
15-Narc (2002)
Joe Carnahan’ın soğukkanlı dokusuyla bir polisin ruh halinin hikayesi. Algıları farklı yöne hapseden bir yapıt. Yönetmenin çıkış eseri.

14-Devriye (Cruising) (1980)
‘Şehir’lerdeki eşcinsel barlarında akan ‘suç’ algısına bir bakış. William Friedkin imzalı, Al Pacino faktörünü taşıyan tür denemesi, sürprizsel duruşu ve meseleye dönemine göre cüretkar yaklaşımıyla dikkat çekmişti. O yılların ‘sistemsel yozlaşma’yı ele alırken, ‘polis’i de ‘suçlu’ kimliğiyle yansıtan polisiye denemelerinin en akılda kalıcısı.

13-Insomnia (1997)
Erik Skjoldbjærg’in Amerika’ya sıçramasına yol açan film, aynı zamanda 2002 tarihli bir de yeniden çevrime sahip. ‘Gün ışığında polisiye’ algısını ana karakterin belleğine yerleştirmesiyle, ruhsal, eklektik ve hayal-gerçek arasında kalmış bir yolculuk en gerçek tanımıyla.

12-Hücre (The Cell) (2000)
Polisiyenin içine fantastik öğeleri sokan ‘özellikli’ bir film. Birçok eserden etkilenmesi bir tarafa kendi çapında da yükselen bir bütüne sahip. “Başlangıç”ın (“Inception”, 2010) da esin kaynaklarından.

11-Tanık (Witness) (1985)
Peter Weir’den ‘Amish’ halkının arasında başlayıp yabancılaştıran ardından ‘cinayeti gören kişinin itirafları’ mizansenine geçen bir yapıt. En önemlisi de yönetmenin Avustralya’daki ‘algı bozucu’ sinemasını temsilen bir yapı oluşturması...

10-Sıkı Aynasızlar (Hot Fuzz) (2007)
Bütün türleri harmanlayan biçimci bir şiir kıvamında. Edgar Wright’ın bu alana el attığı ve ti’ye alıcı üslubuyla sardığı bir yapıt.

9-Kuzuların Sessizliği (The Silence of the Lambs) (1991)
Sinemanın en çarpıcı seri katil filmlerinden. Anthony Hopkins’in Hannibal Lecter olarak çıkışının en keskin noktası. Slasher filmi ile polisiyeyi birleştirmesiyle konuşuldu en çok da...

8-İkiz Tepeler: Ateşte Benim Yürür (Twin Peaks: Fire Walk with Me) (1992)
David Lynch’in türe ‘subconcious’ (bilinçaltı) kavramını kattığı ve gerçeküstücü öğelerle donattığı filmi. Devrimci dizinin sinema şubesi.

7-Kötü Polis (Bad Lieutenant) (1992)
Bekleneceği üzere tecavüz, grup seks, mastürbasyon, uyuşturucu, cinayet gibi ‘suç’ları içinde bulunduran bir polisiye. Ancak bunların tamamı polis memurunun ‘kötü adam’ portresini çizmeye yarıyor. Sidney Lumet’in “Serpico”sunda (1973) en dikkat çekici kullanımını gördüğümüz ‘anti-kahramanlı polisiye’ izleğinin cüretkar versiyonu diyebiliriz. “Kötü Polis”, cinayetin kendisiyle, nedeniyle veya sonucuyla ilgilenmeyen özgün bir polisiye başyapıtı.

6-İnsan Avcısı (Manhunter) (1986)
Michael Mann’in türe stilize yaklaşımıyla yürüyen beyaz perdedeki ilk Thomas Harris uyarlaması. Hannibal Lecter karakterinin öne çıkmadan bu algının ‘karakter psikolojisi’ne odaklanılan, bu konuda da etkileyici noktalara giden bir vals niteliğinde

5-Dedektif Hikayesi (Detective Story) (1951)
William Wyler imzalı ilk polisiyelerden biri. Bir karakolun analizini ‘kara film’e yıkan bir bakışla masaya yatıran özel bir eser. Bir adalet gözetimi kıvamında...

4-Yedi (Se7en) (1995)
Slasher filmini, polisiyeyi ile kara filmi iç içe geçiren algısıyla bir David Fincher şaheseri. Sistem eleştirisi, sürpriz sonu, algı değiştiren atmosferi ve oyunculuklarıyla halen akıllardan çıkmadı!

3-Olası Dünyalar (Possible Worlds) (2000)
Bilimkurgudaki paralel evren meselesi ile betimlenmiş bir eser. Onlar arasında dolaşan karakterler, renk oyunlar, bellek dünyaları ve daha nicesiyle gerçek anlamda yapıbozucu.

2-Laura Mars’ın Gözleri (Eyes of Laura Mars) (1978)
Parapsikolojik polisiye olarak anılabilecek devrimci bir tür kırması. Ana karakter, algısı, cinayet şekilleri ve ‘görmek-bakmak’ ikilemine yaklaşımıyla halen etkisini sürdürüyor.

1-Boston Canavarı (The Boston Strangler) (1968)
Polisiyenin içine ‘ekran bölme’ tekniğini ve ‘boşluk’u ekleyen özel bir yapıt. Richard Flesicher’ın dehasıyla gerçek bir olayın hikaye ağına kapılmasını değil de ‘belirsizlik’in temsili olmasına sağlayan bir tür denemesi.