Türk Arapsız yaşayamaz mı?

kent55

Süper Moderatör
Süper Moderatör
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
31,409
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
ѕαмѕυηѕρσя


Başbakan Erdoğan, Türk-Arap İşbirliği Forumu’nda Türkler ile Araplar’ın sadece aynı coğrafya ve iklimi paylaşmadığını, ortak kültür ve medeniyetin hissiyatını da taşıdıklarını söyledi.

Erdoğan Türk-Arap kardeşliğini anlatmak için de Mehmet Akif’in dizelerini kullandı: “Türk Arapsız yaşayamaz; kim ki yaşar der, delidir/Arabın Türk, hem sağ gözüdür, hem sağ elidir.”

Peki gerçekten Türkler’le Araplar bu kadar yakın mı? Türkler Araplar olmadan, Araplar Türkler olmadan yapamaz mı? Türkiye'nin Araplar'la yakınlaşması bir eksen kaymasını mı işaret ediyor?

Bu soruları uzmanlara sorduk…

BAHADIR DİNÇER (Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu Ortadoğu Uzmanı)
"Türksüz Arap, Arapsız Türk olur"

I. Dünya Savaşı’nda haritalar çizilirken sadece ülkeler arasına değil zihniyetler arasına da çizgiler kondu. Araplar’ı Türkler’e Türkler’i Araplar’a düşman ettiler. Yıllarca biz Araplar’ı batılı kaynaklardan okuduk. Şu anda bu bakış açısı kırılmaya çalışılıyor. Okullarda müfredatlar değişiyor. Yeni yeni biz Araplar’ı onlar da bizi tanımaya çalışıyor. Hükümet de bu anlamda diyalog kanalları açmaya çalışıyor. Başbakan’ın okuduğu şiirdeki gibi ‘Arapsız Türk Türksüz Arap olmaz’ diye bir şey yok ama bu bölgede Araplar’la mutlaka ilişki kurmalısınız.

İlişki kurunca da eksen kaymasından söz ediliyor. Eksen kayması diye bir şey yok. Bunlar genelde Washington veya Brüksel kaynaklı spekülatif değerlendirmeler yapan analistlerin vardığı sonuçlar. TRT Arapça’yı da eksen kayması olarak algılayanlar oldu. Tüm ülkelerin bu tür yayınları var. Onlar yapınca eksen kayması olmuyor da biz yapınca mı oluyor? Bizi eleştiren batılıların birçoğunun Araplar’la bizden fazla ilişkisi var. Ortadoğu’daki komşularımızla ilişki kurmaktan doğal ne olabilir? Eğer bu eksen kayması ise evet eksen kayması. Türkiye’nin ekseninin kaydığını söyleyenler İsrail ve İran’la ilişkilerimizi baz alıyordu. Son gelişmeler onların eline koz olarak geçti. O yüzden Türkiye bu noktadan sonra çok daha dikkatli olmalıdır. İran’ın yanında, İsrail’in karşısında gibi görünüyoruz. Bu dengeyi Türkiye’nin hem uluslararası kamuoyuna hem de kendi kamuoyuna iyice anlatması gerekiyor.

ÖZCAN TİKİT (Habertürk yazarı)
“Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur diyorduk…”

“Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” zihniyetinden geldiğimiz nokta “Türk Arapsız olmaz” sözüyle ete kemiğe bürünüyor aslında. Keşke “Türkiye Avrupasız, Kafkasyasız hatta Afrikasız da yaşayamaz” deseydi, sanırım şiirin ruhuna zarar vermemeye özen göstermiş.

Bu sözün izdüşümlerini Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun “sıfır sorun” politikasının temelinde de açık bir şekilde görüyor, Suriye ile aramızda tesis edilen barışçıl ilişkilerle somut şekilde yaşıyoruz.

Başbakan Erdoğan’ın, Mehmet Akif’in şiirinden yaptığı alıntıyla halkların, ulusal ekonomilerin hiçbir zaman olmadığı kadar iç içe girdiği yeni sistemin getirdiği zorunluluğu kast ettiğini düşünüyorum. Bu süreçte ülkelerin önce ekonomik daha sonra da sosyal düzeyde entegre olmaları hedefleniyor.

Yoksa tabii ki Türkiye, 1990 yılından önce nasıl yaşadıysa yine Arap dünyası ile ilişkileri minimum düzeyde tutarak, bir yandan da bu politikadan nemalanacak kesimlerden de destek alarak yaşayabilir. Ancak bu çağdışı bir tavır olur, zaten Mehmet Akif de sonraki mısrada bunun “delilik” olduğunu söylüyor.

NÜZHET KANDEMİR (Emekli Büyükelçi)
"Araplarla ilişki tabii ki önemli ama söylemlere de dikkat edilmeli"

Türkiye'de tartışma yaratan BM Güvenlik Konseyi’ndeki son oylama ve ardından gelen eksen kayması dahil çeşitli yorum ve spekülasyonların bazı görüntülerin etkisi altında kalarak ve Türkiye’nin bugüne kadar genelinde ortaya koymadığı alışılmadık tepkilerden hareketle yapıldığı söylenebilir. Pek çok çevre bu alandaki davranışların ülkeye zarar getireceğini ifade ediyor. Bu değerlendirmeler sadece İran bağlamında değil aynı zamanda Gazze ve geçen yıl Davos’tan bu yana İsrail ile girilen kriz ortamıyla da ilgili. Türkiye 21. asırda kuşkusuz çeşitli cephelerde varlığını ortaya koyacaktır. Bütün mesele dengeli ve kabul edilebilir ölçüde olmasıdır. Türkiye'nin bölgesel güç olduğu gerçeği kabul edilmelidir. Şayet fazla abartmaz ve aşırı iddialı davranışlardan kaçınırsa atacağı adımlar olumlu sonuçlar doğurur. Türkiye’nin Suriye, Lübnan ve İran ile AB benzeri bir ekonomik-ticari yapılanma oluşturmak isteği de gayet makul ve meşrudur. Teşvik edilmelidir. Bu tür girişimlerde bulundukça Türkiye birtakım tenkitleri üzerine çekecektir. Eksen kaymasından bahsetmeden önce sırf görüntüyle birtakım değerlendirmeler yapmak yerine bunları göz önünde bulundurmalıyız. Başbakan’ın sözlerine gelince… Batıyla olduğu gibi doğuyla da Araplarla da Türkiye’nin iyi ilişkiler içinde olması gerekir. Arap düşmanlığını ben tasvip etmiyorum. Türkiye eğer büyük ve önemli bir bölge ülkesiyse Araplar da çok önemlidir. Araplarla bir araya gelmekten kaçınmak Türkiye'ye zarar verir. Ama söylemlerde dikkatli davranmak gerekiyor. Çünkü farklı algılar yaratabilir.


kaynak








 
adamları ne kadar sevmesek de müslüman kardesimiz işte
 
evet türklerin arapların ihanetine her zaman ihtiyacı vardır...
 
ekonomisi sadece petrol e bağlı olan. herhangi sağlam bir alt yapısı olmayan, bilimde ve teknikte oldukça geride kalan, kadınları birer eşya gibi gören, dibindeki ülkelere saldırlıp ambargo uygulandığı halde tek bir adım bile atmayan, ve amerikanın her sözüne he diyen bu insanlara ihtiyacımız olduğunu pek düşünmüyorum. Onlar önce kendi istiklal savaşlarını versinler ve emperyalizmi ülkelerinden atsınlar ve böylece bir onur kazanmış olurlar. Bizde onurlu insanlarla işbirliğine girmeyi elbette isteriz dimi :)
 
“Ayrılık hissi nasıl girdi sizin beyninize?

Birbirinden farklı bu kadar akvamı

Aynı milliyetin altında tutan İslam’ı

Temelinden yıkacak zelzele kavmiyettir

Bunu bir lahza unutmak ebedi haybettir

Arnavutlukla, Araplıkla bu millet yürümez

Son siyaset ise Türklük, o siyaset yürümez

İşte Fas, işte Tunus, işte Cezayir, gitti

İşte İran’ı da taksim ediyorlar şimdi”

Müslüman, fırka belasıyla zebun bir kavmi

Medine Avrupa üç lokma edip yutmaz mı?”


Safahat, İkinci Kitap; Süleymaniye Kürsüsünde)




“Ne Kürt elifbeyi sökmüş, ne Türk okur ne Arab

Ne Çerkez’in, ne Lazı’ın var bakın, elinde kitab

Hülasa milletin efradı bilgiden mahrum

Unutmayın şunu lakin: Zaman; zaman-ı ulum”


Safahat, Dördüncü Kitap; Fatih Kürsüsünde)




“Hani, ey kavm-i esaret-zede, muhtariyet?

Korkarım, şimdi nasibin mütemadi haybet

Kimsesiz ailelerden kimi gitsin bıçağa

Kimi bin türlü fecaatle çekilsin kucağa

Birinin ırzı heder, diğerinin kanı helal

İşte ey unsur-i isyan, bu elim izmihlal

Seni tahrik eden üç beş alığın marifeti

Ya neden beklemiyordun bu rezil akıbeti

Hani milliyetin İslam idi… Kavmiyet ne!

Sarılıp dursaydın a milliyetine

“Arnavutluk” ne demek? Var mı şeriatta yeri?

Küfr olur başka değil kavmini sürmek ileri”


“Arabın Türke; Lazın Çerkeze yahut Kürde

Acemin Çinliye üstünlüğü mü varmış? Nerde!

Müslümanlık da “anasır” mı olurmuş ne gezer

Fikr-i kavmiyeti tel’in ediyor peygamber”



“Artık ey millet-i merhume, sabah oldu uyan!

Sana az geldi ezanlar diye ötsün mü bu çan?

Ne Araplık, ne Türklük kalacak, aç gözünü!

Dinle peygamber-i Zişan’ın ilahi sözünü

Türk Arapsız yaşayamaz. Kim ki “yaşar” der, delidir!

Arabın , Türk ise hem sağ gözü, hem sağ elidir

Veriniz baş başa… Zira sonu hüsran-ı mubin

Ne hükümet kalıyor ortada billahi, ne din!”



Safahat, Üçüncü Kitap; “Hakkın sesleri”)​


Mehmet Akif Ersoy

Ayet verdik olmadı hadis verdik olmadı belki İstiklal Marşı Şairini dinlersiniz.
Bakın iyice okuyun içindeki ince mesajlara kimin emri niçin böyle diye derin derin bakın.Türk-Arap ile kardeşliği normal kardeşlik mi? Yoksa Kader mi?
 
herşey bir yana dünya arapsız yapabiliyormu ona da bakmak lazım.herkes ürettiğnin büyük çoğunluğunu araplara satıyor.çok büyük bir pazar.bir avrupalı turist turlarla gelip çok az bir para harcarken arap bir turist bavullarla harcıyor.
amerikan ekonomisinin kaynağıdır araplar.avrupa batmak üzere.bunun hızlanması için arabın avrupadaki birkaç milyonunu çekmesi yeter herhalde.aynısı abd için de geçerli.maddi yönden de araplar bukadar önemli.
siyasi olarak arap halkları şuan kendi içlerinde yönetimlerine karşı fokur fokur kaynıyorlar.bir taştığını düşünsenize.ne israil kalır ne abd kalır.dünyanın çehresi değişir
 
ARAPLAR ASLA BİZİM DOSTUMUZ DEĞİLDİR.!!..:angry::angry:

ARAPLARIN TÜRK DÜŞMANLIĞI YÜZÜNDEN İSLAMİYET İHANETLERİ

Son zamanlarda Mısır� hakim olup cumhuriyet perdesi altında bir diktatörlük kurmuş olan (Nasır) adındaki binbaşının Kıbrıs buhranında Türklere karşı Papaz (Makaryos)a durmadan yardım edip Kıbrıs Rumlarına silah ve cephane göndermesini hayretle karşılayarak bu kahpece hareketi müslümanlığa aykırı bulanların sayısı günden güne artıp gitmektedir. Halbuki bu hareketin şaşılacak hiçbir yanı yoktur. Arapların böyle hareket etmeleri gayet doğaldır. Çünkü onlar Miladın onbirinci yüzyılından başlayarak İslam aleminde hakimiyette Türk�n, Arab�n yerine geçmesinden dolayı dokuz yüzyıldan beri Türk düşmanıdırlar ve bu tarihi düşmanlıkta İslamiyet� ihanet edecek kadar ileri gitmişlerdir! Arapların siyasi ve askeri alanlardaki Türk düşmanlıklarının en müthiş tezahürleri, İslamiyet� ve haçlı ordularının imha etmek istedikleri Haremeyni(Mekke ve Medine) savunan Müslüman-Türk ordularına karşı haçlı ordularıyla her fırsatta el-birliği etmiş olmalarında gösterilebilir. Haçlılar tarihinin son büyük uzmanı olan Fransız tarihçilerden (rene Grousset) �ilan de l�istoria�adlı eserinin 1946 Paris baskısının 214. sayfasında bu tarihi facianın en müthiş cephesini işte söyle özetlemektedir. �slam toplumu içinde Müslüman Suriye�e hakim olan Selçukluları Mısır� hakim olan Fatimilerden ayıran hususların hepsini açıklamıştık. Irk kini, mezhep kini... Ötekiler (Sünni) müslüman ve Türk�ürler, berikiler (Şii) Müslüman ve Araptır�ar. Haçlılar Suriye�e gelince Türklere karşı Mısırlılarla birleşmekte tereddüt etmediler. Haçlı ordusu Antakya�a Türklere saldırdığı sırada, Mısır ordusu da yine aynı Türklerden Kudüs şehrini zaptediyordu. Nihayet Türkler yenilip Antakya da alınınca, Haçlılar sevinçle Mısırlıların üzerine yürüdüler ve (Beyt-i Mukaddes)i ellerinden aldılar.(!5 Temmuz 1099). Fatimilerin bugün Nasır tarafından da aynen uygulanan bu feci ihanetlerini ünlü Arap tarihçisi (İbnü-l Esir) bile �arihü-l Kamil�nin 1030 Mısır baskısının onuncu cildinin 94.sayfasında işte şöyle itiraf etmektedir: �öylentilere göre Mısır�n Alevilerden olan idare adamları Selçuklu Devletinin kuvvet ve kudretiyle Gazza�a kadar Suriye bölgesini ele geçirerek Mısır�a aralarında engel olacak başka bir devlet kalmadığını ve (bir müddet önce) Adsız�n Mısır� girip Kahire�i kuşatmış olduğunu göz önüne getirince, korkuya kapıldılar ve Frenklere(=Haçlılara) elçiler göndererek onları Suriye�e saldırıp orasını zaptetmeye ve kendileri ile Müslümanların arasına girmeye çağırdılar.�Üçüncü haçlı ordusunun kuruluşunda önayak olmakla tanınan onikinci yüzyıl Haçlı tarihçilerinden Sur Piskoposu (Guillaume de Tyr)nin �istoria de Rebus gestis in partibus transmarinis�adındaki Latince tarihinin onüçüncü yüzyıl Fransızca çevirisinin 1879 Paris baskısının birinci cildinin 153. sayfasında da Mısır Halifesinin bu utanılacak ihaneti şöyle anlatır: �Halife) bizim başkanlarımızın Antakya�ı kuşatmış olmasından da çok seviniyordu. Kendileri ile bu hususta görüşmek üzere dostluk elçileri gönderdi. Bunlar büyük hediyeler getirip, kabulünü rica ettiler. Halifenin kendilerine geniş nispette asker, hayvan ve erzak yardımlarında bulunmaya hazır olduğunu söylediler ve kuşatmayı sürdürmelerini çok rica ettiler.�İşte bu surette Arapların Türklere karşı besledikleri milli ve ırki kin ve garez, nihayet İslamiyet� yok etmek için ortaya atılmış olan Haçlıların en büyük başarılarını temin ederek Antakya Haçlı Prensliği ile Kudüs Krallığının ve sonuç olarak Suriye ile Filistin�eki Latin hakimiyetinin kuruluşunda başlıca amil oldular. Fatimilerin bu ateşin kini, Şiiliğin Sünniliğe karşı beslediği bir mezhep düşmanlığı değil, Arapların Türklüğe karşı güttüğü ırki bir garezdir. Bu gerçek eski batı yazarlarının bile gözlerinden kaçmamıştır. Mesela 18. yüzyıl Fransız tarihçilerinden profesör Mailly, ��sprit de Croisades�adlı eserinin 1780 Paris baskısının 4. cildinin 116.sayfasında 9. Fatimi Halifesi (Elmüstali Billah Ebu-l Kasım Ahmed)in Türklere karşı Haçlılarla birleşmeye neden gerek görmüş olduğunu Miladin 1097 olaylarından söz ederken işte söyle anlatır: �atimiler kendi hakimiyet sahalarında ve özellikle Suriye�e Türklerin ne kadar ilerlemiş olduklarını görerek nihayet bu akını durdurmaya karar verdiler. Musta�i o tarihten bir yıl önce Afdal�n komutasında büyük kuvvetler gönderip Haçlılar Türklerle savaştığı sırada onların da Türk fütuhatçılarına saldırmalarını emretti.�Bu sönmez kin Şii ve Fatimi Araplara münhasır değildir. Çünkü Fatimi hanedanının Şiiliğine karşı Mısır halkının büyük bir çoğunluğu Sünnidir. Antakya bir ihanet yüzünden düşüp Haçlıların eline geçtikten sonra, Haçlı ordusu 1099 tarihinde Kudüs� doğru ilerlediği sırada Suriye�eki Sünni Arap Emaretlerinin hepsi onlarla birleşmiş ve hatta Haçlı ordusunun her türlü malzeme , nakliye ve iaşe ihtiyaçlarını bile muntazaman temin etmişlerdir. İşte bundan dolayı Haçlılar için tek düşman arazisi Türk ülkesinden ibaret olduğu halde, sünni ve şii Arap memleketleri onların kendi vatanları gibidir! (Rene Grousset)in �istorie des Croisades�adındaki kıymetli eserinin birinci cildinin 1934 Oaris baskısının 125. sayfasında bu çok önemli nokta şöyle tespit edilmektedir: �nların(=Arapların) Haçlılara karşı durumları genellikle Türklerin kinden çok farklıdır. Haçlılar Türk topraklarında hep savaşla karşılaşmışlardı. Arap memleketlerinde ise, daha başlangıçta anlaşma ve hiç olmazsa uzlaşma teklifleriyle karşılaştılar ve sonunda mahalli bir siyaset takibine muvaffak oldular.�Onbirinci yüzyılın sonlarına rastlayan iki Haçlı seferine katılmış bir yazarın �esta Francorum et Aliorum Hierosolimitanorum�adındaki eseri, bütün siyasi ve askeri olayları kendi gözleriyle görmüş bir tanığa ait olmak itibariyle, ilk Haçlı tarihinin en önemli kaynaklarından sayılır. Latince metniyle Fransızca çevirisi Profesör Louis Brehier tarafından �istorie ancnyme de la premier Croisade�adı ile 1924 tarihinde Paris�e yayınlanan bu önemli eserin 181 ve 183. sayfalarında Suriye�eki Arap Emirlerinden ikisinin Haçlı ordusuna atlarla altınlar hediye ettikten başka, bunlardan birinin Haçlılarla birleşme bile yapmış olduğundan söz edildikten sonra, 183-185. sayfalarında Müslüman Arapların kendi teşebbüs ve istekleriyle İslamiyet� nasıl ihanet etmiş oldukları işte şöyle anlatılır. �umus şehrinden gelen elçileri kabul ettik. Oranın emiri (Haçlı ordusunun başındaki) Konta atlarla altınlar gönderdi ve kendisiyle bir anlaşma yaparak Hıristiyanları incitmemek, aksine onlara sevgi ve saygı göstermek taahhütlerinde bulundu. Trablus Şam Emiri de Kont� bir mektup gönderip bir anlaşma yapmak ve eğer isterse dostluk kurmak teklifinde bulundu. Kendisine on at dört esterle altınlar gönderdi. Fakat Kont, ancak Hıristiyan olmayı kabul ettiği takdirde onunla sulh yapacağını bildirdi.�Rablus emiri (İbn-i Ammar) bu müslümanlıktan dönme teklifini hiddet veya nefretle reddetmiş sanılmamalıdır. Esas itibariyle kabul etmiş, fakat bir şarta bağlamıştır. İlk haçlıların yine aynı haçlı tarihçisi, aynı tarihinin 191. sayfasında Haçlı ordusunun 13 Mayıs 1099 tarihinde Trablus Şam� vasıl olduğundan söz ederken bu noktayı şöyle anlatır: �rablus emiri nihayet Haçlı reisleriyle bir anlaşma yaptı ve orada esir olarak bulunan üçyüzden fazla Hrıstiyan hacısını hemen kendilerine teslim ediverdi. On beş bin altınla en kıymetlilerinden on beş arap atı verdi. Ayrıca bize atlar, eşekler ve her türlü zahireler vererek yiyeceğimizi bol bol temin etmek suretiyle Mesih�n bütün ordusunu kuvvetlendirmiş oldu. Haçlı reisleriyle anlaşmada Halifenin kendilerine karşı hazırlamakta olduğu savaşı kazanıp Kudüs� aldıkları takdirde kendisi de Hıristiyan olup emaretini onların tabiiyyeti altına koymaya söz verdi. İşte böyle oldu ve böyle bir anlaşma imzalandı.�Rene Grousset�n yukarıda adı geçen Haçlılar Tarihinin birinci cildinin 125, 126. ve 131. sayfalarında Türk düşmanlığından dolayı İslamiyet� ihanet edip Haçlılarla birleşen bu irili ufaklı Arap emirlerinin en önemlileri Şeyzer Emiri(izüddin Ebu-l Aşakir), Humus emiri (Cenahu-d Devle) ve Trablus Şam emiri (Ebu Ali Fahrü-l Mülk bin Ammar) gösterilir ve hatta 141. sayfasındaki açıklamaya göre Haçlı ordusunu Lübnan dağlarından Kudüs yönüne işte bu İbn-i Ammar�n verdiği kılavuzlar geçirmiş ve bu hareketten önce bazı Müslüman Araplar Hıristiyan bile olmuşlardı. Bugün Lübnan bölgesinde Hıristiyan Arapların çoğunluğu işte bundandır Eğer bütün bu Arap emaretleri İslamiyet� Türk düşmanlığına feda edecek kadar milli ve tarihi kin ve garezlerine kapılmış olmasalardı, İslam�n varlığını ve sonuç olarak Haemeyn� savunan Türk ordularının kutsal cihadını cephe cephe zorlaştırmak gibi tarihi bir vebal altında ebediyen ezilip kalmazlardı! Haçlı istilasına karşı onlara düşen görev, Türk ırkının sarsılmaz imanından dolayı yüklendiği büyük külfet kadar ağır değildi. (Paul Rousset)in 1957�e çıkan �istoire des Croisades�adındaki eserinin 101.sayfasında Arap emirlerinin Türk düşmanlığından dolayı yapmadıkları ve hatta aksine yaptıkları bu tarihi görev çok doğru olarak şöyle tespit edilmektedir: �açlıların oyunu kesebilecek veyahut, hiç olmazsa, arkalarından saldırabilecek bir çok emirler müzakereye girişmeyi tercih ettiler.�Bu müthiş kin ve garezin feci tezahürleri Arap-Haçlı birleşmelerine münhasır kalmamış, Haçlıların Antakya önlerindeki ünlü yamyamlıkları Arapları sevindirmiştir! Açlıktan muzdarip olan Haçlıların Arap yardımlarından önce Türk şehitlerini mezarlarından çıkarıp pişirerek kebap gibi yedikleri, tarihin daima korku ve lanetle anacağı bir vahşet hatırasıdır. Bir gün binbeşyüz şehit cesedi birden çıkarılmış ve bunlardan üçyüzünün mübarek başları kesilerek Mısır�aki �alife-i İslam�n haçlı ordugahında Türklere karşı birleşme yapmaya gelen hayasız elçilerine gösterilmiştir. Ünlü haçlı tarihçisi Guillaume de Tyr, yukarıda sözü geçen eserinin birinci cildinin 165. sayfasında Arap elçilerinin bu görüntü karşısındaki halini şöyle anlatır: �ısır halifesinin elçileri henüz oradan hareket etmemişlerdi. Bu manzarayı görünce, düşmanlarının(=Türklerin) ölmüş olmasından dolayı çok sevindiler...��ütün cenazeler bir çukura atıldı ve kesik başlar da sayılıp ne kadar oldukları bilinmek üzere ordugaha getirildi. Yalnız Mısır Halifesinin Sefirlerine ait dört ata yüklenen başlar sahile göderildi.�İşte bütün bunlarla sabittir ki, sünni ve şii Araplar arasında müşterek olan milli ve tarihi Türk düşmanlığı, Haçlıların Müslüman-Türk� karşı gösterdiği dini kin ve garezden hiç de aşağı değildir Zaten sünni Araplar içinde Haçlı ordularına ücretli asker yazılanlar bile vardır ve hatta bunlar yekünler teşkil etmişlerdir. Mesela İkinci Haçlı seferine rastlayan 1147 tarihinde Müslüman Türkler kadar Ortodoks Bizanslılara da düşmanlığı ile meşhur Sicilya kralı (İkinci Roger)in Akdeniz� hakim olan Norman donanmasındaki askerin yarısı Müslüman-Araplardandı:Fransa Enstitüsü üyesi profesör (Luis Brehier)in �ie et mort de Byzance�adındaki eserinin 1947 Paris baskısının 330. sayfasında bu askerin başında (Hhristodoulos) adında dininden dönen bir arap bulunduğundan ve Sicilya kralının hizmetindeki İslam askerlerinin de Sicilya Arap cemaatine mensup olduklarından söz edilmektedir. Miladın 1148 tarihinde Türk hanedanlarından Burilerin başkenti olan Şam şehrini kuşatan Haçlı ordusuna komuta ettikten sonra, yenilip giden Fransa kralı (Yedinci Louis)yi işte bu Norman-Arap donanması taşımıştır. Daha sonraki devirlerde de Arapların haçlılarla çeşitli ittifakları vardır. Müslüman-Arap kavmi Hıristiyandan fazla kin beslediği Müslüman-Türk ırkına karşı o üzücü tarihi düşmanlığını her gittiği yerde yaymış ve özellikle ilk İslam fetihlerinden başlayarak Araplaşmış olan Sami milletlere milli diliyle beraber milli kinini de aşılamıştır. Türk düşmanı (Victor Berard) bile �evue de Paris�in 1 Haziran 1906 sayısında çıkan �urcs et Arabes�adındaki incelemesinde bu acı hakikatleri şöyle anlatır: �ülafa-yı Raşid�n (İlk dört halife) devrinden beri İslam ordularının şehirlerini işgal edip yerli Sami unsurlarını hakimiyetleri altında topladıkları Suriye ve Elcezire Etaletlerinde de Türk� karşı duydukları kin ve hafife alma aynı derecede şiddetlidir.�Arapların ilim sahasında gösterdikleri Türk düşmanlığı da siyasi ve askeri sahalarda görülenlerden ne yazık ki aşağı değildir. Özellikle onbirinci yüzyılın başlarından beri dokuzyüz yıldır devam edip duran böyle bir durum karşısında şimdiki Mısır diktatörü binbaşı Nasır�n Kıbrıs Rumlarını silah, cephane ve hatta asker yardımında bulunması ve Suriyelilerin de sınır boylarımıza asker yığma girişimlerini doğla görmemeye imkan mı vardır? Binbaşı Nasır Fatimilerin ve Türkiye�e karşı tahşidata kalkışan Suriyeliler de Haçlılarla birleşmiş olan eski Suriye Emaretlerinin yirminci yüzyıl mümessilleri değildir de nedir? Hıristiyanlıkla Yunanlılığın bu Müslüman-Arap yardımcılarına yalnız şu hakikatı hatırlatmak görevimizdir. Kur�n-ı Kerim�e Arap kavmini tehdit eden Ayet-i Kerimeler vardır. Mesela (Fetih ) suresinin 16., (Tövbe) suresinin 39. ve (Muhammet) suresinin 40. ayetleri bunlardandır. Bu ayetlerde Cenab-ı Hak İslamiyetin başında Arap kavminin yerine Arap olmayan kavmi geçireceğinden söz etmektedir. Ve Rabb�mizin bu müjdesi Abbası halifesi (Elkaim-ü Bi Emrillah)ın bütün cismani selahiyetlerini büyük Selçuklu devleti kurucusu (Sultan Toğrulbek)e resmi törenle devretmiş olmasıyla tahakkuk etmiş ve Türk ırkı onbirinci yüzyıla rastlayan bu devir muamelesinden beri İslamın başında bulunmuştur. Şunu da unutmamalıdır ki, Ulu Peygamberimizin Türk ırkı lehindeki çeşitli Hadis-i Şerifleri içinde Arap kavmine şöyle bir mucizevi ihtarları vardır: �trakü-t Türke ma terküküm�Yani:�ürkler size ilişmedikçe siz de onlara ilişmeyiniz�Fakat her nedense Kıbrıs Rumlarının Müslüman-Arap yardımcıları bu ulvi hadisi değil, Haçlılar ile elbirliği eden atalarını izinden giderek (Makaryus)un herzelerini dinlemişlerdir. (İsmail Hami DANIŞMENT- 1979 yılında İstanbul�a basılan Tarihi Hakikatler kitabı-Sayfa:377-378-379-380-381-382-383-384-385)
 
nefret hiç bir zaman iyi sonuc getirmez ama zorlada kardes etilmemiz sacma
 
Ben abiyim kardeşim bana bazen küsebilir yanlış yapabilir.Ama sonuçta Abilik öldürmek asmak kesmek değildir affetmektir sevmek korumaktır.
84 tane Arab ülkesi var 1 tanesi yanlış yapmış.
Sonuç tüm Aralar kalleş.
Şimdi O ülkenin karar vereni kim başbakan kral yada padişah onun yüzünden tüm ülke kalleş kafir zındık.

Şimdi soruyorum size aceba Erdoğan bir gün yanlış yapsa gidip İran'ı vursa Erdoğan mı canidir katliamcıdır yoksa biz mi?
 
Ben abiyim kardeşim bana bazen küsebilir yanlış yapabilir.Ama sonuçta Abilik öldürmek asmak kesmek değildir affetmektir sevmek korumaktır.
84 tane Arab ülkesi var 1 tanesi yanlış yapmış.
Sonuç tüm Aralar kalleş.
Şimdi O ülkenin karar vereni kim başbakan kral yada padişah onun yüzünden tüm ülke kalleş kafir zındık.

Şimdi soruyorum size aceba Erdoğan bir gün yanlış yapsa gidip İran'ı vursa Erdoğan mı canidir katliamcıdır yoksa biz mi?

1 tanesi mi etmis bi arastır laf salatası yapma ırak filistin mısır simdi aklıma gelenler bu abilik ablalıga benzemez onlar kendi devlet erdogan diosn kim secti erdoganı turkiye ee işine gelince halkın sozcusu hukumet iradesi isine gelince baska.... yasa anayasa mahkemesine gider en kotu referandum olur halk karar verir ............
 
1 tanesi mi etmis bi arastır laf salatası yapma ırak filistin mısır simdi aklıma gelenler bu abilik ablalıga benzemez onlar kendi devlet erdogan diosn kim secti erdoganı turkiye ee işine gelince halkın sozcusu hukumet iradesi isine gelince baska.... yasa anayasa mahkemesine gider en kotu referandum olur halk karar verir ............

Ben ayrı birşeymi söyledim dedim ki Erdoğan kafasına esti böyle bişi yaptı suçlu biz miyiz yoksa Erdoğan mı?
 
“Ayrılık hissi nasıl girdi sizin beyninize?

Birbirinden farklı bu kadar akvamı

Aynı milliyetin altında tutan İslam’ı

Temelinden yıkacak zelzele kavmiyettir

Bunu bir lahza unutmak ebedi haybettir

Arnavutlukla, Araplıkla bu millet yürümez

Son siyaset ise Türklük, o siyaset yürümez

İşte Fas, işte Tunus, işte Cezayir, gitti

İşte İran’ı da taksim ediyorlar şimdi”

Müslüman, fırka belasıyla zebun bir kavmi

Medine Avrupa üç lokma edip yutmaz mı?”


Safahat, İkinci Kitap; Süleymaniye Kürsüsünde)




“Ne Kürt elifbeyi sökmüş, ne Türk okur ne Arab

Ne Çerkez’in, ne Lazı’ın var bakın, elinde kitab

Hülasa milletin efradı bilgiden mahrum

Unutmayın şunu lakin: Zaman; zaman-ı ulum”


Safahat, Dördüncü Kitap; Fatih Kürsüsünde)




“Hani, ey kavm-i esaret-zede, muhtariyet?

Korkarım, şimdi nasibin mütemadi haybet

Kimsesiz ailelerden kimi gitsin bıçağa

Kimi bin türlü fecaatle çekilsin kucağa

Birinin ırzı heder, diğerinin kanı helal

İşte ey unsur-i isyan, bu elim izmihlal

Seni tahrik eden üç beş alığın marifeti

Ya neden beklemiyordun bu rezil akıbeti

Hani milliyetin İslam idi… Kavmiyet ne!

Sarılıp dursaydın a milliyetine

“Arnavutluk” ne demek? Var mı şeriatta yeri?

Küfr olur başka değil kavmini sürmek ileri”


“Arabın Türke; Lazın Çerkeze yahut Kürde

Acemin Çinliye üstünlüğü mü varmış? Nerde!

Müslümanlık da “anasır” mı olurmuş ne gezer

Fikr-i kavmiyeti tel’in ediyor peygamber”



“Artık ey millet-i merhume, sabah oldu uyan!

Sana az geldi ezanlar diye ötsün mü bu çan?

Ne Araplık, ne Türklük kalacak, aç gözünü!

Dinle peygamber-i Zişan’ın ilahi sözünü

Türk Arapsız yaşayamaz. Kim ki “yaşar” der, delidir!

Arabın , Türk ise hem sağ gözü, hem sağ elidir

Veriniz baş başa… Zira sonu hüsran-ı mubin

Ne hükümet kalıyor ortada billahi, ne din!”



Safahat, Üçüncü Kitap; “Hakkın sesleri”)​


Mehmet Akif Ersoy

Ayet verdik olmadı hadis verdik olmadı belki İstiklal Marşı Şairini dinlersiniz.
Bakın iyice okuyun içindeki ince mesajlara kimin emri niçin böyle diye derin derin bakın.Türk-Arap ile kardeşliği normal kardeşlik mi? Yoksa Kader mi?

dediklerine aynen katılarak eklemmek istedim bir arab seyhi huseyının yaptıkalarını butun arab kavmıne odetmeye calısıyoruz ayıp ediyoruz bir elin 5 barmagı bir değilki butun araplar veya turkler veya kürtler bir olsun hep olsun yek olsun

insannız hata ile yasarız yokmuydu milli mucadele donmınde ulkeyı diger devletlere peskeş cekenler yokmu trapzonda bir rum imp kurma fikri yokmuydu buyuk israil kurma fikri yokmuydu kurdistan kurma fikri hepsi vardı olcak ta bunlar hep olcak çünkü çürükleri temizleymedikki olmalarını engeleyelım
 
Evet Islamda onlardan bize gelmistir, bu ihanetlerin en büyügüdür.

hemen niye islama çekiyorsun ki muhabbeti ?

ben sadece araplara güven olmaz diyorum.

siz de bi din konusuna çekme merakı var herşeyi bende bunu anlamıyorum.

araplar zamanında peygamber efendimizin mezarı da dahil tüm mezarları 1926 yılında yıkmak isterler atatürk buna izin vermez.ordumu gönderirim tek taşına dokunursanız diye.

siz hala arap diyin =)

araplar islam alimlerinin mezarlarını yıkar otopark yaptırır siz araplarla can ciğer kuzu sarması olun =)

forever akp diyonuz zaten yakında forever arabia da dersiniz :biggrin:
 


hemen niye islama çekiyorsun ki muhabbeti ?

ben sadece araplara güven olmaz diyorum.

siz de bi din konusuna çekme merakı var herşeyi bende bunu anlamıyorum.

araplar zamanında peygamber efendimizin mezarı da dahil tüm mezarları 1926 yılında yıkmak isterler atatürk buna izin vermez.ordumu gönderirim tek taşına dokunursanız diye.

siz hala arap diyin =)

araplar islam alimlerinin mezarlarını yıkar otopark yaptırır siz araplarla can ciğer kuzu sarması olun =)

forever akp diyonuz zaten yakında forever arabia da dersiniz :biggrin:
WolF bu sözlerini sana öldükten sonra elbet birileri hesaba cekecektir ki bunu sakın unutma... Açık konusuyorum ki birşeylerden rahatsız oldukça senin de başına dahaa çoook rahatsız edici şeyler engel olacak. Birşeylerden asla rahatsız olma anladın sen... Rahat ol sen burda herhangi bi şeriat veya tarikat yayma çabasında değil millet... Eğer anlamadıysan cümlenin ilk ve üçüncü satırına bak sen rahat ol. Bu rahatsız oluncak bişi değil.

Kimliğinde eğer O yazıyorsa O'sundur ve ondan şaşma derim


Şimdi eminim ki bu ne saçmalıyor diyeceksin ama dikkat ediyorum bu tip konularda çok zıtsın ve uyarma gereği duydum
 
Peygamber efendimiz boşuna dememiş ben arabım ama araplardan değilim diye.
 


hemen niye islama çekiyorsun ki muhabbeti ?

ben sadece araplara güven olmaz diyorum.

siz de bi din konusuna çekme merakı var herşeyi bende bunu anlamıyorum.

araplar zamanında peygamber efendimizin mezarı da dahil tüm mezarları 1926 yılında yıkmak isterler atatürk buna izin vermez.ordumu gönderirim tek taşına dokunursanız diye.

siz hala arap diyin =)

araplar islam alimlerinin mezarlarını yıkar otopark yaptırır siz araplarla can ciğer kuzu sarması olun =)

forever akp diyonuz zaten yakında forever arabia da dersiniz :biggrin:

Din konusuna cekmiyorum usta, tek onlarin bize getirdikleri düsmanliklardan bahsediyorum. ;)

Arablara bu kadar düsmanlik nereden doguyor?
Zamaninda seyh Hüseyin isyani ve Filistinlilerin yanilip bize karsi savastiklarimi, kiyamete kadar düsmanligimizi hakeden?
Fransizlarin bize düsmanliklarini, bize karsi savaslarini saymayi unutmayalim, hala devam etmekte ama biz kendi kültürümüzden kopup onlarin kültürüne hayran kalmisiz, yönetim sistemlerini getirmisiz degilmi?
Osmanli zamanin sonlarinda ittaki terakkicilerin etkisiyle Almanlari basimiza genarel yapmisiz, sizin dost edindiklerinize bakin.
Ya usta Arablar kendiliginden bize karsi savasmadilar, bunun arkasinda bir strateji var,
Ingilterede cok ugrastigi halde Arablari bize karsi cevirememislerdir, bizim o zamanda kasti sekilde halki isyana götüren pasalarimiz zulm islemisler, sonucta Arablarda buna dayanamayip ayaklanmislar.
Bizi komsu devletlerimize, 1000 seneyi gecmis kültürü birligimiz olan, dini bagimliligimiz olan insanlar ile ayrimak icin neler yapilmistir?
Sanki inklilaplar kasti degildir öylemi?
Osmanli dilinin tarihi ve gelismisligi degerlerimizden koparanlar, Avrupa kültürüne deger verdiklerinden bizi 100 sene neden geri attilar?
Sanki Cumhuriyetimiz Osmanli yazisiyla ve diliyle olmazmiydi?
Biz satildik usta satildik. Bir saglam düsün Arablarin hükümetlerinin basindakilar neden bu kadar basiretsiz ve halkini temsil etmiyenlerden olusmakta?
Demek halkin sucu yok, tamam yeterince yangelip devlet ve millet ile ilgilenmemis olabilirler ama onlari temsil etmiyen hükümet bize karsi tavir alirsa o Arablarin tavri degildir.
Aynisi CHP türünden bir hükümet gelirde bizi Arablara düsman ilan etse, bizim milletimizi temsil etmemis olur.

Misalen Canakkalede arablar ve dünyanin her tarafindan gelen müslümanlar bize yardim ettiler, bunlari niye gözardi ediyoruz?

Allah askina size sunu söyliyeyim, dünyanin hic bir yerinden baska birisi gelipte Türkiye icin savasmaz, ama su assagiladiginiz Arablar varya Türkiye icin canimi feda ederim diyorlar ya.
Tamam ister inanin ister inanmayin. Ben size Arab devletlerinden degilde tarafsiz bakan denkgeldigim ve duydugum arablardan bahsedeyim, onlarin Türklere nasil baktiklarini.
Dün misalen bir arkadas isyerinde bir Arabtan sunu duymus "Türkiyeye harb acilsa yemin ederim, hemen bende Türkiye icin savasmaya giderim " demis.

Baska bir misal, ben seneler öncesi bir Lübnanliya denkgeldim, adama bazi konularda dil konusunda zorluk cektigi icin yardim ettim. Adamin bana sunu demesi gözlerimi yasartti ve aslimi hatirlatti. "Siz Türkler varya bize her zaman yardimci oldunuz, ben size tesekkür etmek istiyorum, sizleri seviyoruz". dedi.

Ya ustam benim secme hakkim var. Bana kötülüklerin en kötüsünü bile az gören batililarimi seceyim yoksa ben Türkleri seviyorum derken "gözlerindeki yaslari" akanin yalanci olup onu def etmemi.

Sizde hep AKP ye taktiriyorsunuz :biggrin:
 
Geri
Üst