AntidepresaN
New member
Arkadaşlar uzun ama güzel bir yazı umarım herkes okur..Saygılarr..
1.1) Yillarca yaptigim arastirmalarin sonunda buldugum bir gerçek sudur ki eski çaglara ait "tarih" diye yazilip ve dünya halkina "gerçekmis" gibi tanitilan pek çok husus sahte kiliflar içine saklanmis yalanlar olup gerçegi söylememektedir. Denebilir ki dünya insani, geçmisinde belki de hiç bir zaman karsilasmadigi büyük bir hileli oyuna hedef edilmis ve geçmisi saptirilmistir. Insanlar küçük bir azinligin çok kurnazca kandirmalari sayesinde bilinçli olarak yalanlarla kandirilmis ve koyu bir gizlilik perdesi arkasinda saklananlar tarafindan uzun zamandan
YAZININ ALINDIĞI KAYNAK SAYFA: http://www.compmore.net/~tntr/turan10.html
Yazan: POLAT KAYA (Copyright © 2002 Polat Kaya)
beri yalan dolanla sömürülmüstür. Gizlilik bir sömürü teknigi, bir soguk harp araci olarak kullanilmis ve yalanlar israrla tekrar edile edile "gerçekmis" gibi görüntülere büründürülmüslerdir. "Tarih" gibi tanitilan yalan dolanlar, bilinçli yanlis bilgi yayini ile yaratilan yaniltmalar, sasirtmalar bilhassa Türk dünyasinin geçmisine yönelik olup, Asyadan kopup bütün dünyaya yayilan Tur/Türk insaninin binlerce senelerdenberi gittikleri her yerde gelistirdigi muhtesem bir medeniyetin çökertilmesini ve bilinmemesini hedef almistir. Bunun için de ne yapilmasi gerekiyorsa hepsi de yapilmistir. Eski Tur/Türk insaninin gelistirmis oldugu dini, dili, medeniyeti, kültürü ve hatta Tur/Türk insaninin kimligi sahte iddialarla degistirilerek çalinmis, bu durumlara karsi koyanlar ise cezalarini canlariyla ödemislerdir.
1.2) Görünen görüntü sudur ki bu politik oyunlar çok uzun vadeli olup, bilinçli sekilde hazirlanmis, sabirli ve çok gizli sekillerde tatbik edilmistir. Dünyaya medeniyet vermis olan Tur/Türk dünyasi, bütün bu gibi oyunlarla, yok edilmek için binlerce seneden beri bazi gruplar tarafindan bir boy hedefi haline getirilmis, geçmisinde yarattigi kültür ve medeniyetinden koparilmistir. Bu sebeple, Tur/Türk dünyasi ile ilgili her söylenene inanmamak, söylenmisleri veya söylenmemis olanlarin da neden söylenilmedigini çok ince delikli bir hüküm süzgecinden geçirmek, söylenilenlerin dogrulugunu veya egriligini sorusturmak, Tur/Türk dünyasi için kaçinilmaz bir ön istektir.
2. TURKLERE KARSI GEÇMISTE OLAN GIZLI EL TUTUSMALAR
2.1) Günümüzde Türk dünyasina karsi devamli sekilde her yönden yagdirilan bir propaganda yayini vardir. Yani Türkler kendilerine yönetilmis bir soguk harp araci olan "dil ateshi yaylimi" altindadirlar. Çok olasilikla bu geçmiste de böyle idi. Türklerin dünya medeniyetine katkisini gerçek boyutlari ile dile getiren arastirici yazar pek olmadigi gibi, Tur/Türk adini kullanarak dünya medeniyetinin en azindan bazi hususlarinin Türklerin katkisi oldugunu söyleyenlerin sayisi dahi parmakla sayilabilecek kadar azdir. Bazilarinin en basit bir masali bile dile getirilip ondan ve onu yaratanlardan övgü ile bahsedilirken, Türklerin yarattiklari eserlere ad ve kilif degistirilerek hep baskalarina aitmis gibi gösterilir? Türkün peyniri yogurdu bile baskalarina mal edilir de Türke mal edilmez. Türklere karsi olan bu olumsuz tutumun sebebi ne olabilir?
2.2) Bazilarina göre, sebep olarak üç kitada 600 yil yasayan Türkün Osmanli Imparatorlugu gösterilir ki ben bu gibi Osmanliya yüklenmeleri inandirici bulmuyorum. Elbette ki Avrupali, ve digerleri Türk'ü bagrina basar sekilde sevmemistir, fakat Türk'ü sevmemenin kökü daha öncelere gider. Bunda da Türklerin kendi olumsuz katkilarindan daha çok eski ve yeni Türk dünyasina karsi olumsuz gözle bakanlarin kendi geçmislerinde yaptiklari sahtekarliklardir. Baska bir deyimle günümüz dünyasini, uzak geçmisini inkar eden ve bilhassa geçmiste her yerde etken olan Türk dünyasini inkâr eden bir dünya haline getirenlerin kendi egrilikleri ve eski Tur/Türk dünyasini tarihten bilinçli olarak silenlerin kendi günahlaridir. Yazilanlarda tam gerçekler söylenecek yerde yari gerçekler söylenmis ve geride kalanlar da yalanlarla süslenmistir. Gerçegi bilmeden, fakat samimi bir sekilde yazan bir yazar ile gerçegi bildigi halde bilinçli sekilde sapitarak yazan yazar arasinda daglar kadar fark vardir. Birincisini hos görebiliriz amma digerini hos görmenin imkâni yoktur. Bazilari geçmiste yapilmis yalanlari gerçekmis gibi devam ettirebilmek için her defasinda yeni yalanlar uydurmak görevi düsmüs. Yapilanlar da onu gösteriyor.
2.3) Insanlara gerçekler anlatilmamis ve çogunluk karanlikta birakilarak yönlendirilmislerdir. Dünyanin ekonomik ve politik gücünü ele geçirmek isteyen küçük bir azinlik duruma hakim olabilmek için var olan eski düzeni bozup onun yerine kendilerinin gelistirdigi ve kendi maksatlarina uygun düzenler getirmisler. Bunun için de eski Türk dünyasinin gerçekci dininden bir takim yeni dinler üretilerek halk yeniden sekillendirilmis ve yönlendirilmislerdir. Dinler genellikle sorusturmaya açik sistemler degildirler. Sorusturulmalari arzulanmaz. Herkes onlari kendine söylendigi sekilde ögrenir, kabullenir ve durumu devam ettirir. Yapilan hileli oyunlari bilenler programin içinde olduklarindan onlar da gerçegi baskalarina itiraf edecek durumda degildirler. Böylece bir gizlilik alip basini gider. Elbetteki gerçegi bilmek isteyen pek çok insan her yerde vardir. Fakat onlara gerçek söylenmedikce onlar da karanlik içinde kalmaya mahkumdurlar.
2.4) Düsmani karalama taktigi çok etken bir soguk savas aracidir. Bu araç çok eski Tur/Türk dünyasina karsi yapildigi gibi, Osmanliya karsi da yapilmis ve günümüzdeki Türk dünyasina karsi da devamli sekilde kullanilmaktadir. Osmanliya karsi yapilan karalama propagandasi sayesinde Osmanlinin çökmesi saglanmis ve simdi de sira Turkiyeye gelmistir. Madalyanin sergilenen yüzü böyle iken, asil sergilenmeyen yüzünde ise baska bir manzarayi ancak çok derinlere indigimizde dolayli sekilde görüyoruz. Demek istedigimi biraz olsun açiklayabilmek için, örnek olarak, Türkiyenin bu günlerde Batidan almaga çalistigi su OMBUDSMAN sözüne bakalalim:
2.5) OMBUDSMAN sözü "adaletli bir sekilde devletle vatandas arasinda ara buluculuk yapan adil bir kimse" anlaminda olup Türkçe "Mabud-Osman" (Tanri-Osman, Adil-Osman) deyiminden yapilmistir. Dikkat edilirse, Türkçe "Mabud" (tanri, ilah) sözünün "a" ünlüsü düsürüldükten sonra ve "Osman" adinin da "O" ünlüsü basa getirildikten sonra iki Türkçe sözcük birlestirilince, karsimiza OMBUDSMAN sözü çikmaktadir. Sayet, Osmanli adaletsiz bir devlet olsaydi, Osmanlinin adini "Mabud-Osman" (Tanri-Osman) diye tanimlayip bu Türkçe deyimden, sözü kirma yoluyla OMBUDSMAN sözünü üretmezlerdi. Asli Bati dillerine aitmis gibi görünen bu söze "Türk insanini ve Türkün "Mabud Osman" adini örnek olarak almazlardi.
2.6) Baska bir deyimle, Türklerdeki adalet kavrami o kadar derin ve herkese esit olarak uygulanan bir kavram olmali idi ki ve bunu yapan "Osman" (Oguz-Man) da bu davranisinda "bir tanri" gibi adil davrandigindan olsa gerek ki OMBUDSMAN sözünün tanimlanmasina kaynak olmustur. Görülüyor ki yakin geçmiste hem kavram ve hem de sözcük olarak Türkçeye sokulmaya çalisilan bu OMBUDSMAN sözü aslinda Türkçe bir deyimden ve Türkün adaletinden kaynaklanmaktadir. Sözcügün üretilmesinde Türk insani, Türk adalet kavrami, ve Türk dili kaynak malzeme olarak kullanilmistir. Bu durum Batinin, Türk insanina karsi besledigi kin ve garazin yaninda, Türkü içinden nasil gördügünün ve hiç bir zaman açiklamadigi, gizli gizli içinde sakladigi bir sirrinin ifadesidir. Tur/Türk insanini bu sekilde görmek çok dogaldir, zira onbinlerce senelerden beri Tur/Türk insani essiz bir "ak" olan günesi kendisine tanri edinmistir. Yani her zaman Ak-Han'a inanmis ve AK-Han gibi davranmistir, alini ak, kalbi ak bir Osman bir Ogusman olmustur.
2.7) Nitekim, Türkün uzak ve yakin geçmisteki atalari Türkün adaletini daha önceleri dünyaya gösterdikleri gibi, Osmanlilar zamaninda da dünyaya kat kat isbat etmislerdir. Dolayisiyle, Türkün atalarinin hemen hemen her konuda komsularini etkilemis olmasi dogaldir. Denebilir ki Avrupali düsünürlerin beynindeki "Türk" her zaman için "asil ve adaleti temsil eden insandir". Fakat, bu gerçege ragmen, bunu itiraf etmek Avrupali düsünürler için kolay yutulur bir lokma degildir. Çogu Bati düsünürlerin yetistirildigi ortam bu gerçegi açikca dile getirmelerini önler. Günlük gaileleri ile ugrasan çogunluktaki Avrupali Türk hakkinda gerçekleri bilmemistir, bilenin de sesi çikmamistir veya çikamamistir. Zira, bu iyi niyetli insanlar ancak geçmisin gizliliklerini bilenler tarafindan yönlendirilip sartlandirilmislardir.
2.8) Bilinir ki her hangi bir dile yeni sözcükler yaratmak kolay bir is degildir. Bu yüzden Türk dilcileri Türkçeye yeni sözcükler yaratmakta zorluk çekerler. Halbuki, baska bir dilin ifadeleri kaynak olarak alindiginda ve hele "fonetik" olmayan bir dile sözcük araniyorsa, Türkçeyi kaynak olarak kullanmakla kelime üretme isi defalarca kolaylastirilmis olur. Nitekim pek çok diller bu yolu kullanmislardir.
2.9) O halde Türk insanini sevmemezlige sevk eden durum yahut durumlar ne olabilir? Bence, Türk insanina karsi olan kin ve garazin kaynagi Türk insanina karsi çok eskilerden beri gelistirilmis olan çekememezliktir. Çünkü Tur/Türk insani dünyaya medeniyet vermistir, medenilik getirmistir. Günümüzde insanligin kullandigi en önemli icad ve gelismeleri cogunu eski Tur/Türk dünyasi vermisdir. Ne gariptir ki Tur dünyasinin basarilari, bilinçli sekilde Türk dünyasindan alinip baskalarina mal edilmistir.
2.10) Bakin, GENESIS 11: 1-9 ad vermeden ne diyor: [1]
"1 Simdi bütün dünya bir dili ve belirli, törelere uygun, düzenli bir takim sözcükleri kullanmaya devam etti. 2 Onlarin doguya dogru yolculuklarinda en sonunda onlar Shinar (Sumer) denen ülkede bir düz ova buldular ve orada oturmaya basladilar. 3 Ve birbirleriyle konusmaya basladilar: "Gelin! Tuglalar yapalim ve onlari bir yakma yöntemi ile pisirelim". Böylece, onlarca tugla tas yerine ve katran da harç yerine kullanildi. 4 Simdi dediler: "Gelin! Kendimize bir sehir yapalim ve hem de basi göklere ulasan bir kule yapalim, ve yer yüzünde her yere dagilabiliriz korkusuyla kendimize sanli bir ad yapalim".
"5 Ve Jehovah asagi inip sehiri ve insan ogullarinin yaptigi kuleyi görmeye gitti. 6 Ondan sonra Jehovah dedi: "Bak! Onlar hep ayni insanlar ve onlar için yalniz bir dil var, ve bu da onlarin yapmak için baslattiklari ve istedikleri bir sey. Süphesiz ki simdi hiç bir sey yoktur ki yapmak için onlarin aklina gelmesin ve onlar için yapilmasi güc olsun. 7 Gelin simdi! Asagi gidelim (inelim) ve orada onlarin dilini karistiralim ki onlar birbirlerinin dilini bir daha dinleyemesinler / anlayamasinlar". 8 Böylece, Jehovah onlari o yerden yer yüzünün her tarafina dagitiverdi, ve onlar derece derece (tedricen) sehiri yapmayi terk ettiler. 9 Bu sebeple onun adina Ba'bel dendi, çünkü orada Jehovah bütün dünyanin dilini karistirmisti, ve Jehovah onlari yer yüzünde her yere dagitmisti."
2.11) Bu ifadelerin yazildigi zaman M.Ö. 500-600 yillarina rastlar. Bu metinden asnalsilan sudur: bu ifadeleri yazanlar da dahil olmak üzere, dünya o zamanlarda tek dil konusuyordu. Bir grup kimseler, kendileri de o tek dili konustuklari halde, onu bozmayi, karistirmayi planliyorlar ve bu dili konusan dünyayi yok etmege çalisiyorlardi. O devirlerde Tur/Türk insani dünya da her yerde varligini gösteriyordu ve en mükemmel gelismelerini yapiyordu. O sirada Sumerlerin çökmesinden geriye kalan Tur/Türk gruplari, eski MASAR (MISIR) lilari, Sakalari, Pelasgian diye anilan diger Saka kollarini, Etrüskleri, Turukkulari, Trakyalilari ve Medeleri, Anadolulari, Kan-Han/Gün-Han (Kanan, Canaan) diye bilinen Tur Fenikelileri, Tur Kartacalilari, Avrupa Turlarini ve pek çok diger Tur/Türk gruplarini içine alan bir Tur/Türk dünyasi vardi ve her yerde Türkçe bir dil konusuluyordi. Iste parçalanmak, karistirilmak istenen dil de bu dildi. Yani Türkçe idi.
2.12) Metin bilinçli olarak kaypak bir dille yazilmis olup neyin ne oldugunu anlama güclügü bilinçli olarak metine islenmistir. Fakat kimin kastedildigide inkar edilemeyecek kadar asikardir. Elbetteki karistirilmak istenilen dil onu karistirmak isteyenlerin kendi dili olmadigi gibi, o dili konusan çogunluk halk da konusulan dili karistirmak isteyenlerin kendilerinden degildi. Bir nevi içten içten isleyen bir yara gibi, gizli gizli hazirlanan birileri içinde yasadiklari dünyayi karistirma ve birbirine düsürme görevini üstlenmislerdi.
Çogu Bati kaynakli olan eserlerden yillarca yaptigim arastirmalarimdan edindigim bilgilerin isigi altinda vardigim gerçekler asagida çesitli basliklar altinda sundugum gibi özetlenebilir:
3. ESKI TUR/TÜRK DÜNYASI: SUMERLER VE DIGERLERI
3.1) En azindan son buzullar çaginin sona erdigi takriben 20,000 arti sene öncesinden beri, eski dünya Türkçe dilin dünyada hemen hemen her yerde konusuldugu, eski Türk dininin dünyada her yerde inanildigi ve Tur/Türk insaninin diliyle, töresiyle ve idareciligiyle her yerde hakim oldugu ve insanlara adalet verdigi bir dünya idi. Tur/Türk insani gittigi her yerde dogasiyla uyumsallik içinde olmus, dogasina saygili, dogasini anlayan, seven ve ondan merhametli bir sekilde yararlanan medeniyetler kurmus ve dünya medeniyetine çok büyük hizmetlerde bulunmustur. Örnegin, Türkçe bir dil konusan Sumerler Orta Asyali Tur/Türk insani idiler ve denebilir ki günümüzde insanliga hizmet eden pek çok konuda yapilan katkilar onlar tarafindan düsünülmüs ve gelistirilmistir. Çivi yazisinin icadi ve onunla beraber gelisen okul sistemi, ögretmen ve ögrenci isleri ve iliskileri, gelistirilen bilgileri yazip kitapliklarda toplamak, vs. hep onlarin yarattigi eserler olarak onlarin kayitlarinda bulunmustur. Sümerler ile ilgili çalismalarimin internette su adreslerde görülmesini saygi ile öneririm.
http://www.compmore.net/~tntr/tur1.html
http://www.compmore.net/~tntr/200_whymes_list.html
http://www.compmore.net/~tntr/sumerturka.html
4. TÜRK AYDINININ YANILGISI
4.1) Günümüzde Türk aydininin bilmedigi veya bilinçli olarak disaridan yönlendirme yoluyla bilmemezlige, tanimamazliga sevkedildigi bir yanilgi vardir ki o da Türk dilinin çok yakin zamanda Orta doguya gelmis olduguna inanmak veya inandirilmak yanilgisidir. Bunun yaninda Türklerin tarihi de bir nevi Büyük Hun Imparatorlugu ile baslayip hep Asyada olusmus göruntüsü vardir. Anadoluda, Orta doguda, eski Misirda ve Avrupada Türkcenin konusulmadigi yanilgisi vardir. Çagdas Türkler yönünden bu kendi tarihleri hakkinda büyük bir yanilma ve dis odaklar için ise büyük bir kandirma basarisidir. Denebilir ki haklarinda baskalari tarafindan gelistirilen hilelerin bu kadar basariya ulasmis oldugu bir ulus, Türklerden baska birisi olmamistir. Halbu ki çok eski zamanlardan beri Orta Asyada oldugu gibi, Asyanin pek çok yerlerinde, Avrupada, Orta dogu, Kuzey Afrika oldum olali konusulan bir dildi. Anadolu oldum olali Tur/Türk insaninin Türkçe konusulan yurtlarindan birisi olmustur. Afrikada Sudan, Habesistan, ve hatta Madagaskar dahil Afrikanin bir çok yerlerine eski Tur dünyasi yayilmis ve oralarda gerek dil ve gerekse yapicilik izlerini birakmislardir. Madagaskar adasinin dikili taslari ile Asyanin dikili taslari ayni kültürün eserleridir. Avrupanin tümü en az 2000 yil evveline kadar yine Türkçe konusan bölgelerdi. Eski Greklerin, Latinlerin ve Semitik halkalarin kendilerine ait dilleri yoktu ve günümüzde Grekce, Latince, ve Semitk diye bilinen diller Türkçeden Türkçe sözcük ve bilhassa deyimlerin kirilip yeniden sekillenmesi yoluyla yapilmis dillerdir. Bu görüsün gerçek oldugunu çesitli delilerle gösterecegiz.
4.2) Aslinda kendi dilleri olmayan bazi gruplarin din ve ticaret adamlari Türkçe sözleri kirip degistirme yoluyla kendilerine yeni diller yapmaktaydilar. Nitekim sözde "Akadian" dili bu sekilde Sumer dilinden kirilarak yapilmis dillerin öncülerinden birisiydi. Bazi gruplar için din ve ticaret konularinda halk üzerinde etken olabilmek için çogu bilgileri bir "gizlilik" perdesi arkasinda tutmak, onu gerektigi sekilde ve gerektigi yerde kullanarak halki yönlendirmek çok önemli bir politika araci idi. Gizli bilgileri herkesin kolaylikla anlayamadigi bir sekilde ve kirilmis bir dilde tanimlamak ve konusmak bazi gruplarin halk üzerindeki basarilarini saglayan bir yoldu. Her iki konuda da kandirici olabilmek için gizlilik sartti. Ayrica her yerde ayni konusulan bir dili karistirmakla dili karistiranlara yeni is sahalari da gelisiyordu. Hele birbirlerini anlamayan gruplar arasinda iki dili bilen birisinin araya girerek anlasmayi temin etmesi, o kisi için her iki tarafi da kontrol altina almak demekti.
4.3) Grekler, Semitik halklar ve kendilerini Hint-Avrupali adi ile tanitan günün "Avrupalilari" Turkçeyi kirip yeni sözcük üretmekte o kadar ustalasmislardir ki böylece her bir grup için biraz ayri fakat aslinda Türkçeden kaynaklanan diller üretmislerdir. Uretilen diller kontrollu yapildiklari içindir ki birbirlerine benzetilmisler fakat hep ayni yapilmamislardir. Terzide elbise yapilir gibi Hint-Avrupa dilleri Türkçeden bilinçli sekilde ve çok olasilikla özel okullarda üretilmislerdir. Tamamen Türkçeden yapilma olan bu dillerin kendi basina baska dillerden ayri gelismis bir dil ailesi oldugu iddiasi pek çoklari için 20. asirin en büyük ilmi yanilgisi ve bazilari içinde dünya halkini kandirmadir. Bu gibi iddialar, Türkçeden yapilan bil-ogrulugunu kapatmak için çok az bir grup tarafindan uydurulmus ve bilinçsiz masum kütle de onlari tekrar etmekle gerçek olmayan durumlarin gerçekmis gibi yayilip yerlesmesine hizmet etmislerdir.
4.4) Bu yetmiyormus gibi Avrupanin yeni yerlesicileri eski Tur/Turk insanina ait Türkçe toponimleri de kirma yoluyla degistirmisler ve onlari Türklük kimliklerinden koparmislardir. Bütün bunlar onbinlerce seneden beri her tarafa yerlesmis Türk insanini ve onun gelistirmis oldugu medeniyet izlerini kökünden kazip atmayi hedef alan hös görüsüz davranislardir. Bu gibi davranislarin altinda Türklüyü ve Türk medeniyetini çekememek ve onu tarihten silmek emeli yatmaktadir. Öyle görünüyor ki bu yok edilme senaryosunda günümüzün Türk duunyasi son halkayi temsil etmektedir.
1.1) Yillarca yaptigim arastirmalarin sonunda buldugum bir gerçek sudur ki eski çaglara ait "tarih" diye yazilip ve dünya halkina "gerçekmis" gibi tanitilan pek çok husus sahte kiliflar içine saklanmis yalanlar olup gerçegi söylememektedir. Denebilir ki dünya insani, geçmisinde belki de hiç bir zaman karsilasmadigi büyük bir hileli oyuna hedef edilmis ve geçmisi saptirilmistir. Insanlar küçük bir azinligin çok kurnazca kandirmalari sayesinde bilinçli olarak yalanlarla kandirilmis ve koyu bir gizlilik perdesi arkasinda saklananlar tarafindan uzun zamandan
YAZININ ALINDIĞI KAYNAK SAYFA: http://www.compmore.net/~tntr/turan10.html
Yazan: POLAT KAYA (Copyright © 2002 Polat Kaya)
beri yalan dolanla sömürülmüstür. Gizlilik bir sömürü teknigi, bir soguk harp araci olarak kullanilmis ve yalanlar israrla tekrar edile edile "gerçekmis" gibi görüntülere büründürülmüslerdir. "Tarih" gibi tanitilan yalan dolanlar, bilinçli yanlis bilgi yayini ile yaratilan yaniltmalar, sasirtmalar bilhassa Türk dünyasinin geçmisine yönelik olup, Asyadan kopup bütün dünyaya yayilan Tur/Türk insaninin binlerce senelerdenberi gittikleri her yerde gelistirdigi muhtesem bir medeniyetin çökertilmesini ve bilinmemesini hedef almistir. Bunun için de ne yapilmasi gerekiyorsa hepsi de yapilmistir. Eski Tur/Türk insaninin gelistirmis oldugu dini, dili, medeniyeti, kültürü ve hatta Tur/Türk insaninin kimligi sahte iddialarla degistirilerek çalinmis, bu durumlara karsi koyanlar ise cezalarini canlariyla ödemislerdir.
1.2) Görünen görüntü sudur ki bu politik oyunlar çok uzun vadeli olup, bilinçli sekilde hazirlanmis, sabirli ve çok gizli sekillerde tatbik edilmistir. Dünyaya medeniyet vermis olan Tur/Türk dünyasi, bütün bu gibi oyunlarla, yok edilmek için binlerce seneden beri bazi gruplar tarafindan bir boy hedefi haline getirilmis, geçmisinde yarattigi kültür ve medeniyetinden koparilmistir. Bu sebeple, Tur/Türk dünyasi ile ilgili her söylenene inanmamak, söylenmisleri veya söylenmemis olanlarin da neden söylenilmedigini çok ince delikli bir hüküm süzgecinden geçirmek, söylenilenlerin dogrulugunu veya egriligini sorusturmak, Tur/Türk dünyasi için kaçinilmaz bir ön istektir.
2. TURKLERE KARSI GEÇMISTE OLAN GIZLI EL TUTUSMALAR
2.1) Günümüzde Türk dünyasina karsi devamli sekilde her yönden yagdirilan bir propaganda yayini vardir. Yani Türkler kendilerine yönetilmis bir soguk harp araci olan "dil ateshi yaylimi" altindadirlar. Çok olasilikla bu geçmiste de böyle idi. Türklerin dünya medeniyetine katkisini gerçek boyutlari ile dile getiren arastirici yazar pek olmadigi gibi, Tur/Türk adini kullanarak dünya medeniyetinin en azindan bazi hususlarinin Türklerin katkisi oldugunu söyleyenlerin sayisi dahi parmakla sayilabilecek kadar azdir. Bazilarinin en basit bir masali bile dile getirilip ondan ve onu yaratanlardan övgü ile bahsedilirken, Türklerin yarattiklari eserlere ad ve kilif degistirilerek hep baskalarina aitmis gibi gösterilir? Türkün peyniri yogurdu bile baskalarina mal edilir de Türke mal edilmez. Türklere karsi olan bu olumsuz tutumun sebebi ne olabilir?
2.2) Bazilarina göre, sebep olarak üç kitada 600 yil yasayan Türkün Osmanli Imparatorlugu gösterilir ki ben bu gibi Osmanliya yüklenmeleri inandirici bulmuyorum. Elbette ki Avrupali, ve digerleri Türk'ü bagrina basar sekilde sevmemistir, fakat Türk'ü sevmemenin kökü daha öncelere gider. Bunda da Türklerin kendi olumsuz katkilarindan daha çok eski ve yeni Türk dünyasina karsi olumsuz gözle bakanlarin kendi geçmislerinde yaptiklari sahtekarliklardir. Baska bir deyimle günümüz dünyasini, uzak geçmisini inkar eden ve bilhassa geçmiste her yerde etken olan Türk dünyasini inkâr eden bir dünya haline getirenlerin kendi egrilikleri ve eski Tur/Türk dünyasini tarihten bilinçli olarak silenlerin kendi günahlaridir. Yazilanlarda tam gerçekler söylenecek yerde yari gerçekler söylenmis ve geride kalanlar da yalanlarla süslenmistir. Gerçegi bilmeden, fakat samimi bir sekilde yazan bir yazar ile gerçegi bildigi halde bilinçli sekilde sapitarak yazan yazar arasinda daglar kadar fark vardir. Birincisini hos görebiliriz amma digerini hos görmenin imkâni yoktur. Bazilari geçmiste yapilmis yalanlari gerçekmis gibi devam ettirebilmek için her defasinda yeni yalanlar uydurmak görevi düsmüs. Yapilanlar da onu gösteriyor.
2.3) Insanlara gerçekler anlatilmamis ve çogunluk karanlikta birakilarak yönlendirilmislerdir. Dünyanin ekonomik ve politik gücünü ele geçirmek isteyen küçük bir azinlik duruma hakim olabilmek için var olan eski düzeni bozup onun yerine kendilerinin gelistirdigi ve kendi maksatlarina uygun düzenler getirmisler. Bunun için de eski Türk dünyasinin gerçekci dininden bir takim yeni dinler üretilerek halk yeniden sekillendirilmis ve yönlendirilmislerdir. Dinler genellikle sorusturmaya açik sistemler degildirler. Sorusturulmalari arzulanmaz. Herkes onlari kendine söylendigi sekilde ögrenir, kabullenir ve durumu devam ettirir. Yapilan hileli oyunlari bilenler programin içinde olduklarindan onlar da gerçegi baskalarina itiraf edecek durumda degildirler. Böylece bir gizlilik alip basini gider. Elbetteki gerçegi bilmek isteyen pek çok insan her yerde vardir. Fakat onlara gerçek söylenmedikce onlar da karanlik içinde kalmaya mahkumdurlar.
2.4) Düsmani karalama taktigi çok etken bir soguk savas aracidir. Bu araç çok eski Tur/Türk dünyasina karsi yapildigi gibi, Osmanliya karsi da yapilmis ve günümüzdeki Türk dünyasina karsi da devamli sekilde kullanilmaktadir. Osmanliya karsi yapilan karalama propagandasi sayesinde Osmanlinin çökmesi saglanmis ve simdi de sira Turkiyeye gelmistir. Madalyanin sergilenen yüzü böyle iken, asil sergilenmeyen yüzünde ise baska bir manzarayi ancak çok derinlere indigimizde dolayli sekilde görüyoruz. Demek istedigimi biraz olsun açiklayabilmek için, örnek olarak, Türkiyenin bu günlerde Batidan almaga çalistigi su OMBUDSMAN sözüne bakalalim:
2.5) OMBUDSMAN sözü "adaletli bir sekilde devletle vatandas arasinda ara buluculuk yapan adil bir kimse" anlaminda olup Türkçe "Mabud-Osman" (Tanri-Osman, Adil-Osman) deyiminden yapilmistir. Dikkat edilirse, Türkçe "Mabud" (tanri, ilah) sözünün "a" ünlüsü düsürüldükten sonra ve "Osman" adinin da "O" ünlüsü basa getirildikten sonra iki Türkçe sözcük birlestirilince, karsimiza OMBUDSMAN sözü çikmaktadir. Sayet, Osmanli adaletsiz bir devlet olsaydi, Osmanlinin adini "Mabud-Osman" (Tanri-Osman) diye tanimlayip bu Türkçe deyimden, sözü kirma yoluyla OMBUDSMAN sözünü üretmezlerdi. Asli Bati dillerine aitmis gibi görünen bu söze "Türk insanini ve Türkün "Mabud Osman" adini örnek olarak almazlardi.
2.6) Baska bir deyimle, Türklerdeki adalet kavrami o kadar derin ve herkese esit olarak uygulanan bir kavram olmali idi ki ve bunu yapan "Osman" (Oguz-Man) da bu davranisinda "bir tanri" gibi adil davrandigindan olsa gerek ki OMBUDSMAN sözünün tanimlanmasina kaynak olmustur. Görülüyor ki yakin geçmiste hem kavram ve hem de sözcük olarak Türkçeye sokulmaya çalisilan bu OMBUDSMAN sözü aslinda Türkçe bir deyimden ve Türkün adaletinden kaynaklanmaktadir. Sözcügün üretilmesinde Türk insani, Türk adalet kavrami, ve Türk dili kaynak malzeme olarak kullanilmistir. Bu durum Batinin, Türk insanina karsi besledigi kin ve garazin yaninda, Türkü içinden nasil gördügünün ve hiç bir zaman açiklamadigi, gizli gizli içinde sakladigi bir sirrinin ifadesidir. Tur/Türk insanini bu sekilde görmek çok dogaldir, zira onbinlerce senelerden beri Tur/Türk insani essiz bir "ak" olan günesi kendisine tanri edinmistir. Yani her zaman Ak-Han'a inanmis ve AK-Han gibi davranmistir, alini ak, kalbi ak bir Osman bir Ogusman olmustur.
2.7) Nitekim, Türkün uzak ve yakin geçmisteki atalari Türkün adaletini daha önceleri dünyaya gösterdikleri gibi, Osmanlilar zamaninda da dünyaya kat kat isbat etmislerdir. Dolayisiyle, Türkün atalarinin hemen hemen her konuda komsularini etkilemis olmasi dogaldir. Denebilir ki Avrupali düsünürlerin beynindeki "Türk" her zaman için "asil ve adaleti temsil eden insandir". Fakat, bu gerçege ragmen, bunu itiraf etmek Avrupali düsünürler için kolay yutulur bir lokma degildir. Çogu Bati düsünürlerin yetistirildigi ortam bu gerçegi açikca dile getirmelerini önler. Günlük gaileleri ile ugrasan çogunluktaki Avrupali Türk hakkinda gerçekleri bilmemistir, bilenin de sesi çikmamistir veya çikamamistir. Zira, bu iyi niyetli insanlar ancak geçmisin gizliliklerini bilenler tarafindan yönlendirilip sartlandirilmislardir.
2.8) Bilinir ki her hangi bir dile yeni sözcükler yaratmak kolay bir is degildir. Bu yüzden Türk dilcileri Türkçeye yeni sözcükler yaratmakta zorluk çekerler. Halbuki, baska bir dilin ifadeleri kaynak olarak alindiginda ve hele "fonetik" olmayan bir dile sözcük araniyorsa, Türkçeyi kaynak olarak kullanmakla kelime üretme isi defalarca kolaylastirilmis olur. Nitekim pek çok diller bu yolu kullanmislardir.
2.9) O halde Türk insanini sevmemezlige sevk eden durum yahut durumlar ne olabilir? Bence, Türk insanina karsi olan kin ve garazin kaynagi Türk insanina karsi çok eskilerden beri gelistirilmis olan çekememezliktir. Çünkü Tur/Türk insani dünyaya medeniyet vermistir, medenilik getirmistir. Günümüzde insanligin kullandigi en önemli icad ve gelismeleri cogunu eski Tur/Türk dünyasi vermisdir. Ne gariptir ki Tur dünyasinin basarilari, bilinçli sekilde Türk dünyasindan alinip baskalarina mal edilmistir.
2.10) Bakin, GENESIS 11: 1-9 ad vermeden ne diyor: [1]
"1 Simdi bütün dünya bir dili ve belirli, törelere uygun, düzenli bir takim sözcükleri kullanmaya devam etti. 2 Onlarin doguya dogru yolculuklarinda en sonunda onlar Shinar (Sumer) denen ülkede bir düz ova buldular ve orada oturmaya basladilar. 3 Ve birbirleriyle konusmaya basladilar: "Gelin! Tuglalar yapalim ve onlari bir yakma yöntemi ile pisirelim". Böylece, onlarca tugla tas yerine ve katran da harç yerine kullanildi. 4 Simdi dediler: "Gelin! Kendimize bir sehir yapalim ve hem de basi göklere ulasan bir kule yapalim, ve yer yüzünde her yere dagilabiliriz korkusuyla kendimize sanli bir ad yapalim".
"5 Ve Jehovah asagi inip sehiri ve insan ogullarinin yaptigi kuleyi görmeye gitti. 6 Ondan sonra Jehovah dedi: "Bak! Onlar hep ayni insanlar ve onlar için yalniz bir dil var, ve bu da onlarin yapmak için baslattiklari ve istedikleri bir sey. Süphesiz ki simdi hiç bir sey yoktur ki yapmak için onlarin aklina gelmesin ve onlar için yapilmasi güc olsun. 7 Gelin simdi! Asagi gidelim (inelim) ve orada onlarin dilini karistiralim ki onlar birbirlerinin dilini bir daha dinleyemesinler / anlayamasinlar". 8 Böylece, Jehovah onlari o yerden yer yüzünün her tarafina dagitiverdi, ve onlar derece derece (tedricen) sehiri yapmayi terk ettiler. 9 Bu sebeple onun adina Ba'bel dendi, çünkü orada Jehovah bütün dünyanin dilini karistirmisti, ve Jehovah onlari yer yüzünde her yere dagitmisti."
2.11) Bu ifadelerin yazildigi zaman M.Ö. 500-600 yillarina rastlar. Bu metinden asnalsilan sudur: bu ifadeleri yazanlar da dahil olmak üzere, dünya o zamanlarda tek dil konusuyordu. Bir grup kimseler, kendileri de o tek dili konustuklari halde, onu bozmayi, karistirmayi planliyorlar ve bu dili konusan dünyayi yok etmege çalisiyorlardi. O devirlerde Tur/Türk insani dünya da her yerde varligini gösteriyordu ve en mükemmel gelismelerini yapiyordu. O sirada Sumerlerin çökmesinden geriye kalan Tur/Türk gruplari, eski MASAR (MISIR) lilari, Sakalari, Pelasgian diye anilan diger Saka kollarini, Etrüskleri, Turukkulari, Trakyalilari ve Medeleri, Anadolulari, Kan-Han/Gün-Han (Kanan, Canaan) diye bilinen Tur Fenikelileri, Tur Kartacalilari, Avrupa Turlarini ve pek çok diger Tur/Türk gruplarini içine alan bir Tur/Türk dünyasi vardi ve her yerde Türkçe bir dil konusuluyordi. Iste parçalanmak, karistirilmak istenen dil de bu dildi. Yani Türkçe idi.
2.12) Metin bilinçli olarak kaypak bir dille yazilmis olup neyin ne oldugunu anlama güclügü bilinçli olarak metine islenmistir. Fakat kimin kastedildigide inkar edilemeyecek kadar asikardir. Elbetteki karistirilmak istenilen dil onu karistirmak isteyenlerin kendi dili olmadigi gibi, o dili konusan çogunluk halk da konusulan dili karistirmak isteyenlerin kendilerinden degildi. Bir nevi içten içten isleyen bir yara gibi, gizli gizli hazirlanan birileri içinde yasadiklari dünyayi karistirma ve birbirine düsürme görevini üstlenmislerdi.
Çogu Bati kaynakli olan eserlerden yillarca yaptigim arastirmalarimdan edindigim bilgilerin isigi altinda vardigim gerçekler asagida çesitli basliklar altinda sundugum gibi özetlenebilir:
3. ESKI TUR/TÜRK DÜNYASI: SUMERLER VE DIGERLERI
3.1) En azindan son buzullar çaginin sona erdigi takriben 20,000 arti sene öncesinden beri, eski dünya Türkçe dilin dünyada hemen hemen her yerde konusuldugu, eski Türk dininin dünyada her yerde inanildigi ve Tur/Türk insaninin diliyle, töresiyle ve idareciligiyle her yerde hakim oldugu ve insanlara adalet verdigi bir dünya idi. Tur/Türk insani gittigi her yerde dogasiyla uyumsallik içinde olmus, dogasina saygili, dogasini anlayan, seven ve ondan merhametli bir sekilde yararlanan medeniyetler kurmus ve dünya medeniyetine çok büyük hizmetlerde bulunmustur. Örnegin, Türkçe bir dil konusan Sumerler Orta Asyali Tur/Türk insani idiler ve denebilir ki günümüzde insanliga hizmet eden pek çok konuda yapilan katkilar onlar tarafindan düsünülmüs ve gelistirilmistir. Çivi yazisinin icadi ve onunla beraber gelisen okul sistemi, ögretmen ve ögrenci isleri ve iliskileri, gelistirilen bilgileri yazip kitapliklarda toplamak, vs. hep onlarin yarattigi eserler olarak onlarin kayitlarinda bulunmustur. Sümerler ile ilgili çalismalarimin internette su adreslerde görülmesini saygi ile öneririm.
http://www.compmore.net/~tntr/tur1.html
http://www.compmore.net/~tntr/200_whymes_list.html
http://www.compmore.net/~tntr/sumerturka.html
4. TÜRK AYDINININ YANILGISI
4.1) Günümüzde Türk aydininin bilmedigi veya bilinçli olarak disaridan yönlendirme yoluyla bilmemezlige, tanimamazliga sevkedildigi bir yanilgi vardir ki o da Türk dilinin çok yakin zamanda Orta doguya gelmis olduguna inanmak veya inandirilmak yanilgisidir. Bunun yaninda Türklerin tarihi de bir nevi Büyük Hun Imparatorlugu ile baslayip hep Asyada olusmus göruntüsü vardir. Anadoluda, Orta doguda, eski Misirda ve Avrupada Türkcenin konusulmadigi yanilgisi vardir. Çagdas Türkler yönünden bu kendi tarihleri hakkinda büyük bir yanilma ve dis odaklar için ise büyük bir kandirma basarisidir. Denebilir ki haklarinda baskalari tarafindan gelistirilen hilelerin bu kadar basariya ulasmis oldugu bir ulus, Türklerden baska birisi olmamistir. Halbu ki çok eski zamanlardan beri Orta Asyada oldugu gibi, Asyanin pek çok yerlerinde, Avrupada, Orta dogu, Kuzey Afrika oldum olali konusulan bir dildi. Anadolu oldum olali Tur/Türk insaninin Türkçe konusulan yurtlarindan birisi olmustur. Afrikada Sudan, Habesistan, ve hatta Madagaskar dahil Afrikanin bir çok yerlerine eski Tur dünyasi yayilmis ve oralarda gerek dil ve gerekse yapicilik izlerini birakmislardir. Madagaskar adasinin dikili taslari ile Asyanin dikili taslari ayni kültürün eserleridir. Avrupanin tümü en az 2000 yil evveline kadar yine Türkçe konusan bölgelerdi. Eski Greklerin, Latinlerin ve Semitik halkalarin kendilerine ait dilleri yoktu ve günümüzde Grekce, Latince, ve Semitk diye bilinen diller Türkçeden Türkçe sözcük ve bilhassa deyimlerin kirilip yeniden sekillenmesi yoluyla yapilmis dillerdir. Bu görüsün gerçek oldugunu çesitli delilerle gösterecegiz.
4.2) Aslinda kendi dilleri olmayan bazi gruplarin din ve ticaret adamlari Türkçe sözleri kirip degistirme yoluyla kendilerine yeni diller yapmaktaydilar. Nitekim sözde "Akadian" dili bu sekilde Sumer dilinden kirilarak yapilmis dillerin öncülerinden birisiydi. Bazi gruplar için din ve ticaret konularinda halk üzerinde etken olabilmek için çogu bilgileri bir "gizlilik" perdesi arkasinda tutmak, onu gerektigi sekilde ve gerektigi yerde kullanarak halki yönlendirmek çok önemli bir politika araci idi. Gizli bilgileri herkesin kolaylikla anlayamadigi bir sekilde ve kirilmis bir dilde tanimlamak ve konusmak bazi gruplarin halk üzerindeki basarilarini saglayan bir yoldu. Her iki konuda da kandirici olabilmek için gizlilik sartti. Ayrica her yerde ayni konusulan bir dili karistirmakla dili karistiranlara yeni is sahalari da gelisiyordu. Hele birbirlerini anlamayan gruplar arasinda iki dili bilen birisinin araya girerek anlasmayi temin etmesi, o kisi için her iki tarafi da kontrol altina almak demekti.
4.3) Grekler, Semitik halklar ve kendilerini Hint-Avrupali adi ile tanitan günün "Avrupalilari" Turkçeyi kirip yeni sözcük üretmekte o kadar ustalasmislardir ki böylece her bir grup için biraz ayri fakat aslinda Türkçeden kaynaklanan diller üretmislerdir. Uretilen diller kontrollu yapildiklari içindir ki birbirlerine benzetilmisler fakat hep ayni yapilmamislardir. Terzide elbise yapilir gibi Hint-Avrupa dilleri Türkçeden bilinçli sekilde ve çok olasilikla özel okullarda üretilmislerdir. Tamamen Türkçeden yapilma olan bu dillerin kendi basina baska dillerden ayri gelismis bir dil ailesi oldugu iddiasi pek çoklari için 20. asirin en büyük ilmi yanilgisi ve bazilari içinde dünya halkini kandirmadir. Bu gibi iddialar, Türkçeden yapilan bil-ogrulugunu kapatmak için çok az bir grup tarafindan uydurulmus ve bilinçsiz masum kütle de onlari tekrar etmekle gerçek olmayan durumlarin gerçekmis gibi yayilip yerlesmesine hizmet etmislerdir.
4.4) Bu yetmiyormus gibi Avrupanin yeni yerlesicileri eski Tur/Turk insanina ait Türkçe toponimleri de kirma yoluyla degistirmisler ve onlari Türklük kimliklerinden koparmislardir. Bütün bunlar onbinlerce seneden beri her tarafa yerlesmis Türk insanini ve onun gelistirmis oldugu medeniyet izlerini kökünden kazip atmayi hedef alan hös görüsüz davranislardir. Bu gibi davranislarin altinda Türklüyü ve Türk medeniyetini çekememek ve onu tarihten silmek emeli yatmaktadir. Öyle görünüyor ki bu yok edilme senaryosunda günümüzün Türk duunyasi son halkayi temsil etmektedir.