Türkiye artık ayaga kalmalıdır

BeoWuLF_

New member
TÜRKİYE ARTIK AYAĞA KALKMALIDIR




Türkiye Cumhuriyeti İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, hem ABD ile hem de Avrupa’daki bazı ülkelerle ekonomik, politik ve askeri alanlarda çeşitli ortaklıklar, anlaşmalar, işbirlikleri oluşturmuştur. Bütün bu oluşumların gerektirdiği sorumluluk ve yükümlülüklerini büyük bir samimiyetle eksiksiz yerine getirmiş, halen artık saflık sayabileceğimiz bir şekilde de yerine getirmeye devam etmektedir.



Yalnızca Cumhuriyet tarihinde değil, Osmanlı İmparatorluğu’nun son iki yüzyılında da sözde batılılaşma, özde ise Türkleri yok etme çalışmaları, iç işbirlikçilerin çabaları ile hiç ara verilmeden yapılmıştır.



Türk insanının bütün samimiyet ve iyi niyetine rağmen, ABD ve AB Türkiye Cumhuriyeti’ni arka bahçesi gibi görmekten hiçbir zaman vazgeçmedi. Türkiye’yi kendi çıkar politikalarına alet etti, sömürdü, pazar olarak gördü, askeri güç olarak faydalandı. Soğuk savaş döneminde Sovyet tehlikesine karşı kalkan ülke olarak kullandı. Ortadoğu’nun ve Kafkasların enerji kaynaklarına sahip olabilmek ve daha o zamanlardan beri bölgeyi kontrol edebilmek için komşuları ile arasının bozulmasında etkin oldu ve dost görünüm altında düşmanlıklar tezgâhladı.



İşin doğrusu, Batı Türkiye Cumhuriyeti’ni hiçbir zaman bağımsız, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olarak görmek istemedi. Türk halkını Arap bedevisi yerine koydu, Türk devletine de aşiret devleti muamelesi yapmaya çalıştı. Çünkü Türkiye’nin durumu kendi planladıkları şekilde olursa, istedikleri gibi yönlendirecekler, istediklerini kabul ettirecekler yani yönetebileceklerdi. Bunun sebebi de, Türkiye’yi yönettiğini ve kendilerini bir vizyon sahibi zanneden basiretsiz ve kişiliksiz yöneticilerdir.



Kurtuluş Savaşı’nı, Lozan’ı ta o zamandan beri, hazmedememişler, bu durumu da her fırsatta ve her zaman bize hissettirmişlerdir.



Cumhuriyet tarihimizdeki seksen yıl ve biraz daha eski tarihimizdeki iki yüz yıl bizim açımızdan boşa harcanan ve kaybedilen zaman olmuştur. Batı tarafından teröre verilen destek, Kıbrıs konusundaki tutumları, sözde Ermeni soykırımı dayatmaları, Türkiye’yi yok sayarak, ya tutarsa misali batı tarafından kışkırtılarak kurulmasına çalışılan Kürt devleti, uluslararası platformlarda yalnızlaştırma politikaları, Ege sorunu gibi olaylara bakıldığında Türkiye’ye nasıl bir zarar verildiğini ve önünün nasıl kesildiğini görürsünüz.



Hala endişeye kapılmaya, karamsarlığa gerek yok diyebilir misiniz?



Dünyamız ABD imparatorluğu toprağı değildir ve Türkiye ise hiç değildir. Artık ABD’nin dümen suyunda gitmemizin ve Batıya biat eder durumda olmamızın bize ne kadar zarar verdiğini görmemiz lazım. Türkiye Cumhuriyeti bu güne kadar kendisine zarar veren tüm ilişkilerini gözden geçirmeli ve kendine yeni bir yol çizmelidir. Küresel emperyalizme karşı koyabilmenin yolu, bölgesel yeni birliktelikler oluşturmak ve bölge ülkelerinin çıkarlarını, bu birliktelikler içerisinde savunması lazımdır.



Yeni küreselleşme çağı adı altında baş veren emperyalizme karşı, her devlet için, amaç ve çıkarları bir olanların oluşturdukları ittifaklara yönelme zorunluluğu artık vazgeçilmez bir mecburiyettir.



Uluslararası ilişkilerimiz konusunda, günümüzde ve geleceğimiz ile ilgili doğru değerlendirmeler yapabilmek için, tarihin çok iyi bilinmesi gereklidir. Üstünlük istemleri, emperyalizm hevesleri günümüzde de halen devam etmektedir. Sahip olunan ileri teknoloji ve bilgi birikimi, sömürme kavramının boyutlarını daha da genişletmiş olmaktadır. Yani medeniyet ne kadar gelişirse gelişsin, insanın hayvani tarafının özünde bir değişiklik veya iyiye doğru bir gelişme meydana koyamamıştır.



Küreselleşen dünya düzeni uluslararası ilişkilerde, tüm devletlerin çok yönlü bir şekilde davranmalarını gerektirmektedir. Zengin maden kaynakları ve özellikle petrol bölgeleri emperyalizmin iştahını kabartmaktadır. Türkiye potansiyel gücünü olumlu kullanabilirse bölge ve dünya için daha saygın ve cazip bir ülke haline gelebilir.



ABD, Avrupa Rusya ve Uzakdoğu arasında oynanan denge oyunlarında iyi bir yerde durmak mecburiyetinde olan Türkiye yeni kuracağı sağlıklı ilişkiler sayesinde durumunu güçlendirebilecektir.



Türkiye’nin, Atatürk fikir ve ilkelerini kullanarak, komşuları ve dünya devletleri ile ilişkilerini yeniden gözden geçirmesi, bir yandan dünya barışına olumlu yön verilmesini sağlayacak, bir yandan da dik duruşu ile uluslararası ilişkilerde etkinliğinin artmasına saygı görmesine yol açacaktır.
 

alpercan32

New member
Mesaj Çooooooooooooook Doğru.

Küresel sermayenin uşağı olmayan ülkeler birlik oluşturmalı.
Küresel sermayaya karşı akıllı bir politika izlenmeli,
Bunun için de bilim ve teknoloji olarak onlardan daha ileriye gidilmeli.

Küresel güçlerin asıl amacı; Dünyayı tek bir yerden yönetmek ve sömürmektir.
Küresel güçlerin yöneticilerine baktığımızda tamamının, Yahudi ve evangelistler olduğu görülüyor. Yani YAHUDİLER DÜNYAYA HÜKMETMEK İSTİYOR.
Onlara göre ise en tehlikeli isimlerin başında Mustafa Kemal ATATÜRK geliyor.
Bu nedenle de Atatürk'ün fikirlerinin çağın gerisinde kaldığını söylüyorlar. Bunu aşmak için de 20. yüzyılın dahisi ATATÜRK'e ve fikirlerine karşı ise dünyanın her yerinde çeşitli şekillerde propaganda yapıyorlar. Atatürk'ün ULUSAL DEVLET modeli emperyalizme karşı olan bir modeldir.
 

HTML

Üst