AntidepresaN
New member
Yüzyıl öncesine ait yukarıdaki karikatürler bir çok kişi için yabancı değil. Mail gruplarında bunlara benzer çok örnek geziyor şu aralar.
Avrupa kendi evinin içini düzeltmiş midir ki sıra Türkiye'yi uyarmaya gelsin ?
Hele soykırım gibi çirkin bir iddia ile .Hele ki bu iddialar Mavi Kitap'la başlıyor , içeriği tümüyle sahte.
Mavi Kitap? 1916’da İngiltere Hükümeti’nin desteğiyle ve parlamentosunun onayıyla yayınlanmış olan bir kitap. Bu Mavi Kitap’ın İngiliz Savaş Propaganda Bürosu tarafından yayınlandığı ortaya çıkarıldı.
Ardından bu yalan zincirini Avrupa başarıyla devam ettirdi. 30 Ekim 1918 de Osmanlı Devleti'ni teslim aldılar , her türlü imkan ellerindeydi .Ne oldu peki ? Suçlamalar havada kaldı.aynı Avrupa şimdi çıkıyor ve aynı yalanla bizi ikinci kez yargılamaya kalkıyor.
Fransa bütün insani ve uluslarası normlara göre nereden bakarsak bakalım Cezayir'de etnik arındırma yaptı , soykırım suçu işledi.
********
Nazi Almanyası tarafından işgal edilen Fransa’nın özgürlüğü için gençlerini Avrupa’ya savaşa gönderen Cezayir’e bunun karşılığında bağımsızlık sözü verilir. Cezayir halkı, Fransa’nın Nazi işgalinden kurtulmasıyla kendilerinin de özgürlüğe kavuşacağına inanmıştır. Bu yüzden Almanya’nın düşmesi, Avrupa gibi Cezayir’de de bayram havasında karşılanır. Bu zaferi kutlamak ve kendilerine verilen sözü hatırlatmak için 8 Mayıs günü yürüyüşler düzenleyen Cezayirliler, bağımsızlığın hiç de kolay olmayacağını anlayacaktır. Ülkenin doğusunda bulunan Setif, Guelma ve Kherrata şehirlerinde düzenlenen gösteriler, bir hafta içerisinde Cezayir ve Amerikalılara göre 40-45 bin, Fransızlara göre ise 20 bin Cezayirlinin katledildiği kanlı olaylara dönüşecektir.
1945’te 19 yaşında olan ve Guelma’daki yürüyüşü organize edenlerin arasında yer alan Saci Ben Hamla, o günleri bütün detaylarıyla hatırlıyor. “Amacımız, hem zaferi kutlamak hem de bize bağımsızlık sözü veren Amerikalılara, İngilizlere ve Ruslara sözlerini hatırlatmaktı.” diyor. Bizi Cezayir’in banliyösündeki mütevazı evinde kabul eden Ben Hamla, gösteride Fransız, İngiliz, Amerikan ve Rus bayraklarının yanında bugün Cezayir’in bayrağı olan o dönemde bağımsızlık için mücadele veren Cezayir Halk Partisi’nin bayrağını da kaldırdıklarını belirterek, halkın yürüyüş boyunca özgürlük sloganları attığını belirtiyor. Yürüyüşün sonuna geldiklerinde kendilerini bekleyen Fransız jandarma birlikleri ile karşılaştıklarını söyleyen Ben Hamla, jandarmanın sivil halk üzerine ateş açmasıyla ortalığın karıştığını bildiriyor. Sonra da olağanüstü hâl ilan edilmiş ve Fransız ordusu katliama başlamış. “Saftık, o zamana kadar Fransızların bize katliam yapacağını hiç düşünmemiştik. Bize ihanet ettiler. Diğer müttefik ülkeler de sözlerini unuttu.” diyerek kafasını sallayan Ben Hamla, Fransız askerlerinin sonraki günlerde on binlerce Cezayirliyi katlettiğini söylüyor. Öldürülenlerin bir kısmı şehrin dışında açılan büyük çukurlara gömülürken, bir kısmı ise şehri ziyarete gelecek olan Fransız valinin ‘ceset kokularını duymaması’ için Ben Hamla’nın Nazi fırınlarına benzettiği ‘ölüm fırınları’nda yakılmış: “Guelma’nın dışındaki kireç fırınları ölüm fırınlarına dönüşmüştü. Öldürülen binlerce Cezayirli ölüm kamyonlarıyla bu fırınlara taşındı. Hepsini yaktılar. Yanan cesetlerin kokusunu duyuyorduk.”
‘Ülkeme döndüğümde gözlerime inanamadım’
O gün 17 yaşında olan ve Setif’teki yürüyüşe katılan Said ise (soyadını söylemek istemedi), öldürülen Cezayirlilerin kamyonlarla taşınarak Kherrata nehrine döküldüğünü söylüyor. “Hatta bazılarını canlı canlı kamyonlara attılar.” diyerek yeniden o günlere dönen yaşlı Cezayirli, Fransa’nın kendisi için hâlâ ‘düşman’ olduğunu bildiriyor. Setif’teki yürüyüşün sonunda Cezayir bayrağını indirmeye çalışarak üzerlerine ateş açan Fransız polisine taşlarla saldırdıklarını söyleyen Said, ardından Fransız askerlerin geldiğini belirterek, “Sokaklarda gördüklerini öldürüyorlardı. Kadınlara tecavüz ettiler. Hamile bir kadını karnından bıçakladılar. Tüm bunları gördüm.” şeklinde konuşuyor. Ben Hamla ve Said, yürüyüşleri tertip edenlerin olay çıkmaması için gösterilere katılan halkı silah ve kesici aletlerden arındırdıklarını söylüyor.
Setif’te yürüyüşün gerçekleştiği caddede geleneksel elbisesiyle dolaşırken karşılaştığımız 98 yaşındaki Amar Ali ise 1939’da Fransa’nın özgürlüğü için cepheye koşan yaşlı bir gazi. Fransa’ya vardıklarında kendilerine Fransız askerî elbisesi giydirildiğini belirten Ali, komutanların Cezayir’den gelenleri toplayarak Nazilere karşı galip gelmeleri durumunda Cezayir’in de özgürlüğüne kavuşacağını açıklayan bir konuşma yaptığını hatırlıyor. Ali, 1945 yazında ülkesine döndüğünde, her yeri kapalı, sokakları bomboş ve korku dolu bir Setif’le karşılaştıklarını anlatıyor. ‘Setif kasabı’ olarak bilinen katliamları gerçekleştiren Fransız ordusunun başındaki General Duval, olayların ardından Cezayir’deki Fransızlara, “On yıl için barışı sağladık. Eğer Fransa bir şey yapmazsa gelecek defa bir daha olur ve o zaman çözümü olmayabilir.” demişti. Nitekim, on yıl sonra 1954’te başlayan kurtuluş hareketi, Cezayir’i bağımsızlığa götürmüştü. 130 yıl Fransa’nın sömürgesi altında kalan Cezayir, 1962’de bağımsızlığına kavuştu.
**********
Cezayir nüfusunun %15 i ( o tarihlerde 10 milyon civarıdır nüfus ) yani 1.5 milyon kişi acımasızca katledilmiştir.
Ruanda daha yakın zaman ait bir konu.1994 yılında, yaklaşık yüz gün içinde, 800.000 Tutsi ve ılımlı Hutu'nun, aşırı uç Hutular (Interahamwe) tarafından öldürülmesi olayıdır. Katliam, Tutsi destekli isyancı, Ruanda Vatansever Cephesi lideri Paul Kegame'ye bağlı güçlerce, Hutu ağırlıklı hükümetin düşürülmesi ile son buldu. Ardından yönetimden güç alan Tutsilerin öç bahanesiyle saldırılmasıyla, yüzbinlerce Hutu, komşu Zaire'ye (Kongo Cumhuriyetine) sığındı.
Bu katliam olayında Fransız askeri ataşelerinin ve bizzat Fransız ordusu subaylarının Ruanda'daki katliamda aktif rol oynadıkları , operasyonları yönettikleri , lojistik destek sağladıkları belgelenmiştir.
Bulgaristan peki ? 300000 Türk Türkiye'ye sürgün edildi , kalanların isimleri değiştirildi , din hanelerindeki Müslüman ibareleri silinmeye çalışıldı.Bosna operasyonunun ilk denemesiydi bu.
Bulgaristan'a benzer suçlamalar geldiğini işittik mi ? Hayır.
Bosna ?
Bosna Savaşı, Bosna ve Hersek'te 6 Nisan 1992 tarihinden 14 Eylül 1995 tarihine kadar sürmüş olan bir savaştır. Üç yıldan fazla süren bu savaş sırasında 200.000 kadar insan ölmüş (Uluslar arası Kızılhaç Örgütü verilerine göre Bosna Hersek’te 312.000 kişi hayatını kaybetmiştir), 2 milyon kadar insan da yerini yurdunu terketmek zorunda kalmıştır.
1992'de Devlet Başkanı Miloseviç ve Genelkurmay Başkanı Perisiç’in desteği ile sözde Bosna Sırp Devleti ve Sırp Demokrat Partisi (SDS) Başkanı olan eski bir psikiyatri doktoru Radovan Karadziç ve General Ratko Miladiç'in öncülüğünde Bosna Hersek’teki soykırım.
Sırp yönetiminin savaştaki en büyük destekçileri kim ? Yunanistan , Katolik Fransa , İtalya ve bir başka ortodoks ülke Rusya.
Sırplar'a herhangi bir soykırım suçlaması işittik mi ? Hayır.
Yani demek istiyorum ki bu adamların elleri kanlı zaten. Kendi cinayetlerini örtmek için konuyu kendilerinden uzaklaştırmaya ve hedef saptırmaya ihtiyaçları bulunuyor. Haliyle bu yönlendirmeyi yapabilmek için Türkiye gibi bir adrese ihtiyaçları var.
Avrupa adalet falan aramaz , adalet de dağıtmaz.Kendi çıkarını düşünür sadece o kadar.
Zaten ne çekiyorsak içimizdeki ve dışımızdaki bu sakat Avrupalıların zihniyetinden çekiyoruz.Monşerler dün de vardı bugün de varlar.
Bizim ihtiyacımız olan şey bu konulara Türk gibi bakmak , Türk gibi hissederek
yaklaşmak ve bu adamlara gerekli cevapları vermek.
Ekonomik gücümüz yok vs palavralara karnımız doydu artık .IMF Dünya Bankası gibi tefeci örgütler ellerindeki parayı satamıyorlar eskisi gibi , kredi alan yok artık ve Türkiye ellerindeki parayı sattıkları , en büyük para stoku yaptıkları çok değerli bir ülke.Hele bir aba altından sopa da biz gösterelim , ödemiyoruz dediğimiz anda Batı sistemi yıkılır mı yıkılmaz mı görürüz.Belki Türkiye ekonomisi büyük oranda sarsılır ama inanın burdaki 5 şiddetli deprem Batı piyasalarında 10 şiddetinde tsunamiye yol açacaktır.
Rusya borcunu peşin ödeyip kapatmak istediğinde nasıl itiraz ettiklerini ekonomiyle ilgili bütün arkadaşlar biliyorlardır.
Irak Türkmen Meclisi'nin duvarında şu yazı bulunmaktadır :
Ey Türkmenler kalkınız !
Sizler diz çöktüğünüzde onlar karşınızda büyük gibi görünürler .
Tigin'e teşekkürler..