o.baba1
New member
Tamamını düzenlenmiş olarak word belgesi olarak indirmek için:
1419 sayfa bir teşekkürü haketmiştir:vur
http://odevci.clan.su/turkce/TRKHALKRANTOLOJS.doc
ÖNSÖZ
Rahmetli Ataç Usta, "antoloji"yi atmış yerine "güldeste"
demişti. "Güldeste" sözcüğü bir süre tutar gibi olduysa
da, yerine bir türlü oturamadı; zaman zaman yazılarda kullanılır
oldu, sonra da -sanırım-unutuldu, gitti. O yıllarda, "Yeni
Türk Şiiri"ni kapsayacak bir "antoloji" yapmaya durmuştum,
adını "Deste. Yeni Türk Şiiri:1" koymuştum (Kaynak
Yayınları, 1953). Demek, aradan otuz iki yıl geçmiş. Az
zaman değil. Neden "Güldeste" değil de, yalnızca "deste"?
Doğrusunu isterseniz, şimdi bunun nedenini açık seçik
çıkaramıyorum. Olabilir ki "gül" sözcüğü ürkütmüştür beni!
O yıllarda -genciz elbette!-Ataç Usta, bir Osmanlıca
sözcüğe Türkçe karşılık önerdi mi, önünü ardını, sağını solunu
arayıp taramadan o yeni sözcüğe sarıldığımızı, hiç olmazsa
sarılmak istediğimizi neden söylemeyelim?
Sonraları öğrendik ki "deste" de Türkçe değil! "Dest"
Farsça bir sözcük, "el" demek oluyor; "deste" de bir anlamıyla
"demet, tutam, takım" anlamına geliyor. Demek, bilerek değil
ama seziyle olacak "Güldeste"nin "gül"ünü atıp, "Yeni Türk Şiiri"
antolojisine "Deste" demem de buradan kaynaklanıyor olmalı.
"Antoloji" sözcüğü de vapma bir sözcük anlaşılan.
Sözlüklerin dediğine bakılırsa, Yunanca "anthos" ile "legein"i
birleştirmişler -Fransızlar olacak-"antoloji" yapmışlar.
"Anthos" sözcüğü "çiçek" demekmiş. "legein" de "seçmek"
anlamına geliyor. "Çiçek seçmek!"
Ama "Antoloji"yi "çiçek seçmek" anlamında da kullanmamışlar,
sözlüklerin tamamına göre "Ozanların, yazarların, bestecilerin
yapıtlarından alınmış seçme parçalardan oluşan yapıt" anlamını
yüklemişler, öyle de uygulamışlar.
Yalnız burada bir noktaya dikkat etmek gerekiyor sanıyorum:
İster "antoloji" diyelim, ister "güldeste" diyelim, ister "seçme"
diyelim, sözcüğün kökeninde bir "çiçek" var. Yani şöyle böyle
bir "seçme" değil yapacağınız. Bir "çiçek tarlası"ndan, "çiçek"lerin
içinden "çiçek" seçeceksiniz! İşin, asıl güç yanı da burası değil mi!
"Antoloji" düzenlemede, işin bir başka güç yanı da şu
olsa gerek:"Antoloji" yansız bir çalışma mıdır? Değildir
bence. Kişi adlarında olabildiğince yansız davranmaya çalışsanız
bile, o kişilerin yapıtlarından yapacağınız seçmeler, döner
dolaşır, seçmeyi yapanın beğenisine, eğilimine gelir dayanır.
Ozanın, yazarın, öykücünün, romancının adı üzerinde birleşebiliriz
de, sizin seçtiklerinizle, benim seçtiklerim, sonunda bir
bakarsınız ki, başka başkadır. Bunda bence, şaşılacak bir yan da olmasa gerek.
Tam tersine, bu sonuç, "seçme"yi yapanın, bir bakıma, doğal hakkıdır,
eski deyimle "takdir hakkı"dır. İşte burada, kişisel beğeni, eğilim,
isteseniz de istemeseniz de, kendiliğinden ağırlığını ortaya koyuyor.
Ne var ki, -konumuz şiir olduğuna göre -kimi ozanların
"olmasa olmaz" şiirleri vardır. O şiirler, ozanın kendi malı
olmaktan da çıkmış sayılır artık, halkın, kamunun malı olmuştur.
O tür şiirlere yer vermezseniz, seçtiklerinizin eksikliği
çıkar orta yere. O şiirleri çok beğenmeseniz, çok sevmeseniz
bile antolojinize almak zorunluğunu duyarsınız. Buna bir
çeşit kamuoyu baskısı da denebilir mi?
Bu açıklamayı, elinizdeki şu kitabın genel bir değerlendirmesini
yapmaya durduğunuzda, size yardımcı olabilir umuduyla yaptım.
Elden geldiğince yansız bir çalışmadır bu. Ozanların seçiminde de,
seçilen ozanlardan seçilmiş şiirlerde de. Ama hiç kuşkusuz, bütün bu
seçimlerde seçenin kişisel beğenisinin, değerlendirmesinin, eğiliminin
ağır bastığı da görülecektir. Bu tür bir çalışmanın başka türlü
olabileceğini de, doğrusu, hiç sanmıyorum.
"Antoloji"leri çeşitli yöntemlerle düzenleme olanakları
var. Biri ötekinden daha doğrudur da denemez. Bu "antoloji"de
şu yöntemlerle yola çıkıldı:
1 ) "Halk Şiirimiz" 13. yüzyıldan bugüne, yüzyıllara göre
ayrıldı önce.
2) Her yüzyıl içinde yaşayıp da "antoloji"de yer alması
uygun görülen ozanların, adları abecesel olarak sıralandı.
3) Halk Şiirimiz'de şiirlerin ayrı ayrı adları yok bilindiği
gibi. Bu "antoloji"den önce de uygulanmış bir yöntemi uyguladık.
Şiirlerin birinci dizelerini, şiirin adı yaptık. Arandığında
bulunmasına kolaylık olur düşüncesiyle. Ozanlarınca şiirlerine ad
verilmişse -ki bu daha çok 20. yüzyıldadır -o adları olduğu gibi
kullandık.
4) Her ozanın yaşamöyküsünü, bulunabilen belgelere,
bilgilere göre, şiirlerinin başında özetledik. Bu konuda tek
kaynakla yetinmemeye çalıştık. Çeşitli kaynaklardaki değişik
yaşam bilgilerini de, özetlemeyi doğru bulduk. Böylece, halk
ozanlarının yaşamlarıyla ilgili bilgilerimizin azlığı da, çelişikliği de
kendiliğinden ortaya çıktı.
5) Ozanların yaşamöykülerini özetlemekle yetinmedik.
Özellikle, "Halk Şiirimiz"in önemli, etkin kişilikleri olan
ozanlaria ilgili yorumlarımızı, değerlendirmelerimizi de özetle
sunmaya çalıştık. Böylece, yaşamöyküleri aktarmacılığından,
bir ölçüde de olsa, daha ileri, daha yararlı bir adım atmaya çalıştık.
6) Şiirlerde, yüzyıllar ilerledikçe, dilde de Osmanlıcanın
etkileri giderek yoğunluk kazanıyor. Bunda, dinsel eğitimin,
köy-kent ilişkilerinin, daha başka etkenlerin ağırlık kazandığı da
gözleniyor: Kimi sözcükler yerel, özel nitelikler taşıyor.
Bunların anlamlarını, özellikle şiirlerde kullanılan anlamlarını
okura aktarmak gerekirdi.
Bunun için, uygulanagelen bir yönteme bağlı kaldık, kitabın
sonuna bir "Sözlük" ekledik.
7) Bu "antoloji"nin düzenlenmesinde yararlandığımız yapıtları
"Kaynakça" adıyla, ayrı bir bölüm olarak kitabın sonuna koyduk.
8)Arama bulma kolaylığı sağlamak için kitabın başına
"İçindekiler" koymakla yetinmedik. Kitabın sonuna da biri
abecesel olarak ozan adlarını, öteki de yüzyıllara göre ozanlar
ve şiirlerin ilk dizelerini gösteren iki dizin koyduk.
9) "Antoloji"de ozanların "olmazsa olmaz" şiirlerinin dışında,
şimdiye dek başka "antoloji"lerde yer almamış, ama o
ozanları temsil edebileceğine inandığımız değişik örnekler
sunmaya özen gösterdik. Böylece okur, ozanların az
gördüğü ya da görme, okuma olanağı bulamadığı değişik
şiirleriyle karşılaşsın istedik.
10) Ozanların birbirlerine çok benzeyen şiirlerine özellikle
yer vermeye çalıştık. Böylece ozanların birbirlerinden ne
biçimde, ne oranda etkilendiklerini sergilemek istedik. Halk
şiirimizdeki "Dedim-Dedi"li şiirler, bu etkileşimin en belirgin
örnekleridir. Bunları da dipnotlarda gösterdik.
11) Her çağdan geleceğe birkaç yazıneri kalıyor. Bu gerçek.
"Halk Şiirimiz"de de bu böyle. İşin doğrusuna bakarsanız 13.
yüzyıldan günümüze "Halk Şiirimiz"in doruk noktaları da öyle çok
değil. Nerden baksanız iki elin parmak sayısını ya geçer, ya
geçmez.
.....................................................
1419 sayfa bir teşekkürü haketmiştir:vur
http://odevci.clan.su/turkce/TRKHALKRANTOLOJS.doc
ÖNSÖZ
Rahmetli Ataç Usta, "antoloji"yi atmış yerine "güldeste"
demişti. "Güldeste" sözcüğü bir süre tutar gibi olduysa
da, yerine bir türlü oturamadı; zaman zaman yazılarda kullanılır
oldu, sonra da -sanırım-unutuldu, gitti. O yıllarda, "Yeni
Türk Şiiri"ni kapsayacak bir "antoloji" yapmaya durmuştum,
adını "Deste. Yeni Türk Şiiri:1" koymuştum (Kaynak
Yayınları, 1953). Demek, aradan otuz iki yıl geçmiş. Az
zaman değil. Neden "Güldeste" değil de, yalnızca "deste"?
Doğrusunu isterseniz, şimdi bunun nedenini açık seçik
çıkaramıyorum. Olabilir ki "gül" sözcüğü ürkütmüştür beni!
O yıllarda -genciz elbette!-Ataç Usta, bir Osmanlıca
sözcüğe Türkçe karşılık önerdi mi, önünü ardını, sağını solunu
arayıp taramadan o yeni sözcüğe sarıldığımızı, hiç olmazsa
sarılmak istediğimizi neden söylemeyelim?
Sonraları öğrendik ki "deste" de Türkçe değil! "Dest"
Farsça bir sözcük, "el" demek oluyor; "deste" de bir anlamıyla
"demet, tutam, takım" anlamına geliyor. Demek, bilerek değil
ama seziyle olacak "Güldeste"nin "gül"ünü atıp, "Yeni Türk Şiiri"
antolojisine "Deste" demem de buradan kaynaklanıyor olmalı.
"Antoloji" sözcüğü de vapma bir sözcük anlaşılan.
Sözlüklerin dediğine bakılırsa, Yunanca "anthos" ile "legein"i
birleştirmişler -Fransızlar olacak-"antoloji" yapmışlar.
"Anthos" sözcüğü "çiçek" demekmiş. "legein" de "seçmek"
anlamına geliyor. "Çiçek seçmek!"
Ama "Antoloji"yi "çiçek seçmek" anlamında da kullanmamışlar,
sözlüklerin tamamına göre "Ozanların, yazarların, bestecilerin
yapıtlarından alınmış seçme parçalardan oluşan yapıt" anlamını
yüklemişler, öyle de uygulamışlar.
Yalnız burada bir noktaya dikkat etmek gerekiyor sanıyorum:
İster "antoloji" diyelim, ister "güldeste" diyelim, ister "seçme"
diyelim, sözcüğün kökeninde bir "çiçek" var. Yani şöyle böyle
bir "seçme" değil yapacağınız. Bir "çiçek tarlası"ndan, "çiçek"lerin
içinden "çiçek" seçeceksiniz! İşin, asıl güç yanı da burası değil mi!
"Antoloji" düzenlemede, işin bir başka güç yanı da şu
olsa gerek:"Antoloji" yansız bir çalışma mıdır? Değildir
bence. Kişi adlarında olabildiğince yansız davranmaya çalışsanız
bile, o kişilerin yapıtlarından yapacağınız seçmeler, döner
dolaşır, seçmeyi yapanın beğenisine, eğilimine gelir dayanır.
Ozanın, yazarın, öykücünün, romancının adı üzerinde birleşebiliriz
de, sizin seçtiklerinizle, benim seçtiklerim, sonunda bir
bakarsınız ki, başka başkadır. Bunda bence, şaşılacak bir yan da olmasa gerek.
Tam tersine, bu sonuç, "seçme"yi yapanın, bir bakıma, doğal hakkıdır,
eski deyimle "takdir hakkı"dır. İşte burada, kişisel beğeni, eğilim,
isteseniz de istemeseniz de, kendiliğinden ağırlığını ortaya koyuyor.
Ne var ki, -konumuz şiir olduğuna göre -kimi ozanların
"olmasa olmaz" şiirleri vardır. O şiirler, ozanın kendi malı
olmaktan da çıkmış sayılır artık, halkın, kamunun malı olmuştur.
O tür şiirlere yer vermezseniz, seçtiklerinizin eksikliği
çıkar orta yere. O şiirleri çok beğenmeseniz, çok sevmeseniz
bile antolojinize almak zorunluğunu duyarsınız. Buna bir
çeşit kamuoyu baskısı da denebilir mi?
Bu açıklamayı, elinizdeki şu kitabın genel bir değerlendirmesini
yapmaya durduğunuzda, size yardımcı olabilir umuduyla yaptım.
Elden geldiğince yansız bir çalışmadır bu. Ozanların seçiminde de,
seçilen ozanlardan seçilmiş şiirlerde de. Ama hiç kuşkusuz, bütün bu
seçimlerde seçenin kişisel beğenisinin, değerlendirmesinin, eğiliminin
ağır bastığı da görülecektir. Bu tür bir çalışmanın başka türlü
olabileceğini de, doğrusu, hiç sanmıyorum.
"Antoloji"leri çeşitli yöntemlerle düzenleme olanakları
var. Biri ötekinden daha doğrudur da denemez. Bu "antoloji"de
şu yöntemlerle yola çıkıldı:
1 ) "Halk Şiirimiz" 13. yüzyıldan bugüne, yüzyıllara göre
ayrıldı önce.
2) Her yüzyıl içinde yaşayıp da "antoloji"de yer alması
uygun görülen ozanların, adları abecesel olarak sıralandı.
3) Halk Şiirimiz'de şiirlerin ayrı ayrı adları yok bilindiği
gibi. Bu "antoloji"den önce de uygulanmış bir yöntemi uyguladık.
Şiirlerin birinci dizelerini, şiirin adı yaptık. Arandığında
bulunmasına kolaylık olur düşüncesiyle. Ozanlarınca şiirlerine ad
verilmişse -ki bu daha çok 20. yüzyıldadır -o adları olduğu gibi
kullandık.
4) Her ozanın yaşamöyküsünü, bulunabilen belgelere,
bilgilere göre, şiirlerinin başında özetledik. Bu konuda tek
kaynakla yetinmemeye çalıştık. Çeşitli kaynaklardaki değişik
yaşam bilgilerini de, özetlemeyi doğru bulduk. Böylece, halk
ozanlarının yaşamlarıyla ilgili bilgilerimizin azlığı da, çelişikliği de
kendiliğinden ortaya çıktı.
5) Ozanların yaşamöykülerini özetlemekle yetinmedik.
Özellikle, "Halk Şiirimiz"in önemli, etkin kişilikleri olan
ozanlaria ilgili yorumlarımızı, değerlendirmelerimizi de özetle
sunmaya çalıştık. Böylece, yaşamöyküleri aktarmacılığından,
bir ölçüde de olsa, daha ileri, daha yararlı bir adım atmaya çalıştık.
6) Şiirlerde, yüzyıllar ilerledikçe, dilde de Osmanlıcanın
etkileri giderek yoğunluk kazanıyor. Bunda, dinsel eğitimin,
köy-kent ilişkilerinin, daha başka etkenlerin ağırlık kazandığı da
gözleniyor: Kimi sözcükler yerel, özel nitelikler taşıyor.
Bunların anlamlarını, özellikle şiirlerde kullanılan anlamlarını
okura aktarmak gerekirdi.
Bunun için, uygulanagelen bir yönteme bağlı kaldık, kitabın
sonuna bir "Sözlük" ekledik.
7) Bu "antoloji"nin düzenlenmesinde yararlandığımız yapıtları
"Kaynakça" adıyla, ayrı bir bölüm olarak kitabın sonuna koyduk.
8)Arama bulma kolaylığı sağlamak için kitabın başına
"İçindekiler" koymakla yetinmedik. Kitabın sonuna da biri
abecesel olarak ozan adlarını, öteki de yüzyıllara göre ozanlar
ve şiirlerin ilk dizelerini gösteren iki dizin koyduk.
9) "Antoloji"de ozanların "olmazsa olmaz" şiirlerinin dışında,
şimdiye dek başka "antoloji"lerde yer almamış, ama o
ozanları temsil edebileceğine inandığımız değişik örnekler
sunmaya özen gösterdik. Böylece okur, ozanların az
gördüğü ya da görme, okuma olanağı bulamadığı değişik
şiirleriyle karşılaşsın istedik.
10) Ozanların birbirlerine çok benzeyen şiirlerine özellikle
yer vermeye çalıştık. Böylece ozanların birbirlerinden ne
biçimde, ne oranda etkilendiklerini sergilemek istedik. Halk
şiirimizdeki "Dedim-Dedi"li şiirler, bu etkileşimin en belirgin
örnekleridir. Bunları da dipnotlarda gösterdik.
11) Her çağdan geleceğe birkaç yazıneri kalıyor. Bu gerçek.
"Halk Şiirimiz"de de bu böyle. İşin doğrusuna bakarsanız 13.
yüzyıldan günümüze "Halk Şiirimiz"in doruk noktaları da öyle çok
değil. Nerden baksanız iki elin parmak sayısını ya geçer, ya
geçmez.
.....................................................