Suyla İlgili Tehlikeler

Archangelll

New member
Her yıl ülkemizin yüzlerce vatandaşı, yaz aylarında ve özellikle ailece suda bo ularak kaybedilmektedir.
Suyla ilgili tehlikeleri
1.Yüzme ilgili kazalar
2.Dalış sorunları
3.Sel, kaza, ihmal veya intiharlar sonucu suya düşmelere ba lı bo ulmalar olarak üç kategoride ele alabiliriz. Son saydı ımız neden grubunun, özellikle ülkemiz için oldukça önemli bir yere sahip oldu u kanısındayım. Aynı grupta ülkemizde çok sık karşılaşılmamakla beraber tekneler, sportif su araçları ve tehlikeli sualtı canlılarının neden oldu u yaralanmalar da unutulmamalıdır.
Solunumla İlgili Temel Bilgiler

Suyla ilgili tehlikelerde ana tema bo ulma oldu undan, öncelikle bo ulma mekanizmasını anlamak gerekir. Bunun için dilerseniz kısa bir anatomi ve fizyoloji turuna çıkalım.

Solunum sistemimiz; gö üs kafesimiz içerisinde yerleşimli akci erlerimiz,a ız ve burundan başlayıp alveol adını verdi imiz, en uç hava keseciklerinde son bulan hava yolları,karın ve gö üs boşlu unu birbirinden ayıran diyafram adı verilen çizgili kasın en önemli rolü üstlendi i esas ve kaburgalar arasında bulunan yardımcı solunum kasları ile tüm bu sistemleri koordine eden ve beyin sapında bulunan solunum merkezinden ibarettir.

Gırtlak veya di er adıyla larenksin üst bölümündeki bo az,a ız ve burunu içeren kısım üst solunum yollarını; larenks, trakea olarak da bilinen ana soluk borusu, sa ve sol ana bronşlar, bronşiyol olarak adlandırılan daha ince hava yolları ve alveol olarak bilinen, gaz de işiminin yapıldı ı hava keseciklerinden ibaret kısmı ise alt solunum yollarını oluşturur. Her iki akci erde toplam olarak ortalama 700 milyon alveol bulunur ki bu alveollerin toplam yüzeyi ile bir basketbol sahasının dörtte biri kaplanabilir. Soluk verme sırasında birbirlerine yaklaşan nemli alveollerin yapışmasını, iç yüzeylerinde bulunan ve sürfaktan adı verilen madde engeller. Gö üs boşlu unun dış ortamla teması sadece trakea ile sa lanır. Yani Akci erin bulundu u gö üs boşlu unda hava yoktur,vakum vardır.

Dakika solunum sayımız 12-15 arasında de işir;kalp atım sayımız ise bunun yaklaşık 5 katı kadar olup, dakikada 60-75 arasındadır. Normal olarak soludu umuz havanın deniz seviyesindeki basıncı 760 mmHg (milimetre-civa) olup; %79unu Azot gazı (NO2), %21ini Oksijen gazı (02) ve %1 ini ise başta Kükürtdioksit (SO2) olmak üzere di er eser miktardaki gazlar oluşturur.

Soluk alıp-verme eylemimiz kısmen istemlidir. Soluk alıp-verme eylemimizi kısa bir süre için durdurabilir, derinli ini ve hızını artırabilir veya azaltabiliriz. Tabii ki solunumunuzu sonsuza dek durduramazsınız. Yarı otomatik olarak çalışan bu sisteminin kontrolünü, beyin sapının oldukça korunaklı bir bölgesinde bulunan Solunum Merkezi yapar. Atardamar kanındaki karbondioksit düzeyi solunum merkezinin esas uyaranıdır; Karbondioksit düzeyinin çok az artışı bile solunum hızını artırırken, karbondioksit düzeyinin azalışı ise solunum hızını yavaşlatır. Bunun içindir ki kafa travmalı hastalara, gerekmedikçe çok yüksek düzeylerde Oksijen vermemek gerekir. Profesyonel dalgıçların, suya dalmadan önce sık sık soluk alıp vererek kan karbondioksit düşürüp solunum merkezini kısmen yanıltarak, enstrüman kullanmaksızın su altında uzun bir süre kalabilmeleri de, karbondioksitin solunum regülasyonundaki önemini gösteren bir başka örnektir. Solunum merkezinin solunum regülasyonunu her bir solunumda bile de iştirebildi ini ve bu regülasyonda atardamar kanındaki Oksijen düzeyinin de önemli bir etken oldu u unutulmamalıdır.

Vücudumuzun bütün hücreleri temel enerji kayna ı olan Glukozu, Oksijenle beraber yakarak, Enerji, Karbondioksit ve Su açı a çıkarırlar

Glukoz + Oksijen--- Enerji + Karbondioksit + Su


Yukarıdaki formülle ifade etmeye çalıştı ımız döngüye Metabolizma veya kısaca Yaşam Formülü denilebilir. Yukarıdaki denklemin bozulması yaşamla ba daşmaz. Metabolizma sonucu açı a çıkan Karbondioksitin, hızlıca vücuttan uzaklaştırılıp, enerji elde edebilmek için Oksijenin hızlıca dokulara taşınması gerekir. İşte kanın şekilli elemanlarının ço unlu unu oluşturan, Kırmızı Küre veya Eritrosit olarak adlandırılan ve disk şekilli, iki tarafı da içbükey olan kan hücreleri üzerindeki hemoglobin, bu işlemler için biçilmiş kaftandır. Tabii ki hemoglobinin kanımıza ve bayra ımıza kırmızı rengini vermek dışındaki en önemli görevi budur. Hemoglobinin Kandaki Karbondioksit düzeyi artınca veya Oksijen düzeyi düşünce, solunum merkezimizden verilen direktifle diyafram kası ve gö üs kafesimizdeki di er esas ve yardımcı solunum kasları kasılarak, gö üs kafesimizde yaklaşık 6 mmHg lik negatif basınç oluşturur. İçerisindeki bronşlar ve damarlar hariç tutulursa yapısında kas bulunmayan ve elastik yapıda olan Akci erler, kendini saran zarlar arasındaki bu vakum etkisi yapan negatif basınç sayesinde yanlara ve aşa ıya do ru genişleyerek, içerisine 760 mmHg atmosferik basınçtaki dış ortam havasını alır. Üst solunum yollarından alt solunum yollarına do ru hızla ilerleyen havanın yolculu u, gaz de işiminin yapılaca ı ve sayıları milyonlarca olan hava keseciklerinde yani alveollerde son bulur. Metabolizma sonucu açı a çıkan ve Kırmızı Kürelerdeki Hemoglobine ba lanan Karbondioksitin yolculu u, dokular arasındaki kılcal toplardamardan başlayıp alveollerin etrafındaki kılcal atardamarda son bulur. İşte karbondioksitten zengin kan ile oksijenden zengin hava burada karşılaşırlar ve Pasif difüzyon kurallarına göre bu ince ve nemli zarlar üzerinden taraflar elinde çok olanı verir az olanı alır. Böylece kırmızı kürelerdeki Hemoglobine ba lanan Oksijenin yolculu u, bu defa alveol etrafındaki kılcal toplardamarlardan başlayıp dokular arasındaki kılcal atardamarlarda son bulur. Bunu bizim nefes alıp vermemizin öyküsü olarak kabul ediniz. Akci erler içerisindeki havanın basıncı nefes alırken 759 mmHg ye düşerken, nefes verirken ise 761 mmHg ye kadar yükselir. Nefes alma sırasında karın ön duvarı kaslarının gevşemesinin nedeni, bu esnada diyafram kasının aşa ı do ru kasılıp karın içi basıncını artırmasının, karın içi organları üzerindeki etkilerini nötralize etmektir. Kılcal atardamarlardaki kan bütün oksijenini dokulara vermez. Bunun içindir ki verdi imiz nefesteki havada % 16 Oksijen (O2), %5 Karbondioksit ve yine %79 Azot gazı (NO2) bulunur ve bu düzeydeki Oksijen suni solunum için yeterli olacaktır.
 

.Carnage

New member
ne demiş atalarımız "Suyla Şaka Olmaz" :D eline sağlık archangel avatarın çok manyak bende full arşivi var onların ;)
 

HTML

Üst