64general1
New member
- Katılım
- 14 Haz 2007
- Mesajlar
- 1,720
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Siyasi Otoritenin Beceriksiz Kulları
Ali İhsan Gürcihan
Basında yer alan haberlere göre,bu ülkenin atanmış YÖK Başkanı’nın ,Üniversiteleri doğrudan ilgilendiren türban konusunu görüşmek isteyen Üniversiteler Arası Kurul’un (ÜAK) yapılmasını engellemeye çalıştığı anlaşılmıştır.
Bunu başaramayınca da sanki,hükümet komiseri gibi toplantıya gidip
‘’ Kanunda belirtilen akademik konuların dışındaki sorunların tartışılma yeri bu kurul değildir.’’
diye açıklamada bulunmuştur.
Sayın hocam;
YÖK Başkanı olarak atandığınız da; daha yerinize dahi oturmadan, bir iki gün dahi bekleme ve temkinli davranma olgunluğunu göstermeden,sanki üniversitelerde özgürlükler kısıtlanıyormuş gibi
’’Üniversitelerde hiçbir kısıtlamanın kalmayacağını ve düşüncelerin özgürce açıklanacağını’’
söyleyen siz değil miydiniz ?
Bir ay içerisinde ne değişti de, Rektörlerimizin ve Kurul’un söylemlerini engellemeye ve yönlendirmeye çalışıyorsunuz.
Atanmış bir kişi olarak ilk verdiğiniz mesajınızın, siyasi otoriteye bağlılık adına ve türbana özgürlük yolunda bir söylem olduğu hemen belli olmakla birlikte, bu son tavırlarınız ve söylemleriniz müştereken değerlendirildiğinde; sizin görüş ve söylemden öte üniversite camiasında siyasi komiserlik görevini de üstlendiğiniz anlaşılmaktadır.
Eğer doğrular ve özgürlükler adına gerçekten mücadeleci bir yapıya sahip iseniz bu tavrınızı,
‘’ Rektörler amuda kalkmasın’’
diyebilen ve sizleri kast ederek
‘’ İsterse yapmasın ‘’
sözlerini sarf edecek kadar üniversite camiasını, yani sizleri hafife alan siyasilere karşı da göstermeniz gerekmektedir. Sayın hocam,
etrafı izlemeden,yerinize oturup görevinizin ne olduğunu anlamadan,temkinli davranıp ne zaman konuşmanız gerektiğini bilmeden siyasiler adına, türban sorunun üzerine tam anlamı ile TÜY DİKTİNİZ ve size biçilen göreve harfiyen itaat ederek üniversiteleri bizzat kendi elleriniz ile karmaşa ortamının içerisine atıverdiniz.
Koca bir profesör olarak, Cumhuriyet Değerlerini yıpratan bu yaklaşımınızla ben ve benim gibi düşünenleri hayal kırıklığına uğrattığınız ve üzdüğünüz bir gerçek ama, bu işi yaparken yöntem tespiti ve yönetim konusundaki beceriksizliğinizle sizi atayanları da en az benim kadar hayal kırıklığına uğrattığınıza ve pişman ettiğinize adım gibi inanıyorum.
Ali İhsan Gürcihan
Basında yer alan haberlere göre,bu ülkenin atanmış YÖK Başkanı’nın ,Üniversiteleri doğrudan ilgilendiren türban konusunu görüşmek isteyen Üniversiteler Arası Kurul’un (ÜAK) yapılmasını engellemeye çalıştığı anlaşılmıştır.
Bunu başaramayınca da sanki,hükümet komiseri gibi toplantıya gidip
‘’ Kanunda belirtilen akademik konuların dışındaki sorunların tartışılma yeri bu kurul değildir.’’
diye açıklamada bulunmuştur.
Sayın hocam;
YÖK Başkanı olarak atandığınız da; daha yerinize dahi oturmadan, bir iki gün dahi bekleme ve temkinli davranma olgunluğunu göstermeden,sanki üniversitelerde özgürlükler kısıtlanıyormuş gibi
’’Üniversitelerde hiçbir kısıtlamanın kalmayacağını ve düşüncelerin özgürce açıklanacağını’’
söyleyen siz değil miydiniz ?
Bir ay içerisinde ne değişti de, Rektörlerimizin ve Kurul’un söylemlerini engellemeye ve yönlendirmeye çalışıyorsunuz.
Atanmış bir kişi olarak ilk verdiğiniz mesajınızın, siyasi otoriteye bağlılık adına ve türbana özgürlük yolunda bir söylem olduğu hemen belli olmakla birlikte, bu son tavırlarınız ve söylemleriniz müştereken değerlendirildiğinde; sizin görüş ve söylemden öte üniversite camiasında siyasi komiserlik görevini de üstlendiğiniz anlaşılmaktadır.
Eğer doğrular ve özgürlükler adına gerçekten mücadeleci bir yapıya sahip iseniz bu tavrınızı,
‘’ Rektörler amuda kalkmasın’’
diyebilen ve sizleri kast ederek
‘’ İsterse yapmasın ‘’
sözlerini sarf edecek kadar üniversite camiasını, yani sizleri hafife alan siyasilere karşı da göstermeniz gerekmektedir. Sayın hocam,
etrafı izlemeden,yerinize oturup görevinizin ne olduğunu anlamadan,temkinli davranıp ne zaman konuşmanız gerektiğini bilmeden siyasiler adına, türban sorunun üzerine tam anlamı ile TÜY DİKTİNİZ ve size biçilen göreve harfiyen itaat ederek üniversiteleri bizzat kendi elleriniz ile karmaşa ortamının içerisine atıverdiniz.
Koca bir profesör olarak, Cumhuriyet Değerlerini yıpratan bu yaklaşımınızla ben ve benim gibi düşünenleri hayal kırıklığına uğrattığınız ve üzdüğünüz bir gerçek ama, bu işi yaparken yöntem tespiti ve yönetim konusundaki beceriksizliğinizle sizi atayanları da en az benim kadar hayal kırıklığına uğrattığınıza ve pişman ettiğinize adım gibi inanıyorum.