu zor. Lafını geri alamıyor. Söyledi. Ortada, özür dile özür de yok. O sözün elbette önemi var. Nasıl olmasın. 30 bin şehit vermiş aileye sen 'kelle verdin' diyorsun. Böyle bir şey olabilir mi? Bu milletin temel duygularına değerlerine açık saldırı değil mi? Bu saldırıyı Türkiye'nin içine sindirmesi mümkün mü, başbakanın içine sindirmesi mümkün mü? bu söylendi. Ayıp yanlış, ama asıl önemli olanı şu. Bu sözler başbakanın bu konulardaki zihin karışıklığını yansıttığı için ayrıca bir özel önem taşıyor. Sıradan, gelip geçmiş bir yanlış olmanın ötesinde, başbakanın zihni halini, bu konudaki anlayışını, zihniyetini yansıttığını millet gördüğü için 70 milyon birden bire zaten var olan tereddütlerini somutlaştığı için, bu ifade fark ettiği için, bu o zaman olağanüstü bir önem taşıyor. Bu mahkeme kararıyla değiştirilebilecek bir şey değil. Terörle mücadele yasasını geçirmeye çalıştılar. İçinde bir 6. madde vardı. 6. maddeyi bir inceledik terörist başı terör örgütünün kurucusu, terör örgütünün kurucusu da diyor, pişmanlık yasasının imkanından yararlanabilir. Bu kanuna konulmuş olan bir madde. Terörle mücadele maddesinin 6. maddesi. Terör örgütünün kurucusu da pişmanlıktan faydalanabilir. Türkiye'de kaç tane terör örgütünün kurucusu var? 'Olmaz', diyorsanız 'hiç karışmıyoruz çıkarın da görelim' dedim... 'Çıkarın' dedim. Korktular çıkaramadılar. O maddeyi oraya kim gönderdi, TBMM'ye kim gönderdi? Terör ögütü kurucusunu da tahliyesinin kapısını açacak olan o maddeyi kim koydu? Başbakanın imzasıyla geldi. Vatandaşlar kafasında tutuyor. Ben de tutuyorum. Senin imzanla geldiğini ben unutur muyum?.. Barzani'nin seni 'aman Türkiye'de iktidara Tayyip Erdoğan gelsin', dediğini biliyorum, Talabani'nin seni desteklediğini biliyorum. Şimdi 'Sayın Öcalan' dediğini. Bunun kafası karışık olay bir kelime olmanın ötesinde bir zihniyeti yansıtan ifade. Bunun cevabı var söylemedim dersin ya da olmadığını ortaya koyarsın".
Baykal konuşmasına yüksek yargıdaki seçimlere de değinerek, bir yargı oyunu oynanmaya çalışıldığını söyleyerek, "Yargı konusunda bir büyük oyun oynanıyordu. Yagıtayda 24 tane üye boş 9 tane Danıştay'da boş, seçim yapacak organ HSYK (Hakimler Savcılık Yüksek Kurulu) ama adalet bakanının, seçim yapılabilmesi için 'gündemimiz budur' demesi gerekiyor. Seçim olmayınca yargıda 24 yargıç boşluğu devam ediyor. Ne zaman ediyor. Yargıtay en ağır dosya yükü altında ezilirken. Seçimin 15 Nisan'da yapılması kararı alınmış, doğruyu yapalım. Kaçmanın, kaytarmanın imkanı yok. Bunu taşımaz Türkiye. 15 Nisan çok geçtir. Gönül ister ki derhal yapılsın. Ama Adalet Bakanı'nın sözüne güveniyorum" dedi.
haberler.com