64general1
New member
- Katılım
- 14 Haz 2007
- Mesajlar
- 1,720
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Son Baskın ve Gerisindekiler
Hasan Hüseyin Memiş
AKP'de sorunlar diz boyu. AKP, için için kaynayan ve kaynadıkça da çözülemezliği artan bir "zift" gibi.
İktidarın ve AKP'nin başı, hem kendisiyle hem de partisiyle gizli bir savaş içinde. Paralı bakanlıklar RTE'nin ekibinde, karar bakanlıkları ise Çankaya'nın yeni sakininin gölgesinde. RTE, AG'yi Çankaya'ya yollarken, ondan kurtulacağını sanıyordu ama iktidar erki birdenbire ikiye bölündü.
RTE'nin tek derdi bu mu?
Hayır. En azından iki derdi daha var.
Birincisi, daha önceleri RTE'nin "Ağlayan Şeytan" dediği Salya Sümük Efendi'nin iktidara olan açık etkisi; ikincisi ise Sakallı Şeytan ekibinin akçalı işlere müdahalesi. Lepiska Saçlı fındıkçı danışman, Mısırakıtan gibileri Sakallı Şeytan'ın dergâhının imalatları ve dergâh terbiyesine (!) göre hepsi de RTE'nin üzerinde.
Parti içi Kürtçü lobi, seçimler sonrası hiç beklemediği bir muamele ile karşı karşıya kalınca bazı konularda frene bastılar ki, bu konu da RTE'nin bir başka sorunu.
RTE'nin önemli dertlerinden biri de ABD'deki "Ulusalcı Amerikalılılar" ile "Neo-Con"cu-İsrailci Amerikalılar arasında sıkışıp kalması.
Ulusalcı Amerikalılar, ABD'nin geleceğinde şu anda daha çok söz sahibi olsalar da ekonomik konular "Neo-Con"cu şürekâsının elinde.
Son günlerde RTE'nin yeni bir çocuğu daha oldu;
Anayasa Mahkemesi Başkanlığı'na seçilen Haşim KILIÇ.
Bu seçimi, salt bir seçim olarak değil, Koray AYDIN'ın aklanması (!) ile birlikte düşünün.
Bundan böyle RTE, Haşim KILIÇ'ın "soğuk nefesi"ni hep ensesinde hissedecek.
Şaşırdınız mı?
Hiç şaşırmayın, çünkü Türkiye'de "darbeler" hiç umulmayan yerlerden gelir.
Darbe umulan yerler de bazen darbe bekleyenleri korur.
Örneğin bir önceki Çankaya sakininin bazı yasaları veto ederek, RTE'nin ve ekibinin Yüce Divan'da yargılanıp "Ömür Boyu Hapis" cezasına mahkûm edilmesinin önünü kesmesi, Devlet Denetleme Kurulu'nun elindeki her biri bir iktidarı yok edecek derecede çarpıcı ve kapsamlı dosyaları Yargıya tevdi etmemesi, basına sızdırmaması gibi
ABD Cephesi
Bugünlerde ABD'nin en büyük sorunu Irak Bataklığı'ndan nasıl kurtulacağı konusunda şekilleniyor.
ABD yönetimi, Neo-Con'cuların etkisi ile dışlanan Türkiye'nin gözünün içine bakıyor, hem de yalvarır gibi. Ama anlayan kim, bizimkiler de onlara "trene bakar gibi" bakıyorlar.
ABD yönetiminin bakışını en iyi tahlil eden kurum Türk Silahlı Kuvvetleri, ama onlar da "salağa yatıyor"lar.
ABD yönetimi bunun da farkında ve kuduruyorlar, bunu hazmedemiyorlar.
Bir taraftan RTE'ye ve Salya Sümük Efendi'ye verdikleri destek ile TSK'ni sindirmeye çalışırlarken, TSK'nin geleceğe yönelik komuta kademesini de manipüle etmek faaliyetlerinden geri durmuyorlar.
Bunu da Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesindeki Salya Sümük Efendi ekibi ile yapıyorlar.
Örneğin 2007 Yüksek Askeri Şurası'nda Korgeneral Cahit SARSILMAZ'ın ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin geleceği ile oynadıkları gibi ABD'liler, bugünlerde "kan kusuyorlar".
Önce E.Org. Hüseyin KIVRIKOĞLU felaketi ile karşılaştılar şimdi de Org. BÜYÜKANIT karabasanını yaşıyorlar; ardından da Org. BAŞBUĞ ile cebelleşmek zorunda kalacaklar. Ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nin içindeki dengeler ile oynamak için bütün iç ve dış "piçlerini" seferber etmiş durumdalar.
ABD'nin diğer bir büyük sıkıntısı ise Ortadoğu'da Uluslararası Şirketlere ve Menfaat Gruplarına hizmet ederken farkında olmadan Büyük Britanya İmparatorluğu'nun değirmenine su taşıdıklarını da fark etmiş olmaları.
Bunun en bariz örneğini Kıbrıs'ta yaşadılar.
Kıbrıs'taki çözümsüzlük iki devletin işine yaradı biri İsrail'in diğeri ise Büyük Britanya İmparatorluğu'nun.
Ankara'da yapılan MOSSAD destekli Glocal Forum toplantısı esnasında görüştüğüm bir İngiliz gazeteci bu konuyu çok çarpıcı bir cümle ile bana aktarmıştı.
O günlerde "ayakları suya ermeyen" M.Ali TALAT ağzında MARAŞ Bölgesi'ni gevelemeye başlamıştı, Rumlara orayı vermekten söz ediyordu.
İngiliz gazeteci ise şunları söylüyordu:
"Kimin malını kime veriyorsunuz? Bize sordunuz mu?"
Gerekli cevabı benden almıştı ama küstahlığının temeli çok acı vericiydi.
Merhum Menderes, Zorlu'yu da Kıbrıs'a Büyük Britanya İmparatorluğu'nun aksine Türk Milli Hedefleri ve Menfaatleri doğrultusunda müdahale ettikleri için bizlere ve bizdeki "uşaklar"ına boğdurmamışlar mıydı?
ABD'ni şimdi çıldırtan bir başka konu daha var, Suriye Arap Cumhuriyeti ile Türkiye'nin ve KKTC'nin yakınlaşması.
Bu konuyu genelde kendileri dillendirmiyorlar ama Irak'taki "siyasi fahişeleri"ne istediklerini söylettiriyorlar.
Suriye Arap Cumhuriyeti, Kıbrıs'ın önemini Türkiye'deki pek çok dışişleri elemanından daha ayrıntılı irdelemiş olmalı ki; İsrail'in Kıbrıs üzerindeki bütün ataklarına anında müdahalelerde bulunuyor.
ABD'nin ve İsrail'in en büyük korkusu ise Türk Hava Kuvvetleri pilotlarının Suriye Arap Cumhuriyeti'nde Rus savaş uçakları ile eğitime başlamaları.
Suriye Hava Kuvvetleri elemanlarına da ABD ve NATO uçakları ile ilgili hem uçuş hem de taktik eğitimi vermeleri.
Evet, bize Pentagon'daki Kripto Türkler tarafından sızdırılan en büyük korkunun bu olduğunu söyleyebilirim.
Dostlara ve düşmanlara duyurulur.
Sanırım Türk Silahlı Kuvvetleri, bir zamanlar Hava Üslerimizin teknik bazı birimlerini Kazak ve Rus teknolojisi ile donatalım diyen bir Tümgenerali emekliye sevk etmesine, şimdilerde pişman olsa gerekir.
İşin belki de en can sıkıcı tarafı ise; soğuk savaş döneminde Amerikan "dezinformatsiya"sı etkisi ile savaşçı, işgalci ve karıştırıcı olarak gösterilen Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin yerini bu dönemde ABD'nin alması; Avrupa'nın ise o dönemde olduğu gibi aynı cepheyi, "barışçılığı" temsil ediyor olmasıdır.
Avrupa'nın bu imajını ortadan kaldırmak için içine "Truva Atı" olarak soktuğu önce Blair ve şimdi de Sarkozy kuklalarının faaliyetlerinin ne derecede etkili olacağı ise hala şüpheli.
ABD gittikçe faşistleşiyor, teröristleşiyor, eşkıyalaşıyor. Bu durumdan hem ulusalcı Amerikalılar hem de Amerika halkı memnun değil, ABD "tek başınacılığa" doğru sürükleniyor.
Türkiye örneği ise bütün milletlerin, bütün halkların ve hatta bütün partnerlerin ABD'ye karşı şüphelerini arttırıyor.
Bir zamanlar "ABD'nin Avrupa ve Ortadoğu Jandarması" olan Türkiye'ye karşı ABD'nin takındığı tavır, herkesi ve her kesimi ABD'ye karşı bir kez daha düşünmeye sürüklüyor.
Bunlara, Ortadoğu bölgesindeki Kürtler, Ermeniler ve bir başka yeni partner de dahildir.
Son PKK baskınında ABD'nin PKK'ya Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bölgedeki bütün faaliyetlerini gösteren 3 aylık uydu fotoğraflarını vermesi ve baskın öncesi bir haftalık ve o gecelik termal hava fotoğraflarını PKK'lı teröristlere hediye etmesi; Türk halkı dışında neredeyse "sağır sultan" tarafından bile biliniyor.
Yine ABD'nin, PKK'lı teröristlere yaklaşma istikametlerinde olduğu gibi kaçış istikametlerinde de teknik açıdan yardımcı olmaları, baskın öncesi bölgedeki bütün haberleşme cihazları üzerine, Süleymaniye Çuval Operasyonu öncesinde yaptıkları gibi EKT (Elektronik Karşı Tedbir) (Elektronik Baskı) uygulaması yespiti, dünyanın dört bir yanında çalkalanıyor.
Hasan Hüseyin Memiş
AKP'de sorunlar diz boyu. AKP, için için kaynayan ve kaynadıkça da çözülemezliği artan bir "zift" gibi.
İktidarın ve AKP'nin başı, hem kendisiyle hem de partisiyle gizli bir savaş içinde. Paralı bakanlıklar RTE'nin ekibinde, karar bakanlıkları ise Çankaya'nın yeni sakininin gölgesinde. RTE, AG'yi Çankaya'ya yollarken, ondan kurtulacağını sanıyordu ama iktidar erki birdenbire ikiye bölündü.
RTE'nin tek derdi bu mu?
Hayır. En azından iki derdi daha var.
Birincisi, daha önceleri RTE'nin "Ağlayan Şeytan" dediği Salya Sümük Efendi'nin iktidara olan açık etkisi; ikincisi ise Sakallı Şeytan ekibinin akçalı işlere müdahalesi. Lepiska Saçlı fındıkçı danışman, Mısırakıtan gibileri Sakallı Şeytan'ın dergâhının imalatları ve dergâh terbiyesine (!) göre hepsi de RTE'nin üzerinde.
Parti içi Kürtçü lobi, seçimler sonrası hiç beklemediği bir muamele ile karşı karşıya kalınca bazı konularda frene bastılar ki, bu konu da RTE'nin bir başka sorunu.
RTE'nin önemli dertlerinden biri de ABD'deki "Ulusalcı Amerikalılılar" ile "Neo-Con"cu-İsrailci Amerikalılar arasında sıkışıp kalması.
Ulusalcı Amerikalılar, ABD'nin geleceğinde şu anda daha çok söz sahibi olsalar da ekonomik konular "Neo-Con"cu şürekâsının elinde.
Son günlerde RTE'nin yeni bir çocuğu daha oldu;
Anayasa Mahkemesi Başkanlığı'na seçilen Haşim KILIÇ.
Bu seçimi, salt bir seçim olarak değil, Koray AYDIN'ın aklanması (!) ile birlikte düşünün.
Bundan böyle RTE, Haşim KILIÇ'ın "soğuk nefesi"ni hep ensesinde hissedecek.
Şaşırdınız mı?
Hiç şaşırmayın, çünkü Türkiye'de "darbeler" hiç umulmayan yerlerden gelir.
Darbe umulan yerler de bazen darbe bekleyenleri korur.
Örneğin bir önceki Çankaya sakininin bazı yasaları veto ederek, RTE'nin ve ekibinin Yüce Divan'da yargılanıp "Ömür Boyu Hapis" cezasına mahkûm edilmesinin önünü kesmesi, Devlet Denetleme Kurulu'nun elindeki her biri bir iktidarı yok edecek derecede çarpıcı ve kapsamlı dosyaları Yargıya tevdi etmemesi, basına sızdırmaması gibi
ABD Cephesi
Bugünlerde ABD'nin en büyük sorunu Irak Bataklığı'ndan nasıl kurtulacağı konusunda şekilleniyor.
ABD yönetimi, Neo-Con'cuların etkisi ile dışlanan Türkiye'nin gözünün içine bakıyor, hem de yalvarır gibi. Ama anlayan kim, bizimkiler de onlara "trene bakar gibi" bakıyorlar.
ABD yönetiminin bakışını en iyi tahlil eden kurum Türk Silahlı Kuvvetleri, ama onlar da "salağa yatıyor"lar.
ABD yönetimi bunun da farkında ve kuduruyorlar, bunu hazmedemiyorlar.
Bir taraftan RTE'ye ve Salya Sümük Efendi'ye verdikleri destek ile TSK'ni sindirmeye çalışırlarken, TSK'nin geleceğe yönelik komuta kademesini de manipüle etmek faaliyetlerinden geri durmuyorlar.
Bunu da Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesindeki Salya Sümük Efendi ekibi ile yapıyorlar.
Örneğin 2007 Yüksek Askeri Şurası'nda Korgeneral Cahit SARSILMAZ'ın ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin geleceği ile oynadıkları gibi ABD'liler, bugünlerde "kan kusuyorlar".
Önce E.Org. Hüseyin KIVRIKOĞLU felaketi ile karşılaştılar şimdi de Org. BÜYÜKANIT karabasanını yaşıyorlar; ardından da Org. BAŞBUĞ ile cebelleşmek zorunda kalacaklar. Ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nin içindeki dengeler ile oynamak için bütün iç ve dış "piçlerini" seferber etmiş durumdalar.
ABD'nin diğer bir büyük sıkıntısı ise Ortadoğu'da Uluslararası Şirketlere ve Menfaat Gruplarına hizmet ederken farkında olmadan Büyük Britanya İmparatorluğu'nun değirmenine su taşıdıklarını da fark etmiş olmaları.
Bunun en bariz örneğini Kıbrıs'ta yaşadılar.
Kıbrıs'taki çözümsüzlük iki devletin işine yaradı biri İsrail'in diğeri ise Büyük Britanya İmparatorluğu'nun.
Ankara'da yapılan MOSSAD destekli Glocal Forum toplantısı esnasında görüştüğüm bir İngiliz gazeteci bu konuyu çok çarpıcı bir cümle ile bana aktarmıştı.
O günlerde "ayakları suya ermeyen" M.Ali TALAT ağzında MARAŞ Bölgesi'ni gevelemeye başlamıştı, Rumlara orayı vermekten söz ediyordu.
İngiliz gazeteci ise şunları söylüyordu:
"Kimin malını kime veriyorsunuz? Bize sordunuz mu?"
Gerekli cevabı benden almıştı ama küstahlığının temeli çok acı vericiydi.
Merhum Menderes, Zorlu'yu da Kıbrıs'a Büyük Britanya İmparatorluğu'nun aksine Türk Milli Hedefleri ve Menfaatleri doğrultusunda müdahale ettikleri için bizlere ve bizdeki "uşaklar"ına boğdurmamışlar mıydı?
ABD'ni şimdi çıldırtan bir başka konu daha var, Suriye Arap Cumhuriyeti ile Türkiye'nin ve KKTC'nin yakınlaşması.
Bu konuyu genelde kendileri dillendirmiyorlar ama Irak'taki "siyasi fahişeleri"ne istediklerini söylettiriyorlar.
Suriye Arap Cumhuriyeti, Kıbrıs'ın önemini Türkiye'deki pek çok dışişleri elemanından daha ayrıntılı irdelemiş olmalı ki; İsrail'in Kıbrıs üzerindeki bütün ataklarına anında müdahalelerde bulunuyor.
ABD'nin ve İsrail'in en büyük korkusu ise Türk Hava Kuvvetleri pilotlarının Suriye Arap Cumhuriyeti'nde Rus savaş uçakları ile eğitime başlamaları.
Suriye Hava Kuvvetleri elemanlarına da ABD ve NATO uçakları ile ilgili hem uçuş hem de taktik eğitimi vermeleri.
Evet, bize Pentagon'daki Kripto Türkler tarafından sızdırılan en büyük korkunun bu olduğunu söyleyebilirim.
Dostlara ve düşmanlara duyurulur.
Sanırım Türk Silahlı Kuvvetleri, bir zamanlar Hava Üslerimizin teknik bazı birimlerini Kazak ve Rus teknolojisi ile donatalım diyen bir Tümgenerali emekliye sevk etmesine, şimdilerde pişman olsa gerekir.
İşin belki de en can sıkıcı tarafı ise; soğuk savaş döneminde Amerikan "dezinformatsiya"sı etkisi ile savaşçı, işgalci ve karıştırıcı olarak gösterilen Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin yerini bu dönemde ABD'nin alması; Avrupa'nın ise o dönemde olduğu gibi aynı cepheyi, "barışçılığı" temsil ediyor olmasıdır.
Avrupa'nın bu imajını ortadan kaldırmak için içine "Truva Atı" olarak soktuğu önce Blair ve şimdi de Sarkozy kuklalarının faaliyetlerinin ne derecede etkili olacağı ise hala şüpheli.
ABD gittikçe faşistleşiyor, teröristleşiyor, eşkıyalaşıyor. Bu durumdan hem ulusalcı Amerikalılar hem de Amerika halkı memnun değil, ABD "tek başınacılığa" doğru sürükleniyor.
Türkiye örneği ise bütün milletlerin, bütün halkların ve hatta bütün partnerlerin ABD'ye karşı şüphelerini arttırıyor.
Bir zamanlar "ABD'nin Avrupa ve Ortadoğu Jandarması" olan Türkiye'ye karşı ABD'nin takındığı tavır, herkesi ve her kesimi ABD'ye karşı bir kez daha düşünmeye sürüklüyor.
Bunlara, Ortadoğu bölgesindeki Kürtler, Ermeniler ve bir başka yeni partner de dahildir.
Son PKK baskınında ABD'nin PKK'ya Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bölgedeki bütün faaliyetlerini gösteren 3 aylık uydu fotoğraflarını vermesi ve baskın öncesi bir haftalık ve o gecelik termal hava fotoğraflarını PKK'lı teröristlere hediye etmesi; Türk halkı dışında neredeyse "sağır sultan" tarafından bile biliniyor.
Yine ABD'nin, PKK'lı teröristlere yaklaşma istikametlerinde olduğu gibi kaçış istikametlerinde de teknik açıdan yardımcı olmaları, baskın öncesi bölgedeki bütün haberleşme cihazları üzerine, Süleymaniye Çuval Operasyonu öncesinde yaptıkları gibi EKT (Elektronik Karşı Tedbir) (Elektronik Baskı) uygulaması yespiti, dünyanın dört bir yanında çalkalanıyor.