"Siyasi Simge" Safsata Çıktı ANKET

PirAdam

Ayın Üyesi
Katılım
18 Haz 2010
Mesajlar
2,101
Reaction score
0
Puanları
0
Yaş
65
Konum
Istanbul
Üniversitede başörtüsü yasaklanmalı mı, başlarını neden örtüyorlar, kamuda çalışan başörtülülere bakış, üniversitede yasağın kalkması baskı oluşturur mu?...

TİKAD'ın başörtüsü sorununun çözümü için toplumsal bir uzlaşının olup olmadığını tespit etmek amacıyla 26 ilde başını örten kadın, başı açık kadın, eşinin başı örtülü olan erkek ve eşinin başı açık olan erkek olmak üzere toplam 3 bin 52 denek üzerinde yaptırdığı kamuoyu araştırmasının sonuçları, düzenlenen basın toplantısıyla açıklandı.
Toplantıda konuşan Bulut, başörtüsü sorunun Türkiye'nin zamanını ve enerjisini verimsiz bir biçimde tükettiğini savunarak, bu konuyu derinlemesine anlamak için bir kamuoyu araştırması yaptırdıklarını söyledi.

Kadının önünü tıkayan ve Türkiye'de siyasi çatışmalara neden olduğunu düşündüğü başörtüsüyle ilgili son günlerde basında, akademisyen gruplarda ve erkek egemen gruplarda tartışmalar yapıldığını belirten Bulut, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Siyasette yokuz, yönetim kadrolarında yokuz, ekonomide yokuz, sosyal hayatta yokuz. Peki neden yokuz? Bu soruya doğru cevaplar bulabilmek için maalesef ülkemizde hiçbir araştırmaya dayanmadan yapılan erkek egemen grupların kadının görüntüsünün nasıl olacağı ile ilgili dayatmayla karşı karşıyayız. Bedenimiz üzerinde kendimize söz hakkı verilmemiştir. Görüntümüzü erkekler belirlemiştir. Çağdaş, modern görüntü içerisindeki kadının geldiği nokta ile başörtülü kadının geldiği nokta aslında birbirinden de farklı değildir. İş hayatında da başörtülü kadınlar yapılan araştırmada zorluk çektiklerinin altını çiziyorlar ama iş hayatında gerçekten kendini modern, çağdaş kabul eden kadınların da zorluk içinde olduğunu görüyoruz.''

Bulut, yapılan araştırmanın başörtüsüyle ilgili toplumda bir ayrışım olmadığını gösterdiğini vurgulayarak, ''Kadının sorununun sadece başörtüsüne indirgenmesini istemiyoruz. Hep birlikte bu sorunların çözüm platformunu oluşturmak zorundayız. Üzerimizdeki erkek baskısını kaldırmak zorundayız. Siyasette, başörtüsüyle, başı açığıyla kadın sayısını artırmak zorundayız. Devlet kadrolarına baktığımızda aşırı dindar denen erkeklerin her alanda görev yaptığını görebiliyoruz. Peki Türkiye'nin geleceğini irtica ile laiklik tehlikesi olarak yalnızca ve yalnızca kadının başındaki örtü müdür bu tehlike? Hayır, bu siyasi bir kavganın kadınları yönlendirmesiyle alakalıdır'' diye konuştu.

ERKEKLERDE ZİHNİYET DEĞİŞİMİ

Kadının başörtüsünün altına sıkıştırılmaya çalışıldığını ileri süren Bulut, şunları kaydetti:

''Başı açık kadının başı kapalı kadınla problemi yok, başı kapalının da başı açık olanla. Birbirlerinden kız alabileceklerini, çocuklarını evlendirebileceklerini söylüyorlar. Bizi memnun eden bir konu da başı kapalı kadının eşi de başı açık kadının eşi de eşinin çalışma hayatında yer almasını istiyor. Demek ki ülkemizde erkeklerde zihinsel bir değişim başlıyor. Eskiden başı açık da olsa kapalı da olsa eşinin çalışmasına müsaade etmeyen erkekler vardı. Bu nedenle ülkemizde zihinsel bir değişim de başlamış. Peki neden siyasal zeminde bunun bu kadar kavgası veriliyor? Neden erkek egemen gruplar kadını yalnızca başörtüsü üzerinden değerlendiriyor? Oysa ki her kesimde, bürokraside, iş hayatında, siyasette, aşırı dindar diyebileceğimiz erkekler görevde bugün. O nedenle haklarımıza sahip çıkmamız gerektiğini söylemek istiyorum. Eğer modernleşmeyse, eğer Cumhuriyet kadınını hak ettiği noktaya taşımak istiyorsak başörtüsünden dolayı asla ve asla kadınlarımızı eve hapsedip onları ötekileştirmeden toplumda ve iş hayatında varlık göstermelerini sağlamalıyız.''

ARAŞTIRMA SONUÇLARI

TİKAD'ın 26 ilde 3 bin 52 kişi ile gerçekleştirdiği araştırma, başörtüsünün toplumsal bir sorun olmadığını gösterdi. Metropoll'e yaptırılan 'Başörtüsü ve Toplumsal Uzlaşma' anketine göre toplumun sadece yüzde 0,7'si, başörtüsünün siyasî bir simge olduğu görüşünde. Yasağın kalkmasının, başı açıklar üzerinde baskı oluşturmayacağını düşünenlerin oranı ise yüzde 70.


Türkiye İş Kadınları Derneği (TİKAD), başörtüsü sorununun algılanma biçimleri, eğitim ve iş hayatındaki yansımalarını tespit etmek amacıyla bir anket yaptırdı. 26 ilde 3 bin 52 kişi üzerinde gerçekleştirilen 'Başörtüsü ve Toplumsal Uzlaşma' anketi çarpıcı sonuçlar ortaya koydu. Başörtülü ve başörtüsüz kadınlar ile eşlerinin görüşlerine yer verilen araştırma sonuçlarına göre, toplumun yüzde 85'i, kadınların başörtüsünü inançları gereği taktığı kanaatinde. Başörtüsünün siyasi bir sembol olduğunu düşünenlerin oranı ise sadece yüzde 1. Dün, İstanbul'da basın toplantısı düzenleyen TİKAD Başkanı Nilüfer Bulut, anket sonuçlarının başörtülü olsun ya da olmasın kadınlar arasında bir sorunun olmadığını gösterdiğini söyledi.

TİKAD tarafından Metropoll araştırma şirketine yaptırılan ve başkanlığını Prof. Dr. Özer Sencar ve Prof. Dr. İhsan Dağı'nın yaptığı anketin sonuçları, Hilton Otel'de düzenlenen basın toplantısında açıklandı. Toplantıda konuşan TİKAD Başkanı Nilüfer Bulut, kadın sorununun başörtüsü parantezine sıkıştırılmasını hatalı bir yaklaşım olarak gördüklerini dile getirdi. Başörtülü olsun ya da olmasın kadınların birbirleri ile sorununun olmadığının altını çizen Bulut, "Sorun başörtüsünde değil. Başörtüsü üzerinden kendilerine 'dindar veya gelenekçi' denenlerle, 'laik-modern' olarak nitelendirilenler arasında bir iktidar mücadelesi." yorumunu yaptı. Bulut, "Cumhuriyet kadınını hak ettiği noktaya taşımak istiyorsak, başörtüsünden dolayı asla ve asla kadınlarımızı eve hapsedip onları ötekileştirmeden toplumda ve iş hayatında varlık göstermelerini sağlamalıyız.'' diye konuştu. Bulut, konunun çözümü noktasında tüm siyasî parti liderlerini ziyaret ederek görüş alışverişinde bulunacaklarını vurguladı.

'Başörtüsü ve Toplumsal Uzlaşma' anketi, toplumda başörtüsü hakkında yaygın bir uzlaşının olduğunu ortaya koyuyor. Katılımcıların yüzde 78'i, örtünüp örtünmeme meselesinin kadınların kendi tercihine bırakılması gerektiği düşüncesinde. Toplumun yüzde 73'ü, bazı özel işyerlerinde uygulanan başörtüsü yasağını doğru bulmuyor. Toplumun yüzde 75'i, kamuda çalışan kadınların isterlerse örtünebileceklerini ifade ediyor. Sorun çözüldüğünde istihdamda kadın sayısının artacağına inananların oranı yüzde 72 civarında. Toplumun yüzde 78'i, üniversitede başörtüsünün serbest olmasından yana. YÖK'ün fiilen yasağı kaldırmaya yönelik girişimlerini yüzde 61'lik kesim doğru buluyor. Üniversitede yasağın kalkmasının, başı açık öğrenciler üzerinde bir baskı oluşturmayacağını düşünenlerin oranı yüzde 70.

Araştırma bulguları, kadınların büyük bir kısmının aile, eş veya çevre baskısı nedeniyle başlarını örttükleri görüşlerini yalanlıyor. Kadınların yüzde 77'si başörtüsünün kendi tercihleri olduğunu belirtiyor. Ankette baş örtmenin eğitim ve iş hayatındaki olumsuz etkileri de araştırılıyor. Araştırmaya göre halen memur olarak çalışan ve başlarını dışarıda örtenlerin yüzde 92,5'i ile başörtülü üniversite mezunu kadınların yüzde 83'ü, yasak sebebiyle kendilerini haksızlığa uğramış görüyor.

Özel sektörde başörtülülerin çalışmasından rahatsızlık duymayacaklarını söyleyenler, toplumun yüzde 92'sini oluşturuyor. Başörtülülerin yüzde 90'ı, oğlunun veya erkek kardeşinin başı açık birisiyle evlenmesinde, yüzde 98'i başı açıklarla arkadaşlık yapmakta, yüzde 99'u da başı açık kadınlarla komşuluk kurmada sakınca görmüyor. Başı açık kadınların yüzde 87'si, başörtülülerin kariyer sahibi olmasından şikâyetçi olmadıklarını, yüzde 88'i ise başörtülü kadınları kendileri gibi eşit vatandaşlar olarak gördüğünü belirtiyor.

Başörtüsü anketinin en çarpıcı bölümlerini, eşlerin verdiği cevaplar oluşturuyor. Eşi başörtülü erkeklerin yüzde 53'ü, eşinin başını açarak çalışmasına izin verebileceğini söylüyor. Erkeklerin yüzde 70'i de başörtülü kadınların eğitimlerini bırakmak zorunda kalmalarından üzüntü duyduklarını ifade ediyor.

Başörtüsü, iktidar savaşında cephane olarak kullanılmamalı

Anket sonuçlarını değerlendiren Prof. Dr. Doğu Ergil, toplumda başı açıklarla kapalılar arasında bir fay hattının olmadığına dikkat çekti. Kadınların siyasî çatışmalara taraf olmaması, birbirlerine karşı pozisyon almamaları ve birlikte hareket etmeleri gerektiğini vurgulayan Ergil, iktidar savaşında başörtüsünün 'cephane' olarak kullanılmaması gerektiğini dile getirdi. Ergil, başörtülü kadınların eğitim almasının ve dışarıda çalışmalarının laiklik adına engellenmesinin, aslında laikliğin engellenmesi anlamına geldiğine, bu nedenle herkesin buna karşı çıkması gerektiğine vurgu yaptı.

Ergil: Kısıtlama aslında laik toplum beklentisine ihanet

PROF. Doğu Ergil, türban sorunun çözülmesi için kadınların yanında kendisi gibi erkek yandaşların da mücadele
ettiğini söyledi. Ergil, “Kentte okumak, çalışmak isteyen kadına getirilen kısıtlamalar aslında laik toplum beklentisine ihanettir. Asıl çatışma, eğitimli ve kapalı kadınların sayısı artınca olacak, buna da hazır olmak lazım” diye konuştu.

DEVAMI
 
Geri
Üst