MG_eVİL
New member
- Katılım
- 20 May 2008
- Mesajlar
- 3,623
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Yargıtay’a, İstanbul Başsavcısı’na 65 hâkim ve savcıya ait telefonların dinlenmesi kanunsuz mu?
Yargıtay Başkanı Gerçeker Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’le görüşmesinin ardından dün şunu dedi:
“Kanuna uygun her şey hukuka uygun olmuyor. Hukuk, temel hak ve özgürlüklerin teminatıdır!”
Yargıtay Başkanı’na göre “dinleme kararı” çıkarılarak biçimsel şart yerine getiriliyor olabilir ama yapılan “özü itibarıyla yanlış”tır.
Ve hele bu yanlış yargının bağımsızlığını katlederek onu devlet terörü yaratan bir makine haline getirme kastı taşıyorsa...
Türkiye Barolar Birliği’nin dünkü gazetelerde çıkan tam sayfa duyurusu, can çekişen adalet ve özgürlük değerlerinin tekrar hayata döneceği konusunda küçük de olsa bir ümit vermiştir.
Barolar, yargı erkinin önemli bir uzvudur aynı zamanda büyük ve etkin bir sivil toplum örgütüdür. Bu örgütün bildirisi bir sivil muhtıra niteliği taşıyor.
İktidar hiçbir komplekse kapılmaksızın bu eleştiri ve önerilerden yararlanmaya bakmalıdır.
Çünkü Türkiye Barolar Birliği’nin yaptığı uyarı tarihi önemdedir:
Kızma, yararlanan...
“Siyasal iktidarın yargı bağımsızlığını ortadan kaldıracak nitelikteki uygulamaları, hukuk devletini temelden sarsmakta, Anayasal düzenin temel ilkelerini işlemez hale getirmekte, adım adım bir otoriter sisteme doğru gidilmektedir.
Ağır bir Anayasa ihlâli taşıyan ve ülkeye büyük zarar veren bu yöntemin uygulayıcılarına da yarar sağlamayacağı açıktır.
TBB asla kabullenmeyeceği bu gelişmeler karşısında sonuna kadar hukukun üstünlüğünü savunacaktır.”
Korkunun değil hukuk güvenliğinin, baskının değil hak ve özgürlüklerin egemenliğini ülkede yeniden kurabilmek o kadar kolay gözükmüyor.
Çünkü başta sistemle çatışma halinde olan bir iktidar var. Türkiye ilk kez devletin temel nizamına ve kurumlarına muhalefet eden bir yürütme organı tarafından yönetilmektedir.
O yüzden kavga eksik olmuyor.
İktidarın yargıya boyun eğdirme inadı nihayet anayasa ihlâli doğuracak boyutlara ulaşmış olmalıdır ki Yargıtay C. Başsavcılığı, iktidar eylemlerinin “hukuk devleti” ilkesi açısından incelenmesine karar vermiştir.
Özürlüler Şûrası...
Laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğuna hükmedilen davadan kıl payı kurtulan AKP bu kez hukuk devletine karşı eylemlerin odağı olmaktan hüküm giyebilir mi?
Ve ikinci kez kendini kurtarabilir mi?
Dileğimiz elbette iktidarın, dikta takıntısından arınması, yargı bağımsızlığına saygı göstereceği yolunda ümit vermesi ve tehlikeli sulardan kurtulmasıdır.
Ama hayalci olmamak gerektiğini biliyoruz.
Çünkü iktidar yargıyı kontrol etmekte kullandığı araçları, ceza ve ödül yöntemlerini terk etmediği gibi “adalet reformu” şaşırtması ile bir polis devleti hedeflemektedir.
Tayyip Erdoğan dün Yargıtay C. Başsavcılığı’nca başlatıldığını öğrendiği inceleme için “Benim partimle ilgili böyle bir yakıştırmayı nasıl yaparlar” diye tepki gösterirken kendisinin de dinlendiği itirafının yargı temsilcileri tarafından yapıldığını hatırlattı.
Ona karşı yapılan hukuksuzluk, kendi yaptıklarının mazereti olamaz;
Kanunsuz dinleme olduğu için biz kimle ne konuştuğunu yazmıyoruz ama utanacağı bir durum yoksa lütfen kendisi açıklasın, millet öğrensin.
Başbakan bu konuşmaları dün katıldığı 4. Özürlüler Şûrası’ndan çıkarken yaptı.
Hayat insanlara ne kadar ağır ve alaycı şakalar yapıyor..
..::GÜNGÖR MENGİ::..
Yargıtay Başkanı Gerçeker Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’le görüşmesinin ardından dün şunu dedi:
“Kanuna uygun her şey hukuka uygun olmuyor. Hukuk, temel hak ve özgürlüklerin teminatıdır!”
Yargıtay Başkanı’na göre “dinleme kararı” çıkarılarak biçimsel şart yerine getiriliyor olabilir ama yapılan “özü itibarıyla yanlış”tır.
Ve hele bu yanlış yargının bağımsızlığını katlederek onu devlet terörü yaratan bir makine haline getirme kastı taşıyorsa...
Türkiye Barolar Birliği’nin dünkü gazetelerde çıkan tam sayfa duyurusu, can çekişen adalet ve özgürlük değerlerinin tekrar hayata döneceği konusunda küçük de olsa bir ümit vermiştir.
Barolar, yargı erkinin önemli bir uzvudur aynı zamanda büyük ve etkin bir sivil toplum örgütüdür. Bu örgütün bildirisi bir sivil muhtıra niteliği taşıyor.
İktidar hiçbir komplekse kapılmaksızın bu eleştiri ve önerilerden yararlanmaya bakmalıdır.
Çünkü Türkiye Barolar Birliği’nin yaptığı uyarı tarihi önemdedir:
Kızma, yararlanan...
“Siyasal iktidarın yargı bağımsızlığını ortadan kaldıracak nitelikteki uygulamaları, hukuk devletini temelden sarsmakta, Anayasal düzenin temel ilkelerini işlemez hale getirmekte, adım adım bir otoriter sisteme doğru gidilmektedir.
Ağır bir Anayasa ihlâli taşıyan ve ülkeye büyük zarar veren bu yöntemin uygulayıcılarına da yarar sağlamayacağı açıktır.
TBB asla kabullenmeyeceği bu gelişmeler karşısında sonuna kadar hukukun üstünlüğünü savunacaktır.”
Korkunun değil hukuk güvenliğinin, baskının değil hak ve özgürlüklerin egemenliğini ülkede yeniden kurabilmek o kadar kolay gözükmüyor.
Çünkü başta sistemle çatışma halinde olan bir iktidar var. Türkiye ilk kez devletin temel nizamına ve kurumlarına muhalefet eden bir yürütme organı tarafından yönetilmektedir.
O yüzden kavga eksik olmuyor.
İktidarın yargıya boyun eğdirme inadı nihayet anayasa ihlâli doğuracak boyutlara ulaşmış olmalıdır ki Yargıtay C. Başsavcılığı, iktidar eylemlerinin “hukuk devleti” ilkesi açısından incelenmesine karar vermiştir.
Özürlüler Şûrası...
Laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğuna hükmedilen davadan kıl payı kurtulan AKP bu kez hukuk devletine karşı eylemlerin odağı olmaktan hüküm giyebilir mi?
Ve ikinci kez kendini kurtarabilir mi?
Dileğimiz elbette iktidarın, dikta takıntısından arınması, yargı bağımsızlığına saygı göstereceği yolunda ümit vermesi ve tehlikeli sulardan kurtulmasıdır.
Ama hayalci olmamak gerektiğini biliyoruz.
Çünkü iktidar yargıyı kontrol etmekte kullandığı araçları, ceza ve ödül yöntemlerini terk etmediği gibi “adalet reformu” şaşırtması ile bir polis devleti hedeflemektedir.
Tayyip Erdoğan dün Yargıtay C. Başsavcılığı’nca başlatıldığını öğrendiği inceleme için “Benim partimle ilgili böyle bir yakıştırmayı nasıl yaparlar” diye tepki gösterirken kendisinin de dinlendiği itirafının yargı temsilcileri tarafından yapıldığını hatırlattı.
Ona karşı yapılan hukuksuzluk, kendi yaptıklarının mazereti olamaz;
Kanunsuz dinleme olduğu için biz kimle ne konuştuğunu yazmıyoruz ama utanacağı bir durum yoksa lütfen kendisi açıklasın, millet öğrensin.
Başbakan bu konuşmaları dün katıldığı 4. Özürlüler Şûrası’ndan çıkarken yaptı.
Hayat insanlara ne kadar ağır ve alaycı şakalar yapıyor..
..::GÜNGÖR MENGİ::..