'Türkiye çok başarısız bir devlet'

kent55

Süper Moderatör
Süper Moderatör
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
31,409
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
ѕαмѕυηѕρσя






15 Ağustos 1984’den bu yana bu anlamsız soruyu kendimize, başkalarına sorup duruyoruz; neden bu soruyu anlamsız buluyorum, aşağıda açmaya çalışacağım.

İlk genel saptamam Türkiye Devletinin sorun çözmede, her türlü sorunu çözmede çok başarısız bir devlet olduğu.

Küresel enflasyon her yerde 1970’lerde hortladı, yaklaşık tüm ülkeler bu belayı 1980’lerde atlattı, biz ise ancak 2007’de tek haneli enflasyona ulaşabildik, bugün bile enflasyon oranımız mukayeseli olarak çok yüksek.

Hep veregeldiğim bir örnektir, 1926 senesinde Türkiye’nin üç temel meselesi var, kürt meselesi, din-devlet ilişkisi ve ifade özgürlüğü (takrir-i sükun); bugün yani 2012’de, doksan sene sonra da aynı meselelerle, hiçbirine radikal çözüm üretememiş olarak boğuşup duruyoruz çünkü hastalandığımız zaman kullandığımız antibiyotik derdimize deva olmadığında bir antibiyogram yaptırıp doğru antibiyotiğe dönmek yerine çare olmayan, yanlış, ateşimizi düşürmeyen antibiyotiğin dozajını arttırıyoruz, doğal olarak iyileşemiyoruz.

Yazımın başlığını “PKK terörü nasıl biter?” diye seçtim, ben bu sorunun cevabını bilmiyorum ama görebildiğim kadarıyla kimse de pek bilmiyor, konunun uzmanı geçinenler de terör konusundan beslendikleri için yanlış antibiyotik tedavisinde ısrarlılar.

PKK terörünün nasıl biteceğini gerçekten bilmiyorum ama daha önce de bu sütunda yazdığım gibi nasıl bitmeyeceğini çok iyi biliyorum; bu nedenden belki de yazımın başlığını “PKK terörü nasıl bitmez?”diye koymakta fayda olabilir idi.

Suriye meselesinin nerelere uzanacağı belli değil; bu doğrultuda da PKK meselesinin nasıl evrileceği de kanımca tümüyle bir muamma, Türkiye’yi zor günlerin beklediği aşikar.

Böyle bir ortamda benim naçiz önerim, “PKK terörü nasıl biter?” sorusu yerine neleri yap(a)maz isek PKK terörünün hiç sonlanmayacağını düşünmek, bu alanda atabileceğimiz tüm adımları cesaretle atmak, AB tam üyelik perspektifinden bağımsız olarak AB standartlarında hukuk devleti olabilmenin tüm gereklerini yerine getirmek.

Elimizi vicdanımıza koyalım, askeri yöntemlerle PKK terörünü geçici olarak gerilettiğimizi, hatta sıfırladığımızı varsayalım, Güneydoğu dağlarında, tepelerinde “Ne mutlu Türküm diyene” yazdığı, Türkçeyi daha öğrenmeden kürt çocuklarına her sabah “Varlığım Türk varlığına armağan olsun” diye bağırttığımız, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşının sıfatı “Türk” olarak kaldığı sürece yeni belalara zemin açıyoruz demektir.

Terör meselesiyle güvenlik güçleri yasal ve meşru yöntemlerle mücadele etsin ama TBMM, siyasi iktidar Güneydoğu dağlarından ırkçı ibareleri silsin, sabahları buram buram ırkçılık kokan antlardan hemen vazgeçilsin, vatandaşların anayasal üst kimliği de “Türk” değil, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olsun, kime eksik ya da fazla gelecektir.

Bu dönüşümleri yapamaz isek terör belasının dönüşsüz bir biçimde sonlanmayacağını çok iyi görüyorum; nasıl sonlanacağını bilemediğimi zaten yukarıda belirtmiş idim.

Bu dönüşümler herşeyden önce adam gibi bir hukuk devleti olabilmenin koşullarıdır, hayata geçirilmeleri kürt meselesinin çözümüne, terör belasına deva olmayabilirler, hatta muhtemelen de olmazlar ama en azından önümüzdeki belirsizlik ortamında gerçekten barış isteyenlerin elini güçlendirirler ama temel hedef terör değil adam gibi bir demokratik hukuk devleti olmanın gerekleridir.

Son senelerde duyduğum en anlamsız söz herhalde “terör sürerken hukuk devleti iyileştirmeleri yapılamaz” sözüdür.

Bazı arkadaşların söylediği gibi inadına demokrasi de değil; adam gibi bir demokratik hukuk devleti olmak için Cumhuriyetin başında oluşan bazı dengeleri, daha doğrusu dengesizlikleri, özellikle anayasal yurttaş-devlet ilişkilerinde, gözden geçirmenin zamanı çoktan geldi de geçti bile, yegane rehber de evrensel hukuk ilkeleri olmalı.

Az kalsın unutuyordum, bir yeni anayasa süreci vardı, ne oldu bu sürece?

Mülteci sorunu gelip geçecek, Kenan Evren anayasası baki mi kalacaktır?



Eser Karakas






 
Geri
Üst