Sinan Aygün'den İtiraf... "HER ŞEYİ BEN YAPTIM!!!"

OrHUN_BEY

New member
Paşalarımı çalıştırmadım. HER ŞEYİ BEN YAPTIM

14 gün kaldığı cezaevindeki anılarını Tercüman Yazarı Metin Özkan'a anlatan Sinan Aygün: "Aileden aldığım terbiye gereği paşalarıma ne bir gün bulaşık yıkattım, ne de çay demlettim. Tüm işleri ben yaptım."dedi
Tercüman Gazetesi Yazarı Metin Özkan'ın röqortaj yaptığı ATO Başkanı Sinan Aygün, paşalarla birlikte kaldığı cezaevi anılarını da anlattı. Paşalara bir gün bile bulaşık yıkatmadığını söyleyen Aygün, "Paşalarımız çok kültürlü ve birikimli insanlardı. Hemen her konuda sohbet ediyor, bilmediğim birçok bilgiyi detayları ile öğrenirken genel kültürümü biraz daha geliştiriyordum. " dedi.

İşte o röportaj:

ATO Başkanı Sinan Aygün 14 gün önce çıktığı evine, ‘aynı elbise, ayakkabı ve pantolonla’ ile geri dönmüştü. Hayatında ilk kez hakim karşısına çıkmanın burukluğunu yaşayan Aygün, Türk yargısına olan güvenini hiçbir zaman kaybetmeyerek, Türk yargısının doğruyu bulacağına olan inancını sonuna kadar korudu. Tahliye haberi, Aygün’ün belki de hayatı boyunca aldığı sevinçli haberdi.

“Benimle ilgili iddiaların yargı sürecinde aydınlığa çıkaracağından yargının bunun gözlemleyeceğinden ve mahkeme kararı ile aklanacağımdan kuşku duymuyorum” diyen Aygün, devlete borçlandığını ve artık bu borcu ödemek için daha da gayretli çalışacağını söyledi. Aygün, cezaevi günlerini Tercüman’a anlattı:

“Çok utandım”

İlk defa hakim karşısına çıktınız. Neler hissettiniz?

“Çok utandım, çünkü başıma böyle bir şey gelmemişti. Ama inandığım bir şey vardı. Türk yargısına sonuna kadar güvendim ve Türk yargısının doğruyu bulacağına inandım. Bu inancımı hiçbir zaman kaybetmedim. ‘Ben ne yaptım’ diye kendi kendime sordum. Bana atfedilen iddiaları gözümün önünden geçirdim. Çok zor bir süreçti.

Cezaevine buzdolabı aldırdığınız söylendi. Cezaevinde yaşam koşulları nasıldı?

İnsanlardan uzak olmak gerçekten çok zor bir durum. Yaklaşık 11 yıldır ATO’nun başındayım ama hiç mahkemeye çıkmadım. Türk yargısına olan güvenimi ve inancımı hiçbir zaman kaybetmedim. Benim için zor bir dönemdi. Buzdolabı aldırdığım doğru. Hatta bulaşık bile yıkadım. Birer yatak ve ortak kullanıma açık bir tuvalet ile banyo bulunuyordu koğuşta. Plastik sandalye ve masa da getirdiler sonradan.
Televizyon izleme olanağımız sınırlıydı. Önceden istememiz durumunda da gazete getiriyorlardı. Her iki emniyet müdürlüğünde de günde 3 öğün yemeğimizi verdiler. Metris’te de Kandıra’da da devletimiz bize iyi baktı. Ben bu ülke için gecemi gündüzüme katıp çalışıyorum. Sırt üstü yatıp para kazanmak benim tarzım değil. Ama 14 gün boyunca sırt üstü yattım. Alışkın olmadığım bir durum. 14 gün önce çıkmış olduğum evime, 14 gün sonra aynı elbisemle, aynı ayakkabılarımla aynı panto lonumla geri döndüm.

"Koğuşta 3 kişiydik"

Cezaevinde bir gününüz nasıl geçiyordu, kaldığınız koğuş tek kişilik miydi yoksa başkaları da var mıydı?

Koğuşta Şener Eruygur ve Hurşit Tolon Paşalarım ile birlikte üç kişiydik. Komutanlarımın son derece programlı bir yaşam tarzı olduğu için bu programlılık koğuşta da aynen devam ediyordu. Sabah namazından sonra başlayan sabah sporu, hemen arkasından duş ve yarım saatlik dinlenmeden sonra kahvaltı...Kahvaltı sonrası gazetelere göz atıyor ve sonrasında koyu bir sohbete dalıyorduk. Tabi arkasından volta atma faslı başlıyor ve öğle yemeği... Yemekten sonra çay içiyor, bir saat uyuyor ve uyandığımızda da kitap okumaya başlıyorduk. Akşam yemeği sonrası ise televizyon seyredip uyuyorduk.
Aileden aldığım terbiye gereği yaşı benden büyük olan paşalarıma Kandıra cezaevinde kaldığım süre içinde ne bir gün bulaşık yıkattım, ne de çay demlettim. Tüm işleri ben yaptım. Bana da iyi geldi. Zaman daha çabuk geçiyordu.
Paşalarımız çok kültürlü ve birikimli insanlardı. Hemen her konuda sohbet ediyor, bilmediğim birçok bilgiyi detayları ile öğrenirken genel kültürümü biraz daha geliştiriyordum.
Türk halk ve Türk sanat müziğinin yanı sıra, klasik müzik merakı olan Eruygur ve Tolon Paşalarımın, müzik ve nota bilgilerinin çok yüksek olması beni şaşırtan konulardan biriydi.

Sizi şaşırtan diğer konu neydi?

Paşaların son derece soğukkanlı, sakin ve metanetli olmaları. Sık sık, “Biz bu ülkeyi ve milleti seviyoruz. Devletimizin düzenini bozacak hiçbir yanlışımız olmadı, olamaz da... Yüce adalete güveniyoruz” sözlerini tekrarlıyor ve “Hak yerini bulacaktır” diyorlardı. Ben tahliye olurken çok sevindiler.

Tahliye haberini nasıl aldınız? O an neler hissettiniz?

Bana atfedilen iddialara karşı bir dilekçe hazırlamış ve benim tutuklanmamam gerektiğini vurgulamıştım. Önce NTV de sonra CNN de serbest bırakıldığıma dair haberler yayınlandı. Oradaki gardiyanlara sordum “beraatım mı var” diye. Gardiyan her seferinde “hayır bize öyle bir bilgi gelmedi” dedi. Daha sonra gardiyan müdüriyete çıktı, geldiğinde haberlerin yanlış olduğunu söyledi. Bir süre sonra gardiyan faksın yeni geldiğini söyleyerek, “başkanım gözün aydın çıkıyorsun” müjdesini verdi. O an evime nasıl gideceğimi düşündüm. Bir taksi tutmayı planladım. Ama baktım ki dışarıda bir sürü araba beni bekliyor. Personelim de oradaydı. Onları görünce çok sevindim. Hatta, “burada ne arıyorsunuz, yarın mesai var” diyerek onlara takıldım. Hep birlikte konvoy halinde oradan ayrıldık. Konvoy, giderek artıyordu. Yüzlerce araçla Ankara’ya giriş yaptık.

"Mücadeleye devam"

Başkanım bir kez daha geçmiş olsun. Şimdi bundan sonra ne yapacaksınız, yani “Beni zorla Başbakan yapacaklar” diyerek cezaevine girdiniz, Devletime borcum var diyerek çıktınız. Bu borç nasıl ödenecek?

Bugüne kadar birliğin, dirliğin, beraberliğin bozulmaması için ne yaptıysam bundan sonra da aynı çizgide yoluma devam edeceğim. Bu ülkenin vatandaşlarının darlığını, yokluğunu, çaresizliğini, işsizliğini, güçsüzlüğünü ortadan kaldırmak ve sorunlarına çözüm aramak için ne yaptıysam, bundan sonra da onları yapmaya devam edeceğim. Bugüne kadar bölücüyle, hortumcuyla, yalancıyla nasıl mücadele ettiysem, bundan sonra daha fazla enerjiyle mücadeleye devam edeceğim. Ben milletimin bana verdiği hiçbir görevden kaçmadım. Bundan sonra izlemem gereken yolu bana yine yüce milletim gösterecektir. Çünkü emin olun her şeyin en iyisini onlar biliyor. Allah bu millete ve bu ülkeye zeval vermesin

kaynak : http://gencturkhaber.com/sinan-aygun-sener-eruygur-hursit-tolon.html,068bf

[Quote="OrHUN_BEY] Bu haberin arkasından bu yorumu yapmayı istedim. Yüzlerce davadan dokunulmazlık zırhıyla kurtulan o şahs-ı beleş lerin iftiraları bitmez başkanım. Sen ilk kez mahkemeye çıkarken utancından ne yapacağını bilemezken onlar her zamanki utanmazlıkları ile sana iftiralar atmaya devam ederler başkanım. Sen sabah namazına kalkarken seni dinsiz kitapsız imansız yaparlar başkanım. Ve senin bir iş adamı olduğundan habersiz o zerzevat takımı senin kasandaki paraların üstündeki resimle akılları sıra seninle dalga geçerken " Bak ben Sinan Aygün'le dalga geçtim" der başkanım. Onlar suçlar öldürür dolarlarla gemicikler alır ve onların dolarlarının üstünde de Atatürk'ün resmi vardır başkanım. Ve senin tahliyende konvoylar oluşurken onlar bu sevgi ve saygıya bir anlam veremez başkanım. Darısı tüm ERGENEKON tutuklularının başına başkanım.[/quote]
 

jet84

New member
Dürüst bir insan Sinan başkan. Ülkemiz böyle insanlarla dolsun kimse bizi yıkamaz o zaman.

Paşalarımızın çok bilgili olduğunu söylemiş başkan .kesinlikle doğrudur. Liselerde bizleri Askeri okullara götürdüklerinde vay be biz yanlarında bir şey öğrenmiyormuşuz diye bakakalmıştık. Gerçekten çok kültürlü askeriyedekiler.

Ayrıca Sinan Başkan utanmasın bence utanacak kişiler hala çıkmış yüzsüzce açıklamalarını sürdürüyorlar. Asıl azıcık onurları ve Allah korkuları varsa onlar utanır ve iftira atmaktan vazgeçerler.
 

HTML

Üst