emobozkurt
New member
İşlerine geldiği zaman Hepimiz Ermeniyiz der bunlar, işlerine geldiği zaman Bunun anası Ermeni der...
Halbuki, ne hepimiz Ermeniyiz, ne de bir annenin Ermeni olmasıdır önemli.
*
Bakın, hazır Soy önemli soyyy diye bağırılırken, yaşanmış öykü anlatayım size.
*
Derviş Özer, tıp doktoru. Aynı zamanda, heykeltıraş. 90lı yılların başı... Tatile giderken, Afyonda mola verir. Çay bahçesine kalabalık bir grup insan gelir o sırada, üstleri başları perişan, alayı gariban, ağlamaktan gözleri şişmiş... Hayrola? der. Şehit cenazesi taşıyan köylülerdir.
*
O gün 3 yaşında olan ve ortalıkta neşeyle hoplayıp zıplayan kızına bakar, bir de köylülere... Bir yanda saçının telini dünyaya değişmeyeceği evladı, bir yanda evladını vatan için toprağa vermiş baba... Utanır...
Bi şey yapmalıyım der.
Bu çocukları ölümsüzleştirmeliyim.
*
Şehit Ağacı projesi hazırlar.
*
Terör şehitlerini künyelere yazacak, künyeleri ağaca takacak, çocukların birer yaprak gibi ebediyen salınmasını sağlayacaktır o ağacın dallarında...
Hayata geçirmek için aradığı fırsatı, anca 2003te bulur. Resim Heykel Müzesinin açtığı yarışmaya katılmaya karar verir.
*
İstanbula gelir, künyeleri almak için Tahtakaleye gider. Sorar soruşturur. Herkes aynı adresi verir. Ermeni bi usta...
Dükkana girer, anlatır.
O güne kadar hiç düşünmediği detaya dikkat çeker Ermeni usta, Paslanmaması lazımder, Evlatlarımız ebediyete kadar ışıl ışıl olmalı.
*
Olmalı ama, en pahalısıdır o bahsettiği künyeler, tanesi 1 lira 25 kuruş... Ticari iş değil bu, takma kafana der Ermeni usta, Vatan işi der... 5te 1 fiyatına, kâr falan almadan, hatta zarar ederek, 25 kuruştan verir. 3 bin künye... Haftaya gönderirim der. Tam gününde gönderir.
*
Sonra, kısmet olmaz, araya başka işler karışır, hazırlandığı yarışmaya katılamaz heykeltıraş... Künyeleri paket halinde evinin deposuna kaldırır.
Taa ki, amacına ulaşacağı 2009a kadar.
*
Ankara Kızılcahamam Belediyesi, Şehit Fatih Duru Parkı yapmaktadır. Başvurur... BelediyeBaşımızın üstünde yerin var der... Kurumuş bir sedir ağacı, gövde olur.
Ancak, bi sorun vardır.
Şehit sayısı 6 bini geçmiş, eldeki künye sayısı ise sadece 3 bindir.
*
Parkın açılışına yetişme kaygısıyla, İstanbula gelmez, Ermeni ustanın ismini telefonunu da kaydetmemiştir, internete girer, eksik künyeleri tamamlamak için askeri malzeme satan tüccarlarla temasa geçer. Paslanmaz istiyorum der. Abi merak etme, künyenin kralı bu garantisi verirler. Zaman dar... Ermeni ustanın 25 kuruştan sattığı künyeleri, 1er liradan alır.
*
Tek tek isimleri yazar, takar sedir ağacının dallarına, Cumhuriyet Bayramında açılışı yapılır. Medya ilk gün hücum eder, Türkiye ağlayarak seyreder, sonra unutulur gider.
Ve, kış...
*
Sadece tebrik yağmaz tabii.
Yağmur da yağar.
*
Şehit Ağacının 3 bin yaprağı ışıl ışıl parlıyor hâlâ; gerisi paslandı...
*
Vatan işi bu, evlatlarımız ebediyete kadar ışıl ışıl olmalı sözü kulağında çın çın çınlayan heykeltıraş, ağlayarak, tek tek değiştirmek zorunda kaldı, Türk tüccardan aldığı künyeleri.
*
Bize de, bu satırları yazmak kaldı.
Yüreğimizdeki isyanla...
*
Soy sop filan değildir önemli.
Milleti kimin soyduğudur.
Yılmaz ÖZDİL
Hürriyet Gazetesi Yazarı
Halbuki, ne hepimiz Ermeniyiz, ne de bir annenin Ermeni olmasıdır önemli.
*
Bakın, hazır Soy önemli soyyy diye bağırılırken, yaşanmış öykü anlatayım size.
*
Derviş Özer, tıp doktoru. Aynı zamanda, heykeltıraş. 90lı yılların başı... Tatile giderken, Afyonda mola verir. Çay bahçesine kalabalık bir grup insan gelir o sırada, üstleri başları perişan, alayı gariban, ağlamaktan gözleri şişmiş... Hayrola? der. Şehit cenazesi taşıyan köylülerdir.
*
O gün 3 yaşında olan ve ortalıkta neşeyle hoplayıp zıplayan kızına bakar, bir de köylülere... Bir yanda saçının telini dünyaya değişmeyeceği evladı, bir yanda evladını vatan için toprağa vermiş baba... Utanır...
Bi şey yapmalıyım der.
Bu çocukları ölümsüzleştirmeliyim.
*
Şehit Ağacı projesi hazırlar.
*
Terör şehitlerini künyelere yazacak, künyeleri ağaca takacak, çocukların birer yaprak gibi ebediyen salınmasını sağlayacaktır o ağacın dallarında...
Hayata geçirmek için aradığı fırsatı, anca 2003te bulur. Resim Heykel Müzesinin açtığı yarışmaya katılmaya karar verir.
*
İstanbula gelir, künyeleri almak için Tahtakaleye gider. Sorar soruşturur. Herkes aynı adresi verir. Ermeni bi usta...
Dükkana girer, anlatır.
O güne kadar hiç düşünmediği detaya dikkat çeker Ermeni usta, Paslanmaması lazımder, Evlatlarımız ebediyete kadar ışıl ışıl olmalı.
*
Olmalı ama, en pahalısıdır o bahsettiği künyeler, tanesi 1 lira 25 kuruş... Ticari iş değil bu, takma kafana der Ermeni usta, Vatan işi der... 5te 1 fiyatına, kâr falan almadan, hatta zarar ederek, 25 kuruştan verir. 3 bin künye... Haftaya gönderirim der. Tam gününde gönderir.
*
Sonra, kısmet olmaz, araya başka işler karışır, hazırlandığı yarışmaya katılamaz heykeltıraş... Künyeleri paket halinde evinin deposuna kaldırır.
Taa ki, amacına ulaşacağı 2009a kadar.
*
Ankara Kızılcahamam Belediyesi, Şehit Fatih Duru Parkı yapmaktadır. Başvurur... BelediyeBaşımızın üstünde yerin var der... Kurumuş bir sedir ağacı, gövde olur.
Ancak, bi sorun vardır.
Şehit sayısı 6 bini geçmiş, eldeki künye sayısı ise sadece 3 bindir.
*
Parkın açılışına yetişme kaygısıyla, İstanbula gelmez, Ermeni ustanın ismini telefonunu da kaydetmemiştir, internete girer, eksik künyeleri tamamlamak için askeri malzeme satan tüccarlarla temasa geçer. Paslanmaz istiyorum der. Abi merak etme, künyenin kralı bu garantisi verirler. Zaman dar... Ermeni ustanın 25 kuruştan sattığı künyeleri, 1er liradan alır.
*
Tek tek isimleri yazar, takar sedir ağacının dallarına, Cumhuriyet Bayramında açılışı yapılır. Medya ilk gün hücum eder, Türkiye ağlayarak seyreder, sonra unutulur gider.
Ve, kış...
*
Sadece tebrik yağmaz tabii.
Yağmur da yağar.
*
Şehit Ağacının 3 bin yaprağı ışıl ışıl parlıyor hâlâ; gerisi paslandı...
*
Vatan işi bu, evlatlarımız ebediyete kadar ışıl ışıl olmalı sözü kulağında çın çın çınlayan heykeltıraş, ağlayarak, tek tek değiştirmek zorunda kaldı, Türk tüccardan aldığı künyeleri.
*
Bize de, bu satırları yazmak kaldı.
Yüreğimizdeki isyanla...
*
Soy sop filan değildir önemli.
Milleti kimin soyduğudur.
Yılmaz ÖZDİL
Hürriyet Gazetesi Yazarı