Son Sözü General Söyler

Vtnsvr

New member
Mustafa Yıldırım


O yıllarda yabancı ordular (içlerinde Ermeni taburları da vardı) yurda yerleşince, birçok insan işgalcilerin yanında çalışabilmek için “Ben Türk değilim, şu ırktanım. Türkler bize baskı yapıyordu” gibi gerekçelerle süslü dilekçeler verirlerdi. Uzun yıllar bu tür örneklerden söz etmedik, çünkü ırkçılık tehlikeliydi ve kötü örneklerle ayrı ayrı kökenden yurttaşlarımızı karalamak da insanlık dışıydı.

Şimdi yazmanın nedeni yazının sonunda; ama öncelikle bir hesap tutmak gerekiyor.

Gerekiyor; çünkü kaç darbe geçirildi, nice baskılar görüldü de hiç bu denli şaşkınlığa düşülmedi.

Düşülmedi; çünkü darbecilerin, Amerikalı olduğu ortadaydı. Yasaklar daha baştan ilan edilirdi. Örneğin, evlerde yasaklı yayın bulundurmak suçtur, gece şu saatten sonra sokağa çıkılmayacak…

Gerçi yasaklı yayın listesi bildirilmezdi; ama darbecilerin niteliği gereği ve fısıltı gazetesiyle kestirilebilirdi.

Ana ilke, Amerikan müttefikliğine karşı durulmamasıydı. Böyle yapanlar kesinlikle ‘Moskova yanlısı’ demekti.

İşin özü; ne denli sıkı ve baskıcı olursa olsun, kişi yasaklananları bildiğinden adımını da ona göre atabilirdi.

Bundan daha kötüsü olamaz dedirtecek baskı ve zulüm dönemlerinde bile, zulmün bir yasası, bir kuralı ve demokrasi dışılığına karşın bir hukuku, bir ölçüsü olurdu.

O zamanlarda da yasal olsa bile, geçmiş eylemler cezalandırılırdı; ama en ciddi ‘illegal örgüt’ suçlamalarında dahi, şununla şurada yemek yedin, konferansı izledin, şu adama iltifat ettin, gibi kanıtlara dayalı yargılama olmazdı.

Dedim ya, yasaklar bile apaçıktı.

Suçlama siyasal olurdu ve açıkça belirtilirdi. Salt bu nedenle, insanlar zindana atıldığında ve hatta asıldığında, öfke duyulurdu da şaşırılmazdı, çünkü siyasal taraflar belliydi.

O zamanlar darbeciler, düzeni toplumcu düzene dönüştürmek isteyenleri baş düşman ederdi. Halkı da “Moskoflar geliyor” diye baskılar karşısında sessizleştirirlerdi.

Şimdiyse ilan edilmiş yasaklar yok!

Ekranda söylenenlere, yazılanlara bakılırsa; demokrasi desen, dibine kadar yaşanıyor. Düşünce özgürlüğü, desen sonsuz!

Öyleyse taraflar kim?

Anglo-Amerikan liberaller, İran İslam devrimi eğilimliler, “Türkiye’de sessiz bir devrim” yaşanıyor diye bitiriyorlar yazılarını.

Bir zamanlar “devrim” sözcüğünden tiksinenler şimdi, “sessiz darbeyi” bu nitelemeyle yüceltiyorlar.

Nedir sessizce(!) gerçekleşen?

Elbette ‘Mozaik Anadolu Federe Devleti…’

‘Sevres paranoyası’ diye diye insanları, bölünmüş haritalar beklemeye alıştırdılar.

İnsanlar da bölünmüşlüğe ancak ve ancak haritada ince sınırlar görünce inanacak.

Oysa bölünme çok hızlı ve sınırlar kâğıda sonradan geçecek.

Kültürel diye diye bölünüyor ülke.

Komşularımızın ırkını merak etmezdik.

Şimdi merak edeceğiz.

Mezhebiyle ilgilenmezdik.

Şimdi bilgilenmek zorunda kalacağız.

Kasaba kasaba, köy köy bileceğiz ırksal kökenleri, dinsel öbeklenmeleri.

Eskiden de biliyorduk, denebilir; ama şimdi insani ilişkilerimizi ona göre sınırlayacağız. Farklılıkları aklımızdan çıkarmayacağız. Tekil olaylarda, genellemelerle farklı olanların tümünü suçlayacağız.

Öbekler arasına “barış kuvveti” olarak girecekler, sınırları derinleştirecekler.

Sonunda sınırlar da kâğıda geçecek.

Yüzyıllardır yapılamayan gerçek olacak ve Anadolu’daki devlette Türk egemenliği bitirilecek.

Şimdilerde “Ne mutlu Türküm diyene” şiarı geçersizdir artık!

Türkler de (ırksal anlamda) bir azınlık statüsü elde edebilecek mi?

Gelişmelere göre bu olanaksız görülüyor; çünkü Anadolu’da kalabilecek ve kimliğini koruyacak her Türk, bir tehlikedir.

Neye karşı?

Haksızlığa ve emperyalizme karşı?

*

Emperyalistlerin başarısından kuşkusu olmayanlar, ırksal olarak Türk olsalar da “Kürt milliyetçisi”, “Rum milliyetçisi”, “Çerkes milliyetçisi”, “Arap milliyetçisi”, “Gürcü milliyetçisi” rolünü oynuyorlar.

Sanıyorlar ki böyle yaparlarsa emperyalizm onları beslemeyi sürdürür.

Tahrancı da, Amerikancı da bir anda aynı cephede buluşuyor…

Önce Türklerin egemenliği yıkılacak, sonra aralarında hesaplaşacaklar.

İlan edilmemiş yasaklar artık yeterince açık: Eski düzeni, yani Türk egemen Cumhuriyet Devletini savunmak, 700 yıllık Türk egemenliğinin yıkılmasına direnmek!

Belki de halk uyanmasın, diyedir yasakları ilan etmeden polisiye önlemler almaları!

Her ne olursa olsun, belirleyici olan General’in sözüdür:

“Amerika ile ilişkilerimiz köklüdür, tarihidir!”

Federasyon yapımcısı ‘Müttefik’ ve Türkiye Generali son sözü söyler!

Gerisine de oynamak düşer!

http://www.hakimiyetimilliye.org/index.php?news=3409
 

KaranLık

"KaranLık"
yalnız generallerin ses tellerinde sorun var hehalde şimdi değil son sözü bişiler söylemek için bile sıralarını bekliyolar...:D
 

Vtnsvr

New member
Nedense darbeci dediginiz generaller sustukça cüretleniyor ve fütursuzca saldırılarınızın dozunu artırıyorsunuz.HER NEDENSE HER DARBEDEN SONRA BÖYLE YİGİTLERİ SOKAKLARDA GÖREMİYORUZ VE yine her nedense % 90 küsurle halk toptan darbeci oluyor da benim gibi darbe öncesi haddini aşan ABD uşaklarını ikaz edip uyaranlarda,darbe sonrası ise darbeye karşıt çıkan %7 lerin içinde de benim gibi solcular oluyor....
 

HTML

Üst