Siz ‘Asist Yapın’, Golü Dinciler Atacak

YaRpAK.

New member


Siz ‘Asist Yapın’, Golü Dinciler Atacak

Türkiye’de ilginç bir oligarşi oluştu. Oligarşinin en önemli özelliği, “Batı’nın taleplerini yerine getirmesi” ve onunla çıkar ortaklığı sağlaması. Türkiye’deki oligarşi hem türel (homojen) değil hem de “onu oluşturan öğeler arasında kopukluklar bulunuyor”.

Hatta aralarında çatışmalar görülebiliyor. Ancak ABD ve AB’nin himayesini ve otoritesini kabullenmeleri, bu çatışmaları kontrol altında tutuyor.

Kimler var diye saymaya kalktığımızda çok farklı (heterojen) unsurlarla karşılaşıyoruz. En seçkin olanlarından başlayalım;

- Büyük sermaye çevrelerinin bir bölümü oligarşinin içine yerleşmiş durumdalar. Özellikle 1990 sonrası Batı’nın talepleri bunlar için kutsal sayılır, mutlaka yerine getirilmelidirler.

Gümrük Birliği’nin sömürgeci ve tek yanlı yükümlülükleri yüzünden kendi şirketleri zarar da görse, “başkaldırıp, değiştirilsin diyemezler”. Kol kırılır yen içinde kalır misali, Batı kapitalizmi karşısındaki kutsal yeminlerini bozmak istemezler.

- Seçkinler, sanatkârlar, aydınlar ve Atatürkçülük oynayan elit çevrelerden de oligarşinin içinde yerleşmiş simalar bolca vardır. Bunlar kurnazca her tarafa oynarlar. Masada kimle otururlarsa onun türküsünü söylerler, her tarafla çıkarlarını sürdürürler...

- Bürokrasinin bir bölümü de belli etmeden oligarşinin içine yerleşmiştir. Tarafsız görüntü altında, “oligarşinin ve Batı’nın Türkiye’deki egemenliğini sürdürmesi için” sistemdeki görevlerini, işi kitabına uydurarak yürütürler. “Gözlerimi kaparım, vazifemi yaparım” kuralını esas alırlar.

- Üniversite çevrelerinde de yeni bir sınıf türedi. Akademik kimlik adı altında Batı’nın Türkiye’deki taleplerini ve oligarşinin egemenliğini “bilim adı altında pazarlamakla görevli oldular”. Bu pazarlamacılar, Batı (ve oligarşi) tarafından tatmin edici bir biçimde ödüllendirilirler. Sömürüden, onlar da paylarını alır.

1 Mart 2003 tezkeresini, 24 Nisan 2004 Annan Planı’nı, Barzani’nin kukla devletinin desteklenmesini, PKK ile masaya oturulmasını, Ermenilerden özür dilenmesini, Patrikhane’nin Lozan’ın dışına çıkarılmasını açık veya örtülü savunurlar.

Türkiye’ye ve Ortadoğu’ya, ABD ve AB’nin gözlüğü ile bakarlar. Bunlar da ödüllerini Batı’dan fazlasıyla alırlar.

- Batı’da piyasa ekonomisinin çökmesinden sonra fena halde bozulan liberalleri de bu gruba dahil etmek gerekir.

- Gelelim ağır toplara. ABD tarafından, 28 Şubat Süreci ertesinde oligarşinin tepesine oturtulan siyasal İslama; bunlar biçimsel olarak ve yaşam tarzları itibarıyla yukarıda sıralananlardan çok farklı olsalar bile artık “oligarşinin kaptan köşküne yerleştirildiler”.

ABD, İngiltere ve İsrail ile kurdukları stratejik ortaklık, dincilerin oligarşinin tepesine oturtulmasına yol açtı. Türkiye ve Ortadoğu’da, BOP kapsamında, asli bir görev üstlendiler.

- Türkiye’deki ayrılıkçı unsurlar da ilginç bir biçimde, oligarşiye hizmet etmeye başladı.

Dincilerin haksız rekabeti…

ABD’ye (ve AB’ye) yıllarca hizmet veren sermaye, bürokrasi ve liberallerin bir anda Batı tarafından ikinci plana itilmeleri ve dincilerin oligarşinin tepesine oturtulması büyük rahatsızlık yarattı.

Sermaye çevreleri, liberaller ve bürokrasi Türkiye’nin seçkinleri (eliti) konumundaydılar; Batı ne istediyse ellerinden geleni yaptılar. Ama BOP gündeme gelince çuvalladılar. Bunun üstesinden ancak dinciler gelebilirdi, işin içine dincileri sokmadan “proje yürümezdi”.

İşte bu nedenle diğerlerine, “Siz asist yapın, golü dinciler atacak” dendi, bütün mesele bundan ibaret. Üstelik, talep eden ABD ve AB olduğuna göre diğerlerine söz dinlemekten başka bir şey zaten düşmez; kızmaları, alınmaları anlamsız; nasıl olsa hepsinin en tepesinde ABD ve AB var. “Yukarıdakiler” aynı olduktan sonra “yerli oligarşi” içindeki değişimi, nasıl söylenir, “görev değişimi” olarak görmek gerekir. Batı’nın verdiği görevi kim daha iyi yaparsa başa o geçer, bu kadar basit.

Oligarşi dışındaki çoğunluk…

Ya “oligarşi dışındaki” büyük çoğunluk? Örgütlenemiyorlar, güçlerini gösteremiyorlar. Ulusalcı bilinç ve düşünce etrafında toplanamıyorlar.

Oligarşinin içindeki unsurlara karşı olduklarını söyleyen siyasal partiler bile aralarında birleşmeye ya da güç birliğine gidemiyorlar.

- Oysa halkın “yüzde 90’ı” ABD’nin emperyalizmine karşı;

- “Yüzde 70’i”, AB’nin Türkiye’yi bekleme odasında oyalayarak iğfal ettiğini görüyor; “Hayır, yeter artık” diye isyan ediyor.

Ama oligarşi halka karşı.. büyük çoğunluğa rağmen ABD ve AB’nin hizmetinde. Batı’nın yeni Türkiye ve bölge politikasını uyguluyor.

2009 yılının başında Türkiye’de, “yönetimdeki oligarşi ile büyük çoğunluk arasında” bir hesaplaşma, bir ayrışma, bir çatışma yaşanıyor.

Ergenekon, bu çatışmanın sonucu (ve kanıtı) değil mi?

Bir Gazze notu…

Gazze’yi bombalayan İsrailli pilotlar Konya’da tatbikat yaptılar. Denizden Gazze’yi bombalayan İsrail gemileriyle bizimkiler, Doğu Akdeniz’de tatbikat yaptılar. İçimizdeki oligarşi, “ABD ve AB’nin isteklerini yerine getiriyordu”.

Başbakan’ın Ortadoğu gezisi mi? Türkiye’de halkın, “Hükümet istifa…” yerine sadece, “Kahrolsun İsrail, kahrolsun Amerika…” demekle yetinmesi için, sokaktaki insanın hedefini dışarıya yönelten bir manevra…

Bakın, Amerika da, Avrupa da saldırgan İsrail’in arkasındalar. Oligarşinin haddine mi düşmüş İsrail’e karşı önlem alarak onları kızdırmak…

http://www.hakimiyetimilliye.org/index.php?news=3372
 

HTML

Üst