AntidepresaN
New member
TÜRK'leri Kim Uyandırdı?
Financial Times gazetesi, Avrupa Birliği Türkiye’nin önüne engel çıkardıkça Türklerin içlerindeki Kemalizm’i keşfettikleri değerlendirmesinde bulundu.
Atatürk’ün 1933 yılında Türkiye’nin çağdaş medeniyetler seviyesine gelmesi, kültürünün ise çağdaş medeniyetler seviyesinin üstüne çıkması gerektiğini söylediğini iddia eden gazete, Atatürk’ün bıraktığı öğütlerin okul kitaplarında ya da resmi binaların duvarlarında görülebileceğini, ancak bunların içinde en muğlak olanların çağdaş medeniyetler seviyesi ile ilgili sözler olduğu değerlendirmesini yaptı. Haberde, pek çok Türkün bu ifade ile Avrupa’nın kastedildiğine inandığı kaydedildi.
* * *
Peki bu işin aslı nedir?
Dr. Topçu Kurmay Albay Tahir Kumkale, Harp Akademileri Komutanlığı tarafından yayınlanan “Neden Atatürkçülük, Nasıl Atatürkçülük?” eserinde, “Atatürk’ün sözlerinin çarpıtılmasına dair ilginç bir örnek” verir:
“Atatürk’ün 1932 yılında söylediği ve Türk Milleti’ne hedef olarak gösterdiği söz aynen; ‘Türk kültürünü muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkaracağız’ şeklindedir.
Bu çok geniş kapsamlı, çok uzun, planlı, programlı, bilinçli ve sürekli çalışmayı gerektiren bir emirdir. Bir hedeftir. Bu iş zordur. Bu hedefe ulaşmak zaman ister. O halde ne yapalım. Atatürk’ün sözünü değiştirelim ve şu hale getirelim;
‘Türkiye’yi çağdaş uygarlık seviyesinin üzerine çıkaracağız’
Ne değişiklik oldu?
‘Türk kültürü’nün yerini, Türkiye aldı!”
* * *
Kumkale’nin işaret ettiği bu çarpıtmaya, özellikle son 20 yıl içinde AB’ye girişi devlet politikası haline getiren siyasi parti liderleri, Başbakanlar, Cumhurbaşkanları ve Genelkurmay Başkanları tarafından devam edilmiştir! Bunun örneklerini geçmişte tek tek verdiğim için ayrıntıya girmiyorum
Bazıları, AB’ye girişin Atatürk’ün çağdaş medeniyet hedefinin gereği olduğunu iddia edebilmiştir!
Oysa, çağdaş medeniyet Avrupa’dan ibaret değildir!
Bu politikanın kendi tercihleri olduğunu söyleselerdi, kimseyi peşlerinden sürükleyemeyeceklerdi!
Bir ülkenin önde gelen yöneticileri, kurucu devlet başkanının sözlerini çarpıtırsa, halkın kafası karışmaz mı?
Suat İlhan’a göre, “AB üyeliği, bir ebedi bağımlılıktır. AB’nin belirlediği dış politikaları uygulayacağız. Artık dış politika seçeneğimiz çok sınırlı olacak. Açıklanan ölçülere göre karşı karşıya kaldığımız iki seçenek vardır:
Birincisi; Avrupa Birliği’nin üyesi (eyalet) olmak, bağımsızlık ve egemenliğimizi Avrupa ile paylaşmak.
İkincisi; Atatürk’ün kurduğu bağımsız, egemen, üniter ulus devleti korumak.
İki durumdan birisi seçilecektir. Atatürk ‘O halde, ya bağımsızlık ya ölüm!’ diyerek yola çıkmış, bağımsızlığı sağlamıştır. AB üyeliği ile bağımsızlık paylaşılıyor, ‘ölüm’ tek başına kalıyor.”
Türk Milleti, ölümü mü tercih edecekti?
* * *
AB’nin Türkiye’yi bugünkü haliyle içine almayacağı, etnik ve dini parçalara ayırmak istediği de kesinleşti! Türkler, genç nüfuslarıyla Avrupa’yı içerden fetheder diye korkuyorlar! Bu sebeple, “köpek kapısı” na bağladıklarını da ilan ettiler ki, Türkiye’yi yönetenlerde biraz milli gurur varsa, bu sevdadan vazgeçsinler!
Görüyorsunuz, hala ısrar edenler var!
Türkler, genel olarak Nutuk’u okumadığı için Atatürk’ü tanımıyordu. Fakat 70 milyon insan içinde okuyan da çok olduğu için bunlar sayesinde çarpıtma geri tepti! Avrupa’nın Türk korkusu yüzünden işlediği hatalar da buna yardım etti. Buna rağmen, aynı gazete 7 Aralık 2006 tarihinde, Vincent Boland ve Paul Betts imzalı ve “Türk Lokumu” başlıklı yorumda “Aman AB sürecini kesmeyin, ‘Ankara’nın şerrinden Brüksel’in şefaatine sığınan’ bir iktidar sayesinde bakın Türkiye’de ne kadar karlı bankalar satın aldık. Bu bankalar üzerinden İstanbul’da çok ciddi alımlar yapıyoruz. Türkiye’nin elindeki bütün serveti alana kadar Türkleri oyalayın” gibi bir yorum yapıyordu!
Daha ne diyeceklerdi?
Arslan Bulut
Financial Times gazetesi, Avrupa Birliği Türkiye’nin önüne engel çıkardıkça Türklerin içlerindeki Kemalizm’i keşfettikleri değerlendirmesinde bulundu.
Atatürk’ün 1933 yılında Türkiye’nin çağdaş medeniyetler seviyesine gelmesi, kültürünün ise çağdaş medeniyetler seviyesinin üstüne çıkması gerektiğini söylediğini iddia eden gazete, Atatürk’ün bıraktığı öğütlerin okul kitaplarında ya da resmi binaların duvarlarında görülebileceğini, ancak bunların içinde en muğlak olanların çağdaş medeniyetler seviyesi ile ilgili sözler olduğu değerlendirmesini yaptı. Haberde, pek çok Türkün bu ifade ile Avrupa’nın kastedildiğine inandığı kaydedildi.
* * *
Peki bu işin aslı nedir?
Dr. Topçu Kurmay Albay Tahir Kumkale, Harp Akademileri Komutanlığı tarafından yayınlanan “Neden Atatürkçülük, Nasıl Atatürkçülük?” eserinde, “Atatürk’ün sözlerinin çarpıtılmasına dair ilginç bir örnek” verir:
“Atatürk’ün 1932 yılında söylediği ve Türk Milleti’ne hedef olarak gösterdiği söz aynen; ‘Türk kültürünü muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkaracağız’ şeklindedir.
Bu çok geniş kapsamlı, çok uzun, planlı, programlı, bilinçli ve sürekli çalışmayı gerektiren bir emirdir. Bir hedeftir. Bu iş zordur. Bu hedefe ulaşmak zaman ister. O halde ne yapalım. Atatürk’ün sözünü değiştirelim ve şu hale getirelim;
‘Türkiye’yi çağdaş uygarlık seviyesinin üzerine çıkaracağız’
Ne değişiklik oldu?
‘Türk kültürü’nün yerini, Türkiye aldı!”
* * *
Kumkale’nin işaret ettiği bu çarpıtmaya, özellikle son 20 yıl içinde AB’ye girişi devlet politikası haline getiren siyasi parti liderleri, Başbakanlar, Cumhurbaşkanları ve Genelkurmay Başkanları tarafından devam edilmiştir! Bunun örneklerini geçmişte tek tek verdiğim için ayrıntıya girmiyorum
Bazıları, AB’ye girişin Atatürk’ün çağdaş medeniyet hedefinin gereği olduğunu iddia edebilmiştir!
Oysa, çağdaş medeniyet Avrupa’dan ibaret değildir!
Bu politikanın kendi tercihleri olduğunu söyleselerdi, kimseyi peşlerinden sürükleyemeyeceklerdi!
Bir ülkenin önde gelen yöneticileri, kurucu devlet başkanının sözlerini çarpıtırsa, halkın kafası karışmaz mı?
Suat İlhan’a göre, “AB üyeliği, bir ebedi bağımlılıktır. AB’nin belirlediği dış politikaları uygulayacağız. Artık dış politika seçeneğimiz çok sınırlı olacak. Açıklanan ölçülere göre karşı karşıya kaldığımız iki seçenek vardır:
Birincisi; Avrupa Birliği’nin üyesi (eyalet) olmak, bağımsızlık ve egemenliğimizi Avrupa ile paylaşmak.
İkincisi; Atatürk’ün kurduğu bağımsız, egemen, üniter ulus devleti korumak.
İki durumdan birisi seçilecektir. Atatürk ‘O halde, ya bağımsızlık ya ölüm!’ diyerek yola çıkmış, bağımsızlığı sağlamıştır. AB üyeliği ile bağımsızlık paylaşılıyor, ‘ölüm’ tek başına kalıyor.”
Türk Milleti, ölümü mü tercih edecekti?
* * *
AB’nin Türkiye’yi bugünkü haliyle içine almayacağı, etnik ve dini parçalara ayırmak istediği de kesinleşti! Türkler, genç nüfuslarıyla Avrupa’yı içerden fetheder diye korkuyorlar! Bu sebeple, “köpek kapısı” na bağladıklarını da ilan ettiler ki, Türkiye’yi yönetenlerde biraz milli gurur varsa, bu sevdadan vazgeçsinler!
Görüyorsunuz, hala ısrar edenler var!
Türkler, genel olarak Nutuk’u okumadığı için Atatürk’ü tanımıyordu. Fakat 70 milyon insan içinde okuyan da çok olduğu için bunlar sayesinde çarpıtma geri tepti! Avrupa’nın Türk korkusu yüzünden işlediği hatalar da buna yardım etti. Buna rağmen, aynı gazete 7 Aralık 2006 tarihinde, Vincent Boland ve Paul Betts imzalı ve “Türk Lokumu” başlıklı yorumda “Aman AB sürecini kesmeyin, ‘Ankara’nın şerrinden Brüksel’in şefaatine sığınan’ bir iktidar sayesinde bakın Türkiye’de ne kadar karlı bankalar satın aldık. Bu bankalar üzerinden İstanbul’da çok ciddi alımlar yapıyoruz. Türkiye’nin elindeki bütün serveti alana kadar Türkleri oyalayın” gibi bir yorum yapıyordu!
Daha ne diyeceklerdi?
Arslan Bulut
