1001Design
330i ///M3 Design
Türk halk müziği araştırmacısı ve icracısı Okan Murat Öztürk, 'Aşk Adamı Söyletir' adlı yeni albümünde on beş sevda türküsünü yorumladı. Öztürk, "Ben müzik insanıyım, yüz yıllarca halkların kardeşçe yaşadığı bu toprakların asıl sözcüsü olan türkülerle insanlara unuttuklarını hatırlatmaya çalışıyorum." diyor.
Anadolu hayatı, o dingin mavi göklere, ıssız günbatımlarına baktığımız günler ve aşk hikayelerinin, efsanelerin bağlamanın tellerinde çoğaldığı köy odaları artık resimlerde, fotoğraflarda ve türkülerde kaldı. Şimdilerde bir sevda türküsü dinleyince düşüyorlar aklımıza. Geleneksel Anadolu müziği ve onun vazgeçilmez enstrümanı bağlamanın tutkunlarından Okan Murat Öztürk, bir araya getirdiği on beş türküyle bizi Anadolu'da uçsuz bucaksız bir sevda yolculuğuna çıkarıyor. "Aşk Adamı Söyletir /Anadolu'dan sevda türküleri" adlı solo albümde Öztürk'e Vedat Sakman, Derya Türkan, Nida Ateş ve İsmail Demircioğlu gibi usta isimler eşlik ediyor. Öztürk albümde, Şemsiyemin Ucu Kare, Fırın Üstünde Fırın, Evlerinin Önü Marul, Gel Benim Gelin Yarim, Giderim Yolum Dağdır, Dersini Almış da Ediyor Ezber, Sürüler İçinde Sürmeli Koyun, İki Keklik, Dağlar Dağımdır Benim gibi sevilen türkülere yer veriyor.
Halk müziği severler, Okan Murat Öztürk adını 1988'de bağlama ailesi çalgıları ve Anadolu müziğini tanıtma amacını taşıyan 'Bengi Bağlama Topluluğu'nu kurduğunda duydu. Türkiye'de ve yurtdışında birçok konser veren sanatçının Zeybek Kültürü ve Müziği adlı bir de kitabı var. Halen Samsun 19 Mayıs Üniversitesi'nde ders veren sanatçı, hayatını türkü söylemeden de sürdürebilirdi. Ama bu geleneğin içindeki hoşgörüyü insanlara bir kez daha göstermek için türkülerin peşine düştü. "Türküler insanları anlamak için çok önemli. O insanların kendini ifade edişlerini, duygularını doğru anlayabilirsek, birbirimizi anlayacağız." diyor Öztürk. Albümün zamanlaması, toplumdaki sevgisizliğin vardığı boyut gibi soğuk ve soyut bir cümleyle de özetlenebilir; ama biraz açacak olursak: "Sevgisizlik öyle bir hale geldi ki, insanların hayatı acılar manzumesine döndü. Biz birbirimizi seven insanlardık, ne oldu? Ben müzik insanıyım, yüz yıllarca halkların kardeşçe yaşadığı bu toprakların asıl sözcüsü olan türkülerle insanlara unuttuklarını hatırlatmaya çalışıyorum."
Hem icra, hem beste, hem araştırmacı kişilik, hem de eğitimcilik... Lakin Okan Murat Öztürk'ün öncelikli amacı Anadolu'yu, kültürünü ve geleneksel değerleri anlamak. Müzikle başlayan bu anlama çabası sanatçıyı çok başka yerlere çekmiş. Osmanlı, Selçuklu, Antik Roma, Yunan, Anadolu uygarlıkları gibi tüm tarihsel ve insani birikime büyük bir muhabbet duyan sanatçının eserlerinin ardında önemli bir araştırma süreci ve bilgi birikimi var. Sahnede ve stüdyoda bağlaması ile görmeye alıştığımız Öztürk, müzikle ilgili bilimsel çalışmaların ve uluslararası sempozyumların baş aktörlerinden. En çok önyargılardan yakınan sanatçı, "Öğrenmeden, bilmeden keskin tavırlar alınıyor. İnsanlar farklıdır, farklıları anlamak, uzlaşma üretir." diyor ve ekliyor: "Türkiye çok önemli bir ülke. Çok büyük bir gelenek. Bu gelenek parçalanıp ufaldıkça ve bilgiden uzak durdukça bir uzlaşma toplumu olmaktan çıkıp çatışma toplumu oluyor. Birçok kişi çarpıtılmış görüntülerle Türkiye'yi algılıyor. Bu bizim geleneğimizde olan hoşgörü ile de bağdaşmayan bir şey." Öztürk, buradan hareketle, 'Aşk Adamı Söyletir' sevda türküleri serisinin devamının yanında İstanbul'da bir eğitim merkezi kurmayı da planlıyor.
Her şey gibi müzik de sığlaşıyor
"Her şeyi hızla tüketiyoruz, yozlaştırıyoruz. Bir insanın bir alanda bir şey yapması için emek vermesi ve belli bir donanım sahibi olması gerekir. Türkülerin özünü bilmeyen birçok insan halk müziği sanatçısı olarak anılıyor. Sığlık, yozlaşma aldı başını gidiyor. 'Dur' demekten öte, alternatif üretmemiz lazım. Türkiye'de caz ve klasik müzik festivalleri yapılır; ama geleneksel müzikle ilgili bir konser desteklenmez."
Anadolu hayatı, o dingin mavi göklere, ıssız günbatımlarına baktığımız günler ve aşk hikayelerinin, efsanelerin bağlamanın tellerinde çoğaldığı köy odaları artık resimlerde, fotoğraflarda ve türkülerde kaldı. Şimdilerde bir sevda türküsü dinleyince düşüyorlar aklımıza. Geleneksel Anadolu müziği ve onun vazgeçilmez enstrümanı bağlamanın tutkunlarından Okan Murat Öztürk, bir araya getirdiği on beş türküyle bizi Anadolu'da uçsuz bucaksız bir sevda yolculuğuna çıkarıyor. "Aşk Adamı Söyletir /Anadolu'dan sevda türküleri" adlı solo albümde Öztürk'e Vedat Sakman, Derya Türkan, Nida Ateş ve İsmail Demircioğlu gibi usta isimler eşlik ediyor. Öztürk albümde, Şemsiyemin Ucu Kare, Fırın Üstünde Fırın, Evlerinin Önü Marul, Gel Benim Gelin Yarim, Giderim Yolum Dağdır, Dersini Almış da Ediyor Ezber, Sürüler İçinde Sürmeli Koyun, İki Keklik, Dağlar Dağımdır Benim gibi sevilen türkülere yer veriyor.
Halk müziği severler, Okan Murat Öztürk adını 1988'de bağlama ailesi çalgıları ve Anadolu müziğini tanıtma amacını taşıyan 'Bengi Bağlama Topluluğu'nu kurduğunda duydu. Türkiye'de ve yurtdışında birçok konser veren sanatçının Zeybek Kültürü ve Müziği adlı bir de kitabı var. Halen Samsun 19 Mayıs Üniversitesi'nde ders veren sanatçı, hayatını türkü söylemeden de sürdürebilirdi. Ama bu geleneğin içindeki hoşgörüyü insanlara bir kez daha göstermek için türkülerin peşine düştü. "Türküler insanları anlamak için çok önemli. O insanların kendini ifade edişlerini, duygularını doğru anlayabilirsek, birbirimizi anlayacağız." diyor Öztürk. Albümün zamanlaması, toplumdaki sevgisizliğin vardığı boyut gibi soğuk ve soyut bir cümleyle de özetlenebilir; ama biraz açacak olursak: "Sevgisizlik öyle bir hale geldi ki, insanların hayatı acılar manzumesine döndü. Biz birbirimizi seven insanlardık, ne oldu? Ben müzik insanıyım, yüz yıllarca halkların kardeşçe yaşadığı bu toprakların asıl sözcüsü olan türkülerle insanlara unuttuklarını hatırlatmaya çalışıyorum."
Hem icra, hem beste, hem araştırmacı kişilik, hem de eğitimcilik... Lakin Okan Murat Öztürk'ün öncelikli amacı Anadolu'yu, kültürünü ve geleneksel değerleri anlamak. Müzikle başlayan bu anlama çabası sanatçıyı çok başka yerlere çekmiş. Osmanlı, Selçuklu, Antik Roma, Yunan, Anadolu uygarlıkları gibi tüm tarihsel ve insani birikime büyük bir muhabbet duyan sanatçının eserlerinin ardında önemli bir araştırma süreci ve bilgi birikimi var. Sahnede ve stüdyoda bağlaması ile görmeye alıştığımız Öztürk, müzikle ilgili bilimsel çalışmaların ve uluslararası sempozyumların baş aktörlerinden. En çok önyargılardan yakınan sanatçı, "Öğrenmeden, bilmeden keskin tavırlar alınıyor. İnsanlar farklıdır, farklıları anlamak, uzlaşma üretir." diyor ve ekliyor: "Türkiye çok önemli bir ülke. Çok büyük bir gelenek. Bu gelenek parçalanıp ufaldıkça ve bilgiden uzak durdukça bir uzlaşma toplumu olmaktan çıkıp çatışma toplumu oluyor. Birçok kişi çarpıtılmış görüntülerle Türkiye'yi algılıyor. Bu bizim geleneğimizde olan hoşgörü ile de bağdaşmayan bir şey." Öztürk, buradan hareketle, 'Aşk Adamı Söyletir' sevda türküleri serisinin devamının yanında İstanbul'da bir eğitim merkezi kurmayı da planlıyor.
Her şey gibi müzik de sığlaşıyor
"Her şeyi hızla tüketiyoruz, yozlaştırıyoruz. Bir insanın bir alanda bir şey yapması için emek vermesi ve belli bir donanım sahibi olması gerekir. Türkülerin özünü bilmeyen birçok insan halk müziği sanatçısı olarak anılıyor. Sığlık, yozlaşma aldı başını gidiyor. 'Dur' demekten öte, alternatif üretmemiz lazım. Türkiye'de caz ve klasik müzik festivalleri yapılır; ama geleneksel müzikle ilgili bir konser desteklenmez."
zaman.com.tr