'Türk Ordusu'nu sivil yargıya mahkum ettirecekler'

fatihsan

New member
İşte Akşam Gazetesi'nden Rıza Zelyut'un röportajı...

"83 yıllık yaşamında hep demokratik haklar için mücadele etmiş bir isim olan İlhan Selçuk, tarihin şu garip cilvesine bakın ki darbecilikle suçlanarak gözaltına alındı. Cumhuriyetin fikirsel namusunu temsil eden bu gazeteci yazarla gözaltından sonra görüştük ve kendisini Türkiye’nin geleceği açısından oldukça karamsar bulduk.

Tarih 19 Ekim 1972. 12 Mart 1971 askeri müdahalesi ile otorite Süleyman Demirel Hükümeti’nden askerlere aktarılmış. Süreç, korkunun dal budak saldığı bir süreç...

Onu gözaltına almış; bir binaya getirmiş, sırtına kanlı bir pijama geçirip ranzaya zincire vurmuşlar. Bir süre sonra gözlerini bağlayıp sorguya başlamışlar. Bir ses haykırıyor:

“İlhan Selçuk! Genelkurmay Başkanlığı’na bağlı kontrgerilla örgütünün karşısında bulunuyorsun. Sen bizim tutsağımızsın. Burada anayasa, babayasa yoktur. Örgüt seni ölüme mahkum etmiştir. Sana istediğimizi yapmaya yetkiliyiz. Buraya getirilmen örgüt kararıyladır. Seni Marksist, Leninist, Komünist biliyoruz. Eğer konuşur ve böyle olduğunu itiraf edersen hakkında hayırlı olur.”

Bu işkencehane, İstanbul Erenköy’deki meşhur Ziverbey Köşkü’dür.

İşkencecilerin başında General Memduh Ünlütürk bulunmaktadır. Onu yönlendiren de 1. Ordu Komutanı Orgeneral Faik Türün’dür. Türün, 8 Şubat 1974 tarihli Hürriyet Gazetesi’ndeki haberde, prangaya vurmayı doğrulamış ve Ziverbey Köşkü’ndeki işkencede yer aldığını kabul etmiştir. İşkence yöneticilerinden birisi de 12 Eylül askeri darbesi ile adı öne çıkartılan General Turgut Sunalp’tır.

İddia düşündürücüdür: Komünistlerle cuntacı askerler işbirliği yaparak idareyi ele geçirmek istemektedirler. İlhan Selçuk bu yüzden prangaya vurulmuştur. Aslında Faik Türün, dönemin Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay ile işbirliği yapıp Kara Kuvvetleri Komutanı Faruk Gürler’i cuntacı göstererek devredışı bırakmaya uğraşmaktadır. Amaç, Memduh Tağmaç’tan sonra kendisinin genelkurmay başkanı olmasıdır. İşte buna delil yaratmak için İlhan Selçuk gözaltına alınmış ve işkenceye çekilmiştir.

KÖMÜNİSTTİ FAŞİST Mİ OLDU?

12 Mart döneminde İlhan Selçuk’un suçlanmasının temeli, onun komünist ve vatan haini olduğu yönündedir.

Aradan 36 yıl geçmiştir... Sabaha karşı evi basılır; arama yapılır ve kendisi yine sorguya götürülür...

Suçlama yine aynıdır: Cuntacılık... Fakat, komünistliğin hükmü geçti ya; bu kez o, faşist gibi gösterilerek üzerine gidiliyor. Karşısındaki güç de artık kontrgerilla değil, hükümet ve hükümete bağlı birimler... Bu birimlerin görünür yüzünü tarikatçı gazeteler oluşturuyor. Başta TMSF aracılığı ile el değiştiren Sabah olmak üzere; Star, Yeni Şafak, Zaman, Vakit, Bugün, Taraf gibi gazeteler hem haberleriyle hem de köşe yazılarıyla İlhan Selçuk’u baştan mahkum etmeye çalıştılar. Sanki bu gazeteler yeni bir Ziverbey Köşkü yaratmışlardı. Bu gazetelerin haberlerine ve köşe yazılarına bakıldığında; bu tutuklamaların yapılacağı hakkında bilgiler onlara sızdırılmıştı. Polis içindeki bir ekiple bağlantısı olduğu anlaşılan Star Gazetesi’nin bir yazarı, “Yakında medya sektöründen çok ünlü ve sürpriz isimler göz altına alınabilir.” diye yazıyor; buna Cumhurbaşkanı Gül ile arası iyi olan Fehmi Koru yazılarıyla destek oluyordu.

ERGENEKONCU SUÇLAMASI

Cumhuriyet Gazetesi, “Türkiye Cumhuriyeti ömrünü tamamladı, bunu yıkıp yerine 2. Cumhuriyeti kuralım!” diyenlere karşı duran bir gazete. Atatürkçülüğü, laik yaşam modelini savunur. Gericiliğin ve tarikat örgütlenmesinin ülkemizi felakete sürükleyeceğine inanan yazarları ile de dikkat çeker Cumhuriyet. Her askeri darbeden sonra en fazla Cumhuriyet Gazetesi susturulmak istenmiştir. Yani, demokrasi düşmanlarının asıl yok etmeye uğraştıkları gazete Cumhuriyet’tir.

Bu gazete, Türkiye’nin Avrupa Birliği ve Amerika karşısında bağımsız kalmasını savunan çizgisiyle de dikkat çekmektedir. Şu sıralarda işte böyle bir gazete, hükümeti yıkmak istediği söylenen silahlı bir terör örgütünün gizli karargahı gibi gösterilmeye çalışılıyor. Hükümete bağlı polislerin Ergenekon adını verdikleri ve ne olduğu tam bilinmeyen bu örgütün fikir babası olarak da İlhan Selçuk gösterilmek isteniyor. Onun evinin, bir caninin evi gibi sabah saat 04.30’da basılması da olayı böyle önemli göstermek isteyen odakların işi olmalıydı.

Fakat, İlhan Selçuk’a saldırı kamuoyunda müthiş bir tepki yarattı. Halk sokaklara döküldü. İlhan Selçuk ile Cumhuriyet Gazetesi ve Türkiye Cumhuriyeti sanki özdeşleşmişti. İlhan Selçuk’a yapılan saldırı da demokrasiye, cumhuriyete, çağdaş yaşam modeline, Atatürk devrimlerine yapılmış gibi algılandı.

Belki de onu bırakmayacaklardı. Sanıyorum kamuoyu vicdanının coşması karşısında Savcı Zekeriya Öz, düşünmek zorunda kaldı. Mahkeme de bu hava içinde İlhan Selçuk’un tutuksuz yargılanmasına karar vererek 83 yaşındaki bu insanı bıraktı. Serbest bırakıldıktan sonra kendisini ziyarete gittim. Yorgundu... Rengi hafif kaçmıştı.

Beyaz saçlarının gölgelediği yüzü sanki o yorgunluğu daha bir ortaya çıkartıyordu. Bölük bölük gelen konuklarına bütün kibarlığı ile Cumhuriyet Gazetesi’nde evsahipliği yapıyordu. Ona, yanım sıra götürdüğüm bir CD’yi uzattım.

“Ne var bunda” diye sordu.

Dedim ki: “Sizin gözaltına alındığınızı duyunca SKY Türk televizyon kanalına çıktım. Orada; ‘İlhan Selçuk ve Doğu Perinçek terör örgütü kurmaktan suçlanıyormuş. Onların işlediği suçun altına ben de imzamı atıyorum. Savcı Zekeriya Öz onları tutukladı, gelsin beni de tutuklasın’ dedim. İşte bunlar var. Belki bir gözatarsınız.”

Aldı, teşekkür etti; “Biraz kendimi toparlayayım da bakacağım” dedi.

BEKLEMİYORMUŞ

Kendisine konuşmamız sırasında şunu sordum:

Böyle bir gözaltını bekliyor muydunuz?

Hafif gülümsedi... Cevapladı: “AKP medyasında Cumhuriyet hakkında suçlayıcı haberler yer almaya başlayınca biraz tedirgin olmadık değil. Lakin, işin bu boyuta getirileceğini doğrusu beklemiyordum. Belli ki niyetleri çok ciddi. Eğrisine doğrusuna bakmadan gidiyorlar... İçerideki soruşturmayı yaşadıktan sonra da bu işin daha farklı biçimde geliştirileceği kaygısına kapıldım.”

Ne yapmak istiyorlar sizce?

“Edindiğim izlenime göre, Türk Silahlı Kuvvetleri’ni sivil yargıya mahkum ettirmek istiyorlar. Hesaplaşma bu yönde olacak gibi gözüküyor. Sorgu sırasında sorulan sorulardan çıkardığım sonuç bu yönde. Böylece hem yargı hem ordu hükümetin karşısındaki güç olmaktan çıkartılacak...”

Sonu nereye varacak bu işin?

“Türkiye çok kötü bir kamplaşma içine itildi. Bir tarafta, hükümeti dinci gören kutup bulunuyor. Hükümet ve çevresindekiler ise karşılarındaki güçleri darbeci olarak göstermeye uğraşıyor. Aradaki çelişki giderek artıyor. Bunun varacağı nokta bir hesaplaşmadır. Yani Türkiye bir çatışmaya doğru itekleniyor.”

Bu durumda ordu ne yapar?

“Onu bilemem... Fakat, bizi gözaltına aldıran güçlerin olayı genişletmeye çalıştıkları anlaşılıyor. Böyle bir eğilim olduğunu hissettim.”

Siz, hükümete ve özellikle de Başbakan Erdoğan’a yönelik bir mesaj verdiniz.

Dediniz ki “Başbakan’ın art niyeti yoksa, istikrar için uzlaşma yolu bulup muhalefetle bir araya gelmelidir. Bu şekilde Türkiye bu badireyi atlatır. Yoksa, ülke bir çatışma noktasına doğru gidiyor. Kutuplaşmayı çok tehlikeli bulurum.” Peki aldığınız cevap sizde nasıl bir izlenim bıraktı?

İlhan Selçuk bu noktada şaşkınlığını ortaya vuracak biçimde güldü. Başbakan’ın bu çağrıya verdiği cevap onu şaşırtmıştı. Dedi ki: “Sayın Başbakan, sanki muhatabı benmişim veya Cumhuriyet Gazetesi imiş gibi bir tavır içinde. Biz, onu muhalefet ile görüşmeye, gerilimi düşürmeye çağırıyoruz; o yine bize yükleniyor. Bizim gazetemizi ve şahsımızı tahrikçilikle suçlaması anlaşılır gibi değil.”

Durum pek umutlu gözükmüyor, öyle mi?

“Türkiye’nin şu an geldiği noktayı iyi değerlendirirsek, öyle gözüküyor. Burada görev yine siyasetçilere ve hükümete düşüyor.”

İlhan Selçuk, eleştiriyor ve yol gösteriyor.

Onun eleştirilerini düşmanlık veya terör örgütü fikriyatı gibi görenler; hükümete en fazla zarar verenlerdir.

Başbakan Erdoğan da “Acaba bu insan ne diyor?” diye onun sesine dikkat ederse; Türkiye’nin durgunlaşması için bir kanal keşfedebilir.

İşkenceyi Akrostişle anlattı

1972 yılında gözaltına alınan İlhan Selçuk, uğradığı işkenceyi cümlelere kodlayarak verdiği ifadesine yerleştirmişti. Daha sonra yayımlanan bu ifadelerde her cümlenin sondan ikinci kelimeleri altalta yazılınca bunların baş harfleri yeni bir cümle oluşturuyordu. Tıpkı yanda olduğu gibi."
(Vatan)
 
Türkiye'nin gururu, aydınların yüz akı, büyük üstad, büyük insan İlhan Selçuk'un, 7 Şubat 2008 günü, yani Ak Parti aleyhinde kapatma davası açılmasından beş hafta önce bir konuşmasında söylediklerine bakın: "Her şey elden gidiyor.
Tuhaf bir durum var. Bakalım ne olacak? Şimdi yalnız iki tane şey var. Eğer kapatma davası açılırsa, bir de üstüne ekonomik kriz gelirse, Türkiye biraz karışırsa belki bir umutlar doğabilir yani. Çünkü normal yollardan bunları mümkün değil yani
." Anlaşılan birileri, "İyi söylüyorsun da, ya iç savaş çıkarsa, oluk gibi kardeş kanı akarsa" demiş ki, ertesi günü yani 8 Şubat'ta biraz daha açmış bu söylediklerini:

"İç savaş olmaz da, yani bir noktada eğer ortalık karışırsa, hem ekonomik hem siyasi olarak. Belki asker gelirse bir şey olabilir." İşte böyle demiş üstad... Böylesine dobra bir ifadeye sık sık rastlayamayız. O yüzden, hepimiz iyi okuyalım bu satırları. İyi okuyalım ve tanıdığımız herkese de okutalım. Okutalım ki, günlerdir bilmiş bilmiş, "Hukuka karşı mı çıkıyorsunuz; hukuk bir gün herkese lazım olur" tekerlemesini tekrar edip duranlar, işin aslının ne olduğunu artık anlasın.

Gülay GÖKTÜRK
Evet bencede iyi okuyalım ve bunların aslında nasıl bir zihniye sahip olduğunu herkese anlatalım
 

VolkaN

Altın Üye
Evet bencede iyi okuyalım ve bunların aslında nasıl bir zihniye sahip olduğunu herkese anlatalım
yani devamlı söylüyoruz onlara herseyi söylemek mübah bilmiyomusun kardes onlar istedigini yapar söyler sen yaparsan ya irtica ya antilaik yada amerikancı olursun bu işler böyle alışmak lazım
 

64general1

New member
Evet İlhan Selçuk'u dün koministlikle,bugün Faşist bir darbecilikle suçlayan gerçek sivil darbeci faşistler, İlhan Seçuk'a o etiketler yapışmaz.Siz kendi üzerinizdeki etiketi temizlemeye kalkın öncelikle.
 
"Her şey elden gidiyor.
Tuhaf bir durum var. Bakalım ne olacak? Şimdi yalnız iki tane şey var. Eğer kapatma davası açılırsa, bir de üstüne ekonomik kriz gelirse, Türkiye biraz karışırsa belki bir umutlar doğabilir yani. Çünkü normal yollardan bunları mümkün değil yani."
"İç savaş olmaz da, yani bir noktada eğer ortalık karışırsa, hem ekonomik hem siyasi olarak. Belki asker gelirse bir şey olabilir."

İlhan SELÇUK
Gerçek niyetlerini nasıl da ağzından bir bir çıkarıvermiş.

Kapatma davası açılırsa.Sonra ülkede kriz çıkarsa ülkede türkiye biraz karışırsa.

artık kapatma davasını kimlerin açtırdığı açık seçik ortada.

Kendi darbeci faşist zihniyetlerini geçekleştirmek için ülkenin karışmasından ve ekonomik kriz çıkmasından medet umar hale gelenler için söylnecek bir çift söz var.

Emre AKÖZ ün dediği gibi "Bunların ancak yüzlerine tükürülür"
 

HTML

Üst