Sevgilim Yoksa Sen Sevgilim Olmayabilirmisin

Vampirella

New member
Katılım
20 Nis 2006
Mesajlar
125
Reaction score
0
Puanları
0
Yaş
44
Sevgilim Yoksa Sen Sevgilim Olmayabilirmisin

Hiç bir yerinde yok asaletin ibresi...
Sessinde kımaşmasında tensel bir büyünün atlasan ilibas ve kuytu bakışlı mavi gözleri...
Sanki hepimize bütün şiirleri hâlâ fısıldayan bir eski büyük şairmiş gibi...
aşk bir erken didişme bir sorgu sualmiş de mezbele ve yaralıymış eski yaraların yeniden kanamasından...
Hiç bir yerde yok asaletin ibresi...
Bir adamın yüzünde yada yalana çok benzeyen bir doğru sözünde belki...
Saçlarının çevreminde ıslak bir beyaz kadının yüksek rakımlı göllerin buzul saflığında ve kokusunda çiçeklerinin kanır eşin...
Elbet şiir olacak şairin tesellisi ve en kötüsü bile işe yarayacak aşklaşmaların...
Yazana değilse bile okuyana faydalı...
Bak aynı başına gelmiş adamın benim başima gelen o da üzülmüş aynı benim gibi benimki daha acıklı değil onunkinden fiyakalı değil onun acısı benimkinden...
Sade güzel olan kelimeler....sade kelimeler....kelimeler...
Sen aşka aşıksın müsaitsin gördüğünü abartmaya...
Biz olsa olsa bir müddet aşklaştık aşkın aşık olmadık...
Bir elim sana uzanır öteki berikinin zaten elinde...
Bırak yoluma gideyim bildiğimce...
Yabancısı olduğum birsey değil yabancılar...
Baktım yerlisi yabancısı aşağı yukarı hepsi benzer... erkekler.....
Eğer bir söz bir ses bekliyorsan bu adamdan...
İçinde hiç göndermek isteği bulunmayan bir 'git'... lazımsa eğer...
İşte orda duruyor... ağzinin bir yerinde...
Almak istermisin dilini sokup aklımı...
Sana ait olan herşeyi bir nefeste...
Bir göz yumma anında...
Bir soğuk telefon konuşmasında...
Geri alabilirmisin...
Seni benden geri alabilirmisin...
Kovabilirmisin beni senden...
Sevgilim yoksa sen sevgilim olmayabilirmisin....

Yılmaz Erdoğan
__________________
Halkın sevgisini kazanmıs ilklere imza atmıs gönüllerde taht kuran içinizden biri VAMPİRELLA
 
dostum verdiğin şiirin yazarı Yılmaz Edoğan belirtmeni isterdim de neyse...

madem ondan konu acıldı buda benden olsun


YAŞAYABİLME İHTİMALİ

soğuk ve şehirlerarası
otobüslerde vazgeçtim
çocuk olmaktan
ve beslenme çantamda
otlu peynir kokusuydu babam...

Ben seninle bir gün Veyselkarani`de haşlama yeme ihtimalini sevdim.

İlkokulun silgi kokan, tebeşir lekeli yıllarında
(ankara`da karbonmonoksit sonbaharlar yaşanırdı o zaman)
özlemeye başladım herkesi...
Ve bu hasret öyle uzun sürdü ki,
adam gibi hasretleri özlemeye başladım sonra...

Bizim Kemalettin Tuğcu`larımız vardı...
Bir de camların buğusuna yazı yazma imkanı...
Yumurta kokan arkadaşlarla paylaşılan
kahverengi sıralarda, solculuk oynamaya başladık...
Ben doktor oluyordum sen hemşire, geri kalanlar kontrgerilla...
Kırmızı boyalarla umut ikliminde harfler yazılıyordu, pütürlü duvarlara
ve Türk Dil Kurumu`na inat bir Türkçeyle...
Ağbilerimizden öğrendik, Ş harfinden orak çekiç figürleri türetmeyi...

Ankara`ya usul usul karbonmonoksit yağıyordu.
Ve kapalı mekanlarda sevişmeyi öneriyordu haber bültenleri
Oysa Ankara`da hiç sevişmedim ben.
Disiplin kurulunda tartışılan aşkım olmadı benim...
(Sınıfça gidilen pikniklerde kıçımıza batan platonik dikenleri saymazsak...)
Ankara`ya usul usul kurşun yağıyordu...
Ve belli bir saatten sonra sokağa çıkmamayı öneriyordu haber bültenleri...
Oysa hiç kurşun yaram olmadı benim...
Ve hiçbir mahkeme tutanağına geçmedi adım...
çatışmaların ortasında sevimli bir çocuk yüzüydüm sadece...

sana şiirler biriktiriyordum fen bilgisi defterimde
ama sen yoktun...
Ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum, suni tenefüs saatlerinde...
Okul servisi seni hep zamansız, amansızca bir lojman griliğine götürüyordu...
Ben, senin benimle Tunalı Hilmi Caddesi'ne gelebilme ihtimalini seviyordum...

Ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum.
yaz sıcağı toprağa çekiyordu tenimin çatlamaya hazır gevrekliğini...
Sonra otobüs oluyordum,
kırık yarık yoların çare bilmez sürgünü...
Ne yana baksam dağ ve deniz sanıyordum Muş ovasının yalancı maviliği...
Otobüs oluyordum bir süre...
Yanımızdan geçen kara trenlerle yarışıyordum,
yanağım otobüs camının garantisinde...
Otobüs oluyordum...
Bir ülkeden bir iç ülkeye...
Çocukluğuma yaklaştıkça büyüyordum...

Zap suyunun sesini başına koyuyordum şarkılarımın listesinin...
Korkuyordum...
Sonra iniyordum otobüsten...
Çarşıdan bizim eve giden,
ömrümün en uzun,
ömrümün en kısa,
ömrümün en çocuk,
ömrümün en ihtiyar yolunu koşuyordum...
Çünkü sonunda annem oluyordum
babam kokuyordum sonunda...

Soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim, çocuk olmaktan...
Ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam...

Ben seninle bir gün Van`daki bir kahvaltı salonunda...
Ben seninle (sadece bilmek zorunda kalanların bildiği) bir yol üstü lokantasında...
Ben seninle, Ağrı dağına mistik ve demli bir çay kıvamında bakan Doğubeyazıt`ın herhangi bir toprak damında...
Ben seninle herhangi bir insan elinin terli coğrafyasında olma ihtimalini sevdim...

Ben senin,
beni sevebilme ihtimalini sevdim!

Yılmaz Erdogan





.
 
Geri
Üst