CounTRy
Gülen Manyak
- Katılım
- 5 Haz 2006
- Mesajlar
- 10,687
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
28 Şubat öncesinde düzenlenen türban eylemlerinde 18 Ağustos depremi de istismar edilenler arasındaydı. “7.4 yetmedi mi” dövizi çok tepki toplamıştı.
28 Şubat öncesinde düzenlenen türban eylemlerinde 18 Ağustos depremi de istismar edilenler arasındaydı. “7.4 yetmedi mi” dövizi çok tepki toplamıştı.
Türban kelimesinin kökeni (1790):
Morali Esseyid Ali Efendi’nin elçi olarak Paris’e gitti ve Paris sosyetesine mensup hanımların arasında. Ali Efendi’nin sarığına benzer şapkalar takılması, saçların kıymetli kumaşlarla sarılması modasının yayılması ve adına da “turban” denilmesi, bu sözün sonradan Türkçeye türban olarak girmesi.
Kamusal alanda ilk türbanlı (1950’li yıllar):
Dr. Hümeyra Erten kamusal alanda başını örten ilk kadın olarak tarihe geçti. Türbanlı olduğu için tepki alınca bir süre muayenehane açtı, sonra Suudi Arabistan’dan çalışma izni aldı.
Üniversitede ilk türbanlı öğrenci (1964):
İstanbul Tıp Fakültesi öğrencisi Gülseren Atasever, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ni birinci olarak bitirmesine rağmen türbanlı olduğu için kürsüye çıkarılmadı. Tarihe üniversitede ilk türbanlı öğrenci olarak geçti.
Üniversitede ilk türban eylemcisi (1967):
Yıl 1967: Üniversitede ilk başörtüsü eylemcisi, bugün Dışişleri Bakanı ve Baş Müzakereci olan Ali Babacan’ın halası Hatice Babacan ortaya çıktı. Hatice Babacan türbanıyla derse girmek isteyince dersten atıldı. Diğer öğrenciler Hatice Babacan’ın cezalandırılmasını protesto etmek için boykota başlar. Fakülte tatil edildi. Bakan istifa etti. Öğretim üyelerinin çoğunluğu bu olayın arkasında tarikatların olduğunu belirttiler. Bu eylem Türkiye’de yapılan ilk öğrenci hareketi olarak tarihe geçti.
İlk türban eylemcisi ve “Şulebaş” kavramı (1968-969):
Yıl 1968-1969: Türkiye’de ilk türban eylemcisi Şule Yüksel Şenler oldu. İstanbul’da eyleme başlayan Şule Yüksel Şenler; Mehmet Şevki Eygi ile il il dolaşıp kadınlara tesettür çağrısında bulundu. Kasetler yayımladı. “Başörtüsü saçı ve gerdanı gizlemeli, vücut hatlarını belli etmeyen manto veya pardösü giyilmeli” diyerek tesettürün modelini belirledi ve bu nedenle o günlerde türbanın adı “Şulebaş” oldu. Türban yüzünden hapis yatan ilk eylemci Şule Yüksel Şenler oldu. Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay, “Sokaklardaki başı kapalı hanımların öncüleri cezalarını görecekler” uyarısında bulununca Şenler Cumhurbaşkanını özür dilemeye çağırdı. Cumhurbaşkanı özür dilemedi. Şenler Cumhurbaşkanına hakaretten hapse girdi. Cumhurbaşkanı Şenler’i affetti, ancak Şenler affı kabul etmedi. Şenler’i örnek alan gençler başlarını onun gibi örtmeye başlayınca Türkiye “Şulebaş” kavramıyla tanışmış oldu.
İlk türbanlı avukat (1970):
Adliye koridorlarında görülen ilk türbanlı Avukat Emine Aykenar oldu. 1970’lerin başlarında davalara türbanla girmek isteyen Emine Aykenar protesto edildi. Baro; 29 Nisan 1973’te Emine Aykenar’ı ihraç etti. Emine Aykenar olayı Danıştay’a taşıdı, ancak mücadeleyi orada da kaybedince avukatlığa dönemedi. Millî Gazete’de yazı yazmaya başladı.
Günümüzdeki türbanın yaratıcısı (1970’lerin başları):
1970’lerin başları: Bugün türban denilen ve omuzlara kadar inen, saçın telini dahi göstermeyecek şekilde başa sıkıca bağlanan ve zaman zaman saçların görünmemesi için içine bant takılan baş örtüsü Lübnan’da ortaya çıktı. Modelin yaratıcısı o dönemde Lübnanlı Şiilerin lideri olan Hüccetülislâm Musa Sadr’dır. Türbanının yaratıcısının kendisi olduğunu, kilise tasvirleri ve Katolik rahibelerin kıyafetlerinden etkilendiğini 1975 yılında yaptığı bir basın toplantısında belirtmiştir.
Türban ve Kenan Evren (12 Eylül sonrası):
1980 darbesinden sonra kurulan YÖK, 1982’deki kıyafet genelgesine göre türbanı yasakladı. Ancak; bu yasağı kaldırmak için yine YÖK girişimde bulundu..
Türban ve YÖK (1984):
YÖK, boynu açıkta bırakacak ve kulakların arkasına dolanarak bağlanan örtülere izin verdi. Cumhurbaşkanı Kenan Evren “Türkiye’de irtica tehlikesi var” deyince 1987’de türban yeniden yasaklanarak disiplin suçu kapsamına alındı. 1982 yılında YÖK tarafından çıkartılan Kıyafet Genelgesi’yle türban üniversitede yasaklandı.
Türban ve Özal (1987):
Genel seçimlerin ardından Özal hükümeti YÖK Kanunu’nda bir değişiklik yaparak türbanın yeniden serbest bırakılmasını sağladı. Cumhurbaşkanı Kenan Evren, “Türbanlılar tamam ama çarşaflı ve mayolular da gelirse ne olacak?” diyerek yasayı veto etti.
Vetonun ardından Özal Evren’e gitti. “Yüksek Öğrenim Kurumları’nda, dershane, laboratuar, klinik, poliklinik ve koridorlarda çağdaş kıyafet ve görünüm zorunludur. Dini inanç sebebiyle boyun ve saçların örtü veya türbanla kapatılması serbesttir” hükmünü getiren yasa Aralık 1988’de Meclis’ten geçti. Cumhurbaşkanı Evren bu defa yasayı imzaladı, ancak Anayasa Mahkemesi’ne götürdü.
Türban ve Anayasa Mahkemesi (1989 ve 1990):
Yıl 1989: Anayasa Mahkemesi 26 Mart 1989’da yerel seçimlerden önce yasayı iptal etti.
ANAP Hükümeti iptal kararını dikkate alarak 25 Ekim 1990’da Yüksek Öğrenim Kurumları’nda başörtüye serbesti getiren üçüncü kanununu çıkardı. Bu defa SHP iptal istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu, ancak talep reddedildi. 2547 sayılı YÖK Kanunu’nun ek 17. maddesi uyarınca üniversitede her türlü kılık kıyafet serbest oldu. 1997’de Kemal Gürüz YÖK Başkanı seçilene kadar serbestlik devam etti.
28 Şubat öncesi türban eylemleri (1997):
Yıllık kayıt yaptırmak için başvuran türbanlı kız öğrenciler kabul edilmeyince yine kitlesel eylemler başladı. Üniversite rektörlükleri, Millî Eğitim Bakanlığı’nın 15 Eylül 1997 tarihli genelgesine dayanarak bu öğrencileri okullara almadı. Başta Beyazıt Meydanı olmak üzere aylarca türban eylemleri yapıldı.
Mecliste yemin etmek isteyen ilk türbanlı milletvekili (1999):
Fazilet Partisi Milletvekili Merve Kavakçı türbanıyla Meclis’e gelerek yemin etmek istedi. Ancak DSP, MHP ve ANAP milletvekilleri kürsünün önünü keserek Kavakçı’nın yemin etmesine engel oldu.
Türbanın gündemden çıktığı dönem (1999-2002):
Türban sorunu 1999 yılında göreve gelen 57. DSP-MHP-ANAP koalisyon hükümeti döneminde yaşanan ekonomik sorunların gölgesinde kaldı. Bu dönemde ülke derin ekonomik sorunlarla boğuştu. 2002 yılında alınan erken seçim kararıyla göreve gelecek yeni AKP hükümetiyle birlikte türban sorunu gündemin ilk sırasına geldi.
AKP dönemi (2002-Ekim 2007):
3 Kasım 2002 seçimlerinde %24,4 oy alarak ezici çoğunlukla iktidarı ele geçiren AKP hükümetiyle birlikte türban sorunu yine bütün ağırlığıyla ülke gündemindeki yerini aldı.
İlk türbanlı Başbakan eşi (Kasım 2002):
Başbakanlık Konutu’na ilk türbanlı Başbakan eşi girdi.
İlk türbanlı Cumhurbaşkanı eşi (Ekim 2007):
Eşi türbanlı olan Abdullah Gül daha sonra 11. Cumhurbaşkanı oldu. Hayrünnisa Gül de ilk türbanlı Cumhurbaşkanı eşi olarak tarihe geçti.
Türbana “serbestlik” dönemi (Ekim 2007-Şubat 2008):
Ekim 2007-01 Şubat 2008 dönemi: Cumhurbaşkanı Gül; kendisinden önceki Cumhurbaşkanı’nın imzalamadığı AKP hükümetinin bürokrat atama kararnamelerini jet hızıyla onayladı. Bununla da kalmadı, YÖK Başkanlığı’na eşi türbanlı olmayan, ancak üniversitelerde türbana serbestlik verilmesi taraftarı olan Yusuf Ziya Özcan’ı atadı. Tartışmaları başlatan ilk fitil de Yusuf Ziya Özcan’dan geldi. YÖK Başkanlığı’nın ilk günlerinde “Üniversitelerde yasaklara karşıyım” diyerek konuştu ve fitili ateşledi.
Kaynak: TurkSolu