Türk Milleti neden bozuldu?...iste cevabi:

neb34

Banned
Katılım
20 Nis 2007
Mesajlar
1,110
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
KİM ALLAH'IN İNDİRDİĞİ İLE HÜKMETMEZSE İŞTE ONLAR
Cünkü Türk ve Islam düsmanlari asirlarca islamin bayraktarligini yapan bu aziz milleti yücelten yüce degerin Islam dini oldugu anlasildiktan sonra bu milleti durdurabilmek icin ve yolundan saptirabilmek icin görevlerini yaptilar.
Cünkü Türk ve Islam düsmanlarinin kurduklari tuzaklar ve oynadiklari oyunlar tuttu...

Patrik Grigorios’un Rus çarina gönderdigi ve patrikhânede saklanan bir mektubu vardir. Rusya’nın Istanbul büyükelçisi General Ignatiyef, bu mektubu Grigorios idâm edildikten yillar sonra Patrik Yermanos’ta görür. Grigorios, bu mektubundan Türk milletinin vasâflarini ve onlarin hangi hîle ve desîselerle bozulabilecegini yazmistir. General Ignatiyef de hâtiralarnda bu tespitlere istirâk ettigini, zâten dogrulugunun da yavas yavas ortaya çiktigini yazmaktadir. Iste gelecek nesillere aktarmamiz îcâb eden vasiflar:

“Türkleri maddeten ezmek ve yikmak mümkün degildir. Çünkü Türkler
(müslüman olduklari icin) çok sabirli ve mukâvemetli insanlardir. Gâyet magrur ve izzet-i nefs sâhibidirler. Bu hasletleri de, dinlerine bagliliklarindan, kadere rizâ göstermelerinden, an'anelerinin kuvvetinden, padisâhlarina (Devlet adamlarina), kumandanlarina, büyüklerine olan itaatlerinden gelmektedir.

Türkler zekîdirler ve kendilerini müspet yolda sevk ve idâre edecek liderlere sâhip oldukları müddetçe de çaliskandirlar. Gâyet kanaatkârdirlar. Onlarin bütün meziyyetleri, hatta kahramanlik ve secâat duygulari da an'anelerine olan baglilklarindan, ahlâklarinin salâbetindendir.

Türklerde; önce itaat duygularini kirmak ve mânevî baglarini parcalamak,yok etmek, dînî menfaatlerini (saglamligini) zaafa ugratmak (zayiflatmak) îcâb eder. Bunun da en kisa yolu, millî ve mânevî an'anelerine (Milli geleneklerine) uymayan yabanci fikir ve davranislara onlari alistirmaktir. Türkler dis yardimi reddederler; haysiyet duygulari buna mânîdir. Eger geçici bir süre görünürde kuvvet ve kudret verse de Türkler dis yardima alistirilmalidir.

Mâneviyâtlari sarsildigi gün, Türkleri, kendilerinden çok kudretli görünen kalabalik ve hâkim güçler karsisinda zafere götüren asil kudretleri sarsilacak ve Türkleri üstün maddi vasitalarla yikmak mümkün olacaktir. Bu sebeple, Osmanli Devleti’ni tasfiye için, sâdece savas meydanlarindaki zaferler kâfi degildir. Hattâ sâdece bu yolda yürümek, Türklerin haysiyet ve vakârlarini harekete geçireceginden hakîkatleri anlamalarina da sebep olabilir. Yapilacak is, Türklere bir sey hissettirmeden, bünyelerindeki bu tahrîbi tamamlamaktir.”

BU MEKTUB DERS KITABLARINDAEZBERLETILECEK KADAR MÜHIMDIR.
MEKTUBDA IBRET ALINACAK COK SEY VARSADA,EN ÖNEMLISI SU ÜC HUSUSTUR:

1. Eger geçici bir süre görünürde kuvvet ve kudret verse de Türkler dis yardima alistirmak

2. millî ve mânevî an'anelerine (Milli geleneklerine) uymayan yabanci fikir ve davranislara onlari alistirmak

3. Türklere bir sey hissettirmeden, bünyelerindeki bu tahrîbi tamamlamak

BU HEDEFLERE ISE,BATININ INANC,MODA,ÖRF,ADET, VE AHLAKSIZLIKLARINI TAKLID ETTIRMEKLE ULASILIR.


Adamlar hedeflerine ulasmis...
1.Devletimiz ve Milletimiz Borc belasiyla Batiya bagimli olmustur,eli kolu bagli,sesini cikaramiyor...
2.Milli-Degerlere baglilik denen birsey kalmadi zaten.Okullarda verilen egitim ve Medya yoluyla tahribat tamir edilemez boyutlara ulasmistir...
3.Bizdenmis gibi gözüküp,icimize sizdilar.Medyayi,ekonomiyi ve Devleti ele gecirdiler...Adi "Türk" , dini "Islam" ama aslinda alakasi yok...
Bu Ülkenin gercek sahibleri neredeeee???
 
üzücü ama arkadasın dedigi gibi gercekleri belirten bir yazı olmus teşekkürler
 
İNGİLİZ CASUSUNUN İTİRAFLARI adlı kitabdan alınmıitır

Kitâbın kayd etdiği, müslimânların za’îf noktaları şunlardır:

1- Sünnî-şî’î ihtilâfı, Pâdişâh ve halk ihtilâfı[1], Türk-Îrân ihtilâfı, aşîretler ihtilâfı, âlimler ile devlet arasındaki ihtilâf[2].

2- Çok az bir istisnâ ile, müslimânlar câhildirler[3].

3- Ma’neviyyatsızlık, bilgisizlik ve şu’ûrsuzluk[4].

4- Temâmen dünyâyı bırakıp, sâdece âhiret ile meşgûl olmaları[5].

5- Hükümdârların diktatör ve zâlim olmaları[6].

6- Yollar emniyyetsiz, nakliyyât ve seyâhatin kesik oluşu[1].

7- Her sene onbinlerce kişiyi ölüme götüren veba, kolera gibi hastalıklara karşı tedbirsizlik ve sağlığa önem vermemeleri[2].

8- Şehrlerin virâneliği ve su şebekelerinin yokluğu[3].

9- İdârenin âsîlere, bâgîlere karşı âciz oluşu, ölçüsüzlük ve o kadar övündükleri Kur’ânın kanûnlarını yok denebilecek kadar az tatbîk etmeleri[4].

10- Ekonomik çöküntü, fakîrlik ve geri kalmışlık.

11- Nizâmî bir ordunun olmayışı, silâhsızlık ve silâhların klâsik ve çürük oluşu[5].

12- Kadın haklarının çiğnenmesi [6].

13- Çevre sağlığının ve temizliğin yokluğu[7].

Kitâb, (Müslimânların za’îf noktaları) olarak, zikr etdiği yukarıdaki maddelerden sonra, müslimânları, dinleri olan İslâmiyyetin maddî ve ma’nevî üstünlüğünden câhil bırakmanın lâzım olduğunu tavsiye ediyordu. Ayrıca, islâmiyyet hakkında, şu bilgilere de yer veriyordu:

1- İslâm, birlik ve berâberliği emr edip, tefrikayı yasaklıyor. Kur’ânda, (Topyekün Allahın ipine sarılın)[1] deniliyor.

2- İslâm şu’ûrlanmağı ve bilgi edinmeği emr ediyor. Kur’ânda, (Yeryüzünde dolaşın)[2] deniliyor.

3- İslâm, ilm öğrenmeği emr ediyor. Bir hadîsde, (İlm öğrenmek, her erkek ve kadın müslimâna farzdır) deniliyor.

4- İslâm, dünyâ için çalışmağı emr ediyor. Kur’ânda, (Onlardan ba’zıları, Ey Rabbimiz bize dünyâda da âhiretde de güzeli nasîb eyle)[3] deniliyor.

5- İslâm, istişâreyi emr ediyor. Kur’ânda, (Onların işleri, aralarında müşâvere iledir)[4] deniliyor.

6- İslâm, yol yapmağı emr ediyor. Kur’ânda, (Yeryüzünde yürüyün)[5] deniliyor.

7- İslâm, müslimânlara sıhhatlarını korumalarını emr ediyor. Bir hadîsde, (İlm dörtdür: 1) Dînin muhâfazası için fıkh ilmi, 2) Sıhhatin korunması için tıb ilmi, 3) Lisânın muhâfazası için sarf ve nahv ilmi, 4) Vaktlerin bilinmesi için astronomi ilmi) deniliyor.

8- İslâm, i’mârı emr ediyor. Kur’ânda, (Allah yeryüzündeki her şeyi sizin için yaratmışdır)[6] deniliyor.

9- İslâm, nizâmı emr ediyor. Kur’ânda, (Her şey hesâblı, nizâmlıdır) deniliyor[7].

10- İslâm, ekonomide kuvvetli olmağı emr ediyor. Bir hadîsde, (Hiç ölmeyecekmiş gibi dünyân için, yarın ölecekmiş gibi de, âhiretin için çalış) deniliyor.

11- İslâm, çok kuvvetli silâhlarla mücehhez bir ordu kurmayı emr ediyor. Kur’ânda, (Onlara karşı gücünüzün yetdiği kadar kuvvet hâzırlayın)[1] deniliyor.

12- İslâm, kadınların haklarına ri’âyeti ve ona kıymet vermeği emr ediyor. Kur’ânda, (Erkeklerin meşrû’ sûretde kadınlar üzerinde (hakları) olduğu gibi, kadınların da, onların üzerinde (hakları) vardır)[2] deniliyor.

13- İslâm, temizliği emr ediyor. Bir hadîsde, (Temizlik îmândandır) deniliyor.

Kitâbın, bozulmasını, yok edilmesini emr etdiği kuvvet noktaları da şunlardır:

1- İslâm, ırk, dil, örf, âdet ve milliyetçilik teassubunu ortadan kaldırmışdır.

2- Fâiz, ihtikâr, zinâ, içki ve domuz eti yasakdır.

3- Müslimânlar, sımsıkı bir şeklde âlimlerine bağlıdırlar.

4- Sünnî müslimânlar Halîfeyi Peygamberin vekîli olarak kabûl eder. Allaha ve Peygambere gösterilmesi lâzım olan hurmeti, ona da göstermenin farz olduğuna inanırlar.

5- Cihâd farzdır.

6- Şî’î müslimânlara göre, gayr-ı müslim olan bütün insanlar ve sünnî müslimânlar necsdirler.

7- Bütün müslimânlar, İslâmın biricik hak din olduğuna îmân ederler.

8- Müslimânların çoğu, yehûdî ve hıristiyanların Arab yarımadasından çıkarılmasının farz olduğuna inanırlar.

9- İbâdetlerini, meselâ (nemâzı, orucu, haccı...) çok güzel bir şeklde edâ ederler.

10- Şî’î müslimânlar, İslâm memleketlerinde kiliselerin inşâsının harâm olduğuna inanırlar.

11- Müslimânlar, İslâm akîdesine sımsıkı bağlıdırlar.

12- Şî’î müslimânlar, (Humüs)ün ya’nî ganîmetin beşde birinin âlimlere verilmesini farz bilirler.

13- Müslimânlar, çocuklarını öyle büyütüyorlar ki, ecdâdlarının yolundan ayrılmaları mümkin değildir.

14- Müslimân kadınlar, o kadar güzel örtünüyorlar ki, onlara fesâdın bulaşması kâbil değildir.

15- Müslimânları her gün beş def’a biraraya getiren, cemâ’at nemâzları vardır.

16- Onlara göre, Peygamber, Alî ve sâlihlerin kabrleri mukaddes olduğu için, oralarda da toplanırlar.

17- Peygamberlerinin neslinden gelen [Seyyid ve şerîf ismi verilen] ler Peygamberi hâtırlatır ve müslimânların gözünde, Onun canlı kalmasını te’mîn ederler.

18- Müslimânlar toplandıkları zemân, vâizler, onların îmânlarını kuvvetlendirir ve ibâdete teşvîk ederler.

19- Emr-i bil-ma’rûf [iyiliği emr etme] ve nehy-i anil-münker [kötülükden men’ etme] farzdır.

20- Müslimânların çoğalması için, evlenmek ve birden fazla kadın nikâh etmek sünnetdir.

21- Müslimân için, bir insanı İslâma getirmek, bütün dünyâya sâhib olmakdan dahâ iyidir.

22- Müslimânlar arasında, (Kim hayrlı bir yol açarsa, onun sevâbına ve o yolda giden her insânın kazandığı sevâblara nâil olur) hadîsi meşhûrdur.

23- Müslimânlar, Kur’âna ve hadîslere çok büyük hurmet gösterirler. Onlara tâbi’ olmanın, Cennete girmeğe biricik sebeb olduğuna inanırlar.

Kitâb, müslimânların kuvvetli noktalarını bozup, za’îf noktalarını yaymağı tavsiye ediyor ve bunu yapabilmek için, gerekli yolları sıralıyor.

Za’îf noktaları yaymak için şunları tavsiye ediyor:_

1- Cemâ’atlerin, aralarına adâvet sokup, sû’-i zannı aşılıyarak, ihtilâfı teşvîk eden kitâblar neşr etmek sûretiyle, ihtilâfları yerleşdirmek.

2- Mekteblerin açılmasını, kitâbların neşr edilmesini men’ etmek, yakılması ve yok edilmesi mümkin olan din kitâblarını yakmak ve yok etmek. Din adamları hakkında muhtelif iftirâlar uydurmakla, müslimânları, çocuklarını dînî mekteblere vermekden vazgeçirerek, câhil kalmalarını te’mîn etmek.[Bu yol, islâmiyyete büyük zarâr vermekdedir.]

3-4- Onların yanında Cenneti övüp, dünyâ hayâtını te’mîn etmekle mükellef olmadıklarını söylemek. Tesavvuf halkalarını genişletmek. (Zühd)ü tavsiye eden Gazâlînin (İhyâ-ül-ulûmiddîn)i, Mevlânânın (Mesnevî)si ve Muhyiddîn-i Arabînin eserleri gibi kitâbları okumağı teşvîk etmekle, şu’ûrsuz kalmalarını te’mîn etmek[1].

5- Hükmdârları zulm ve diktatörlük yapmağa teşvîk etmeliyiz: Siz Allahın yeryüzündeki gölgesisiniz. Zâten Ebû Bekr, Ömer, Osmân, Alî, Emevîler ve Abbâsîlerin herbiri, kaba kuvvet ve kılınçla işbaşına gelmişler ve tek başlarına hükmranlık etmişlerdir. Meselâ, Ebû Bekr, Ömerin kılıcı ile ve Fâtımanın evi gibi, itâat etmeyenlerin evini yakmakla, iktidâra gelmişdir[2]. Ömer de, Ebû Bekrin tavsiyesi ile halîfe olmuşdur. Osmân ise, Ömerin emri ile devlet başkanı olmuş. Alîye sıra gelince, o da, eşkıyânın seçmesi ile devlet reîsi olmuşdur. Muâviye de, kılınçla işbaşına gelmişdir[1]. Sonra, Emevîlerde de hükmdârlık babadan oğula geçerek devâm etmişdir. Abbâsîlerde de, aynı olmuşdur. Bunlar, İslâmdaki hükmrânlıkların cebrî ve diktatörlük olduğunun delîlidir, demeliyiz.

6- Adam öldürenleri i’dâm etmek maddesini kânûnlardan çıkarmak. [Adam öldürmeğe, eşkiyâlığa karşı tek çâre i’dâm cezâsıdır. İ’dâm cezâsı olmadıkca, anarşi, eşkiyâlık önlenemez.] Yol kesici ve hırsızları cezâlandırmakdan hükûmeti alıkoymak ve yol kesicileri silâhlandırarak, bu işi yapmalarını teşvîk etmek ve yolların emniyyetsizliğini devâm etdirmek.

7- Şu şeklde, onların hastalık içinde yaşamalarını sağlayabiliriz: Her şey Allahın kaderi ile olur. Tedâvînin iyileşmede hiçbir te’sîri yokdur. Allah Kur’ânda, (Rabbim beni yidirir ve içirir. Hasta olduğum zemân da, O bana şifâ verir. Beni öldürecek, sonra da diriltecek Odur)[2] dememiş mi? Öyleyse, Allahın irâdesi dışında kimse, ne şifâ bulur ve ne de ölümden kurtulur[3].

8- Zulm yapılmasını te’mîn için şunları söyleyebiliriz: İslâm, ibâdet dînidir. Onun devlet işleriyle hiçbir alâkası yokdur. Bunun için, Muhammed ve Halîfelerinin, ne nâzırları ve ne de kanûnları vardı[1].

9- İktisâdî çöküntü de, bahsi geçen zararlı işlerin tabîî bir netîcesidir. Mahsûlâtı çürütmek, ticâret gemilerini batırmak, çarşıları yakmak, bendleri, barajları yıkıp zirâat sâhalarını ve sanâyi’ merkezlerini su altında bırakmak ve içme suyu şebekelerine zehr katmak suretiyle tahrîbâtı artdırabiliriz[2].

10- Devlet adamlarını, [kadın ve spor gibi] fitneye ve parçalanmağa sebeb olacak arzûlara ve içki, kumar, rüşvete ve hazîne mallarını, kendi şahsî işlerinde harcamaya alışdırmak, vazîfelileri bu işleri yapmağa teşvîk edip, bize hizmet edenleri mükâfatlandırmak lâzımdır.

Sonra kitâb, şu tavsiyelerde bulunuyor: Bu işlerle vazîfeli ingiliz câsûslarını, gizli ve açık olarak korumak, onlardan müslimânların eline geçenleri kurtarmak için, her çeşid masrafı yapmak lâzımdır.

11- Fâizin her şeklini yaymak lâzımdır. Zîrâ fâiz, millî ekonomiyi harâb etdiği gibi, müslimânları, Kur’ânın ahkâmına karşı gelmeğe de alışdırır. Zîrâ insan, bir kânûnun bir maddesini ihlâl edince, artık diğer maddelerini de ihlâl etmesi kolay olur. Onlara, fâizin kat kat olanının harâm olduğunu, çünki Kur’ânda, (Fâizi kat kat olarak yimeyin)[1] denildiğini ve binâenaleyh fâizin her şeklinin harâm olmadığını söylemek lâzımdır[2].

12- Âlimlere kötü isnâdlarda bulunup, aleyhlerine âdî ithâmlar uydurarak, müslimânların onlardan soğumalarını te’mîn etmek lâzımdır. Câsûslarımızın bir kısmını, onların kıyâfetine sokacağız. Sonra, bunlara kabîh, çirkin işler yapdıracağız. Böylece bunlar, âlimler ile karışmış olacak ve her âlimden şübhe edilecek. Bu câsûsları, El-Ezhere, İstanbula, Necef ve Kerbelâya sokmak zarûrîdir. Müslimânları âlimlerden soğutmak için mektebler, kolejler açacağız. Bu mekteblerde, rûm ve ermeni çocuklarını, müslimânlara düşman olarak yetişdireceğiz. Müslimân çocuklarına da kendi ecdadlarının câhil olduklarını aşılayacağız. Bu çocukları, Halîfe ve âlimler ve devlet adamlarından soğutmak için, onların hatâlarını, kendi zevkleri ile meşgûl olduklarını, Halîfenin câriyelerle vakt geçirip, halkın malını kötü yollarda kullandığını, hiçbir işte Peygambere uymadıklarını aşılayacağız.

13- İslâmın, kadına hakâret etdiğini yaymak için, (Erkekler kadınlar üzerinde hâkimdirler)[3] âyetini ve (Kadının temâmı şerdir) hadîsini söyleyeceğiz[4].

14- Pislik, susuzluğun netîcesidir. Suyun artdırılmasına mâni’ olmağa çalışmalıyız.

Müslimânların kuvvetli noktalarını tahrîb etmek için de, şu tavsiyelerde bulunuyor:

1- Müslimânların arasında, ırkçılık, milliyyetçilik taassubunu körükliyecek ve onların dikkatlerini, İslâmiyyetden evvelki kahramanlıklarına çekeceksiniz. Mısrda Firavunluğu, Îrânda Mecûsîliği, Irâkda Bâbilliliği, Osmânlılarda Attilâ ve Cengiz zemânını [vahşetini] ihyâ edeceksiniz [Kitâbda bu husûsda uzun bir cedvel vardı].

2- Şu dört şeyi, gizli ve âşikâr yaymak lâzımdır: İçki, kumar, zinâ ve domuz eti [ve spor kulüplerinin birbirleri ile kavgaları]. Bu işi yapmak için, İslâm memleketlerinde yaşayan hıristiyan, yehûdî, mecûsî ve diğer gayri müslimlerden a’zamî derecede istifâde etmek ve bu iş için çalışanlara Müstemlekeler nezâretinin bütçesinden bol mâaş bağlamak lâzımdır. Bunun için, siyâsî fırkaların ve spor kulüplerinin çoğalmasını sağlayacağız. Partileri ve kulüpleri birbirlerine düşman yapacağız. Birbirleri ile uğraşacaklar, din kitâbı okumağa, dinlerini öğrenmeğe vakt bulamıyacaklardır. Avladığımız kimselere günlük gazete, dergi çıkartacağız. Gazetelerini, dergilerini, bol para ile, menfeatlar ile besleyeceğiz. Satın aldığımız kimseleri, kurtarıcı, kahraman gibi ismlerle medh etdireceğiz. İslâm dînini ve ahkâm-ı islâmiyyeye bağlı olan idârecileri kötületeceğiz. Din terbiyesinin kaynağı olan âile yuvalarını yok edeceğiz. Bunun için, spor, güreş ismi altında, avret mahalleri, edeb yerleri açık kız ve oğlan resmleri neşr ederek, gençleri fuhşa, livâtaya, cinsî sapıklığa sürükliyeceğiz. İslâm ahlâkını bozunca, islâmiyyeti yok etmek kolay olur. Çok câmi’ yapacağız. Fekat, câmi’lerde, hocaları değil, misyonerleri ve mezhebsizleri konuşduracağız. İslâm müziği ismi altında, çalgıları, şarkıları, radyoları câmi’lere sokacağız. Câmi’leri birer tuzak olarak kullanacağız. Câmi’lere giden ve kadınları örtünen devlet memûrlarını ve subayları, câsûslarımız tesbît edecek, bunlar, vazîfelerinden uzaklaşdırılacaklardır. Ahkâm-ı islâmiyyeye uyan gençler, üniversitelere alınmıyacak, girmiş olanların diploma almaları engellenecekdir. Sekreter, bu bilgileri gizli tutmamızı, Necdli Muhammedden de saklamamızı sıkı tenbîh etdi. Ben de bu hâtıralarımı mahkemeye vererek, elli seneden evvel açılmamasını vasıyyet etdim. [Şunu iyi bilmelidir ki, câmi’, kubbesi, minâresi olan binâ demek değildir. İçinde hergün beş kerre, cemâ’at ile nemâz kılınan binâ demekdir. Nemâzdan evvel veyâ sonra, bu cemâ’ate va’z vermek de câizdir. Va’z, ehl-i sünnet i’tikâdında olan bir müslimânın, ehl-i sünnet âlimlerinden birinin, bir kitâbına bakarak okuduğu veyâ ezberden söylediği bir sözünü açıklaması demekdir. Mezhebsizlerin, ingiliz câsûslarının ve misyonerlerin konuşmalarına va’z denmez, nutuk ve konferans vermek denir. Câmi’lerde nutuk ve konferans vermek ve bunları dinlemek câiz değildir. Ehl-i sünnet âlimlerinin her sözü, Kur’ân-ı kerîm ve hadîs-i şerîflerin tefsîrleri, îzâhlarıdır.]

3- Cihâdın muvakkat bir farz olduğunu, vaktinin son bulduğunu telkîn edeceksiniz.

4- Şî’îlerin kalblerinden, kâfirlerin necs olduğu fikrini çıkaracaksınız. Kur’ânda, (Kendilerine kitâb verilenlerin yiyeceği sizin için halâl olduğu gibi, sizin yiyeceğiniz de onlar için halâldir)[1] denildiğini, Peygamberin Safiyye isminde yehûdî ve Mâriye isminde hıristiyan bir hanımı olduğunu, Peygamberin hanımının necs olamayacağını söyleyeceksiniz[2].

5- Müslimânlara, Peygamberin, İslâmdan kasdının mutlak din olduğunu ve bu dînin yehûdîlik ve hıristiyanlık da olabileceğini, sâdece İslâm dîninin olmadığı inancını aşılıyacaksınız. Bunun delîli de şudur diyeceksiniz: Kur’ân, her dînin mensûblarına müslimân diyor. Meselâ Yüsûf Peygamberin, (Beni müslimân olarak öldür)[3], İbrâhîm ve İsmâ’îl Peygamberlerin de, (Ey Rabbimiz, bizi kendine müslimân kıl ve zürriyyetimizden kendine müslimân bir ümmet getir)[1], Ya’kûb Peygamberin ise, oğullarına, (Ancak ve ancak müslimân olarak ölünüz)[2], dediklerini nakl ediyor.

6- Kilise yapmanın harâm olmadığını, Peygamber ve Halîfeleri onları yıkmadığını, bil’aks onlara hurmet gösterdiğini ve Kur’ânda, (Allah insanların bir kısmını diğeriyle def’ etmeseydi [savmasaydı], manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allahın adı çok zikr edilen câmi’ler yıkılıp giderdi)[3] denildiğini, İslâmın ibâdethânelere hurmetkâr olduğunu, onları yıkmadığını, yıkanlara mâni’ olduğunu çokça söyleyeceksiniz.

7- (Yehûdîleri Arab yarımadasından çıkarınız) ve (Arab yarımadasında iki din olmaz) hadîsleri hakkında, müslimânları şübheye düşürecek ve (Bu iki hadîs doğru olsaydı, Peygamberin, biri yehûdî, biri de hıristiyan hanımı olmazdı ve Necran hıristiyanları ile anlaşma yapmazdı)[4] diyeceksiniz!

8- Müslimânları, ibâdetlerinden men’ etmeğe çalışacak ve (Allah insanların ibâdetlerine muhtâc değildir) diyerek, onları ibâdetlerin fâideleri hakkında tereddüde düşüreceksiniz[1]. Hacca gitmek ve cemâ’at ile nemâz kılmak gibi, onları bir araya getiren ibâdetlerden men’ edeceksiniz. Aynı şeklde, câmi’lerin, türbelerin ve medreselerin inşâsına ve Kâ’benin ta’mîrine mâni’ olmaya çalışacaksınız.

9- Harbde düşmandan ganîmet olarak alınan malın beşde birinin [Humusun], âlimlere verilmesi husûsunda, şübhelendirecek ve bunun ticâret kazancıyla bir alâkasının olmadığını îzâh edeceksiniz. Sonra, (Humus, Peygambere veyâ Halîfeye verilir, âlime verilmez. Zîrâ âlimler, onunla evler, serâylar, hayvanlar ve bahçeler alıyorlar. Bunun için, (Humus)u onlara vermek câiz değildir) diyeceksiniz!

10- Müslimânların akîdelerine bid’atler sokup, İslâmı gericilik ve terör dîni olmakla ithâm edeceksiniz. İslâm memleketlerinin geri kaldığını, sarsıntılara mâruz kaldığını söyleyecek ve böylece onların İslâma olan bağlılıklarını za’îfletmiş olacaksınız. [Hâlbuki müslimânlar, dünyânın en büyük, medenî devletlerini kurdular. Dîne bağları gevşedikce, küçüldüler.]

11- Çok mühimdir! Çocukları babalarından uzaklaşdırıp, büyüklerinin dînî terbiyelerinden mahrûm kalmalarını sağlayacaksınız. Onları, biz yetişdireceğiz. Binâenaleyh, çocuklar babalarının terbiyelerinden kopdukları an, akîdeden, dinden ve âlimlerden kopmağa mahkûm olacaklardır.

12- Kadını tahrik edip, örtüsünü açmasına sebeb olacaksınız. Sebeb olarak da, örtü gerçek İslâmî bir emr değildir. Abbâsîler zemânında ihdâs edilmiş bir âdetdir. Bunun için, insanlar Peygamberin zevcelerini görüyorlardı ve kadın bütün işlere katılıyordu diyeceksiniz. Kadını açdıkdan sonra, gençleri ona karşı tahrîk edip, her ikisinin arasında fesâd hâsıl olması için çalışacaksınız! Müslimânlığı yok etmek için, bu iş, çok te’sîrlidir. Evvelâ, bu işi gayr-ı müslim kadınlara yapdıracaksınız. Sonra, müslimân kadın kendiliğinden bozulup, bunların yapdığını yapacakdır[1].

13- Câmi’ imâmlarının fâsık olduklarını iddiâ edip, onların hatâlarını açıklayarak ve her vesîle ile onlarla, arkalarında nemâz kılan cemâ’atleri arasına kin ve adâvet sokarak, cemâ’at ile nemâz kılmağı ortadan kaldıracaksınız.

14- Peygamberin zemânında olmadığı ve bid’at olduğu gerekçesiyle, türbelerin hepsinin yıkılması lâzımdır diyeceksiniz. Ayrıca Peygamber, Halîfeler ve sâlihlerin kabrleri hakkında, şübheye düşürerek, onları ziyâret etmekden men’ edeceksiniz. (Peygamber, annesinin yanında, Ebû Bekr ile Ömer (Bakî’) kabristânında medfundurlar. Osmânın kabri mechûldür. Hüseynin başı (Hannâne)de defn edilmişdir. Cesedinin defn edildiği yer ma’lûm değildir. (Kâzımiyye)deki kabrler de, iki halîfenin kabridir. Peygamberin âlinden Kâzım ve Cevâdın kabrleri değildir. Tusdaki ise, Ehl-i beytden Rızânın değil, Hârunun kabridir. Samarrâdaki Abbâsîlerin mezârlarıdır. Ehl-i beytden Hâdî, Askerî ve Mehdînin kabri değildir. Müslimân memleketlerde bulunan bütün türbe ve kubbelerin yıkılmasının farz olduğu gibi, (Bakî) mezârlığını da, yerle bir etmek lâzımdır) diyeceksiniz!

15- Seyyidlerin, Peygamberlerin soyundan geldikleri husûsunda insanlar tereddüde düşürülecek. Seyyid olmayanlara siyâh ve yeşil sarık giydirilerek, seyyidlerin diğer insanlarla karışmaları te’mîn edilecek. Böylece, insanlar bu husûsda şaşırıp, Seyyidler hakkında sû-i zanda bulunacaklar. Din adamlarının ve Seyyidlerin sarıklarını çıkaracaksınız ki, Seyyidlerin soyu gayb olsun ve din adamları insanlardan hurmet görmesin.[1]

16- Şî’îlerin mâtem yerlerinin yıkılmasının farz olduğu, zîrâ bid’at ve dalâlet olduğu, Peygamber ve Halîfelerin zemânında mevcûd olmadığı söylenecek. İnsanları oralara girmekden men’ etmek, Vâizleri azaltmak ve Vâizlerle mâtem yerleri sâhiblerini vergiye bağlamak lâzımdır.

17- Bütün müslimânlara hürriyyet sevgisini behâne ederek, (Herkes dilediğini yapabilir. Emr-i bil-ma’rûf ve nehy-i anil münker ve İslâm ahkâmının öğretimi farz değildir) diyeceksiniz! [Hâlbuki, islâmiyyeti öğrenmek ve öğretmek farzdır. Müslimânların birinci vazîfesidir.] Ayrıca, onlara şunu da aşılayacaksınız: (Hıristiyanlar kendi dinleri, yehûdîler de kendi dinleri üzeredirler. Kimse kimsenin kalbine girmez. Emr-i ma’rûf ve nehy-i anil-münker halîfeye âiddir.)

18- Müslimânların çoğalmasına mâni’ olmak için, doğum sınırlandırılacak ve birden fazla evliliğe mâni’ olunacak. Evlenmeğe ba’zı şartlar konulacak. Meselâ, denilecek ki: Arab Îrânlıyla, Îrânlı arabla, Türk arabla evlenemez.

19- İslâmın yayılması ve müslimân olmıyanlara öğretilmesi fe’aliyyetleri kat’î sûretde men’ olunacak. İslâmın yalnız arabların dîni olduğu fikri yayılacak. Gerekçe olarak, Kur’ânda, (Bu senin ve kavmin için bir zikrdir) denildiği söylenecek.

20- Hayr müesseselerinin hudûdları daraltılacak ve devlete âid bir hâle getirilecek. Öyle olacak ki, kişi câmi’, medrese ve bunlara benzer hayr müesseseleri yapamaz hâle getirilecekdir.

21- Müslimânları Kur’ân hakkında şübheye düşürecek ve içinde noksanlık ve fazlalık bulunan tahrîf edilmiş Kur’ân tercemeleri hâzırlayıp, diyeceksiniz ki: (Kur’ân bozulmuş. Birbirini tutmuyor. Birinde bulunan âyet diğerinde bulunmuyor). Yehûdî, hıristiyan ve bütün gayr-i müslimleri tahkîr eden ve cihâdı, emr-i bil-ma’rûfu ve nehy-i anil-münkeri emr eden âyetleri çıkaracaksınız[1]. Kur’ânı diğer lisanlara meselâ türkçe, farsça, hindçe vs. dillere çevirip, Arab memleketleri hâricinde arabî okunmasına mâni’ olacaksınız ve yine Arab memleketleri dışında (Ezân), (Nemâz) ve (Düâlar)ın arabî yapılmasını önleyeceksiniz.
 
Müslüman değilim, allaha inanmayan bir Türküm. Son derece milliyetçi bir yapım vardır. Ailem,Vatan ve millet için canımı defa etmekten asla çekinmem. Ahirete inanmıyorum diye kimsenin hakkını yemem, kimseyi üzmeyi ya da kırmayı istemem. Bu yazılarda Türklerin gücünü islamiyetten aldığına dair ibareler var. Katılmıyorum keramet islamde değil Türk Kültüründedir. Yoksa arap ülkelerinin tüm dünyaya hükmetmesi gerekirdi. Herkesin dinine saygılı olmakla beraber Türk milletinin bozulmasının nedeni manevi zayıflık değildir. Türklüğün geri kalmasının tek nedeni Osmanlı İmparatorluğunun Oğuz Türklerini göçebe yörükler olarak görüp aşağılaması , yönetimi tamamen devşirmelere bırakırken, ticaret, bilim ve sanatı da azınlıkların ve saray çevresindeki seçkinlere emanet etmesidir. Teknik alandaki gelişmenin gerisinde kalınması ile askeri ve ticari alanlarda tüm üstünlük yitirilmiştir. Türklüğün tek düşmanı statükocu, tembel, yeniliğe kapalı zihniyettir. Vatan sevgisine sahip çalışkan ve girişimci nesiller olmadığı sürece islamiyet, hıristiyanlık, musevilik farketmez her zaman geri kalırız.
 
arkadaşım ne demek keramet islamda değil ne biçim konuşuyon sen biz islamla tanışmasaydık bugün nerde olurduk hiç düşündün mü?
 
arkadaşım bu benim görüşüm beğenirsin beğenmezsin, eleştirirsin ya da reddedersin o senin keyfine kalmış. ama "ne biçim konuşuyon?" gibi bir tavırı yakıştıramadım. din kültürün bir parçasıdır tamamı değildir. bugün Türkler müslüman olmasaydı şu durumlarından daha kötü olurlardı diye bir önermede bulunamazsın. eğer keramet islamda olsaydı dünya üzerinde halkı refah içinde güçlü arap devletleri olması gerekirdi. malum islamiyetle en erken tanışanlar onlar.
 
Geri
Üst