Sultan Hamid'in Emri Ile Timarhane'ye Kadar Sürüklendim

cimbomgs

New member
SULTAN HAMİD'İN EMRİ İLE TIMARHANE'YE KADAR SÜRÜKLENDİM

Coğrafyamıza yönelik İngiliz–ABD sömürge sürecinin geçmişten günümüze bazı sarıklı taşeronlarını teşhis ve tahlil etme bağlamında kaynaklar, yeterli bilgileri sunmaktadır. 19. yüzyılın Osmanlı coğrafyasına ve özellikle Hicaz bölgesine yönelik İngilizlerin sömürge planları aşikardır. Nitekim Said Nursî, planın bir kısım detaylarına şöyle dikkat çekmektedir:


"İngiliz Hükümeti İslâmlar hakkında iki türlü hatt–ı hareket takip etmektedir. Birisi, o zamanın İslâmlarının önderliğini yapan Türklere karşı olup, Türkiye’de gizli bir ifsad komitesi kurarak Türkleri İslâmiyet’ten uzaklaştırmağa ve Kur’an’ı Türkiye’de sukut ettirmeğe çalışmakta idiler. Diğeri de, Türkiye’den başka memleketlerdeki Müslümanlara tatbik edilen siyaset idi ki, bu siyasete göre de din hususunda Müslümanlara geniş müsamaha gösteriyorlar ve onları okşuyorlardı. Türkiye’deki faaliyetlerinden, Türkleri İslâmiyet’ten uzaklaştırmak ve bu gayede muvaffak oldukları takdirde Türkleri diğer Müslümanların gözünden düşürerek Türklerin önderliğini bertaraf etmek amacını güdüyorlardı"
(S. Nursî, Elyazma Emirdağ Lâhikası Sıra No: 442/358).

Cemalettin Efganî, bu İngiliz projesinin Hicaz kanadının gözde bir "sarıklı taşeronu"dur. Bu bağlamda II.Abdulhamid Han’ın, Efgani’yle ilgili teşhisi dikkate şayandır:

"...Hilafet’in elimde olması sürekli olarak İngilizleri tedirgin etti. Blund adlı bir İngilizle Cemaleddin Efgani adlı bir maskaranın elbirliği ederek İngiliz hariciyesinde hazırladıkları bir plân elime geçti... Cemaleddin–i Efgani’yi yakından tanırdım. Mısır’da bulunuyordu. Tehlikeli bir adamdı. Bana bir ara Mehdilik iddiasıyla bütün Orta Asya müslümanlarını ayaklandırmayı teklif etmişti; buna muktedir olamadığını biliyordum. Ayrıca İngilizler’in adamı ve çok muhtemel olarak İngilizler beni sınamak için bu adamı hazırlamışlar idi. Derhal reddettim. Bu sefer Blund’la işbirliği yaptı. Kendisini İstanbul’a çağırttım... Bir daha İstanbul’dan çıkmasına izin vermedim"
(Abdulhamid Han, Sultan Abdulhamidin Hatıra Defteri, Haz. İsmet Bozdağ, İstanbul 1986, 8. Baskı, Pınar Yay., s. 73).

İran Esedâbâd doğumlu Efganî, İngiliz belgelerine göre, aynı zamanda "tanrıya inanma" şartı koşan İskoç Mason Locası’na üye iken, buradan "tanrısızlık" ithamıyla kovulmuştu; o da "tanrı tanımazlık"ın makbul sayıldığı Fransız Grand Orient Locası’na reis olmuştu
(Bkz. Alaaddin Yalçınkaya, Cemaleddin Efgani, İstanbul 1991, Osmanlı Yayınları, s. 131–132; Muhammed Reşad, Cemaleddin Efgani Hakkında Makaleler, İstanbul 1416/1996, s. 21, dipnot: 36).

Ne tesadüf ki Efganî’nin talebesi Muhammed Abduh da, Osmanlı’ya karşı Urabi veya A’rabi Paşa isyanında elebaşı ve fetvacıbaşı rolü üstlenerek Mısır’ın İngiliz birlikleri tarafından 1300/1882 yılında işgal edilmesine ciddi katkılar sağladı. Efganî’nin reisliğini yaptığı Kahire Mason Locası üyeleri, İngilizlerle işbirliği hâlinde faâliyette bulunuyordu. Abduh’a üç yıllık sürgün cezası verildi
(Bkz. M. Zeki İşcan, M. Abduh’un Dini ve Siyasi Görüşleri, AÜSBE, gayr–ı matbu doktora tezi, Erzurum, 1997).

Yine ilginç bir tesadüf olacak ki, o süreçte Anadolu’da bulunan Said–i Nursi, Mardin’de, "Siyasette muktesit mesleki ondan öğrendim" dediği Cemaleddin Efgani’nin talebesiyle görüşüp fikirleri hakkında bilgi sahibi olmuş; hatta İngilizler tarafından Osmanlı’ya karşı Hicaz’da oluşturulan "İttihad–ı İslam"ın Anadolu versiyonunda seleflerini sayarken, Efgani’nin ismini de zikretmiştir
(Bkz. S. Nursi, Beyanat ve Tenvirler, s. 1059; Tarihçe–i Hayat, Tenvir Neşriyat, 1987, İstanbul, Yedinci Cinayet., s. 39, s. 59; İki Mekteb–i Musibet’in Şehadetnamesi, Risale–i Nur Külliyatı’ndan, Aksi Seda Matbaası, Samsun, 1957, s 14–15; ayrıca bkz: ww.yeniasya.org.tr/index.asp? Section=Enstitu& SubSection=EnstituSayfasi&Date=28.07.2000).

Bu ve benzeri ilişki ve bağlantılardan olacak ki, Said Nursî, devrin padişahı ve halifesi II. Abdülhamid tarafından cezalandırılacak, hatta tımarhaneye kadar sürülecektir.

Said Nursî, II. Abdülhamid’in kendisine yönelik tavrını, "siyasetten Allah’a sığındığı" dönemde Başbakanlığa ve bakanlıklara yazdığı dilekçesinde şöyle aktarmaktadır:

"Sultan Hamid’in emriyle tımarhaneye kadar sürüklendim. Hürriyet ilânıyla ve 31 Mart Vak’asındaki hizmetlerimle İttihad ve Terakki hükûmetinin nazar–ı dikkatini celb ettim… Buraya kadar geçen hayatım bir vatanperverlik hali idi. Siyaset yoluyla dine hizmet hissini taşıyordum. Fakat bu andan itibaren dünyadan tamamen yüz çevirdim ve kendi ıstılahıma göre "Eski Said"i gömdüm. Büsbütün âhiret ehli "Yeni Said" olarak dünyadan elimi çektim. Tam bir inziva ile bir zaman İstanbul’un Yûşâ Tepesine çekildim. Daha sonra doğduğum yer olan Bitlis ve Van tarafına giderek mağaralara kapandım… "Şeytandan ve siyasetten Allah’a sığınırım" düsturuyla kendi ruhî âlemime daldım"
(Mevkuf Said Nursî, Şuâlar / On Dördüncü Şuâ – s.1080–1081; Emirdağ Lahikası, s. 337).

Diyalogcuların akıl ve evham kaynağı Said Nursi’nin Osmanlı’nın parçalanma sürecinde İngilizlerle ve onların bölgemizdeki sarıklı taşeronlarıyla olan bu bağlantısı, Milli Mücadele döneminde Kuvay–ı Milliye kadrosuna "karşı cephe"de tekrar ortaya çıktı.

Nursî, İngiliz ve Yunan işgalcilerine karşı canlarını ortaya koyarak Türk vatanını ve Türk Milletinin namusunu koruyan Kuvay–ı Milliye kadrosunu "küfür" ile itham eden fetvalar yayınladı. İngilizler tarafından kurdurulan ve yönetim kurulunda Said Nursî’nin de bulunduğu zamanın Cemiyet–i Müderrisîn namlı Teâl–i İslam Cemiyeti, 26 Eylül 1919’da İkdam gazetesinde "fetva ilanatı" yaparak, Türk milletini Kuvay–ı Milliye’ye destek vermemeye, hatta "hain, eşkıya, katil canavarlar ve lanetlik" ilan ettikleri M. Kemal Atatürk önderliğindeki Kuvay–ı Milliye kadrosuna karşı mücadele etmeye çağırıyor, kesinlikle İngiliz ve Yunanlılara karşı gelinmemesini tavsiye ediyordu
(Bkz. İkdam gazetesi, 26 Eylül 1919; Yücel Özkaya, Ulusal Bağımsızlık Savaşı Boyunca Yararlı ve Zararlı Dernekler, Atatürk Araştırma Merkezi, Cilt IV, Sayı 10, Kasım 1987; Genelkurmay Başkanlığı Askeri Tarih ve Stratejik Etüd (ATESE) Arşivi, Klasör 86, Dosya 144 (1318), Fihrist 240; Muharrem Bayraktar, Yeni Mesaj gazetesi, 28 Nisan 2005).

Yeni Asya grubu, Nursî’nin İngiliz patentli sözkonusu fetvasını, "Bediüzzaman bu cemiyetin ’sade’ bir üyesidir" diyerek ört–bas etmeye çalışmıştı (Bkz. M. Latif, Yeni Asya, 11 Mayıs 2005).

Mehmet Emin Koç 21.04.2006
 

cimbomgs

New member
Kardeşim beni bu gerçekleri yazıyrum diye engelletmeye çalışan bazı şaşırmışlar var.

Ne yapalım vatana hizmet için sineye çekiyorum.
 

HTML

Üst