cursedewren
New member
- Katılım
- 13 Kas 2005
- Mesajlar
- 585
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Steve Vai Biyografi
Müzik endüstrisi bu kadar gelişmeden önce de "virtüöz" terimi vardı. Bu terim genelde klasik müzikte etkileyici çalışları ve besteleri ile ilgi çeken, Paganini ve Stravinsky gibi döneminin ilerisindeki müzik adamlarına verilirdi. Daha sonra Caz müzisyenleri Miles Davis ve John Coltrane gibi dahilere "virtüöz" denmeye başladı. Bu aralar "gitar virtüözü" payesini kazanmak pek gitarist için inanılmaz onur verici bir duygu. Bu serinin ilki Jimi Hendrix''tir. Arkasından gelen Edward Van Halen ve Michael Hedges gibi gitaristlere yol açmıştır. Steve Vai''da bu geleneğin en son temsilcilerinden biri. Özellikle şu anda hayatta olan pek çok müzik ilahının arasından sıyrılması ile dikkat çekiyor. Üstelik sadece belli bir türe bağlı kalmaması ve sürekli olarak yenilikler denemesi kendisini gitar virtüözleri dünyasında ayrı bir çizgiye oturtuyor.
Steven Siro Vai 6 Haziran 1960''ta NewYork''ta dünyaya geldi. John ve Theresa Vai''nin dördüncü çocuğudur. 6 yaşında klavye çalarak müzik dünyasına girdi. 10 yaşında akordiyon çalmaya başladı. O yaşlarda "Yogi Bear & Friends", "The Partridge Family Picture Album", Frank Zappa''dan "Freak Out!" ve Deep Purple''dan "Machinehead" dinlediği müzikler arasında hatırda kalanlar. 13 yaşında ilk gitarını aldı ve gitaristlik macerası başladı.
Jimmy Page gibi gitar çalmak isteyen ama bunu nasıl başarabileceğini bilmeyen Vai mahallenin gitar kahramanı Joe Satriani''den ders almaya başladı. Satriani de o zamanlar gençti elbette, ancak yeteneği ile ilgi çekiyordu. Dersler uzun süre devam etti. 70''ler Steve Vai''nin müziğinde büyük bir Satriani etkisinin bulunmasının nedeni budur.
Steve bu yıllarda pek çok değişik grupla çaldı. 1978''de evden ayrıldı ve Boston''da Berklee müzik okuluna başladı. Burada Randy Coven, Stu Hamm gibi müzisyenlerle çaldı, Frank Zappa için de bir demo kaydetti.
Zappa demo''sunda "The Black Page No. 1" bulunuyordu ve gerek çalış tekniği gerekse de müzik teorisindeki başarısı Steve Vai''in Frank Zappa''nın ilgisini çekmesine yol açtı. Steve Vai ertesi yıl Los Angeles''a gitti ve 19 yaşında Zappa''nın grubuna girdi (Frank Zappa grubuna en küçük yaşta katılmış müzisyendir Steve Vai).
Steve Vai Frank Zappa ile 1980 ile 1983 arasında kayıtlar ve konserlerde birlikte oldu.
Zappa grubundan 1983 yılında ayrılan Steve ilk iki solo albümünü yani ve LP "Flex-Able" ve "Flex-Able Leftovers"ı yayınladı. Flex-Able Steve Vai tarafından evinin bodrumunda küçük bir home-studio ile kaydedilmiş bir albümdür ve Steve Vai''in bu albümü hemen hemen bütün gitaristleri hayran bırakmıştır. Özellikle albümdeki ''The Attitude Song'' Steve Vai''in gitar virtüözleri dünyasına bir bomba gibi düşmesine yol açtı.
Bu şarkı aylarca müzisyenler cephesinde konuşuldu, tartışmasız yeteneği onaylandı ve "Crossroads" filminde rol almasına yol açtı. Kısa bir süre sonra Steve Vai Yngwie Malmsteen''in yerine Alcatrazz grubuna girdi. Alcatrazz ile birlikte 1985 yılında "Disturbing The Peace" albümünün kayıtlarını tamamladı.
Alcatrazz turundan sonra Steve David Lee Roth''un grubuna girdi ve 1986 yılında "Eat ''Em & Smile" albümünün kayıtlarına katıldı. Grupla beraber çekilen video klipler ve konserlerdeki şovları Steve Vai''in müzik dünyasındaki yerini sağlamlaştırdı, hayran kitlesini artırmasını sağladı.
Bu sıralarda ünlü gitar firması Ibanez ile JEM serisi gitarların tasarımını yaptı ve tanıtımına katkıda bulundu. Bu gitarlar dünya çapında büyük bir satış grafiği yakaladı. Arkasından Roth ile "Skyscraper" albümünü çıkardı. 1988 yılında yolları ayrıldı ve Steve Vai solo kariyerine başlamayı planladı.
Ancak tam bu sırada ünlü grup Whitesnake''ten Steve''e teklif geldi ve reddedemedi elbette. Gruba katıldı, "Slip Of The Tongue" şarkısının stüdyo kayıtlarını yaptı ve bir taraftan Whitesnake ile dünyayı turlarken bir taraftan da "Passion And Warfare" isimli kendi albümünün tanınmasını sağladı.
"Passion And Warfare" hem Steve Vai''in en iyi albümlerinden biridir hem de gitar dünyasının en iyi enstrumental gitar albümlerindendir. Kayıtlarında Steve Vai''in Ibanez ile birlikte ortak tasarladığı 7-telli JEM elektrogitarlar kullanılmıştır. Albümle beraber ''The Audience Is Listening'', ''I Would Love To'', ve ''For The Love Of God'' şarkılarına klipler çekildi. Albüm Grammy''ye aday oldu ve çeşlitli müzik dergilerinden yüzlerce ödül aldı.
Steve Vai bu arada merhum Frank Zappa''nın anısına yapılan "Zappa''s Universe" konserlerine katıldı ve bir Grammy ödülü kazandı.
1991 yılında kaydedilen "Sex & Religion" albümü Steve Vai hayranlarını şaşırttı. Çünkü Vai bu albümde yine müzik türünü değiştirmiş, yepyeni deneyişlere girmişti. Albüm büyük bir başarı kazandı ve 1993 ile 1994 boyunca Steve Vai albümün turnesini tamamladı.
1995 yılında Steve Vai hem yeni albümü "Fire Coma" hem de ondan önce piyasaya süreceği "Alien Love Secrets" EP''si üzerinde çalıştı. EP başarılı oldu, Bon Jovi''nin ön grubu olarak bir çok yerde çaldılar. Arkasından kayıdı biten "Fire Coma", "Fire Garden" olarak piyasaya sürüldü.
1996''da Steve Vai Chick Corea ile birlikte "Songs Of West Side Story" CD''sinin kayıtlarını yaptı. Arkasında Jimi Hendrix için yapılan "In From The Storm" albümünün kayıtlarına katıldı. Morley firması Steve Vai için özel bir wah-wah pedalı üretti. Bu esnada piyasaya sürülmüş olan "Fire Garden" büyük bir başarı kazandı.
Arkasından dünyanın en iyi üç gitar virtüözünün oluşturduğu G3 (Joe Satriani, Eric Johnson ve Steve Vai) turnesi başladı. G3 konserleri ve Live albümleri dünya çapında son derece büyük bir başarı kazandı. "For The Love Of God" Grammy ödülüne aday gösterildi.
1996''dan günümüze kadar neredeyse he yıl düzenlenmekte olan G3 Turnesi, Steve Vai''nin sahne şovlarından dolayı büyük ilgi çekti...
Son G3 Turnesi olan G3 2003''te çalmış olduğu Whispering a Prayer adlı şarkısı ile bir kez daha Grammy''e aday oldu...
Steve Vai''yi özetlersek :
8 kere Grammy adaylığı,
1 kere kazanması,
22 solo albüm...,
Başka gruplar ile yaptığı çalışmalardan çıkan 72 albüm ,
Albümlerinin dünya genelinde milyonlar satması,
Ve bana göre en önemlisi :
Her gitaristin hayali olan bir şeyi yapması ; kendisine geleni olduğu gibi işlemesi...
- Bölüm 2 -
Steve Vai’yi anlatan en iyi cümleyi 1992’deki Gitar Efsaneleri konseri sirasinda Quenn’in efsanevi gitaristi Brian May onu sahneye çagirirken kurmus: ‘Deha – Uzay Çagi Gitarinin Efendisi – Mr. Steve Vai !!’ Steve Vai daha 10 yasindayken Hot Chocalate isimli acemi bir grupta müzik dünyasina adimini atiyor. Ardindan ünlü Berklee Müzik Okulu’na geçene kadar Circus, Rayge, Bold As Love gibi gruplar kuruyor. Berklee Okulu’nda ise Axis ve Morning Thunder adli gruplarla devam ediyor. Steve Vai’in asil basarisi bundan sonra basliyor. Ölümsüz müzisyen Frank Zappa’nin grubuna giriyor. Zappa’nin 1981 tarihli ‘Tinseltown Rebellion’ konser albümünde gitar çaliyor. Zappa ile çalismalari devam ediyor: 1981’de You Are What You Is, 1982’de ‘Ship Arriving Too Late To Save A Drowning Witch, 1983’te The Man From Utopia, 1984’te Thing Fish ve 1986’da Sut Up’n Play yer Guitar geliyor. Tüm bu *DIIIT!*i*DIIIT!*ligin arasinda Lisa Popeil’in 1983 tarihli ‘Lisa Popeil’ albümünde 8 sarkilik konuk müzisyenlik yapiyor.
Steve Vai ismi altinda ilk çalismasi 1984 tarihli Flex-Able oluyor.bu albüm ismi gibi esnek bir albümdür. Rock’tan hard’n heavy’ye, jazz’dan virtüöz müzigine, pop’tan new age’e esneyen Steve Vai müziginin ilk habercisidir. Steve Vai’in bilgisayar destegi ile yarattigi komik vokaller de ilk bu albümde kullanilir. Bu albüm daha sonra 3 defa daha farkli kapak tasarimlari ile yayinlaniyor.
Yine 1984’te 10 inçlik bir EP olan Flex-Able Leftovers’i 1000 adet olarak basiyor. 1998’de Flex-Able Leftoners bes ekstra parça ilavesi ile yeniden yayinlaniyor. Bu kisa albüm, adindan anlasildigi kadar ilk çalismasindan arta kalanlar olabilir ama ilki kadar da iyidir. 1985’te Heresy’in, At The Door albümünde 2 sarkiya gitarini armagan ediyor.
Yine 1985’te Yngwie Malmsteen’i sutlayan Alcatrazz’a giriyor. Ve Malmsteen’li albüm kadar iyi olmasa da kayda deger bir hard rock albümü çikiyor: Disturbing the Peace. Johnny Lydon’in isimsiz bir albümünde çaliyor. Shankar/Caroline’in The Epidemics’inde çaliyor. Anlayacaginiz Steve Vai hep çalıyor, durmadan usanmadan.
Kendi isminin disindaki en önemli çalismalari tabii ki Frank Zappa ile oluyor. Zappa’nin 4 Aralik 1993’te ölümünden sonra da onun adina çikan albümlerde de demirbas müzisyen olarak ona olan saygisini devam ettiriyor. David Lee Roth’un Eat’em And Smile ve Skycrapper albümlerinde gitaristlik görevini üstleniyor.
Whitesnake’e girerek kendini bir anda tartismalarin ortasinda buluyor. Slip Of The Tongue’dan sonraki elestirilerde ve albümün turnesi sirasinda ticari olmakla suçlaniyor. Gelmis geçmis en iyi gitaristlerden biri olan Al Di Meola’nin Infinite Desire albümünde Race With Devil on Turkish Highway sarkisinda Al Di’yle düet yapiyor. Ilginçtir ki; iki sene sonra gerçekten de bir Türk otobaninda konser salonuna dogru ilerleyecektir.
Steve Vai dinleyicileri için en önemli albümler ise onun kendi adinda çikardigi albümlerdir. Flex-Able’den sonra 1990’da Passion And Warfare gelir. Vai’in enbüyük basarisidir bu albüm. Ayni zamanda tüm müzikseverlerin Vai ile tanismasi bu albümle olur. Amerika ve Ingiltere listelerindeki basarisinin yani sira müzisyenlerden ve müzikseverlerden tam puan alir. Müzisyenlerin dergilerindeki tüm anketlerde mali götürür. Tüm sarkilari kusursuz bir virtüöz basyapitidir. Guitar World’ün editörü Vai için: ‘Steve Vai’in gitar büyücülügü o kadar derin ki, eger eski zamanlarda olsaydik bir cadi gibi yakilirdi.’ Gerçekten de dogru.
Onun benzersiz bir tarzi var. Deneysellikte sinir tanimiyor. Teknolojinin sinirlarini zorlamaktan da çekinmiyor. Hizli, güçlü, sert, duygusal, dinamik, uçuk gibi tanimlar onun için *DIIIT!* *DIIIT!* kullaniliyor. Passion and Warfare basyapitinin çikmasi uzun bir süreç almis. 1982’den itibaren Zappa’da ya da baska bir grupta gerçeklestiremeyecegi fikirler ortaya çikmaya baslamis. Ardindan Alcatrazz ve david Lee Roth ile çalismalari sirasinda bunlar zamanla büyümüs. ‘Beynimizin ilham aldigi o gizli yere giriyor ve gördügüm seyleri müzikal gerçege dönüstürüp dönüstüremeyecegimi çok merak ediyorum’ diyor Vai.
Genelde virtüözlerin albümleri duygusuz, soguk ve insani olmamakla suçlanir. Bu suçlama gitar çalmayi bilmeyenlerin bu müzige uzak durmalarindaki en çok kullanilan mazerettir. Ancak Vai’in müzigini dikkatlice dinlerseniz onun için neden ‘insan ruhuna mikroskopla bakiyor’ gibi tanimlarin kullanildigini anlarsiniz. Onun müzigi liriksiz olsa bile insan beyninin ve insan ruhunun bir laboratuari olarak adlandirilabilir. Bu yüzden sarkilarinin hangi duygu hallerini ve düsünceleri yansittigini sözler olmadan da çok az anlayabilirsiniz.
Animal’daki sehvet, Sisters’daki sefkat, Greasy Kid’s Stuff’daki öfke, Answers’daki nese, The Audience is Listening’deki gülünç ferahlik hali, Love Secrets’daki karma*DIIIT!*lik ve For The Love Of God’daki derin ruhsal arzu Vai’in vermek istedigi duygulardir. Belki dinlerken siz Vai’in amaçladigindan çok farkli ruhsal bir yere gidebilirsiniz ama yine de Vai’in her sarkisinin altindaki derinligin farkina varabilirsiniz. Gerçekten bu albümdeki her sarki sizi odanizdan alip baska bir dünyaya isinlar. ‘Mümkün olan en çiplak, en dürüst ve en uç kisisel müzik deneyimini gerçeklestirmek istiyorum.’ Cümlesinde yatar Vai’in amaci.
Sarkilarini olustururken, çok önem verdigi günlük yazilarindan yola çikar. Bunlarin bir kismini dinleyicisi ile paylasmak için internetteki official sitesinde (www.vai.com) yayinlamaktadir. Love Secrets sarkisina sebep olan hatirasi Steve Vai’in müzik macerasini anlayabilmemiz için yeter :
16 yasindaki Steve Vai daha önce de sık sık yasadigi rüya ve gerçek arasindaki o bilinçsiz ana gider. Bilinçsiz gerçekliktir bu ama ayni zamanda akli basinda bir rüya durumu. Önce surati titremeye baslar ve gözlerinden yaslar akar. Elinde gitari vardir. Ve birden 1000 parçadan olusan bir orkestranin müzigini duyar. Ilahi bir düzenle, mükemmel bir harmoni ile çalmaktradir. Steve Vai bu durumdan uyandiginda bunun ‘sadece bir rüya’ olmadigini bilir. Dünya yeryüzünde olabilecek en büyük müzigin ‘safligin dokunakli ve zayif gölgesi ile müzigin büyüklügünün kesistigi yerde’ olusabilecegine inanir. Onun müzik macerasinin en büyük motivasyonu belki de o rüyasinda dinledigi, dünyanin en büyük müzigine ulasma azmidir.
1993’te Steve Vai’in vokal agirlikli albümü olan Sex and Religion çikar. Passion and Warfare’in beklenmedik basarisindan sonra, üstünde hissettigi basariyi katlama baskisi sonucunda çikardigi bir albümdür. Devin Townsend vokaldedir ve S&R bir virtüöz albümü degildir. Elestirmenler ikiye aytilir ve yine ticari olmakla suçlanir. Steve Vai’in ‘genel akim’ türünde bir albüm yapmasi aslinda elestirilecek bir nokta degildir. O Whitesnake, David Lee Roth ve Alice Cooper gibi isimlerle çalisarak virtüöziteye inandigi kadar saf rock’a ve hard’n heavy’ye inandigini da göstermistir. Steve Vai’in bu albümle ve albümde çalisan kadro ile problemleri vardir. Kadrodaki her elemanin kaliteli olmasina karsin her seyi onun omuzlarina yüklemelerinden dolayi istedigi albümü yapamadigini söyler. Yine de bu albümü glam metal diye tanimlarsak tüm zamanlarin müzikalitesi en yüksek glam albümü diyebiliriz.
1995’te Alien Love Secrets çikar. Onun açiklanamaz müzigi nedeni ile ‘gitar dünyasinin yaratigi’ benzetmesi de bu albümden sonra dogar. Yeniden bagimsizdir, yeniden sinir tanimadan parmaklarini gitarinin üzerinde gezdirmeye baslar. Bu albüm Steve Vai’in en kisa zamanda ürettigi albümdür. Fire Garden üzerinde çalisirken bu sarkinin çok fazla zaman alacagini anladigi için araya ALS’yi koymaya karar verir. 6 hafta içinde albümün bütün bestelerini yazar. Bu albüm Satriani’ye en yakin olan albümüdür. Sarkilar daha düzdür. Steve Vai’in müziginin vazgeçilmez parçalari olan tuhaf soundlar, detaylar ve gitar deneyleri yoktur bu albümde. Daha kolay anlasilir direkt bir albümdür. Ayni zamanda en heavy albümüdür. Komik çocuk vokali ile yaptigi Ya-Yo Gakk, at kisnemeleri ile süsledigi Bad Horsie ve Kill The Guy With The Wall / The God Eaters albümün en güzel sarkilaridir.
1996’da Passion and Warfare’e en çok yaklasan albümü olan Fire Garden’i çikarir. Fire Garden konsept bir albümdür. Çikis noktasi ise Steve Vai’in kendi kaleme aldigi Fire Coma adli senaryodur. Bu senaryo da hayatinda sürekli riskler alan bir tipi anlatir. Tuhaf bir suikast sonucu adam komaya girer ve komada iken hayatindaki gerçekleri farkli gözlerden görür. Fire Garden’daki her sarki, senaryosundaki sahnelerin müzikal disa vurumlaridir. Albümün ilk yarisi enstrümantal, ikinci yarisi vokallidir. The Crying Machine, Dyin’Day, ve Fire Garden Siute gibi enstrümantal doruk noktalari vardir. Bazi yerlerde Türk ezgilerine benzer melodiler de dikkat çekmektedir. Fire Garden, Steve Vai’in diskografisinin en basarili albümlerinden biridir.
1997’de Steve Vai, Joe Satriani ve Eric Johnson ‘G3’ adi altinda turneye çikarlar. Adeta Al Di Meola, Johnny McLaughin ve Paco De Lucia üçlüsüne nazire yaparak gitar dünyasinin bu sert takilan bu üç virtüözü dinleyicilerine unutulmaz dakikalar sunar. Sonra turnedeki kayitlari degerlendirerek her gitarist ve adayinin ‘G3 Live in Concert’ albümünü yayinlarlar. Bu albümü dinlerken kendi sarkilarinin yani sira Zappa Ve Hendrix coverlari ile seyirciyi mest ettiklerini anlayabilirsiniz.
Steve Vai’in gitar dünyasinin bilimkurgusu oldugunu düsünür bazi çevreler. 1999’da çikardigi albümü The Ultra Zone’un kapak çalismasi da bu fikirden ortaya çikarak yapilmistir. Cyborg yaratik karisimi bir canliyi gelecegin dünyasinda gitar çalarken görüyoruz. Bu albüm Steve Vai’in bir baska doruk noktasidir. The Blood and Tears, dogu ezgilerini kendi müzigi ile birlestirdigi muhtesem bir baslangiçtir. ‘Frank’ ise hocasi, en büyük ilhami ve dünyanin en büyük bestecisi olarak gördügü Frank Zappa’ya adadigi bir sarkidir. Bir agit yapmaktansa Zappa’nin neseli ruhunu yansitan albümün en güzel parçalarindan biri. The Slient Within ve I’ll Be Around Vai’in yaptigi engüzel vokalli sarkilari diyebiliriz.
Albümdeki diger vokalli sarkilar da Steve Vai’in vokal / müzik kimyasini diger albümlere göre daha iyi tutturdugu sarkilar. Yine tuhaf gitar kesifleri ile doludur bu albüm. Windows to the Soul ise Steve Vai’in terapi seanslarindan biridir adeta. The Ultra Zone, Vai’in müzik dünyasina armagan ettigi bir baska basyapittir. Steve Vai’in kadrosu da baska bir hikaye:
Davulcusu Mike Mangini; Extreme, Annihilator, Nuno ve Mull Muzzler ile çalismis. Ikinci gitarist Mike Keneally ise daha önce Zappa ile çalismis, kendi de albüm çikaran ve hayranlara sahip degerli bir müzisyen. Kadronun gerisi ise taninmamis olsa da bu adamlara yetisebildiklerine göre üstün olmalilar. Steve Vai, su andaki tüm usta gitaristleri etkilemis, onlarin bile agizlarini açik birakan biri. Sadece son zamanlarin degil, tüm zamanlarin en büyük gitar ustalarindan biri.
Müzik endüstrisi bu kadar gelişmeden önce de "virtüöz" terimi vardı. Bu terim genelde klasik müzikte etkileyici çalışları ve besteleri ile ilgi çeken, Paganini ve Stravinsky gibi döneminin ilerisindeki müzik adamlarına verilirdi. Daha sonra Caz müzisyenleri Miles Davis ve John Coltrane gibi dahilere "virtüöz" denmeye başladı. Bu aralar "gitar virtüözü" payesini kazanmak pek gitarist için inanılmaz onur verici bir duygu. Bu serinin ilki Jimi Hendrix''tir. Arkasından gelen Edward Van Halen ve Michael Hedges gibi gitaristlere yol açmıştır. Steve Vai''da bu geleneğin en son temsilcilerinden biri. Özellikle şu anda hayatta olan pek çok müzik ilahının arasından sıyrılması ile dikkat çekiyor. Üstelik sadece belli bir türe bağlı kalmaması ve sürekli olarak yenilikler denemesi kendisini gitar virtüözleri dünyasında ayrı bir çizgiye oturtuyor.
Steven Siro Vai 6 Haziran 1960''ta NewYork''ta dünyaya geldi. John ve Theresa Vai''nin dördüncü çocuğudur. 6 yaşında klavye çalarak müzik dünyasına girdi. 10 yaşında akordiyon çalmaya başladı. O yaşlarda "Yogi Bear & Friends", "The Partridge Family Picture Album", Frank Zappa''dan "Freak Out!" ve Deep Purple''dan "Machinehead" dinlediği müzikler arasında hatırda kalanlar. 13 yaşında ilk gitarını aldı ve gitaristlik macerası başladı.
Jimmy Page gibi gitar çalmak isteyen ama bunu nasıl başarabileceğini bilmeyen Vai mahallenin gitar kahramanı Joe Satriani''den ders almaya başladı. Satriani de o zamanlar gençti elbette, ancak yeteneği ile ilgi çekiyordu. Dersler uzun süre devam etti. 70''ler Steve Vai''nin müziğinde büyük bir Satriani etkisinin bulunmasının nedeni budur.
Steve bu yıllarda pek çok değişik grupla çaldı. 1978''de evden ayrıldı ve Boston''da Berklee müzik okuluna başladı. Burada Randy Coven, Stu Hamm gibi müzisyenlerle çaldı, Frank Zappa için de bir demo kaydetti.
Zappa demo''sunda "The Black Page No. 1" bulunuyordu ve gerek çalış tekniği gerekse de müzik teorisindeki başarısı Steve Vai''in Frank Zappa''nın ilgisini çekmesine yol açtı. Steve Vai ertesi yıl Los Angeles''a gitti ve 19 yaşında Zappa''nın grubuna girdi (Frank Zappa grubuna en küçük yaşta katılmış müzisyendir Steve Vai).
Steve Vai Frank Zappa ile 1980 ile 1983 arasında kayıtlar ve konserlerde birlikte oldu.
Zappa grubundan 1983 yılında ayrılan Steve ilk iki solo albümünü yani ve LP "Flex-Able" ve "Flex-Able Leftovers"ı yayınladı. Flex-Able Steve Vai tarafından evinin bodrumunda küçük bir home-studio ile kaydedilmiş bir albümdür ve Steve Vai''in bu albümü hemen hemen bütün gitaristleri hayran bırakmıştır. Özellikle albümdeki ''The Attitude Song'' Steve Vai''in gitar virtüözleri dünyasına bir bomba gibi düşmesine yol açtı.
Bu şarkı aylarca müzisyenler cephesinde konuşuldu, tartışmasız yeteneği onaylandı ve "Crossroads" filminde rol almasına yol açtı. Kısa bir süre sonra Steve Vai Yngwie Malmsteen''in yerine Alcatrazz grubuna girdi. Alcatrazz ile birlikte 1985 yılında "Disturbing The Peace" albümünün kayıtlarını tamamladı.
Alcatrazz turundan sonra Steve David Lee Roth''un grubuna girdi ve 1986 yılında "Eat ''Em & Smile" albümünün kayıtlarına katıldı. Grupla beraber çekilen video klipler ve konserlerdeki şovları Steve Vai''in müzik dünyasındaki yerini sağlamlaştırdı, hayran kitlesini artırmasını sağladı.
Bu sıralarda ünlü gitar firması Ibanez ile JEM serisi gitarların tasarımını yaptı ve tanıtımına katkıda bulundu. Bu gitarlar dünya çapında büyük bir satış grafiği yakaladı. Arkasından Roth ile "Skyscraper" albümünü çıkardı. 1988 yılında yolları ayrıldı ve Steve Vai solo kariyerine başlamayı planladı.
Ancak tam bu sırada ünlü grup Whitesnake''ten Steve''e teklif geldi ve reddedemedi elbette. Gruba katıldı, "Slip Of The Tongue" şarkısının stüdyo kayıtlarını yaptı ve bir taraftan Whitesnake ile dünyayı turlarken bir taraftan da "Passion And Warfare" isimli kendi albümünün tanınmasını sağladı.
"Passion And Warfare" hem Steve Vai''in en iyi albümlerinden biridir hem de gitar dünyasının en iyi enstrumental gitar albümlerindendir. Kayıtlarında Steve Vai''in Ibanez ile birlikte ortak tasarladığı 7-telli JEM elektrogitarlar kullanılmıştır. Albümle beraber ''The Audience Is Listening'', ''I Would Love To'', ve ''For The Love Of God'' şarkılarına klipler çekildi. Albüm Grammy''ye aday oldu ve çeşlitli müzik dergilerinden yüzlerce ödül aldı.
Steve Vai bu arada merhum Frank Zappa''nın anısına yapılan "Zappa''s Universe" konserlerine katıldı ve bir Grammy ödülü kazandı.
1991 yılında kaydedilen "Sex & Religion" albümü Steve Vai hayranlarını şaşırttı. Çünkü Vai bu albümde yine müzik türünü değiştirmiş, yepyeni deneyişlere girmişti. Albüm büyük bir başarı kazandı ve 1993 ile 1994 boyunca Steve Vai albümün turnesini tamamladı.
1995 yılında Steve Vai hem yeni albümü "Fire Coma" hem de ondan önce piyasaya süreceği "Alien Love Secrets" EP''si üzerinde çalıştı. EP başarılı oldu, Bon Jovi''nin ön grubu olarak bir çok yerde çaldılar. Arkasından kayıdı biten "Fire Coma", "Fire Garden" olarak piyasaya sürüldü.
1996''da Steve Vai Chick Corea ile birlikte "Songs Of West Side Story" CD''sinin kayıtlarını yaptı. Arkasında Jimi Hendrix için yapılan "In From The Storm" albümünün kayıtlarına katıldı. Morley firması Steve Vai için özel bir wah-wah pedalı üretti. Bu esnada piyasaya sürülmüş olan "Fire Garden" büyük bir başarı kazandı.
Arkasından dünyanın en iyi üç gitar virtüözünün oluşturduğu G3 (Joe Satriani, Eric Johnson ve Steve Vai) turnesi başladı. G3 konserleri ve Live albümleri dünya çapında son derece büyük bir başarı kazandı. "For The Love Of God" Grammy ödülüne aday gösterildi.
1996''dan günümüze kadar neredeyse he yıl düzenlenmekte olan G3 Turnesi, Steve Vai''nin sahne şovlarından dolayı büyük ilgi çekti...
Son G3 Turnesi olan G3 2003''te çalmış olduğu Whispering a Prayer adlı şarkısı ile bir kez daha Grammy''e aday oldu...
Steve Vai''yi özetlersek :
8 kere Grammy adaylığı,
1 kere kazanması,
22 solo albüm...,
Başka gruplar ile yaptığı çalışmalardan çıkan 72 albüm ,
Albümlerinin dünya genelinde milyonlar satması,
Ve bana göre en önemlisi :
Her gitaristin hayali olan bir şeyi yapması ; kendisine geleni olduğu gibi işlemesi...
- Bölüm 2 -
Steve Vai’yi anlatan en iyi cümleyi 1992’deki Gitar Efsaneleri konseri sirasinda Quenn’in efsanevi gitaristi Brian May onu sahneye çagirirken kurmus: ‘Deha – Uzay Çagi Gitarinin Efendisi – Mr. Steve Vai !!’ Steve Vai daha 10 yasindayken Hot Chocalate isimli acemi bir grupta müzik dünyasina adimini atiyor. Ardindan ünlü Berklee Müzik Okulu’na geçene kadar Circus, Rayge, Bold As Love gibi gruplar kuruyor. Berklee Okulu’nda ise Axis ve Morning Thunder adli gruplarla devam ediyor. Steve Vai’in asil basarisi bundan sonra basliyor. Ölümsüz müzisyen Frank Zappa’nin grubuna giriyor. Zappa’nin 1981 tarihli ‘Tinseltown Rebellion’ konser albümünde gitar çaliyor. Zappa ile çalismalari devam ediyor: 1981’de You Are What You Is, 1982’de ‘Ship Arriving Too Late To Save A Drowning Witch, 1983’te The Man From Utopia, 1984’te Thing Fish ve 1986’da Sut Up’n Play yer Guitar geliyor. Tüm bu *DIIIT!*i*DIIIT!*ligin arasinda Lisa Popeil’in 1983 tarihli ‘Lisa Popeil’ albümünde 8 sarkilik konuk müzisyenlik yapiyor.
Steve Vai ismi altinda ilk çalismasi 1984 tarihli Flex-Able oluyor.bu albüm ismi gibi esnek bir albümdür. Rock’tan hard’n heavy’ye, jazz’dan virtüöz müzigine, pop’tan new age’e esneyen Steve Vai müziginin ilk habercisidir. Steve Vai’in bilgisayar destegi ile yarattigi komik vokaller de ilk bu albümde kullanilir. Bu albüm daha sonra 3 defa daha farkli kapak tasarimlari ile yayinlaniyor.
Yine 1984’te 10 inçlik bir EP olan Flex-Able Leftovers’i 1000 adet olarak basiyor. 1998’de Flex-Able Leftoners bes ekstra parça ilavesi ile yeniden yayinlaniyor. Bu kisa albüm, adindan anlasildigi kadar ilk çalismasindan arta kalanlar olabilir ama ilki kadar da iyidir. 1985’te Heresy’in, At The Door albümünde 2 sarkiya gitarini armagan ediyor.
Yine 1985’te Yngwie Malmsteen’i sutlayan Alcatrazz’a giriyor. Ve Malmsteen’li albüm kadar iyi olmasa da kayda deger bir hard rock albümü çikiyor: Disturbing the Peace. Johnny Lydon’in isimsiz bir albümünde çaliyor. Shankar/Caroline’in The Epidemics’inde çaliyor. Anlayacaginiz Steve Vai hep çalıyor, durmadan usanmadan.
Kendi isminin disindaki en önemli çalismalari tabii ki Frank Zappa ile oluyor. Zappa’nin 4 Aralik 1993’te ölümünden sonra da onun adina çikan albümlerde de demirbas müzisyen olarak ona olan saygisini devam ettiriyor. David Lee Roth’un Eat’em And Smile ve Skycrapper albümlerinde gitaristlik görevini üstleniyor.
Whitesnake’e girerek kendini bir anda tartismalarin ortasinda buluyor. Slip Of The Tongue’dan sonraki elestirilerde ve albümün turnesi sirasinda ticari olmakla suçlaniyor. Gelmis geçmis en iyi gitaristlerden biri olan Al Di Meola’nin Infinite Desire albümünde Race With Devil on Turkish Highway sarkisinda Al Di’yle düet yapiyor. Ilginçtir ki; iki sene sonra gerçekten de bir Türk otobaninda konser salonuna dogru ilerleyecektir.
Steve Vai dinleyicileri için en önemli albümler ise onun kendi adinda çikardigi albümlerdir. Flex-Able’den sonra 1990’da Passion And Warfare gelir. Vai’in enbüyük basarisidir bu albüm. Ayni zamanda tüm müzikseverlerin Vai ile tanismasi bu albümle olur. Amerika ve Ingiltere listelerindeki basarisinin yani sira müzisyenlerden ve müzikseverlerden tam puan alir. Müzisyenlerin dergilerindeki tüm anketlerde mali götürür. Tüm sarkilari kusursuz bir virtüöz basyapitidir. Guitar World’ün editörü Vai için: ‘Steve Vai’in gitar büyücülügü o kadar derin ki, eger eski zamanlarda olsaydik bir cadi gibi yakilirdi.’ Gerçekten de dogru.
Onun benzersiz bir tarzi var. Deneysellikte sinir tanimiyor. Teknolojinin sinirlarini zorlamaktan da çekinmiyor. Hizli, güçlü, sert, duygusal, dinamik, uçuk gibi tanimlar onun için *DIIIT!* *DIIIT!* kullaniliyor. Passion and Warfare basyapitinin çikmasi uzun bir süreç almis. 1982’den itibaren Zappa’da ya da baska bir grupta gerçeklestiremeyecegi fikirler ortaya çikmaya baslamis. Ardindan Alcatrazz ve david Lee Roth ile çalismalari sirasinda bunlar zamanla büyümüs. ‘Beynimizin ilham aldigi o gizli yere giriyor ve gördügüm seyleri müzikal gerçege dönüstürüp dönüstüremeyecegimi çok merak ediyorum’ diyor Vai.
Genelde virtüözlerin albümleri duygusuz, soguk ve insani olmamakla suçlanir. Bu suçlama gitar çalmayi bilmeyenlerin bu müzige uzak durmalarindaki en çok kullanilan mazerettir. Ancak Vai’in müzigini dikkatlice dinlerseniz onun için neden ‘insan ruhuna mikroskopla bakiyor’ gibi tanimlarin kullanildigini anlarsiniz. Onun müzigi liriksiz olsa bile insan beyninin ve insan ruhunun bir laboratuari olarak adlandirilabilir. Bu yüzden sarkilarinin hangi duygu hallerini ve düsünceleri yansittigini sözler olmadan da çok az anlayabilirsiniz.
Animal’daki sehvet, Sisters’daki sefkat, Greasy Kid’s Stuff’daki öfke, Answers’daki nese, The Audience is Listening’deki gülünç ferahlik hali, Love Secrets’daki karma*DIIIT!*lik ve For The Love Of God’daki derin ruhsal arzu Vai’in vermek istedigi duygulardir. Belki dinlerken siz Vai’in amaçladigindan çok farkli ruhsal bir yere gidebilirsiniz ama yine de Vai’in her sarkisinin altindaki derinligin farkina varabilirsiniz. Gerçekten bu albümdeki her sarki sizi odanizdan alip baska bir dünyaya isinlar. ‘Mümkün olan en çiplak, en dürüst ve en uç kisisel müzik deneyimini gerçeklestirmek istiyorum.’ Cümlesinde yatar Vai’in amaci.
Sarkilarini olustururken, çok önem verdigi günlük yazilarindan yola çikar. Bunlarin bir kismini dinleyicisi ile paylasmak için internetteki official sitesinde (www.vai.com) yayinlamaktadir. Love Secrets sarkisina sebep olan hatirasi Steve Vai’in müzik macerasini anlayabilmemiz için yeter :
16 yasindaki Steve Vai daha önce de sık sık yasadigi rüya ve gerçek arasindaki o bilinçsiz ana gider. Bilinçsiz gerçekliktir bu ama ayni zamanda akli basinda bir rüya durumu. Önce surati titremeye baslar ve gözlerinden yaslar akar. Elinde gitari vardir. Ve birden 1000 parçadan olusan bir orkestranin müzigini duyar. Ilahi bir düzenle, mükemmel bir harmoni ile çalmaktradir. Steve Vai bu durumdan uyandiginda bunun ‘sadece bir rüya’ olmadigini bilir. Dünya yeryüzünde olabilecek en büyük müzigin ‘safligin dokunakli ve zayif gölgesi ile müzigin büyüklügünün kesistigi yerde’ olusabilecegine inanir. Onun müzik macerasinin en büyük motivasyonu belki de o rüyasinda dinledigi, dünyanin en büyük müzigine ulasma azmidir.
1993’te Steve Vai’in vokal agirlikli albümü olan Sex and Religion çikar. Passion and Warfare’in beklenmedik basarisindan sonra, üstünde hissettigi basariyi katlama baskisi sonucunda çikardigi bir albümdür. Devin Townsend vokaldedir ve S&R bir virtüöz albümü degildir. Elestirmenler ikiye aytilir ve yine ticari olmakla suçlanir. Steve Vai’in ‘genel akim’ türünde bir albüm yapmasi aslinda elestirilecek bir nokta degildir. O Whitesnake, David Lee Roth ve Alice Cooper gibi isimlerle çalisarak virtüöziteye inandigi kadar saf rock’a ve hard’n heavy’ye inandigini da göstermistir. Steve Vai’in bu albümle ve albümde çalisan kadro ile problemleri vardir. Kadrodaki her elemanin kaliteli olmasina karsin her seyi onun omuzlarina yüklemelerinden dolayi istedigi albümü yapamadigini söyler. Yine de bu albümü glam metal diye tanimlarsak tüm zamanlarin müzikalitesi en yüksek glam albümü diyebiliriz.
1995’te Alien Love Secrets çikar. Onun açiklanamaz müzigi nedeni ile ‘gitar dünyasinin yaratigi’ benzetmesi de bu albümden sonra dogar. Yeniden bagimsizdir, yeniden sinir tanimadan parmaklarini gitarinin üzerinde gezdirmeye baslar. Bu albüm Steve Vai’in en kisa zamanda ürettigi albümdür. Fire Garden üzerinde çalisirken bu sarkinin çok fazla zaman alacagini anladigi için araya ALS’yi koymaya karar verir. 6 hafta içinde albümün bütün bestelerini yazar. Bu albüm Satriani’ye en yakin olan albümüdür. Sarkilar daha düzdür. Steve Vai’in müziginin vazgeçilmez parçalari olan tuhaf soundlar, detaylar ve gitar deneyleri yoktur bu albümde. Daha kolay anlasilir direkt bir albümdür. Ayni zamanda en heavy albümüdür. Komik çocuk vokali ile yaptigi Ya-Yo Gakk, at kisnemeleri ile süsledigi Bad Horsie ve Kill The Guy With The Wall / The God Eaters albümün en güzel sarkilaridir.
1996’da Passion and Warfare’e en çok yaklasan albümü olan Fire Garden’i çikarir. Fire Garden konsept bir albümdür. Çikis noktasi ise Steve Vai’in kendi kaleme aldigi Fire Coma adli senaryodur. Bu senaryo da hayatinda sürekli riskler alan bir tipi anlatir. Tuhaf bir suikast sonucu adam komaya girer ve komada iken hayatindaki gerçekleri farkli gözlerden görür. Fire Garden’daki her sarki, senaryosundaki sahnelerin müzikal disa vurumlaridir. Albümün ilk yarisi enstrümantal, ikinci yarisi vokallidir. The Crying Machine, Dyin’Day, ve Fire Garden Siute gibi enstrümantal doruk noktalari vardir. Bazi yerlerde Türk ezgilerine benzer melodiler de dikkat çekmektedir. Fire Garden, Steve Vai’in diskografisinin en basarili albümlerinden biridir.
1997’de Steve Vai, Joe Satriani ve Eric Johnson ‘G3’ adi altinda turneye çikarlar. Adeta Al Di Meola, Johnny McLaughin ve Paco De Lucia üçlüsüne nazire yaparak gitar dünyasinin bu sert takilan bu üç virtüözü dinleyicilerine unutulmaz dakikalar sunar. Sonra turnedeki kayitlari degerlendirerek her gitarist ve adayinin ‘G3 Live in Concert’ albümünü yayinlarlar. Bu albümü dinlerken kendi sarkilarinin yani sira Zappa Ve Hendrix coverlari ile seyirciyi mest ettiklerini anlayabilirsiniz.
Steve Vai’in gitar dünyasinin bilimkurgusu oldugunu düsünür bazi çevreler. 1999’da çikardigi albümü The Ultra Zone’un kapak çalismasi da bu fikirden ortaya çikarak yapilmistir. Cyborg yaratik karisimi bir canliyi gelecegin dünyasinda gitar çalarken görüyoruz. Bu albüm Steve Vai’in bir baska doruk noktasidir. The Blood and Tears, dogu ezgilerini kendi müzigi ile birlestirdigi muhtesem bir baslangiçtir. ‘Frank’ ise hocasi, en büyük ilhami ve dünyanin en büyük bestecisi olarak gördügü Frank Zappa’ya adadigi bir sarkidir. Bir agit yapmaktansa Zappa’nin neseli ruhunu yansitan albümün en güzel parçalarindan biri. The Slient Within ve I’ll Be Around Vai’in yaptigi engüzel vokalli sarkilari diyebiliriz.
Albümdeki diger vokalli sarkilar da Steve Vai’in vokal / müzik kimyasini diger albümlere göre daha iyi tutturdugu sarkilar. Yine tuhaf gitar kesifleri ile doludur bu albüm. Windows to the Soul ise Steve Vai’in terapi seanslarindan biridir adeta. The Ultra Zone, Vai’in müzik dünyasina armagan ettigi bir baska basyapittir. Steve Vai’in kadrosu da baska bir hikaye:
Davulcusu Mike Mangini; Extreme, Annihilator, Nuno ve Mull Muzzler ile çalismis. Ikinci gitarist Mike Keneally ise daha önce Zappa ile çalismis, kendi de albüm çikaran ve hayranlara sahip degerli bir müzisyen. Kadronun gerisi ise taninmamis olsa da bu adamlara yetisebildiklerine göre üstün olmalilar. Steve Vai, su andaki tüm usta gitaristleri etkilemis, onlarin bile agizlarini açik birakan biri. Sadece son zamanlarin degil, tüm zamanlarin en büyük gitar ustalarindan biri.