Sosyal Devletin Çöküşü

YaRpAK.

New member
Her gün yeni bir dernek kuruluyor. Bu dernekler sayısı milyonları bulan insanlara yardım ediyor. Toplum dayanışması güçleniyor. Bu yardımlar televizyonlarda gösteriliyor ve insanlar yardım etmeye, dayanışmaya özendiriliyor. Toplumu oluşturan insanlar arasında bağ kuruluyor. Şimdi söyleyin ne zararı var bu derneklerin? Davalar, atılan iftiralar tamamen karalama kampanyasıdır. Amaç yukarıda saydıklarımızı engellemektir.
İşte böyle, günlerdir adı geçen derneğin programının yayınlandığı, reklamının yapıldığı kanalın ve destekçilerinin yaptığı savunma.
İsterseniz bakalım yapılanların ne zararının olduğuna; yolsuzluklara, insanların nasıl dolandırıldığına bakmadan.
Baştan başlayalım her şeye.
“Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir devlettir.” Daha ilkokul günlerimizden hatırlıyoruz bu cümleyi. Daha sonra her yıl ders kitaplarımızda okuduk, kara tahtalarımıza yazdık. Peki ne demekti bu sosyal devlet? İşte lise yıllarına geldiğimizde bunu anlamaya başladık. Devlet vatandaşlarının yaşamını sürdürebilmesi için gereken temel gereksinimleri sağlamak zorundadır. Bu anayasanın vatandaşlara verdiği bir haktır. Devletin bu konuda yaptığı çalışmalar ise ne yardım ne de bir lütuf; yasal zorunluluktur.
Gelelim sayısı gün geçtikçe artan, karınca gibi çalışıp devletin görevini üstlenen derneklere... Devletimizin az önce vurguladığımız cümle konusunda fazlasıyla büyük sorunları olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Ancak iktidar erkleri görevini yerine getirmediğinde bu konuda onu uyarmak görevi diğer iki güce aittir. Birincisi halk, ikincisi ise yazılı ve görsel basın organlarıdır.
Bu dernekler kuruluyor. İktidarı denetlemesi gereken medya ise kameralarla, canlı yayın araçlarıyla, en ünlü sunucularıyla bunların faaliyetlerini saatlerce yardım diye “halk”a izlettiriyor. Burada öncelikle İslamiyet'e de aykırı olan bir şekilde “yardım yapılan” insanlar onurları kırılacak şekilde milyonlarca insana izlettiriliyor. Ve din adına bu yardımı yaptıklarını anlatıyorlar.
Bir süre sonra “halk” devletin yerine getirmediği “sosyal devlet” olma gerekliliklerini bu kurumlardan bekliyor. Yaşananlar olağan şeyler haline geliyor. Böylece bahsettiğimiz ilk denetleyici de devreden çıkmış oluyor. Sonuç olarak yapılanlar ne yılda bir kez evine erzak giden giden yoksulların ne de bir bütün olması gereken toplumun işine yarıyor. Bu işten çıkar saylayan sadece iktidarı elinde bulunduran topluluk oluyor.
Böylece; toplum devletin gücünü kullanarak kendi diktatörlüğünü yaratan iktidara karşı tepkisiz hale getiriliyor. Halk “kader” zihniyetine terk ediliyor. Sonuç olarak Türkiye Cumhuriyeti yüz yıl öncesine götürülüyor.
http://www.hakimiyetimilliye.org/index.php?news=3036
 

HTML

Üst